BEYT

İlâhî hakikat ve sırların tecelli ettiği yer olan kalp anlamında tasavvuf terimi.

Müellif:

Sözlükte “ev” anlamına gelen beyt tasavvufta mecazi olarak “kalp” mânasında kullanılır. Sûfîlere göre dış dünyadaki Kâbe ve arş gibi insanın mânevî âlemindeki kalp de “Beytullah”tır. Bu sebeple avlanma, herhangi bir canlıyı öldürme, fitne, fesat ve kavga çıkarma gibi Kâbe ve civarında yasaklanmış kötülüklere kalpte de yer vermemek gerekir.

Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde Kâbe için kullanılan isim ve sıfatları sûfîler kalp için kullanmışlardır. Beyt kelimesine kalpte hâsıl olan hal ve makamları ifade edecek şekilde daha başka kelimeler eklenerek çeşitli isimler meydana getirilmiş olup bunların başlıcaları şunlardır: Beytullah. Kâbe hakkında kullanılan ve “Allah’ın evi” anlamına gelen bu tamlama ve aynı mânaya gelen beytü’l-muazzam, beytü’ş-şerîf gibi daha başka terimler tasavvufta Cenâb-ı Hakk’ın tecelli ettiği insân-ı kâmilin kalbi mânasına gelir. Beytü’l-harâm. İnsân-ı kâmilin kalbi olup içine sevgiliden başkasının girmesi haram olduğu için bu ismi almıştır. Beytü’l-hikme. İhlâsın galip olduğu kalp demektir. Beytü’l-izze. Hak ile ittisal halinde cem‘ makamına ulaşmış kalp anlamına gelir. Buna beytü’ş-şeref, beytü’l-kerâme ve beytü’r-recâ gibi adlar da verilir. Beytü’l-makdis. Mâsivâdan arınmış, dünyevî alâkalardan tamamıyla kurtulmuş kalp demektir. Beytü’l-ma‘mûr. Hakk’ın mârifet ve muhabbetiyle mâmur ettiği ve tecellileriyle donattığı ârifin kalbidir.

Tasavvuf literatüründe beyt kelimesi kalp mânasındaki bu kullanımları yanında daha başka anlamlar ifade eden terkipler içinde de kullanılmış olup başlıcaları şunlardır: Beytü’l-a‘lâ. İlâhî sûreti alan Allah’ın halifesi durumundaki insan demektir. Beytü’l-hak (beytü’l-atîk). Hakk’ın tecellilerine mazhar olan kul için kullanılır. Ayrıca arza ve semaya sığmayan Hak onun içine sığdığından müminin kalbine de bu ad verilir. Hak bir kulun kalbine yerleşti mi orası artık Hakk’ın evi olmuş sayılır. Onun için kulun kalbi Hakk’ın nazargâhı, mârifet ve ilmin kaynağı, meleklerin iniş yeri ve nurların mahzeni olmuştur. Beytü’l-hizme (beytü’l-ibâde). Genel olarak cami ve mescidler, sûfîler arasında ise tekke ve zâviyeler için kullanılır. Beytü’l-mevcûdât. Vahdet-i vücûdcu düşüncede her şeyi kuşatan Hakk’ı ifade etmek için kullanılır. Çünkü kâinatta mutlak vücûd yalnız O’dur; diğer şeyler varlıklarını O’ndan alır ve O’nda sürdürürler.


BİBLİYOGRAFYA

, “beyt” md.

, s. 37.

, s. 37.

, s. 223-228.

Ca‘fer Seccâdî, Ferheng, Tahran 1983, s. 106-107.

, I, 222.

, I, 403-404.

Paul Nwyia, Exégése Coranique, Beyrut 1970, s. 325.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1992 yılında İstanbul’da basılan 6. cildinde, 86 numaralı sayfada yer almıştır.