BEYŞEHİR

Konya iline bağlı bir ilçe merkezi.

Müellif:

Aynı adı taşıyan gölün güneydoğu kenarında kurulmuştur. Beyşehir gölünden çıkan Beyşehir çayı şehrin mahallelerini birbirinden ayırmaktadır.

Şehrin adı Türkçe belgelerde el-Medîne es-Süleymâniyye el-Eşrefiyye, Süleymanşehir, Begşehir, Bekşehir ve Beyşehri gibi değişik şekillerde geçer. XII. yüzyıl ortalarında mevcut olan şehir daha sonraları harap olmuş, XIII. yüzyılın ilk yarısında, Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad devrinde, muhtemelen 1240’tan biraz önce çoğunluğunu Üçoklar’ın oluşturduğu Türkmenler tarafından yeniden kurulmuştur. Bu durum şehirde Armağanşah adını taşıyan bir mahalle ve bir caminin bulunmasından da anlaşılmaktadır. Antalya, Isparta, Konya ve Beyşehir’de pek çok vakıf eseri olan Mübârizüddin Hacı Armağanşah, Sultan Keyhusrev’in oğlu İzzeddin Keykâvus’un atabegidir. II. Gıyâseddin Keyhusrev’in cülûsunda üstâdüddârlık da yapan Armağanşah 1248’deki Babaî isyanında öldürülmüştür. Yine Seydişehir’in kuruluşunu anlatan Seyyid Hârun menâkıbnâmesinden de şehrin XIII. yüzyılın ilk yarısında yeniden kurulduğu anlaşılmaktadır. Beyşehir ismi ise XIII. yüzyılın sonunda şehri merkez yaparak Akşehir, Seydişehir, Şarkîkaraağaç ve Bolvadin bölgelerinde hüküm süren Eşrefoğlu Süleyman Bey’e izâfeten verilmiştir. Eşrefoğlu Süleyman Bey şehri imar ettirmiş ve burada kendi adına para bastırmıştır.

Beyşehir XIII. yüzyıldan itibaren sırasıyla Konya Selçukluları, Karamanoğulları, Eşrefoğulları, Hamîdoğulları ve Osmanlılar’ın hâkimiyetine girdi. Özellikle Karamanlılar devrinde Osmanlılar’la Karamanlılar’ın mücadele sahası oldu. Karaman-ili’nin batı ucunda bulunması şehri jeopolitik bakımdan önemli hale getirdi ve 1466 yılına kadar Osmanlılar’la Karamanlılar arasında pek çok kere el değiştirdi. Şehrin Osmanlılar’a ilk geçişi I. Murad zamanına rastlar. I. Murad burayı Hamîdoğlu Hüseyin Bey’den Akşehir, Seydişehir, Şarkîkaraağaç, Yalvaç ve Isparta şehirleriyle birlikte satın aldı. 1389’da Karamanoğlu Alâeddin Bey, 1392’de Yıldırım Bayezid, 1402’de Karamanoğlu II. Mehmed Bey, 1414’te Çelebi Sultan Mehmed, 1435’te Karamanoğlu İbrâhim Bey, 1436’da II. Murad tarafından alınan şehir nihayet 1466’da kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı.

Osmanlı hâkimiyetinin ilk dönemlerinde Beyşehir idarî bakımdan Karamanlılar devrinde olduğu gibi vilâyet merkezi olarak bırakıldı. Daha sonra Akşehir, Bolu, Çankırı, Sinop şehirleri gibi ikinci derecede sancak merkezi haline getirildi. II. Bayezid’in oğlu Şehzade Şehinşah ve onun oğlu Mehmed Bey burada sancak beyi olarak bulundular. Beyşehir’in Seydişehir ve Bozkır bölgesini kapsayan sancağın merkezi olması II. Bayezid devrinde gerçekleşti. XVI. yüzyılda ise Karaman eyaletinin yedi sancak ve kaza merkezinden (Konya, Akşehir, Niğde, Aksaray, Kayseri ve Kırşehir) biriydi. 210.000 akçe hassa sahip olan Beyşehir sancak beyi burada otururdu. Beyşehir’in merkezi olduğu sancak idarî ve adlî bakımdan iki kaza ile dokuz nahiyeden oluşuyordu. Bunlar Beyşehir ve Seydişehir kazaları ile Göçü, Kıreli, Cezîre (Cezâir), Yenişehir (Yenişar), Kaşaklı, Yağan, Yaylasun, Gurgurum ve Bozkır nahiyeleriydi. Gurgurum ve Bozkır nahiyeleri Seydişehir kazası sınırları içindeydi. Ayrıca XVI. yüzyılda Beyşehir Karaman eyaletinin en kalabalık bölgesi ve Konya’dan sonra en zengin sancağı idi. Kâtib Çelebi XVII. yüzyıl ortalarında burayı kaza ve kasaba olarak zikreder. Tanzimat’ın ilânından bir süre önce ise burası müsellemlik merkezi durumundaydı.

