BERKUK

el-Melikü’z-Zâhir Seyfüddîn (ö. 801/1399)

Memlük sultanı (1390-1399).

Müellif:

Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber kaynaklarda öldüğü zaman altmış yaşlarında olduğu kaydedildiğine göre doğum yılının 741 (1340) olabileceği kabul edilebilir.

Çerkez kabilelerinden Kesâ’ya mensup olan Berkuk’un babası Anas b. Abdullah el-Osmânî’dir. Berkuk önce esir olarak Kırım’a, oradan da Mısır’a getirildi. Burada 764’te (1362-63) Emîr Seyfeddin Yelboğa el-Ömerî el-Hassekî’ye satıldı. Kaynaklara göre onun tarafından yetiştirilerek kendisine Berkuk adı verildi. Berkuk, Yelboğa’nın katli üzerine Kerek’e sürülerek hapsedildi, fakat el-Melikü’l-Eşref Şa‘bân’ın affı ile Kahire’ye gelerek sultanın hizmetine girdi ve sultanın yanında Tablhâne emirliğine yükseldi. el-Melikü’l-Eşref Şa‘bân’ın hac maksadıyla Hicaz’a yaptığı sefere katıldı. Onun 16 Mart 1377’de Kahire’de öldürülmesi üzerine yeni sultan el-Melikü’l-Mansûr Ali’nin hizmetine girdi. Bu sultanın maiyetinde “yüzler emirliği”ne yükselen Berkuk, Yelboğaviye Memlükleri’nin başında faal bir rol oynadı. Bir müddet sonra arkadaşlarının da desteğini temin ederek mevcut Çerkezler’i kendi tarafına çekmek suretiyle sadık bir memlük grubu teşkil etmeyi başardı. Bu şekilde güçlenen Berkuk önce Atabeg Karatay et-Tâzî’ye, sonra da kendisine ıstablda bir vazife vermeyi vaad eden Aynebek el-Bedrî’ye hizmet etti. Ancak Aynebek’in, mevkiini kuvvetlendirmek maksadıyla giriştiği entrikaları tasvip etmeyen Berkuk daha sonra onun tevkifinde önemli rol oynadı. Bundan sonra atabeg olan Yelboğa en-Nâsırî’nin yanında büyük nüfuza sahip oldu. Emîrâhurluk vazifesini elde ettikten sonra ise “Seyfü’d-dünyâ ve’d-dîn” unvanını alarak ıstabla yerleşti.

Bu şekilde mevkiini kuvvetlendiren ve arkadaşlarından Zeynüddin Berke el-Çobanî’yi emîr-i meclis tayin ettiren Berkuk, diğer taraftan Emîr Taştemür el-Alâî’nin desteğiyle re’s-i nevbelik (muhafız birlikleri kumandanlığı) mansıbını elde etti. Öte yandan Yelboğaviyeler’den ayrı bir memlük grubu (ez-Zâhiriyye) teşkil etmek için teşebbüse geçti ve pek çok Çerkez memlük satın alarak kendisine karşı Türk menşeli memlük (ez-Zeyniyye) toplayan Zeynüddin Berke ile rekabete girdi. Bu rekabetten kazançlı çıkan Berkuk, el-Melikü’l-Mansûr Ali tarafından atabekü’l-asâkirliğe tayin edildi. Böylece Çerkezler’i olduğu gibi taraftarı olan ümerâyı da önemli mevkilere getirerek sultanın küçük bir çocuk olmasından da istifade ile bütün hüküm ve nüfuzu eline geçirdi. Bu arada Mısır’da Çerkezler’in kuvvetlenmeleri karşısında tamamen Türkler’den teşekkül eden bir grup meydana getirmek isteyen Zeynüddin Berke’yi ve taraftarlarını bertaraf ederek Mısır’daki Türk hâkimiyetine son verdi. Bir müddet sonra da Emîr Zeynüddin Berke’yi öldürttü. Böylece Memlük Sultanlığı’nın mukadderatını eline alan Berkuk, küçük sultanın 19 Mayıs 1381’de ölümü üzerine sultan olmak için giriştiği teşebbüste başarılı olamayınca el-Melikü’l-Eşref’in oğullarından Haccî’nin sultan olmasını sağladı. Buna rağmen sultanlığı ele geçirmek için çalışmaktan da geri durmadı. Yeni sultanın mevcudiyetine rağmen kudret ve nüfuzu elinde bulundurmaktan faydalanarak Memlük Sultanlığı’nın mâruz kaldığı tehlikeler karşısında küçük yaştaki sultanın yetersizliğini ileri sürdü ve yerine güçlü bir sultanın seçilmesini istedi. Bunun üzerine meclis Haccî’yi tahttan indirerek “el-Melikü’z-Zâhir” unvanıyla Berkuk’u sultan ilân etti (1382).

