Antik Yunan polislerinin tarihsel oluşum süreci ve yapısal karakteri

Tez KünyeDurumu
Antik Yunan polislerinin tarihsel oluşum süreci ve yapısal karakteri / The historical formation process and structural character of Ancient Greek polis (city-state)
Yazar:DEFNE YILMAZCAN
Danışman: DOÇ. DR. AHMET GÖZLÜ
Yer Bilgisi: Çankırı Karatekin Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Ana Bilim Dalı / Eskiçağ Tarihi Bilim Dalı
Konu:Tarih = History
Dizin:Antik Yunan = Ancient Greece ; Antik şehirler = Antique cities ; Kent tarihi = Urban history ; Kentler = Cities ; Kentleşme süreci = Urbanization process ; Kentsel yaşam = Urban life
Onaylandı
Doktora
Türkçe
2021
409 s.
Yerleşik yaşama geçişin bir ürünü olan ve Antik Yunan Uygarlığında polis adı verilen kent-devletlerine benzer oluşumlar ilk olarak Yakındoğu’da; Eski Mezopotamya’da site, Eski Mısır’da nome ve Eski Anadolu’da beylik ya da kent-devleti şeklinde farklı isimlerle ve farklı niteliklerde ortaya çıkmıştır. İnsanlık yaşamında şüphesiz atılan en büyük adım olarak nitelendirilebilen yerleşik yaşama geçilmeden önce küçük topluluklar halinde, göçebe bir şekilde yaşayan ve avcılık ile geçinen insanların yaşamları Neolitik Dönem ile birlikte köklü bir şekilde değişmiş ve insan devrim niteliğinde kabul gören yeni bir yaşam şekline kavuşmuştur. Avcı-toplayıcı yaşamdan tarım temelli yerleşik bir yaşama geçiş olan bu yeni yaşamla birlikte göçebe insanın tüm alışkanlıkları değişmiş ve uygarlığın ilk temelleri oluşmaya başlamıştır. Ortaya çıkan bu yeniliklerden en mühimi, insanın bağını, bahçesini ya da tarlasını koruma amaçlı kalıcı yerleşimler kurması, bir arada yaşamaya başlaması ve bunun sonucunda doğal olarak ortaya çıkan küçük yerleşimlerin zamanla kentlere dönüşmesidir. İlk kentler daha ilksel bir ifadeyle ilk yerleşimler Yakındoğu’da ortaya çıkmış ve dünyanın diğer coğrafyalarına da buradan yayılmıştır. Sıklıkla nehir, göl, deniz gibi su kaynakları ve verimli vadiler etrafında konumlanan yerleşimler coğrafyanın sunduğu imkânlar dâhilinde gelişme göstermiştir. Coğrafi imkânlarını lehine kullanmayı başaran yerleşimler zamanla büyümeye, zenginleşmeye başlamış ve bu zenginliğin sonucunda gelen güç faktörü büyük yerleşmeleri kendi kendini yönetebilen, kendi kendine yetebilen bağımsız kent-devletçiklerine dönüştürmüştür. Her birinin kendine has politikası, yönetimi, dini, mimarisi daha genel bir ifadeyle kendi sosyo-politik bir karakteri olan ilk kent-devletleri Yakındoğu uygarlıklarında görülmektedir. Bu uygarlıkların ortaya çıktığı en erken coğrafyalardan biri olan Eski Mezopotamya’da kent-devleti ya da site devleti; uçsuz bucaksız arazinin kontrolünün sağlanamaması, bölgenin sürekli istilalara maruz kalması, coğrafi şartlar nedeniyle uzaktaki toprakların korunamaması ve sürekli ordu beslemenin getirdiği zorluklardan dolayı ortaya çıkmıştır. Mezopotamya’daki site-devletleri tam özerkliğe sahip olan, tarımsal bir temele dayanan ve sosyo-ekonomik merkezini tapınakların oluşturduğu, tapınak merkezli devletçiklerdir. Sıklıkla Eski Mezopotamya’dan sonra ikinci en erken uygarlık olarak kabul edilen Eski Mısır’da, Mezopotamya’daki site-devletine benzeyen ve nome adı verilen bölgesel krallıklar bulunmaktaydı. Aralarında farklılıklar bulunsada, temelde benzer ortak özelliklere sahip olan bu bölgesel krallıkların Mezopotamya’daki site-devletleri gibi, farklı bir yönetim sistemi ve farklı dinsel inanışları bulunmaktaydı. Eski Mezopotamya ve Eski Mısır’da