AYYÂŞÎ, Muhammed b. Mes‘ûd

Ebü’n-Nadr Muhammed b. Mes‘ûd b. Muhammed el-Ayyâşî es-Sülemî es-Semerkandî (ö. 320/932 [?])

İmâmiyye Şîası’na mensup fakih ve müfessir.

Müellif:

Dedesi Ayyâş’a nisbetle anılan Muhammed b. Mes‘ûd’un Benî Temîm’e mensup olduğu yolunda görüşler vardır (Hânsârî, VI, 129), nisbesinden de Semerkantlı olduğu anlaşılmaktadır. Kûfe, Bağdat ve Kum âlimlerinden ders almasının bu bölgelere ilmî seyahatler yaptığını göstermeye yetmeyeceği, kendisinin bu hocaları kendi bölgesini ziyaretleri esnasında dinlemiş olabileceği dile getirilmişse de (Bar-Asher, s. 71-72) aksini teyit eden veriler bulunmaktadır. Nitekim öğrencisi Keşşî onun hocalarından Ali b. Hasan b. Faddâl el-Kûfî hakkında kendisine, Irak ve Horasan bölgesinde karşılaştığı kimseler arasında fıkıh ilmi ve fazilet açısından Kûfe’deki bu hocasından daha üstününü görmediğini söylediğini, yine bir diğer hocası Ebû Ya‘kūb İshak b. Muhammed el-Basrî’den hadis almak için Bağdat’a gittiğini haber verdiğini aktarmaktadır (Ebû Ca‘fer et-Tûsî, İḫtiyâru Maʿrifeti’r-ricâl, s. 530-531). Ayyâşî’nin hocaları arasında bu ikisi dışında Abdullah b. Muhammed b. Hâlid et-Tayâlisî, Muhammed b. Ahmed en-Nehdî el-Kûfî, İbrâhim b. Muhammed b. Fâris, Ali b. Muhammed b. Feyrûzân el-Kummî ve Fazl b. Şâzân en-Nîsâbûrî gibi isimler sayılmaktadır. IV. (X.) yüzyılın başlarında Mâverâünnehir bölgesinde İmâmiyye’nin öncülerinden ve bu mezhebi yayanlardan biri sayılan Ayyâşî’nin (EI2 [İng.], IV, 711) önemli talebeleri içinde kitaplarını rivayet eden oğlu Ca‘fer’den başka Keşşî, Ebü’n-Nasr Ahmed b. Yahyâ ve Haydar b. Muhammed b. Nuaym es-Semerkandî gibi şahsiyetler bulunur. Ayyâşî’nin vefat tarihi klasik kaynaklarda zikredilmemekle birlikte son dönem araştırmacılarına göre 320 (932) yılı civarıdır (Sezgin, I, 42).

Şiî kaynaklarında Ayyâşî güvenilir bir kişi olarak nitelendirilmiş, mezhebin ileri gelenlerinden, geniş bilgi sahibi, rivayetlere muttali, ilim, fazilet ve edep sahibi olduğu, bununla birlikte zayıf râvilerden çokça rivayette bulunduğu kaydedilmiştir (Ahmed b. Ali en-Necâşî, II, 247; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, İḫtiyâru Maʿrifeti’r-ricâl, s. 497; Hânsârî, VI, 129). Keşşî gibi Ayyâşî’nin de Şiî olmayan kimselerden rivayetleri sebebiyle İmâmiyye âlimlerince eleştirildiğine modern çalışmalarda dikkat çekilmiştir (EI2 [İng.], IV, 711). Ayyâşî’nin babasından kalan mirası ve diğer mallarını eğitim için harcadığı, evinin mescid ve medrese gibi müstensihlerle, okuyan, mukabele eden ve yazan kimselerle dolduğu rivayet edilmiş, bilhassa tefsir alanında sonrakiler üzerinde etkili olmuştur. Ayrıca Ayyâşî, Keşşî’nin, Şiî çevrelerinde ricâl sahasının dört temel eserinden biri kabul edilen çalışmasının da (Maʿrifetü’r-ricâl) en önemli kaynağıdır. Ayyâşî’nin önceleri Sünnî olduğu ve genç yaşta Şiîliği seçtiği zikredilmekte (Ahmed b. Ali en-Necâşî, II, 247), ancak ilk dönemde telif ettiği eserlerini Sünnî itikadına göre yazdığı görülmektedir. Şiîliği benimsedikten sonra her iki mezhep mensupları için ayrı ayrı ilim meclisleri kurmuş, çoğunluğu fıkıh, diğerleri tefsir, ahlâk, tarih ve siyere dair 200’den fazla eser telif etmiştir.

