ASAM

Hindistan Cumhuriyeti’ni oluşturan eyaletlerden biri.

Müellif:

Batıdan Bengladeş Devleti ile Batı Bengal eyaleti, kuzeyden Butan Devleti ile Arunaçal-Pradeş Birliği, doğudan Nagaland ve Manipûr, güneyden de Megalaya, Tripura eyaletleri ve Mizoram Birliği ile çevrilmiştir. Kuzeyde Himalaya dağları, güneyde Şillong yaylası arasında 78.500 km2’lik bir alanı kaplayan Asam, Brahmaputra ve kollarının suladığı geniş bir vadi üzerinde bulunmaktadır; merkezi Gevhati’dir. Himalayalar’ın eteklerinde yer alan dar bir boğazla kuzeybatıdan Hindistan yarımadasına bağlanır. 1981’de nüfusu 18.896.843 olan Asam’da 5 milyon civarında müslüman yaşamaktadır; konuşulan dil Asamca ve Bengalce’dir. Ekonominin esasını tarım teşkil eder; en önemli ürünleri pirinç, çay ve jüttür. Bölgenin yukarı kesiminde kömür ve petrol bulunmakla beraber bu maddelere dayalı sanayi gelişmemiştir.

Eski çağlarda önemli bir yerleşim bölgesi olan Asam vadisi, müslümanların bölgeyi fethinden önce iki önemli Hint krallığının hâkimiyetinde idi. Biri batı bölgesindeki Kâmtâ Krallığı (Farsça kaynaklarda Kâmrûp), diğeri ise kuzeydoğudaki Ahum Krallığı idi. Ayrıca yörede, kendi bölgelerinde bağımsız yaşayan ve “buyan” denilen reisler vardı. XIII ve XIV. yüzyıllarda Bîrûnî, Cûzcânî ve İbn Battûta tarafından kaleme alınan İslâm kaynaklarında bölgenin ismi Kâmrûn, Kâmrû ve Kâmrûd şekillerinde geçmektedir. XIII. yüzyılın başlarında bölgeyi Bengal’deki müslüman sultanlar ellerine geçirdiler. Delhi Sultanı Kutbüddin Aybek’in kumandanlarından Muhammed Bahtiyâr Halacî idaresindeki ilk müslüman akınlarıyla eski krallıkların hâkimiyetleri sarsıldı. 1228’de Kuzey Tayland bölgesinden gelen ve bir Budist Tay kabilesi olan Ahumlar Asam’a girerek Ahum Krallığı’nı kurdular. Müslümanların bölgedeki ilerlemeleri üç safhada oldu. Birincisi Muhammed Bahtiyâr Halacî ile başlayıp (1206) İskender Şah zamanına kadar (1357) sürdü. Delhi Sultanlığı’nın Bengal valileri Gıyâseddin İvaz (1227) ve İhtiyârüddin Yüzbek Tuğrul Han (1257) tarafından bölgeye seferler düzenlendi ise de kalıcı bir sonuç alınamadı. Rükneddin Keykâvus (1291-1302) ve Şemseddin Fîrûz Şah (1302-1318) zamanlarında Asam’ın bir bölümü zaptedildi. Şemseddin İlyas Şah döneminde (1340-1357) Kâmrûp ele geçirildi. Oğlu İskender Şah (1357-1393) ise burada para bastırdı. İkinci dönem, Bengal Sultanı Barbek Şah’ın (1459-1474) Kâmtâ kralını yenmesi ve Alâeddin Hüseyin Şah’ın (1494-1519) Kâmrûp’u fethiyle başladı. Bengal Sultanı Nusret Şah devrinde (1519-1532) Ahumlar’a karşı bazı saldırılar yapıldıysa da başarı sağlanamadı. Nusret Şah’ın ölümünden sonra Ahum Hükümdarı Shungmung (1497-1539) kuzeybatı bölgesinde hâkimiyetini kurdu. Bu dönemde Asam doğuya doğru genişleyerek Naga Krallığı’nı sınırları içine aldı. Asam’da İslâmiyet’in yayılmasının üçüncü dönemi Bengal’deki Bâbür Valisi İslâm Han’ın Kâmrûp’u geri almasıyla başladı (1612). Şah Cihan zamanında (1628-1658) Ahumlar, Bengal eyaletinin bir parçası sayılan Kâmrûp’ta ayaklanarak burayı ele geçirdilerse de bölge 1639’da Bengal hâkimi Alâeddin İslâm Han tarafından geri alındı. Ancak 1658’de Şah Cihan’ın oğulları arasında çıkan taht kavgaları yüzünden meydana gelen karışıklıklardan faydalanan Ahumlar Asam’ı hâkimiyetleri altına aldılar. Evrengzîb’in saltanatının ilk yıllarında kumandanlarından Mîr Cumlâ 1662’de bölgeyi yeniden ele geçirdi. 1682’de Bâbürlüler’in zayıflamasından faydalanarak Asam’a yerleşen Ahumlar, Brahmaputra vadisinde hâkimiyetlerini sürdürdüler. Asam 1792’de Burma’nın işgaline uğradı. Asam Kralı Gaurianath, İngiltere’nin bölgedeki etkili kuruluşu olan Doğu Hindistan Şirketi’nden (East India Company) yardım istedi. İngiltere’nin desteğiyle püskürtülen Burmalılar 1816’da yeniden geldiler. 1824-1826 savaşlarından sonra Burma, Yandaboo Antlaşması (26 Ocak 1826) ile Asam’ı Doğu Hindistan Şirketi’ne bıraktı. 1838’de Bengal’e bağlanan Asam müstakil bir eyalet oldu; 1905’te Doğu Bengal’e bağlandı; 1919’da bağımsızlığını elde etti. II. Dünya Savaşı’nda İngilizler’in Çin ve Burma’ya yardım malzemesi göndermesinde önemli rol oynadı. Savaş sırasında İngilizler’le Japonlar arasında büyük bir çarpışmaya sahne oldu. Japonlar 1944’te bu stratejik bölgeyi ele geçirmek istedilerse de başarı kazanamadılar. Asam 26 Ocak 1950’de Hindistan Cumhuriyeti’nin bir eyaleti haline geldi. Bengladeş’ten bölgeye göç eden müslümanlara tepki gösteren yerliler Asam eyaletinden ayrılıp Nagaland (1963) ve Megalaya (1970) adlarıyla müstakil iki eyalet teşkil ederek Mizoram adını verdikleri bir bölge oluşturdular (1972).

