Azerbaycan’ın bağımsızlık döneminde ortaöğretim ders kitaplarındaki tarih anlayışı

Tez KünyeDurumu
Azerbaycan’ın bağımsızlık döneminde ortaöğretim ders kitaplarındaki tarih anlayışı / The History concept in the secondary education books of Azerbaijan in its age of independence
Yazar:SAVAŞ AÇIKKAYA
Danışman: YRD. DOÇ. DR. NESRİN KARAGÜR SARIAHMETOĞLU
Yer Bilgisi: Marmara Üniversitesi / Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü / Türk Tarihi Ana Bilim Dalı / Genel Türk Tarihi Bilim Dalı
Konu:Eğitim ve Öğretim = Education and Training ; Tarih = History
Dizin:Azerbaycan = Azerbaijan ; Bağımsızlık = Independence ; Ders kitapları = Textbooks ; Kitaplar = Books ; Ortaöğretim = Secondary education ; Tarih = History ; Tarih kitapları = History books ; Tarihçilik = Historiography
Onaylandı
Yüksek Lisans
Türkçe
2003
137 s.
VII ÖZET Güney Kafkasya’nın coğrafî konumu en stratejik, doğal kaynaklar itibarıyla en zengin, nüfus, yüzölçümü ve ekonomi yönüyle ise en büyük ülkesi Azerbaycan’dır. Avrasya’nın bu kavşak noktası çağlar boyunca değişik kavimlerin istilasına uğramış ve her devrin büyük güçlerinin ilgi odağı olmuştur. Makedonyalı İskender’den Bizans ve Sasanilere, Arap Hilafeti’nden Selçuklulara ve Moğollara kadar eski dünyanın neredeyse bütün baş aktörlerinin bu topraklar için hakimiyet mücadelesine giriştiğini bilmekteyiz. Ancak bütün bu adı geçen kendi çağlarının yenilmez güçleri birer birer tarih sahnesinden tozlu arşivlere çekilirken baki olarak kalan bölgenin yerli halkı olmuştur, yani büyük oranda Oğuz Türkleri. Eski dünyanın egemen güçlerinin işgal ettiği yerdeki varlığını sürdürme yöntemiyle o ülkeden yararlanma, daha açık bir ifadeyle orayı sömürme tarzı son derece yalındı. İlkçağ ‘da işgal edilen ülkenin halkı köleleştirilir ve üretime köle emeğiyle katılmaları sağlanırdı. Ortaçağ’da ise feodal üretim tarzı sonucunda elde edilen üründen belirli bir miktarda vergi alınırdı. Egemen güç tarafından bu vergi toplanabiliyorsa bir problem yok demekti, o yörenin halkına vergisini ödeyebildiği ölçüde karışılmazdı, ne hayat tarzlarına, ne hukuklarına ne de eğitim veya edebi faaliyetlerine. Oysa modern çağın sömürgecilerinin iktidarı eski dünyanın egemenlerinin iktidarlarından çok daha karmaşık ve sömürü eskiyle kıyaslanamayacak oranda amansızdır. İşgal edilen ülkenin sadece doğal kaynakları değil, insan kaynakları ve beyin gücü de eski dünyada benzeri bile olmayan yöntemlerle ele geçirilebilmektedir. Kafkasya’nın son davetsiz misafiri Rusya olmuştur. Modern çağa denk gelen Rus işgali ve egemenliği Azerbaycan’ı belki de geçmiş bütün devirlerin işgallerinin toplamından daha çok etkilemiş ve daha kalıcı izler bırakmıştır. Kozmopolitleşme ile millileşme, Ruslaşma ile uluslaşma, kadim şehir ve yurtların kaybı ile devletleşme gibi birbirine zıt ama iç içe geçmiş süreçler bu son devirde yaşanmıştır. Azerbaycan’daki Rus egemenliğinin ikinci safhası olarak da nitelendirebileceğimiz Sovyet döneminde işgalci gücün hakimiyeti sadece ülkenin doğal kaynaklarına sahip olmakla sınırlı kalmamış, bundan daha önemlisi beyinlere hükmetme, insanların düşüncelerini kurgulama noktasına kadar ulaşmıştır. Bu amaç doğrultusunda tarih eğitiminden, daha ^ doğrusu bunun Sovyetleştirilmiş halinden yoğun şekilde yararlanılmıştır. Mevcut siya^tf’j0r doktirine zıt bir görüş acımasızca bilim dışılıkla itham edilerek Sovyetleştirilmiş ^^io»»VIII tarafından infaz edilmiştir. Gerçekten de tarihin hiçbir devrinde bilgi bu denli iktidardaki gücün denetimine ve hizmetine girmemiştir. Bu bağlamda tarih eğitimi de Türk Dünyasının ünlü kalemi Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Uzar adlı romanında işaret ettiği mangurtlaştırma işleminin bir aracına dönüşmüştür. Bir silahtan tarafların biri yararlanabiliyorsa pekala diğeri de yararlanabilir. Sovyet sonrasının bağımsız Azerbaycan’ında bumerang dönmüş ve Sovyet tezini çürütülmesi ile Sovyet geleneğinin gerici ilan ettiği milli devletin değerlerine meşruiyet kazandırmada kullanılmıştır. Yani tarih yazıcılığı değişen siyasi şartlara paralel olarak rotasını yeniden belirlemiştir. Bu tez, Sovyet döneminden 2000’li yıllara uzanan çizgide resmi tarih yazıcılığının Azerbaycan’daki ibret verici macerasını konu edinmiştir.