Beyşehir yöresi XVI. yüzyılda Alâiye, Manavgat ve Teke Türkmenleri’nin yaylak ve kışlağı idi. Alâiyeli Tuñrul, Satılmış, Kızıllı, Süle, Ağzıaçıklı, Serik, Akbayındırlı, Umurbeyli taife ve cemaatleri bölgedeki Yalınca, Şâbanlar, Sunkuroluğu, Sorkun, Ovacık, Maluç, Melânkürûd, Küre, Kürdler, Kavakalanı, İtburnu, Çayırkovan, Halilovası, Gökçer, Elvankışlağı, Davras, Çıkrık, Almalu, Ulucak, Arzyurdu, Burnueğri, Ardıçönü, Alıç ve Avratçık yaylalarında yaylıyorlardı.

Beyşehir XVI. yüzyıl başlarından itibaren nüfus yönünden giderek gelişme gösterdi. 1507’de 269 hâne, yani yaklaşık 1350 kişiden ibaret olan şehir nüfusu 1518-1524 yılları arasında 1700’den 1900’e (337-378 hâne) yükseldi, 1584’te ise 3000’i (603 hâne) aştı. 1641’de 222 hâne, 1899’da 409 hâne ve 1914’te 600 hâne nüfusa sahipti. Bu nüfusuyla Ilgın, Hadim ve Hatunsaray’dan büyük; Akşehir, Lârende (Karaman) ve Seydişehir’den küçüktü. % 99’u Türk ve müslüman olan şehir nüfusu on dokuz mahalleye yayılmıştı. Bu mahalleler Tabaklar (Debbâğîn), Kuyumcu (Zergerân), Dalyan, Subaşı, İbrâhim Ağa, Kadı Muhiddin, Asilbey (İhtiyar Fakih veya Mancınık), Seydi Ali, Hoca Sinan, Hüseyin Çelebi, Çukur (Hoca Kasım), Hoca Balı, Hacı Armağan (Meydan), Câmi-i Şerif, Kapı Mescidi, Demirli, Musallâ, Eminler (Hacı İvaz) ve Yelten idi. Evsat, Hacı Âkif, Hamidiye, Yeni ve Müftü adlı mahalleler ise XIX. yüzyılın sonunda kurulmuştu. 1570-1571 yıllarında Beyşehir’den 262 hâne Kıbrıs’ta iskân edilmişti.

Beyşehir fizikî yapısı itibariyle tam bir Türk-İslâm şehri durumundaydı. Şehir, İçerişehir’deki Eşrefoğlu Külliyesi ile Dışarışehir’deki Hacı Armağanşah Camii etrafında gelişmiş olup ayrıca pek çok mimari esere sahiptir. Burada Eşrefoğlu Süleyman Bey ve Hacı Armağanşah camileri ile Subaşı Mahallesi Camii’nin yanı sıra Ahî Yâkub, Asilbey, Ateşhor, Cevher Ağa, Demirli, Hacı İbrâhim b. Seydi, Hacı Kasım, Hayyât Halil, Hoca Sinan, İbrâhim Ağa, Kadı Muhiddin, Kapı, Musallâ, Ödül Çavuş, Saçı Gökçek, Sefer Şah, Subaşı, Dalyan ve Debbâğîn mescidleri yer almaktadır. Eşrefoğlu Medresesi, muallimhânesi, türbesi, hamamı, bedesteni, İsmâil Ağa Medresesi, Hacı İbrâhim b. Seydi Mektebi, Ahî Kemal, Ahî Mesud, Çilledâr, Ertunzâde, Kalenderhâne, Şeyh Hacı Hasan, Mehmed, Seyyid Hasan, Şeyh Hamza zâviyeleriyle Cevher Ağa Kervansarayı, Eşrefoğlu Süleyman Bey’in tamir ettirdiği kale diğer tarihî ve mimari eserleri teşkil eder. Kâtib Çelebi şehirde bir kale, iki cami, hamam ve pazar yeri bulunduğunu belirtir. Ali Cevâd ve Şemseddin Sâmi ise XIX. yüzyıl sonlarında şehirde üç cami, yedi mescid, dört medrese, bir rüşdiye, iki sıbyan mektebi, üç han ve sekiz on gözlü harap bir köprünün mevcut olduğunu bildirirler.

