BOSTANZÂDE MEHMED EFENDİ

(ö. 1006/1598)

Osmanlı şeyhülislâmı.

Müellif:

942’de (1535-36) doğdu. Kanûnî devri âlimlerinden Tireli Kazasker Bostan Mustafa Efendi’nin oğludur. Arapzâde Efendi, Kadızâde Efendi ve Gül Hoca Çelebi gibi devrinin bilginlerinden ders gördükten sonra 1556’da mülâzım oldu. Ardından 40 akçe ile Eski İbrâhim Paşa Medresesi müderrisliğine tayin edildi. Daha sonra çeşitli medreselerde, bu arada Sahn-ı Semân, Yavuz Sultan Selim, Süleymaniye ve Edirne Selimiye medreselerinde müderrislik yaptı. 1573 yılında Şam, 1575’te Bursa, kısa bir süre sonra Edirne, 1576’da İstanbul kadılığına tayin edildi. 1577’de Anadolu, 1580’de Rumeli kazaskeri oldu. Kısa bir mâzuliyetten sonra 1583’te Kahire kadılığına getirildi.

1587’de ikinci defa Rumeli kazaskerliğine tayin edildikten sonra Şeyhülislâm Müeyyedzâde Abdülkadir Efendi’nin, paranın değerinin düşürülmesiyle çıkan ve tarihlerde Beylerbeyi Vak‘ası olarak geçen olaylar sebebiyle azledilmesi üzerine 3 Nisan 1589’da şeyhülislâm oldu. Ancak üç yıl sonra azledildi. Kaynaklarda azil sebebi olarak Anadolu kazaskeri ve devrin tanınmış şairi Bâkî ile aralarında çıkan bir tartışma gösterilir. Kaynaklarda belirtildiğine göre Bostanzâde, kardeşi İstanbul Kadısı Mustafa Efendi’yi Anadolu kazaskerliğine getirmek için Bâkî aleyhinde bazı kadılara şikâyetler yaptırır. Bâkî de bir divan toplantısında şeyhülislâmı tertipçilik ve insafsızlıkla suçlar. Bu konuşmadan haberdar olan Bostanzâde, Bâkî’nin bazı beyitlerinin küfrü mûcip olduğunu, azledilmediği takdirde kendisinin şeyhülislâmlığı bırakıp başka ülkeye gideceğini söyler. Bu durumdan rahatsız olan III. Murad Bostanzâde’yi ve kardeşini azlederek şeyhülislâmlığa Bayramzâde Zekeriyyâ Efendi’yi getirir.

Azil sebepleri arasında, vakfiyesi gereği İstanbul Sultan Bayezid Medresesi’nde şeyhülislâmların ders vermeleri âdet olduğu halde Bostanzâde’nin bunu uzun süre ihmal edip derse gitmemesi de gösterilmektedir. Bostanzâde azledildikten hemen sonra aynı yıl içinde üçüncü defa Rumeli kazaskerliğine getirilmiş, 11 Temmuz 1593’te de Zekeriyyâ Efendi’nin vefatı üzerine yeniden şeyhülislâm olmuştur. Bu ikinci şeyhülislâmlığı vefatına kadar yaklaşık beş yıl sürmüştür. Böylece toplam olarak şeyhülislâmlıkta kaldığı süre yedi yıl, dokuz ay, yirmi sekiz gün tutmaktadır. 24 Şâban 1006’da (1 Nisan 1598) vefat eden Bostanzâde Şehzade Camii avlusunun caddeye bakan tarafına defnedilmiştir.

Osmanlı Devleti’nde azledildikten sonra ikinci defa şeyhülislâmlığa getirilen ilk kişi Bostanzâde Mehmed Efendi’dir. Mübârek gecelerde minarelerde kandil yakılması âdeti onun zamanında çıkmış, şeyhülislâmlara düzenli olarak ve muayyen miktarda arpalık verilmesi de yine ilk defa onun şeyhülislâmlığı döneminde gerçekleşmiştir. Bostanzâde III. Mehmed’in takdirini kazanmış, bunun sonucu olarak kendisine otuz mülâzemet kontenjanı tanınmış, daha sonra şeyhülislâmlar için bu uygulama âdet olmuştur.

Devrinin siyasî olayları ile de yakından ilgilenen Bostanzâde Mehmed Efendi, başta Hoca Sâdeddin Efendi olmak üzere birçok tanınmış şahsiyetle ihtilâfa düşmüş bir kimsedir. Nitekim III. Murad’ın cenaze namazını kıldırmak için Sâdeddin Efendi vezîrâzamdan izin almış, ancak geç kaldığından cenaze namazı Bostanzâde tarafından kıldırılmıştır. Sâdeddin Efendi ve oğulları namazın tekrar kılınması için uğraşmışlarsa da mesele yatıştırılmıştır.

Türkçe ve Arapça şiirler yazan Bostanzâde’nin Kanûnî için yazdığı mersiye çok beğenilmiştir. İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn’i Yenâbiu’l-yakīn fî İhyâi ulûmi’d-dîn adıyla tercüme etmiş (Süleymaniye Kütüphanesi, Fâtih, nr. 2574), Mülteḳa’l-ebḥur’u da şerhetmiştir. Ayrıca Koca Mustafa Paşa (Samatya) Hacıkadın caddesinde bugün mevcut olmayan bir de mescid yaptırmıştır.


BİBLİYOGRAFYA

, bk. İndeks.

, s. 410-413.

, s. 620-621.

, I, 142-144.

, VII, 154, 163-164.

, s. 23-24.

, IV, 133.

, I, 256.

, s. 410-411.

, III/2, s. 455-456.

a.mlf., İlmiye Teşkilâtı, s. 47, 178, 192, 195, 196.

Tahsin Öz, İstanbul Camileri, Ankara 1962, I, 37.

B. Lewis, “Bostanzāde”, , I, 1279.

, I, 458-459.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1992 yılında İstanbul’da basılan 6. cildinde, 311 numaralı sayfada yer almıştır.