görülen bu krallıkların başka ve benzer bir örneği de, güçlü bir merkezi imparatorluğun bulunmadığı dönemlerde Eski Anadolu’da ortaya çıkmıştır. Beylik ya da kent-devleti olarak bilinen bu irili ufaklı devletçiklerin her biri kendi bölgesinden sorumluydu ve sıklıkla bölgesel güç üstünlüğünü ele geçirmek amacıyla birbirleriyle mücadele etmekteydi. Aralarında birçok farklılık bulunan bu bölgesel devletçiklerin en önemli ortak özelliği hepsinin güçlü bir merkezi imparatorluğun hâkimiyeti altında birleştirilmesidir. Aynı sonu paylaşan bu bölgesel yönetim merkezlerinin Antik Yunan Uygarlığı’nda ortaya çıkan ve polis adı verilen kent-devletleriyle ayrıldığı en önemli nokta budur. Çünkü polis uzun ömürlü olmayı başarabilmiştir. Antik Yunan’da polis olarak bilinen ve söz konusu uygarlığı sosyal, politik, kültürel, dini, mimari vb. her alanda şekillendiren kent-devletleri, hiçbir çaba gösterilmeksizin, kendiliğinden ve doğanın parçalanmışlığının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkışında coğrafyanın önemli bir yer edinmiş olması, polisin varlığını uzun bir süre devam ettirmesinde tek başına yeterli olan bir etken değildir ve aralarından dağ, tepe vs. gibi engeller bulunmayan fakat buna rağmen birleşmeyen polislerin uzun süreli olmasını açıklamada yetersiz kalmaktadır. Bu bağlamda ele alınması gereken polisin sahip olduğu özelliklerdir. Her polisin sahip olması gereken ve polisi polis yapan üç temel niteliği bulunmaktaydı. Bunlardan ilki kendi yurttaşları ve kendi yasaları aracılığıyla kendi kendini idare etme (autonomia); ikincisi, idari ve ekonomik açıdan kendi kendine yeterlilik (autarkheia) ve üçüncüsü ise bağımsız yani özgür (eleutharia) olmaktı ve bir polis bu niteliklerinden herhangi birini kaybederse polis niteliğini de kaybetmiş olurdu. Birçok anlamı bünyesinde barındıran polis, Antik Yunanlılar için, fiziksel olarak bir kent, politik olarak bir devlet ve sosyal olarak da bir yaşam alanıydı. Bir Yunanlıyı diğerlerinden ayıran, onu biricik ve özel kılan polis, bir Yunanlı için her şey demekti ve o tanrıların Yunanlılara bağışladığı en değerli armağandı. Bu nedenle uygarlığı her alanda şekillendiren polis diğer bölgesel devletlere kıyasla varlığını çok uzun bir süre korumuş ve Eski Yunan uygarlığının bir simgesi haline gelmiştir. Antik Yunan Polislerinin Tarihsel Oluşum Süreci ve Yapısal Karakteri adlı bu çalışmanın amacı; Antik Yunan uygarlığının en önemli birimi olan ve uygarlığa karakterini veren polisin, doğuşundan çöküşüne kadar olan süreçte gerek fiziksel gerek sosyal gerekse politik anlamda geçirdiği dönüşümleri irdelemektir. Bu bağlamda polisi daha iyi anlamak için, polisin öncülleri olan ve polisin her anlamda şekillenmesinde örnek teşkil etmiş olan Bronz Çağı (MÖ. 3.500-2.000) kentlerine yani Minos ve Myken kentlerine değinilmektedir. Ayrıca çalışmada, insanoğlunun yerleşik yaşama geçişiyle başladığı kentleşme ve kentleşmeyle doğan uygarlığın ve devletin farklı coğrafyalarda farklı uygarlıklarda nasıl ortaya çıktığı ve nasıl bir gelişim evresi geçirdiği, bu uygarlıklarda var olan kent-devletleri arasında herhangi bir bağın ya da etkileşimin olup olmadığı incelenmeye çalışılmıştır. Söz konusu amaçlar gerçekleştirilirken konu ile doğrudan bağlantılı temel kaynaklar (antik kaynak ve belgeler, arkeolojik veriler) ve modern literatür detaylı bir şekilde irdelenmeye gayret edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Yerleşik yaşam, kent, site, nome, Antik Yunan, polis.
