ALİ b. EBÛ TALHA

Ebü’l-Hasen Alî b. Ebî Talha Sâlim b. el-Muhârik el-Hâşimî (ö. 143/760)

Tebeu’t-tâbiîn neslinin meşhur müfessir ve muhaddislerinden.

Müellif:

Aslen Cezîreli olup Suriye’nin Humus şehrine yerleşti ve ölünceye kadar orada oturdu. Mücâhid, Kāsım b. Muhammed b. Ebû Bekir es-Sıddîk, Muhammed b. Zeyd ve Râşid b. Sa‘d’dan hadis rivayet etmiş, kendisinden de Ma‘mer, Abdullah b. Sâlim, Dâvûd b. Ebû Hind, Süfyân es-Sevrî, Muâviye b. Sâlih, Ebû Bekir b. Ebû Meryem gibi âlimler rivayette bulunmuşlardır.

Kaynaklarda hayatı ve muhiti hakkında fazla bilgiye rastlanmamaktadır. Ancak Ebû Dâvûd’un Abbâsîler’in Emevîler aleyhindeki imha siyasetini tasvip etmesi sebebiyle onu tenkit ettiği bilinmektedir. İbn Abbas’tan rivayet ettiği ve kendisine izâfeten Ṣaḥîfetü ʿAlî b. Ebî Ṭalḥa diye bilinen “tefsir sahîfesi” ile tanınmıştır. Ali b. Ebû Talha’nın bu Ṣaḥîfe’si, bir tek isnad zinciri ile nakledilerek hicrî üçüncü asra ulaşmıştır. İbn Abbas (ö. 68/687), Ali b. Ebû Talha, Muâviye b. Sâlih (ö. 158/775) ve Abdullah b. Sâlih’ten (Kâtibü’l-Leys, ö. 223/838) ibaret olan bu isnadı ele alan hadis münekkitleri Ali b. Ebû Talha’nın İbn Abbas’a ulaşmasının mümkün olamayacağını, mutlaka kendisi ile İbn Abbas arasında tâbiîlerden bir şahsın bulunması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Aradaki bu râvi ile ilgili olarak Mücâhid, İkrime, Saîd b. Cübeyr veya Kāsım gibi isimler üzerinde durulmuş, Zehebî ise bu râvinin Mücâhid olduğunu söylemiştir. Ali b. Ebû Talha’nın, şeyhini atlayarak (mürsel olarak) İbn Abbas’ı zikretmesi tenkit konusu olmakla birlikte hadis münekkitleri, tâbiîlerden rivayette bulunduğu şahısların sika olmasını göz önünde bulundurarak Ali b. Ebû Talha’ya ta‘nedilemeyeceğini söylemektedirler. Dolayısıyla hadis kitaplarında İbn Ebû Talha’ya yöneltilen tenkitler isnadın muttasıl olmamasıyla ilgilidir. Bu sebeple onun İbn Abbas’tan bu tefsiri semâ yoluyla almadığı hususunda tenkit edilmesi, eldeki yeni bilgiler ışığında bu tefsirin orijinalitesine halel getirmez (bk. Sezgin, I, 22). İkinci asırda Humus’un büyük bir ilim merkezi olmaması, Ali b. Ebû Talha’nın Humus’tan dışarı çıkmaması, ilim ehli ve ilim merkezleri ile fazla temasta bulunmaması gibi sebeplerle bu sahîfe fazla tanınmamıştır. Ancak Humuslu bir zat olan Muâviye b. Sâlih vasıtasıyla Mısır’a götürülmüş, orada da Abdullah b. Sâlih’in nakli ile daha sonraki eserlere girmiş ve böylece kaybolması önlenmiştir. Tefsir tarihinde mühim bir yer işgal eden bu eser, maalesef bugün tam olarak elimizde mevcut değildir. Zamanında tefsirdeki aşırı re’y hareketlerine karşı bir reaksiyon olarak tefsire itimat olunamayacağını söyleyen Ahmed b. Hanbel bile Ali b. Ebû Talha’nın bu tefsir sahîfesini, “Mısır’da tefsire dair bir sahîfe vardır. Bu sahîfeyi Ali b. Ebû Talha rivayet etmiştir. Bir kimse bu sahîfe için Mısır’a seyahat etse seyahati boşa gitmiş sayılmaz” demek suretiyle övmüştür (Kitâbü’l-ʿİlel, I, 94).