Beyşehir’in nüfusu 1927’de 2578 iken yavaş bir artışla 1950’de 3173 olmuş, ilk defa 1975 sayımında 10.000 nüfusu aşarak 15.845’e ulaşmış ve 1990 sayımında da 30.412 nüfus sayılmıştır.

Beyşehir ilçesi, merkez bucağından başka Doğanbey ve Üzümlü bucaklarına ayrılmıştır. Yüzölçümü 2150 km2 olan ilçenin 1990 sayımının sonuçlarına göre nüfusu 93.565, nüfus yoğunluğu ise 44 idi.


BİBLİYOGRAFYA

, nr. 234, 241, 567, 2592.

, nr. 40, 58, 63, 119, 188, 387, 392, 455, 599, 968.

, nr. 125, 2551.

, nr. 104, 137, 298, 564, 565, 584.

Konya Vilâyeti Sâlnâmesi, sene: 1294, 1299, 1304, 1322, 1332.

, s. 59, 70, 88, 111.

, II, 617.

, I, 109-110.

Şikârî Ahmed, Karaman Tarihi (haz. Mesut Koman), Konya 1946, s. 155-162.

, s. 618-619.

, II, 1334.

Memduh Yavuz Süslü, Eşrefoğulları Tarihi Beyşehir Kılavuzu, Konya 1934.

Ömer Tekin – Receb Bilginer, Beyşehir ve Eşrefoğulları, Eskişehir 1945.

Feridun Nafiz Uzluk, Karaman Eyâleti Vakıfları Fihristi, Ankara 1958.

Abdurrahman Ayaz, Makālât-ı Seyyid Harun Velî ve Müderris eş-Şeyh Hacı Abdullah Dehlevî, Seydişehir 1977.

Bilâl Eyüboğlu, Dünden Bugüne Beyşehir, Konya 1978.

Mehmet Akif Erdoğru, XV.-XVI. Yüzyıllarda Beyşehir Sancağı (1466-1584) (doktora tezi, 1989), DTCF.

a.mlf., “Beyşehir Sancağı İcmal Defteri”, , XIII/17 (1988).

1990 Genel Nüfus Sayımı (nşr. DİE), Ankara 1991, s. 31.

Âlî, “Eşrefoğulları Hakkında Birkaç Söz”, , IV/28 (1330), s. 251-256.

Yusuf Akyurt, “Beyşehri Kitâbeleri ve Eşrefoğlu Camii ve Türbesi”, Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi, IV, İstanbul 1940, s. 91-129.

M. Çağatay Uluçay, “Makalât-ı Seyyid-Harun”, , X/40 (1946), s. 749-778.

Osman Turan, “Selçuk Devri Vakfiyeleri II: Mübârizeddin Er-tokuş ve Vakfiyesi”, a.e., XI/43 (1947), s. 420-421.

M. Zeki Oral, “Eşrefoğlu Camiine Ait Bir Kandil”, a.e., XXIII/89 (1959), s. 116.

Yılmaz Önge, “Konya-Beyşehir’de Eşrefoğlu Süleyman Bey Hamamı”, , VII (1968), s. 139-144.

M. Akok, “Konya Beyşehir Eşrefoğlu Camii ve Türbesi”, , sy. 15 (1976).

Besim Darkot, “Beyşehir”, , II, 589.

M. C. Şihâbeddin Tekindağ, “Karamanlılar”, a.e., VI, 316-317.

V. J. Parry, “Beys̲h̲ehir”, , I, 1191-1192.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1992 yılında İstanbul’da basılan 6. cildinde, 84-85 numaralı sayfalarda yer almıştır.