AKMESCİD

Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Kırım bölgesinde bulunan bugünkü Simferopol şehrinin eski adı.

Müellif:

Kırım yarımadasının güneyinde, Salgir nehri üzerindedir; Sivastopol, Bahçesaray ve Yalta’nın kuzeyinde yer alır. Amasyalı Strabon’dan, burada ilk defa İskit Kralı Skiluros’un Yunanlılar’ın Neapolis (yeni şehir) adını verdikleri bir kale kurduğu öğrenilmektedir (VII, 312). XV. yüzyılda Kırım Türkleri tarafından da Kirmencik (küçük kale) adlı bir kale inşa edildi ve böylece bu bölge iskâna açık bir hale geldi. Muhtemelen bu sıralarda kurulmuş bulunan şehre Akmescid (Akmeçet) adı, Mengli Giray Han (ö. 1514) namına inşa edilen cami dolayısıyla verilmiştir. XVI. yüzyıl başlarında Kırım hanları, hanlığın merkezi Bahçesaray’ı step boylarının hücumlarına karşı korumak amacıyla bölgede kalgay sultanların ikametine tahsis edilen müstahkem bir kale inşa ettiler. Mengli Giray, hanlığının son yıllarında oğlu Mehmed Giray’ı kalgay sultan (veliaht şehzade) tayin etti ve kendisine Akmescid’i merkez olarak verdi. Bu tarihten itibaren bölgenin gelirleri kalgaylara bırakıldı ve Akmescid’in Kırım tarihindeki siyasî önemi giderek artmaya başladı. Kırım beyleri, yönetimini beğenmedikleri hanlara karşı muhalefetlerini göstermek maksadıyla Akmescid’deki kalgaylık sarayının yakınında bulunan Kayalaraltı mevkiinde toplanırlardı; bu hareket hana karşı olmak ve kalgayın han olmasını istemek anlamına gelirdi.

XVII. yüzyılın ortalarında buraya gelen Evliya Çelebi, şehrin yan tarafında bulunan kalgaylık sarayının ortasında, çatısı kiremitli ve tek minareli Mengli Giray Han Camii’nin yer aldığını yazar. Ayrıca, Akmescid’in on nahiyesi ile 360 köyünün olduğunu ve burada üstü kiremit örtülü 2000 kadar ev ile 200 kadar dükkân bulunduğunu belirtir. O dönemde Akmescid’de Abdurrahman Bey Camii, Sefer Gazi Ağa Sarayı ve Mescidi, Sefer Gazi Ağa’nın eşi tarafından yaptırılan Ayşe Hatun Hanı, üç mahalle mescidi, iki medrese, üç sıbyan mektebi, üç tekke ve dört çeşme bulunuyor ve şehir, kalgay ile emrindeki kadı, subaşı ve muhtesip tarafından yönetiliyordu.

İlk defa 1736’da büyük bir Rus tahribatına uğrayan şehir, 1783’te Ruslar’ın Kırım’ı işgali sırasında 815 kişinin yaşadığı küçük bir kasaba durumundaydı. Ancak 1784’te Kırım’ın Tavrida bölgesinin başşehri oldu ve XIX. yüzyılda önemli bir ticaret merkezi haline geldi. 1850 yıllarında burada yaşayan bir İngiliz leydisi hâtıratında, hâkim sınıfı Tatar Türkleri’nin oluşturduğunu, bunların şehrin en güzel yerlerinde oturduklarını, nüfusun 13.000 civarında olduğunu ve halk arasında yahudiler, Rumlar ve Ermeniler’in de bulunduğunu yazmaktadır. Yine aynı yıllarda bölgeyi ziyaret eden P. Simon Pallas, tarihî Akmescid’de, diğer Kırım şehirlerinde olduğu gibi birbirine paralel dar sokakların ve çatıları kiremitle örtülü alçak evlerin bulunduğunu, güzel bahçeler içerisinde garnizona çevrilen bir caminin ve 1797’de Rumlar tarafından inşa edilen bir kilise ile bir de Ermeni kilisesinin yer aldığını yazar; ayrıca bir hamamının cezaevi olarak kullanıldığını ve Salgir nehrinin kıyısında dört adet su değirmeni bulunduğunu belirtir. Pallas bu bilgilere ek olarak Akmescid civarında Salgir nehrinin geniş ve taşlık bir tabandan aktığını, suyunun bulanık olmasından dolayı kullanmak için dinlendirildiğini, bozulan su yollarının 1795’te tekrar açıldığını, ancak bu kanalların şehre arabalarla su taşıyan çingeneler tarafından kazançlarına engel olduğu için bozulduğunu ve bu sularda barbunya, alabalık ve istakozların bulunduğunu da kaydetmektedir.