Berkuk önce kendisine karşı meydana gelen mukavemetleri kırmakla meşgul oldu. Ancak Malatya nâibi Mintaş’ın ve daha sonra Yelboğa en-Nâsırî’nin isyanlarını bastıramadı ve tahttan uzaklaştırıldı. Haccî ikinci defa sultan ilân edildi ve Çerkez memlükleri de dağıtıldı. Bununla birlikte kısa süre sonra çıkan Yelboğa-Mintaş rekabeti üzerine yeniden harekete geçen Berkuk, atabekliğe getirilen Mintaş’ın kumandasındaki Memlük ordusunu Şam civarında yenerek eski itibarını yeniden kazandı. Kahire’ye gelişinden sonra saltanat alâmetlerini geri aldı ve kendisine biat edildi (27 Ocak 1390).

Tahta geçmesinden hemen sonra Mintaş’ın İskenderiye’de hapsettiği arkadaşlarını Kahire’ye getirterek onları çeşitli vazifelere tayin etmekle işe başlayan Berkuk, ardından Suriye’de Mintaş ve taraftarları üzerine yürüyerek burada da asayişi sağladı. Bu arada Mintaş öldürüldü (1393). Osmanlı padişahlarından I. Murad ve Yıldırım Bayezid’le dostane münasebetler kuran Berkuk, Timur’a karşı açıkça düşmanlık gösterdi. Bu sırada Irâk-ı Arab ve Bağdat’ı alan Timur’un önünden kaçan Celâyir Hükümdarı Sultan Ahmed’in Memlük Sultanlığı’na sığınması Timur’la arasının iyice açılmasına sebep oldu. Timur’un Bağdat’ı zaptedip Memlük Sultanlığı’nın sınırlarında görünmesi üzerine bizzat sefere çıkan Berkuk, maiyetindeki Sultan Ahmed’i de Irâk-ı Arab’ın fethine gönderdi. Halep’e geldiği sırada Bağdat’ın fethi haberini alan Berkuk, Timur’un Toktamış Han’la savaşa girişmesi üzerine Suriye’de bazı tedbirler aldıktan sonra Kahire’ye döndü.

Berkuk, çeşitli iktâlara sahip ümerânın kendisine karşı cephe almalarından endişe ettiği için en yakın adamlarını bile tevkif ettirmekten çekinmedi ve son zamanlarını sürekli bir güvensizlik içinde geçirdi. Nitekim kendisi tarafından tertip edilen bir ziyafette büyük re’s-i nevbelik vazifesinde bulunan Ali Bay el-Alâî’nin başında bulunduğu muhalifleri tarafından öldürülmek istendiyse de bu suikasttan kurtuldu ve Ali Bay’ı işkence ile öldürttü. Daha sonra 14 Haziran 1399’da hastalanarak 20 Haziran’da vefat etti ve Sahrâ’da (Meydânülkabak) bulunan türbesine defnedildi.