Formations similar to the city-states which are the product of the transition to settled life and called as police in Ancient Greek Civilization were firstly found in the Near East; The site appeared in ancient Mesopotaomia, nom in ancient Egypt and city-state in ancient Anatolia with different names and different qualities. Before the settled life, which was undoubtedly the greatest step taken in human life, the lives of people living in small groups, nomadic living and living with hunting have changed radically with the Neolithic Period life style. With this new life, which is a transition from hunter-gatherer life to a settled agriculture-based life, all habits of nomadic people have changed and the first foundations of civilization have started to form. The most important of these innovations is the establishment of permanent settlements for the purpose of protecting the vineyard, garden or field of human beings, and starting to live together and consequently the small settlements that occur naturally turn into cities in time. In a more primitive way, the first cities emerged in the Near East and spread to other geographies of the world. Often located around water resources such as rivers, lakes, seas and fertile valleys, settlements have developed within the opportunities offered by the geography. The settlements that succeeded in using the geographical opportunities in their favor began to grow and prosper over time, and the power factor resulting from this wealth transformed the large settlements into self-governing, self-sufficient independent city-states. The first city-states, each with its own policy, administration, religion and architecture, in general, have their own socio-political character, are seen in the Near Eastern civilizations. In Old Mesopotamia, one of the earliest geographies where these civilizations emerged, the city-state or the site state; the control of the vast land, the region is constantly exposed to invasions, due to geographical conditions, the protection of remote lands and the difficulties caused by continuous army feeding. The site-states in Mesopotamia are temple-centered states with full autonomy, based on an agricultural basis and with socio-economic centers of temples. Often regarded as the second earliest civilization after Ancient Mesopotamia, Ancient Egypt had regional kingdoms, similar to the site-state in Mesopotamia, called nome. Although there were differences, these regional kingdoms, which had basically similar common features, had a different system of governance and different religious beliefs, such as the site-states in Mesopotamia. Another and similar example of these kingdoms in Ancient Mesopotamia and Ancient Egypt emerged in Ancient Anatolia in the absence of a strong central empire. Each of these principalities, known as the principality or the city-state, was responsible for their region and often struggled with each other to seize the supremacy of regional power. The most important common feature of these regional states, which have many differences, is that they are all united under the rule of a powerful central empire. This is the most important point where these regional administrative centers, which share the end of the moment, are separated with the city-states which emerged in the Ancient Greek Civilization and called the police. Because the police have managed to survive. In ancient Greece, known as the police and the civilization in question, social, political, cultural, religious, architectural and so on. the city-states that shaped in every field emerged spontaneously and as a result of the fragmentation of nature without any effort. The fact that geography has gained an important place in its emergence is not a factor that alone is sufficient for the police to maintain its existence for a long time and among them, mountains, hills and so on. However, it is insufficient in explaining the long-term nature of policemen who do not have obstacles like these, but still do not unite. In this context, the characteristics of the police to be addressed. There were three basic qualities that each police should possess and that made the police a police officer. The first of these is autonomia through citizens and their own laws; the second was administrative and economic self-sufficiency (autarkheia), and the third was being independent (eleutharia), and if a police lost any of these qualities, they would have lost the quality of the police. The police, which includes many meanings, is a city for the Greek Greeks, a city physically, a state politically and a living area socially. What made a Greek special from the others and made him unique and special was everything for a Greek and it was the most valuable gift that the gods donated to the Greeks. For this reason, the police, which shaped the civilization in every field, maintained its existence for a long time compared to other regional states and became a symbol of the Ancient Greek civilization. The aim of this study is the Historical Formation Process and Structural Character of Ancient Greek police; The aim of this course is to examine the transformations of the police, which is the most important unit of the ancient Greek civilization and which gave the character to the civilization, from its birth to its collapse both in physical and social terms and in political terms. In this context, in order to understand the police better, we refer to the Bronze Age (3500-2000 BC) cities, which are the precursors of the police and which have been an example for the shaping of the police in every sense. In addition, in this study, it is tried to examine how the civilization arising from the urbanization and the urbanization started by the transition of human beings to settled life and how the state emerged and undergone a developmental phase in different geographies in different geographies and whether there is any connection or interaction between the existing city-states in these civilizations. While realizing these aims, the main sources (ancient sources and documents, archaeological data) and modern literature directly related to the subject have been tried to be examined in detail. Keywords: Settled life, city, sites, nome, Ancient Greek, polis (City-state).

Download: Click here