Eserleri. Müellifin en önemli eseri olan Tefsîrü’l-ʿAyyâşî bir rivayet tefsiridir ve günümüze ulaşan nüshaları eserin Fâtiha’dan Kehf sûresine kadar olan kısmını ihtiva etmektedir. VI ve VII. yüzyıllarda kitaba yapılan bazı atıfların Kehf sûresinden sonraki bölümlere ait olduğu dikkate alındığında (meselâ Tabersî 19, 24, 66, 76 ve 114. sûrelerdeki rivayetlere atıf yapar; İbn Şehrâşûb ve İbn Tâvûs’ta da eserin elde bulunmayan kısımlarına atıflar vardır, bk. Bar-Asher, s. 60-61) eserin bir kısmının sonradan kaybolduğu anlaşılır. Tefsirin başında sekiz babdan oluşan bir mukaddime mevcuttur. İmâmiyye’nin zamanımıza intikal eden en eski tefsirleri arasında yer alan eser -aynı dönemlerde yazılan Furât el-Kûfî, Ali b. İbrâhim el-Kummî ve Muhammed b. İbrâhim en-Nu‘mânî’nin tefsirleriyle birlikte- özellikle kendilerine nisbet edilen tefsirleri günümüze ulaşmayan, beşinci ve altıncı imamlardan rivayet edilen, Şiî tefsirinin ana kaynaklarından olan Ehl-i beyt rivayetlerinin muhafazası açısından önemli görülmektedir (Ayoub, s. 184). Eserde başta Hz. Peygamber, Muhammed el-Bâkır ve Ca‘fer es-Sâdık olmak üzere Ehl-i beyt imamlarından gelen rivayetler nakledilmekle birlikte az da olsa sahâbe ve tâbiîn görüşlerine de yer verilmiştir. Ayyâşî, Kur’an tefsirinde re’ye başvurulmasını doğru bulmadığından kendisine ulaşan rivayetleri aktarmakla yetinmiş, kişisel değerlendirmelere ve tercihlere yer vermekten kaçınmıştır. Bu çerçevede tefsirde Kur’an’ın tahrifiyle ilgili bazı rivayetler nakledilmekte (Tefsîrü’l-ʿAyyâşî, I, 25, 192-193), ancak bunlar için de herhangi bir yorum yapılmamaktadır. Bu tür rivayetlerin eserde yer alması bazı Şiî âlimlerinin eleştirilerine yol açmıştır. Meselâ Ali Penâh el-İştihârdî, Ayyâşî’yi sika olarak görmekle birlikte tefsirindeki rivayetlerin çoğunluğu mürsel kabul edildiğinden bunlara itibar edilemeyeceğini, bir kısmının ise tamamen uydurma olduğunu belirtir (Taḳrîrât, s. 257-258). Eserin aslında mevcut bulunan senedler kimliği meçhul bir müstensih tarafından çıkarılmıştır. Müstensih mukaddimede tefsiri senedleriyle inceleyip beğendiğini, ancak memleketinde onu semâ ya da icâzet yoluyla alan birine rastlamadığından bunları çıkardığını, ardından böyle kimselere rastlayınca da senedleri ilâve ettiğini belirtirse de (Tefsîrü’l-ʿAyyâşî, I, 13) bunların sayısı çok azdır. Dolayısıyla eserde yer alan rivayetlerin güvenilirliği tartışmalıdır. Tefsîrü’l-ʿAyyâşî, Seyyid Hâşim er-Resûlî el-Mahallâtî’nin tashihiyle neşredilmiş (I-II, Kum 1380-1381/1961-1962), bu neşir, daha sonra her sûreye ait rivayetlerin kendi içinde numaralandırılmasıyla tekrar edilmiştir (Beyrut 1411/1991). Recep Emin Gül, Şia Tefsirlerinde Hadis Kullanımı -el-Ayyâşî Tefsiri Örneği- adıyla yüksek lisans tezi hazırlamıştır (2014, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü). Ayyâşî’nin ayrıca Kitâbü Sîreti Ebî Bekr, Kitâbü Sîreti ʿÖmer, Kitâbü Sîreti ʿOs̱mân, Kitâbü Sîreti Muʿâviye, Kitâbü Miʿyâri’l-aḫbâr gibi eserleri dışında sonradan yazdığı Kitâbü Ḥaddi’l-ḳaẕf, Kitâbü Ḥaddi’ş-şârib, Kitâbü’l-Ḫums, Kitâbü’r-Rüʾye, Kitâbü’r-Recʿa, Kitâbü’t-Taḳıyye, Kitâbü’l-Mütʿa, Kitâbü’n-Nücûm ve’l-fâl ve’l-ḳıyâfe ve’z-zecr, eṭ-Ṭıb gibi eserleri vardır. Bunlardan özellikle fıkıhla ilgili olanların hacimli bazı eserlerinin bab başlıklarına ait olması muhtemeldir (İbnü’n-Nedîm, s. 244-246).