Lozovaya-Sivastopol arasında 1874’te inşa edilen demiryolu, bugün Simferopol adını alan Akmescid’den geçmektedir. 1921’den 1945’e kadar Kırım’ın başşehri olan Simferopol, bölgenin Almanlar tarafından işgali sırasında (1941-1945) mukavemet kuvvetleri Komsomol Teşkilâtı’nın da aktif merkezi olmuştur. Çarpışmalar sırasında tahribata uğrayan şehir, savaştan sonra imar edilerek muhtelif sanayi yatırımlarıyla geliştirilmiştir. Bugün Sovyetler Birliği’nin başlıca sanayi merkezleri arasında yer almakta ve özellikle şehirdeki gıda maddeleri imalâtı, ziraî yatırımlar, inşaat sektörü ve kimya sanayii önem taşımaktadır. Aralarında Simferopol Üniversitesi de bulunmak üzere üç büyük yüksek öğretim kurumuna sahip olan 319.000 (1982) nüfuslu Simferopol, bölgenin ilim ve sanat merkezi olma hüviyetini devam ettirmekte, ayrıca troleybüs hattı ile bağlandığı Güney Kırım sahillerinin önemli bir turistik merkezini oluşturmaktadır. Akmescid adı bugün şehirde oturan halk tarafından hâlâ kullanılmaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

, VII, 559, 638-641.

P. Simon Pallas, Reise in die südlichen provinzen des Russichen Reichs, [baskı yeri yok] 1851, s. 17-21.

Karl Koch, Krim und Odessa: reise crinnerungen, Leipzig 1854, s. 32-44.

The Crimea: Its Towns, Inhabitants and Social Customs, London 1855, s. 34 vd., 49-56.

V. Velyaminov Zernov – Hüseyin Feyizhan, Kırım Yurtuna ve Ol Taraflarga Dâir Bolgan Yarlıglar ve Hatlar, St. Petersburg 1281/1864, s. 24.

E. Wood, The Crimea in 1854 and 1895, London 1895.

Halim Giray, Gülbün-i Hânân, İstanbul 1327, s. 25.

Djafer Seidamet, La Crimée: passéprésent revendications des Tatars de Crimée, Lausanne 1921, s. 42.

Ethem Feyzi Gözaydın, Kırım, İstanbul 1948, s. 14.

M. P. Bijiskyan, Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası 1817-1819 (trc. H. D. Andreasyan), İstanbul 1969, s. 93.

Oktay Aslanapa, Kırım ve Kuzey Azerbaycan’da Türk Eserleri, İstanbul 1979, s. 31, 109.

M. Ürekli, Kırım Hanlığının Kuruluşu ve Osmanlı Himayesinde Yükselişi 1441-1569 (doktora tezi, 1987), İÜ Ed.Fak., s. 132-133, 164.

A. Zeki Velidi Togan, “Akmescid”, , I, 270.

W. Barthold, “Akmasd̲j̲id”, , I, 312.

“Simferopol” ve “Simferopol University”, , s. 466.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1989 yılında İstanbul’da basılan 2. cildinde, 283-284 numaralı sayfalarda yer almıştır.