Bugün Asam’ın en önemli problemi, yerli Asamlılar’la göçmenler arasında giderek büyüyen dengesizliktir. Bu göçmenler, 1947’de Hindistan yarımadasının taksimi sırasında göçe zorlanan Bengalli Hindular ile 1971 Bengladeş savaşından sonra bölgeye gelen Bihârlı müslümanlardır. 1983 seçimlerinde müslüman göçmenleri sınır dışı etmek maksadıyla ayaklanan yerli Asamlılar sabotaj hareketlerine girişerek katliama sebep oldular. Buna rağmen Asam müslümanları, kendi liderleri etrafında toplanarak ülkenin siyasî varlığında söz sahibi olduklarını ortaya koymuşlardır. Asam vadisinde yaşayan müslümanlara yaygın olarak Garia denilmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

, II, 276, 280.

J. B. Tavernier, Travels in India, London 1889 ⟶ Lahore 1976, II, 277-285.

E. A. Gait, A History of Assam, Calcutta 1906.

Jadunath Sarkar, A Short History of Aurangzib, New Delhi 1979, s. 102-111.

A. Schimmel, Islam in the Indian Subcontinent, Leiden-Köln 1980, s. 50.

Percy Brown, Indian Architecture (Islamic Period), Bombay 1981, s. 41.

S. Wolpert, A New History of India, New York 1982, s. 216-247, 411.

B. M. Das – Irshad Ali, “Assamese”, , s. 58-63.

S. Israel – B. Grewal, India, Germany 1985, s. 184-193.

, XI, 369-371, 376-380.

B. J. Dev – D. K. Lahiri, Assam Muslims, Politics and Cohession, Delhi 1985.

S. A. A. Rizvi, The Wonder that was India, London 1987, II, 5859.

N. N. Acharyya, A Brief History of Assam, New Delhi 1987.

J. Horovitz, “Assam”, , I, 679-680.

A. H. Dani, “Assam”, , I, 719-720.

J. P. Mills – F. R. Allchin, “Assam”, , II, 619-621.

Fethullah Müctebâî, “Âsâm”, , I, 332-337.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1991 yılında İstanbul’da basılan 3. cildinde, 459 numaralı sayfada yer almıştır.