BİBLİYOGRAFYA :

Muhammed b. Mes‘ûd el-Ayyâşî, Tefsîrü’l-ʿAyyâşî (nşr. Hâşim er-Resûlî el-Mahallâtî), Beyrut 1411/1991, I, 13, 25, 192-193; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 244-246; Ahmed b. Ali en-Necâşî, er-Ricâl (nşr. M. Cevâd en-Nâînî), Beyrut 1408/1988, II, 247-250; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, el-Fihrist, Beyrut 1403/1983, s. 212-215; a.e. (nşr. M. Sâdık Âl-i Bahrülulûm), Kum 1411, s. 497; a.mlf., İḫtiyâru Maʿrifeti’r-ricâl: Ricâlü’l-Keşşî (nşr. Hasan el-Mustafavî), Meşhed 1348 hş., s. 497, 530-531; Hânsârî, Ravżâtü’l-cennât (nşr. Esedullah İsmâiliyyân), Kum 1392/1972, VI, 129-131; Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, XII, 20; Sezgin, GAS, I, 42; Âgā Büzürg-i Tahrânî, eẕ-Ẕerîʿa ilâ teṣânîfi’ş-Şîʿa, Beyrut 1403/1983, IV, 295; Mahmoud Ayoub, “The Speaking Qur’ān and the Silent Qur’ān: A Study of the Principles and Development of Imāmī Shī‘ī Tafsīr”, Approaches to the History of the Interpretation of the Qur’ān (ed. A. Rippin), New York 1988, s. 177-198; Ali Penâh el-İştihârdî, Taḳrîrât fî uṣûli’l-fıḳh: Taḳrîru baḥs̱i’l-Burûcirdî, Kum 1417, s. 257-258; Meir M. Bar-Asher, Scripture and Exegesis in Early Imāmī Shiism, Leiden-Boston 1999, s. 56-63, 71-72; Aslan Habibov, Erken Dönem Şiî Tefsir Anlayışı (doktora tezi, 2007), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 62-67; Rızâ Üstâdî, “el-ʿAyyâşî ve tefsîrüh”, Risâletü’l-Ḳurʾân, sy. 3, Tahran 1411, s. 43-67; B. Lewis, “al-ʿAyyās̲h̲ī”, EI² (İng.), I, 794-795; W. Madelung, “al-Kas̲h̲s̲h̲ī”, a.e., IV, 711-712; I. K. Poonawala, “ʿAyyāšī, Abu’l-Nażr Moḥammad”, EIr., III, 163-164.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2016 yılında İstanbul’da basılan (gözden geçirilmiş 2. basım) EK-1. cildinde, 151-152 numaralı sayfalarda yer almıştır.