IX ABSTRACT Azerbaijan has the most strategic location and the richest natural sources in South Caucasia. In addition to these, it is the biggest country in the region according to the datas of population, territory and the economy. This crossroads point of the Eurasia has been occupied by many different tribes throughout ages and attracted the interest of the great powers of every age. It is known that from Alexander the Great to Bizantium, and from the Muslim Arabs to Mongols, nearly all the actors of the ancient world struggled to rule over these lands. Therefore, while all these ancient superpowers collapsed, it was always the native people of the region who remained alive and standing, mainly the Oguz Turks. The method of continuing its exi stance of the hegemon power in the occupied lands and the exploitation of the country was simple in the ancient world. In the antiquity, the people of the occupied country were made slaves and they were forced to join the production with the slavery labour. In the middle ages, certain amount of tax was taken from the product which was gained in a feudal production process. If the hegemon power could have taken the tax it needed, then there had been no problem. In this case the hegemon power was not interested in the life style of the people in the occupied lands and did not interfere in the law, education, literature…etc. of them. On the contrary, the hegemony of the exploiter in the modern age is uncomparetively more sophisticated and cruel in comparison to the ones of the early ages. Not only the natural sources, but also the human sources and brain power of the occupied country can be come by in the modern age. Russia has been the last uninvited visitor in the Caucasia. Russian occupation and hegemony, which happened in the modern age by chance, may have affected Azerbaijan more than the sum of the previous invasions and put more permanent marks behind. Contrary processes, such as cosmopolitanization and nationalization, Russianization and nationalization again, losing homelands and state-building are all lived ironically together in this last period. In the Soviet period, which can be defined as the second stage of the Russian rule, the hegemony of the invader was not contended with having the natural sources. Moreover, ^y the hegemony reached at the point of ruling the brains and manipulating the thoughts of th*1 people. The education of history, to be more exact the Soviet form of it, was intensivel^feaöft ^X in order to goal this aim. A viewpoint which was opposite to the present political doctrine was proclaimed as unscientific by the Sovietized science. “Knowledge” has never been under the control of the hegemon power at this level in any age of the history indeed. Education of history became one of the tools of making human beings mentally slaves, what famous novelist Cengiz Aytmatov calls as “mangurt”. If one side can use a tool for its own benefit, undoubtfully the other side can also do the same. During the time of independance after the Soviet rule in Azerbaijan, boomerang returned. This time, history has started to be used to disprove the Soviet claims and to legalize the national state model which was almost cursed by the Soviet tradition. In other words historiography once again determines its rote according to the changed political circumstances. This thesis focuses on the adventure of the official historiography in Azerbaijan.

Download: Click here