ÂRİF EFENDİ, Meşrepzâde

(1791-1858)

Osmanlı şeyhülislâmı.

Müellif:

Kazasker Meşrepzâde Ali Efendi’nin torunu, müderris Şâtırzâde Emin Efendi’nin oğludur. İstanbul’da doğdu. Çankırılı Abdullah Efendi, Büyük Emin Efendi gibi devrin tanınmış âlimlerinden ders okudu. Girdiği müderrislik imtihanında başarı göstererek Mayıs 1817’de ibtidâ-i hâric derecesi ile müderris oldu. Aynı yıl eski şeyhülislâmlardan Sıtkızâde Ahmed Reşid Efendi’nin kızıyla evlendi; daha sonra muhallefât kassâmlığı, şeyhülislâmların nezâretinde bulunan vakıflar müfettişliği ve Rumeli nüfus tahriri memurluğu görevlerinde bulundu. Uzun süre müderrislik yaptı ve hâmise-i Süleymaniyye derecesine kadar yükseldi. Ardından kadılık mesleğine geçerek Temmuz 1835’te Galata kadılığına tayin edildi. Bu sırada Câmiʿu’l-icâreteyn adlı fıkıh kitabının kaynaklarına inerek ve ilâveler yaparak eseri yeniden düzenledi ve II. Mahmud’a takdim etti. Bunun üzerine kendisine Mekke kadılığı pâyesi verildi; kısa bir sürede kassâm-ı askerî olarak görev yaptı. İslâm hukukundaki derin bilgisi sebebiyle iki defa fetva emaneti görevine getirildi; daha sonra İstanbul kadılığı ve Anadolu kazaskerliği pâyelerine yükseltildi. Bu arada Kudüs Kamâme Mâbedi meselesinin halledilmesi ve Anadolu teftişi gibi geçici görevlerde bulundu. 1846’da Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye âzalığına getirildi; bir yıl sonra bu görev de üzerinde kalmak şartıyla bilfiil Anadolu kazaskeri oldu. 1852’de Rumeli kazaskerliğine tayin edildi. Bu sırada “Emvâl-i Eytâm” hakkındaki usul ve kaideleri yeniden düzene koydu. 21 Mart 1854’te Ârif Hikmet Beyefendi’den boşalan şeyhülislâmlık makamına getirildi. 27 Aralık 1858’de öldü ve Edirnekapı dışında Mustafa Paşa Dergâhı hazîresine defnedildi.

Mehmed Ârif Efendi açık fikirli, Tanzimat dönemi yeniliklerini tasvip eden bir şeyhülislâmdır. Şeyhülislâmlığı döneminde kadılık ve nâiblik mesleğinde bir süreden beri görülen bozuklukların giderilmesi için yeni düzenlemeler yapmıştır. Bâb-ı fetvâda ehil kimselerden bir meclis kurarak Osmanlı ülkesinde görev yapan kadıları beş sınıfa ayırmış, kadılık mesleğine intisap edeceklere fıkıh, sakk-ı şer‘î (bk. SAK) ve ferâiz ilmini öğretmek için Süleymaniye Camii yakınında Muallimhâne-i Nüvvâb adıyla bir hukuk mektebi açılmasını sağlamıştır. Bazı ilâvelerle yeniden düzenlediği Câmiʿu’l-icâreteyn’den başka Dede Cöngî’nin (ö. 973/1565 [?]) Siyâsetü’ş-şerʿiyye adlı Arapça eserini serbest bir şekilde ve genişleterek Siyâsetnâme adıyla Türkçe’ye tercüme etmiştir (İstanbul 1275).


BİBLİYOGRAFYA

, s. 131-132.

, s. 591-592.

, I, 349.

, III, 275.

, I, 383.

, s. 260, 268.

, V, 8, 115.

U. Heyd, Studies in Old Ottoman Criminal Law, Oxford 1973, s. 198.

Mehmed Zeki Pakalın, “Ârif”, , I, 500.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1991 yılında İstanbul’da basılan 3. cildinde, 365 numaralı sayfada yer almıştır.