ATÂULLAH MEHMED EFENDİ, Topal

(1760-1811)

Osmanlı şeyhülislâmı.

Müellif:

Babasına nisbetle Şerifzâde, büyük dedesine nisbetle Ebûishakzâde, aksaklığı sebebiyle de Topal lakaplarıyla tanınan Atâullah Efendi, Şeyhülislâm Mehmed Şerif Efendi’nin oğludur. İstanbul’da doğdu. Babasının ve çevresindeki hocaların yanında başladığı ilk tahsilini daha sonra Tokadî Mustafa Efendi’den tamamlayarak genç yaşta müderris oldu. Kısa zamanda yükselerek 1782’de Galata, 1792’de Mekke kadılığına tayin edildi. İki yıl sonra kendisine İstanbul kadılığı ile birlikte nakîbüleşraflık da verildi. 1801’de önce Rumeli kazaskerliği pâyesini aldı, 1804’te ise Rumeli kazaskeri oldu. Siyasî olayların son derece yoğun olduğu bu sırada, köklü bir aileye mensup oluşu, iyi bir tahsil görmüş olması, muhafazakâr bir tavır takınması ve maddî konulardaki dürüstlüğü sebebiyle padişah III. Selim tarafından 14 Kasım 1806’da şeyhülislâmlığa getirildi. Bu dönemde meydana gelen birçok siyasî olayın bizzat içinde bulundu. III. Selim’in tahttan indirilmesi ve IV. Mustafa’nın onun yerine tahta çıkması olaylarında Köse Mûsâ Paşa ile birlikte askerin ileri gelenleriyle bazı müzakereler yaptı ve onların istekleri doğrultusunda hareket etti. Bu durum daha sonra çok tenkit edilmesine sebep oldu. Bu arada Kabakçı Mustafa saflarına katılan müderris Seyyidâ Efendi gibi bazı muhaliflerinin onu III. Selim taraftarı göstermeleri üzerine 13 Temmuz 1807’de azledildi. Yerine Ömer Hulûsi Efendi tayin edildiyse de ayaklanan zorbaların isyan tehdidi üzerine yanlışlık yapıldığı anlaşıldı ve bir gün sonra makamına iade edildi.

Atâullah Efendi bu ikinci şeyhülislâmlığında devletin en nüfuzlu şahsiyeti haline geldi; hatta üst seviyede yapılan bazı tayin ve azillerde etkili oldu. Bu sırada ordusuyla Rusçuk’tan İstanbul’a doğru yola çıkan Alemdar Mustafa Paşa, âsilerin ve şeyhülislâmın davranışlarından bîzar olan IV. Mustafa’ya, Kabakçı’yı ortadan kaldırıp Atâullah Efendi’yi de makamından uzaklaştıracağı yolunda teminat verdi. İstanbul’a girdikten sonra önce Kabakçı’yı ortadan kaldıran Alemdar, 21 Temmuz 1807’de de Atâullah Efendi’yi azlederek yerine Arapzâde Mehmed Ârif Efendi’yi şeyhülislâmlığa getirdi; III. Selim’in tahttan indirilmesinde rol oynayan ulemâyı da sürgüne gönderdi. Atâullah Efendi bir süre Bebek’teki yalısında oturduktan sonra 31 Temmuz 1808’de Bulgaristan’ın Kızanlık kasabasına sürüldü. 1810’da arpalığı olan Güzelhisar’a (Aydın) nakledildi ve 14 Ekim 1811’de orada vefat etti. Mezarı Câmi-i Atîk civarındadır.

İyi yetişmiş bir âlim ve devlet adamı olan Atâullah Efendi, oldukça yoğun siyasî faaliyetleri yanında ilmî ve edebî çalışmalar da yapmıştır. Çeşitli kütüphanelerde nüshaları bulunan ve daha çok Fetâvâ-yı Atâullah adıyla anılan bir fetva mecmuası (bk. Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 920, 1095, 1096; Fâtih, nr. 2386) ile küçük hacimli bir divanı (İÜ Ktp., TY, nr. 1659, 2902, 3590) vardır. Ayrıca Münşeât’ı, Kazasker Alizâde Efendi’nin Vehhâbî akaidine reddiye olarak kaleme aldığı risâleye şerhi, Ali el-Kārî’nin Menâsik’ine ihtisarı, Beyzâvî tefsirine yazdığı tamamlanmamış muhtasar bir Türkçe hâşiyesi olduğu, Behcetü’l-fetâvâ, Fetâvâ-yı Feyziyye ve Netîcetü’l-fetâvâ’yı tertip ve ihtisara başlayarak “kitâbü’l-icâre”ye kadar getirdiği kaynaklarda zikredilmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

, II, 66-69.

, s. 120.

, VIII, 70, 299; IX, 244-245.

, III, 479.

, s. 571-572.

, I, 377.

, IV, 85-87.

, V, 81-84.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1991 yılında İstanbul’da basılan 4. cildinde, 47 numaralı sayfada yer almıştır.