Ali b. Ebû Talha’nın bu tefsir sahîfesi, İbn Abbas’tan rivayet yoluyla tedvîn edilenlerin en eskisi ve ondan gelen “tarik”lerin en sağlamı olması bakımından, Kur’ân-ı Kerîm’in tefsiri tarihinde büyük bir öneme sahiptir. Bu değerli tefsir sahîfesini ancak bazı müfessirler görebilmiş, ondan istifade edenler arasında Buhârî, Taberî, İbn Ebû Hâtim ve İbnü’l-Münzir gibi şöhretli şahsiyetlerin bulunması bu sahîfeye atfedilen değeri daha da arttırmıştır.

Müslim, Ṣaḥîḥ’inde (“Nikâḥ”, 133) azlin hükmü hakkında Ali b. Ebû Talha’dan nakledilen bir haberi zikretmektedir. Buhârî ise Mısır’a yapmış olduğu seyahatlerde bu Ṣaḥîfe’yi ya doğrudan doğruya Abdullah b. Sâlih’ten veya başkalarından alarak isnadları zikretmeksizin (ta‘lîkan) İbn Abbas’a ulaştırmaktadır. Buhârî’nin “ta‘lik”leri kısmında, genellikle Kur’an’ın garîb kelimelerinin izahlarında bu Ṣaḥîfe’ye atıfta bulunulmaktadır. Taberî ise bu Ṣaḥîfe’yi Musanna‘ b. İbrâhim, Ali b. Dâvûd ve Yahyâ b. Osman vasıtasıyla Abdullah b. Sâlih’ten almıştır. Taberî, Buhârî gibi bu Ṣaḥîfe’den sadece Kur’an’ın garîb kelimelerini izah yönünden nakillerde bulunmamış, çeşitli hükümler, nüzûl sebepleri, nâsih ve mensuhla ilgili bilgiler ve diğer haberleri de almıştır. Ṣaḥîfe’nin girdiği kaynak eserlerden diğer ikisi de henüz yazma halinde bulunan İbn Ebû Hâtim ve İbnü’l-Münzir’in tefsirleridir.


BİBLİYOGRAFYA

Müslim, “Nikâḥ”, 133.

Ahmed b. Hanbel, Kitâbü’l-ʿİlel (nşr. Talat Koçyiğit – İsmail Cerrahoğlu), Ankara 1963, I, 94.

, VI, 281-282.

, VI, 191.

Ebû Ca‘fer en-Nehhâs, en-Nâsiḫ ve’l-mensûḫ, Kahire 1338, s. 15.

, III, 134.

, VII, 339-341.

a.mlf., Fetḥu’l-bârî (nşr. Tâhâ Abdürraûf Sa‘d v.dğr.), Bulak 1300, VIII, 332.

, s. 275.

, II, 189.

, I, 22, 26, 27.

M. Kâmil Hüseyin, “Ṣaḥîfetü ʿAlî b. Ebî Ṭalḥa”, Muʿcemü ġarîbi’l-Ḳurʾân [M. F. Abdülbâkī], Kahire 1950, Mukaddime.

İsmail Cerrahoğlu, “ʿAli İbn Abī Ṭalḥa’nın Tefsir Sahifesi”, , XVII (1969), s. 55-82.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1989 yılında İstanbul’da basılan 2. cildinde, 386-387 numaralı sayfalarda yer almıştır.