ALACA İSHAK BEY CAMİİ

Yugoslavya’da Üsküp şehrinde Türk devrine ait en eski âbidelerden biri.

Müellif:

Cami, medrese, han ve çifte hamamdan meydana gelen külliyenin çekirdek unsuru olan cami dışındaki yapıları bugün mevcut değildir. Bânisi, Paşa Yiğit’in oğlu veya evlâtlığı İshak Bey’dir. Bina 842 (1438-39) yılında yapılmış, vakfiyesi ise 848’de (1444-45) tanzim edilmiştir.

Cami, tabhâneli veya zâviyeli denen tipte bir plana sahiptir. Merkezî kubbe dilimli, özengisi ve pandantifleri mukarnaslıdır; önünde beşik tonozlu ve az çıkıntılı mihrap bulunmaktadır. Üstleri tekne tonozla örtülü yan odaların, ara kemerlerinin içleri boşaltılarak camiye dahil edildikleri anlaşılmaktadır. Bu iki yan hacmin çatıları da tekne tonoza uygun bir şekilde dört yüzlüdür. Yapının yan duvarları uzatılarak altı adet sivri kemeri bulunan son cemaat yeri iki yandan kapatılmıştır. Son cemaat yeri ile dört adet ayak, revak cephesi ve minare kesme taştandır. Bina ise kesme taş ve üç sıra tuğla ile inşa edilmiştir. Son cemaat yerinin orta üç bölümü beşik tonoz, sağ ve sol bölümleri ise kubbe ile örtülüdür. Ahşap kapı kanatlarıyla pencere kanatlarından biri orijinaldir. Cami, altlı üstlü yirmi beş pencereden ışık alır. Minareye son cemaat yerinin sağ yan duvarındaki kapıdan çıkılır. Cümle kapısı üzerindeki iki satırlık Arapça kitâbe boya ile yazılmıştır. Ayrıca 925 (1519) tarihli ikinci bir kitâbesi daha bulunmakta, mermer olan bu kitâbeden caminin İshak Bey oğlu Îsâ Bey oğlu Hasan Bey tarafından genişletildiği öğrenilmektedir.

Caminin arkasında, orijinal halini muhafaza eden sekizgen planlı, bol süslemeli, zarif bir mermer türbe yer almakta, kitâbesi bulunmadığı için kime ait olduğu bilinmemektedir.


BİBLİYOGRAFYA

, s. 557-564.

Hasan Kaleşi, Nejstariji Vakufski Dokumenti u Jugoslavijina Arapskom Jeziku, Pristina 1972, s. 89-109.

a.mlf., “Yugoslavya’da İlk Türk Kütüphaneleri”, , IV/38 (1965), s. 169.

, s. 9.

Semavi Eyice, “Zâviyeler ve Zâviyeli Câmiler”, , XXIII/1-2 (1962-63), s. 40.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1989 yılında İstanbul’da basılan 2. cildinde, 313-314 numaralı sayfalarda yer almıştır.