Devrin müellifleri tarafından âdil ve vakar sahibi bir hükümdar olarak nitelendirilen Berkuk’un dindar, cesur ve zamanın ilimlerine de âşina bir kişi olduğu belirtilmektedir. Daima ihtiyatlı hareket edip en küçük tedbirleri bile almakta ihmal göstermezdi. Devlet işlerini sıkı kontrol altında bulundururdu. Önceleri pazar ve çarşamba, sonra cumartesi ve salı günleri ıstabla gidip Emîr Candar’ın huzuruna getirdiği şikâyetçileri dinleyerek ümerâya örnek olmuştur. Öte yandan Türkçe’yi resmî dil kabul eden Berkuk, birçok eserin bu dile tercümesini emretmiş ve bu hususta büyük hizmetler yapmıştır.

Berkuk Kahire’deki cami, hankah ve türbelere pek çok para tahsis ettiği gibi çeşitli inşa faaliyetlerinde de bulunmuştur. Bunlardan Kahire’deki Medresetü’z-Zâhiriyye (el-Berkūkıyye; bk. BERKUK KÜLLİYESİ), Şam’daki Dımaşk Hanı, Ürdün’de Şeria nehri ile Cezîre ve Ravza arasında Zukākulkanâdîl denilen yerdeki köprüler sayılabilir. Ayrıca İtalyan cumhuriyetlerinin Memlük Sultanlığı’na saldırmalarından endişe etmesi sebebiyle İskenderiye’de büyük bir cephanelik yaptırdığı gibi Dimyat Kalesi’ni de tamir ettirmiştir. Başta Kal‘atülcebel olmak üzere muhtelif camileri de tamir ettiren Berkuk, kendi adına çeşitli değerlerde olmak üzere Halep, Dımaşk ve Kahire darphânelerinde bakır, gümüş ve altın paralar bastırmıştır.


BİBLİYOGRAFYA

Nizâmeddîn-i Şâmî, Zafernâme (trc. Necati Lugal), Ankara 1987, s. 254-327.

İbnü’l-Furât, Târîḫ (nşr. K. Züreyḳ), Beyrut 1939, IX, 85, 86, 89, 349, 369, 370, 377, 378, 379.

, Bulak 1284, V, 508, 742.

İbn Hacer el-Askalânî, İnbâʾü’l-ġumr, Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2340, I, vr. 39b, 40a, 51b, 58a-b, 61a, 66a, 72b, 74b, 99a, 105a-b, 129a-b, 135b, 146b.

Aynî, ʿİḳdü’l-cümân, Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 239-596, XIX, 262, 290, 460, 461; XX, 56, 59, 60, 61, 62, 68.

, V, 164, 165, 261, 551.

J. J. Marcel, Egypte depuis la conquète des Arabes, Jusqu’à la domination Françaises, Paris 1848, XIV, 175-179.

Weil, Geschichte des Abbasiden Chalifats in Egypten, Stuttgart 1860, IV, 541-571; V, 1-72, 133.

M. C. Şehabeddin Tekindağ, Berkuk Devrinde Memlûk Sultanlığı, İstanbul 1961.

Hakîm Emîn Abdüsseyyid, Ḳıyâmü devleti’l-Memâliki’s̱-s̱âniye, Kahire 1386/1967.

, I, 265-266.

D. Ayalon, The Mamlūk Military Society, London 1979, II, 41-43.

a.mlf., “The Plague and Its Effects Upon the Mamlūk Army”, (1946), s. 67-73.

a.mlf., “Payment in Mamlūk Military Society”, , I/1 (1957), s. 47 vd.

H. Sauvaire, “Materiaux Pour l’histoire de la numismatique et de la metrologie musulmane”, , XV (1880), s. 257 vd., 433 vd., 471 vd.

M. Sobernheim, “Berkuk”, , II, 555-556.

G. Wiet, “Barḳūḳ”, , I, 1050-1051.

[Bu madde, müellifin bibliyografyada adı geçen eseri esas alınarak Yusuf Halaçoğlu tarafından düzenlenmiştir].

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1992 yılında İstanbul’da basılan 5. cildinde, 511-512 numaralı sayfalarda yer almıştır.