AMCAZÂDE HÜSEYİN PAŞA YALISI

İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında XVII. yüzyıl sonlarına ait bir yalı.

Müellif:

Anadoluhisarı yakınında yazlık olarak yapılan bu bina, Köprülüler soyundan gelen ve 1697-1702 tarihleri arasında beş yıl sadrazamlık yapan Amcazâde Hüseyin Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Buraya Hüseyin Paşa’nın vakıfları ile bağlantısı olduğundan Meşruta Yalı da deniliyordu. Vakfiyesinin 1112 (1700) tarihli olduğu, fakat Nazîm’in divanındaki manzum bir tarihte 1113 (1701-1702) rakamının çıktığı da ileri sürülmektedir. Yalı 1700’de herhalde içinde oturulabilecek derecede tamamlanmış olmalı ki, o yıl Karlofça Antlaşması’nın imzalanması üzerine alınan kararları padişaha tasdik ettirmek üzere maiyetiyle İstanbul’a gelen Avusturya (Nemçe) elçisi Oettingen, 10 Zilkade 1111’de (29 Nisan 1700) şatafatlı bir törenle deniz yoluyla bu yalıya misafir edilerek şerefine verilen bir ziyafete katılmıştır. Aynı yılın yazında da Sultan Mustafa Üsküdar Sarayı’nda kalırken sadrazam tarafından bu yalıda düzenlenen bir ziyafete gelmiştir. Birkaç gün sonra yine bu yalıda Leh elçisine yemek verilmiştir. Bu geleneğin Amcazâde Hüseyin Paşa’nın 1702’de ölümünden sonra bir süre daha devam ettiği, 1705 Nisanında yine bu yalıda bu defa İran elçisi Murtaza Kulı Han’ın ağırlanmasından anlaşılmaktadır. 1719 Eylülünde bu yalıda Avusturya elçisinin de ağırlandığı bilinmektedir.

Yalı XIX. yüzyılda daha güneyde ve kıyıda olan iki ahşap binasını kaybetmiş, sadece denize uzanan çıkma halindeki divanhânesi kalmıştır. İlk ihtişam ve güzelliğini koruyan bu değerli bölüm geçen yüzyılın sonlarında bilhassa yabancılar tarafından ziyaret ediliyor ve yaz aylarında yine onlar tarafından kiralanıyordu. Divanhâne (veya selâmlık) köşkünün arkasına bu arada ahşap bir bina yapılmıştı. İstanbul hayranlarından Fransız romancısı Pierre Loti de bu yalıyı seven ve kurtarılmasını isteyenlerin başında geliyordu. Fransız elçisinin eşi Madame M. Bompard’ın öncülüğünde İstanbul’un tarihî eserlerini kurtarma gayesi ile kurulan bir topluluk Amcazâde Yalısı divanhânesinin rölövesini çizdirip renkli, yaldızlı nakışlarının aynen kopyalarını yaptırarak 1915’te bunu büyük bir albüm halinde bastırmıştı. Bu albümdeki renkli desenler, İngiliz elçisinin eşi Lady Lowther, Comtesse de Robilant ve Armenak Bey Sakızyan’ın teşebbüsleri üzerine, Sanâyi-i Nefîse Mektebi öğrencilerinden Nûri ve Ömer Şeref tarafından meydana getirilmişti. Fakat 1926’dan itibaren büsbütün ihmale uğrayan bu eşsiz sanat eserinin damı aktarılmadığından içindeki nakışlar bozulmaya başladı. 1947’de bazı ufak takviyelerle yalının çökmesi önlenmeye çalışılmışsa da bazı hukukî pürüzler yüzünden büyük ölçüde ciddi bir tamir yapılamamıştır.

Amcazâde Hüseyin Paşa Yalısı, bazı eski resimlerden de anlaşılacağı gibi, Boğaziçi sahilinde sıralanan iki büyük ahşap yalı ile bugün hâlâ mevcut divanhâneden meydana gelmişti. Bu sonuncusunun arkasında ayrıca bir de hamam vardı. Kıyıdaki bu geniş bahçenin yamaca doğru yol aşırı üst tarafında da Boğaz yalılarının pek çoğunda olduğu gibi geniş koruluklu arazisi uzanıyordu. 1860’lardan sonra esas büyük binalar yanmış veya yıktırılmış, geriye sadece iki katlı yüksek bir ahşap köşk kalmıştır.

Bugün Amcazâde Yalısı denilen fakat esasında bu büyük yalı kompleksinin sadece divanhânesinin bir bölümü olan ahşap köşk, kısmen, denize çakılmış kazıklar üzerine oturan tek katlı bir mekândan ibarettir. 1840-1850 yılları arasında çizilen bir krokisinden, evvelce bu köşkün kara tarafında peş peşe iki sütunla ayrılmış iki sofası olduğu ve bunlardan birincisinin de önünde bir giriş holü bulunduğu görülmektedir. Bu ilk sofanın iki tarafında helâ ve merdiven aralıkları ile sağlı sollu birer oda bulunmaktadır. Ancak bu krokinin çizilmesinden sonra bu sofalar ile yanlardaki odalar kaldırılmış, yerlerine ahşap, konak tipi bina yapılmıştır. Günümüze kadar gelen bölüm ise üç kollu, bir T şeklindeki tek salondan ibarettir. Ortadaki mermer döşeli kare kısmını büyük bir havuz süsler. Havuzun fıskıyesi ajurlu bir şekilde oyularak işlenmiş bir cami biçimindedir. Bu orta kısma üç eyvan halinde açılan çıkıntılar hafifçe yüksek olup üzerlerinde evvelce sedirler bulunuyordu. Bol pencereler ise aslında tahta kepenkler ile kapatılıyordu.

Amcazâde Yalısı divanhânesi, mimarisinin çok sade oluşuna ve dışarıdan hiçbir dikkat çeken özelliği bulunmayışına karşılık iç süslemesi göz kamaştırıcı bir güzellik ve zenginlikte idi. Avrupa sanatının ağır baskısının başlamasından önceki Türk sanatına ait olan bu süslemelerde, ortadaki kubbe ile bütün duvarlar ve çıkıntıların tavanları, altın yaldızın hâkim olduğu nakışlarla bezenmiştir. Dip duvardaki dolap kapaklarında ise fildişi ve sedef kakmalar vardır. Duvarlarda üst tabakada sıra halinde panolar bulunmakta, bunların her birinin içlerinde bir testiden çıkan çeşitli çiçekler yer almaktadır.

Türk köşk ve kasır mimarisinin henüz yabancı tesirlerin baskısı altına girmeden önce yapılmış olan bu ahşap divanhâne, bugün İstanbul’da ayakta kalabilmiş kendi cinsinin tek eseridir. Bu bakımdan itina ile korunması ve yaşatılması gerekirken, artık bir eşinin bulunması imkânsız bu sanat ve tarih anıtının ona sahip çıkan ellerde son elli altmış yıl içinde harabe haline getirilmesi bir talihsizlik olmuştur.

Esas yalı binalarının arsası üstünde küçük evler yaptıran mütevelli ailelerine mensup kişiler ile İstanbul Belediyesi arasında, bu tarihî köşkün mülkiyeti hakkında çekişmeler cereyan etmiş ve bu hukukî anlaşmazlıklara Vakıflar İdaresi de karışmıştır. Ancak İstanbul Belediyesi tarafından yıkılmış olan eski esas yalı arazisi istimlâk edilmiş ve bu durum mahkemece de karar altına alınmış bulunmaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

Nazîm, Divan (nşr. Seyyid Mehmed Nâil), İstanbul 1257, s. 131.

Silâhdar, Nusretnâme (haz. İsmet Parmaksızoğlu), İstanbul 1962-66, tür.yer.

H. Saladin – R. Mesguich, Le Yali des Keupruli à Anatoli-Hissar: côte asiatique du Bosphore, Paris 1915.

A. Süheyl Ünver, Anadolu Hisarı’nda Amucazâde Hüseyin Paşa Yalısı, İstanbul 1956.

a.mlf. – Sedad Hakkı Eldem, Amucazâde Hüseyin Paşa Yalısı, İstanbul 1970.

Sedad Hakkı Eldem, Köşkler ve Kasırlar, İstanbul 1974, II, 151-179.

C. Tamer, “Kanlıca’daki Amcazâde Hüseyin Paşa Yalısı ve Yapılan Onarım”, Arkitekt, XVI/191-192, İstanbul 1947, s. 248-251, 292.

a.mlf. – R. Ekrem Koçu, “Anadoluhisarı’nda Meşrûta Yalı”, , II, 823-827.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1991 yılında İstanbul’da basılan 3. cildinde, 11-12 numaralı sayfalarda yer almıştır.