ÇAĞATAY HAN

(ö. 639/1241)

Çağatay Hanlığı’nın kurucusu ve ilk hükümdarı (1227-1241).

Müellif:

Cengiz Han’ın Börte Hatun’dan doğan ikinci oğludur. Çocukluk yılları hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Ancak yetişmesinde, Cengiz Han’ın çoğunluğunu Uygur Türkleri’nin oluşturduğu müşavirlerinin önemli rol oynadığı muhakkaktır. Cengiz Han, çocuklarının müstakbel birer hükümdar olarak yetişmeleri için her birine kabiliyetlerine göre vazife ve sorumluluklar dağıtmıştı. Büyük oğlu Cuci’ye avcıbaşılığı, Ögedey’e vergilerin tanzimini, Tuluy’a askeri işleri, Çağatay’a da yasayı düzenleme ve uygulama görevini vermişti. Nitekim Çağatay, daha babasının sağlığında millî hukuku en iyi bilen, örf ve âdet hususunda en yüksek yetkiye sahip kişi olmuş ve hayatı boyunca da yasaya bağlı kalmıştır. Cengiz Han oğlu Çağatay için “dik kafalı ve ketum tabiatlı” ifadesini kullanmış, veliaht tayini sırasında da, “Her kim bilgiyi, yasayı, siyaseti, celâdeti, âyin ve töreye riayeti severse Çağatay’a tâbi olsun” demek suretiyle onun Moğol geleneklerinden taviz vermeyen bir mizaca sahip olduğunu belirtmiştir.

Çağatay’ın babası ve diğer üç kardeşiyle birlikte katılmış olduğu Batı seferinde esas hedef Hârizmşahlar Devleti idi. Ancak Moğol kuvvetleri Hindistan, Azerbaycan ve Karadeniz’in kuzeyindeki topraklara kadar ilerlediler. Otrar şehrinin alınmasından sonra Cuci Cend ve Barçınlığkent üzerine, Çağatay ve Ögedey ise Semerkant üzerine yürüdüler. Ancak Hârizmşahlar Devleti’nin merkezi Ürgenç’in kuşatılmasına yine bu üç kardeş birlikte katıldı. Kuşatmanın uzaması üzerine Çağatay ağabeyi Cuci’yi başarısızlıkla itham edince Cengiz Han’ın müdahalesinden sonra Cuci ve Çağatay küçük kardeşleri Ögedey’in emrine verildi. Cengiz Han’ın bu davranışıyla iki büyük oğlunu cezalandırmak istediği anlaşılmaktadır. Ürgenç şehri 1221 yılının Nisan ayında zaptedildi, daha sonra da Bamyan şehri kuşatıldı ve alındı. Celâleddin Hârizmşah’ı yakalamakla görevlendirilen Çağatay ise 1221 yılı kış mevsimini Hindistan’da geçirdi. 1222’de Mâverâünnehir’e dönerken Ceyhun nehri üzerindeki yüzer köprüyü yeniden yaptırdığı gibi yöreyi âsilerden temizleyerek ticarî hayatın da canlanmasını sağladı. Cengiz Han, son olarak Çin’deki Tangut Devleti’ne karşı sefere çıktığı zaman Çağatay’ı Moğolistan’daki kuvvetlerin başında kumandan olarak bırakmıştı.

Çağatay’ın Cengiz Han’ın ölümünden (1227) sonra askerî faaliyetlere katıldığına dair bir kayıt yoktur. Ancak babası üçüncü oğlu Ögedey’i veliaht tayin etmiş olmakla beraber Cengiz Han’ın hayatta kalan en büyük oğlu olmasından dolayı -Cuci babasından önce ölmüştü- büyük bir itibara sahip bulunuyordu. Cengiz Han ve halefleri, Orta Asya’daki Türk devletleri tarafından konulmuş ve uygulanmış olan geleneklere umumiyetle bağlı kalmışlardır. 1229’da toplanan kurultayda Cengiz Han’ın kardeşi Odtigin ve oğlu Çağatay veliaht Ögedey’e bağlılıklarını bildirmişlerdir. Ögedey’in büyük kağan olmasına rağmen yasanın uygulanması söz konusu olduğu zaman ve özellikle et, süt vergileri, malzeme ve pirinç depoları ile yaylak ve kışlakların bakımı, su kuyularının kazılması, bilhassa posta teşkilâtı hakkındaki uygulamalarda son söz Çağatay’ın idi. Bundan dolayı Çağatay’ın bazan büyük kağan Ögedey’in yanında, bazan da Cengiz Han tarafından kendisine verilen bölgede oturduğu bilinmektedir.

Orta Asya Türk devletlerinde görülen yaylak-kışlak geleneğine uygun olarak Çağatay’ın da yaylak-kışlak olmak üzere oturduğu merkezleri vardı. Cengiz Han yerleşik halka ve atlı-göçebe hayatı sürdüren toplumlara karşı farklı bir idare sistemi uygulamıştı. Öyle ki yerleşik halka kendi göçebe devletinin ebedi eserleri gözüyle bakıyordu. Bu sebeple olmalıdır ki Çin, Türkistan ve İran’daki bazı şehirlerin yönetimini doğrudan büyük hana karşı sorumlu sivil valilere bırakmıştı. Nitekim Çağatay’a ait topraklar üzerinde bulunan Buhara, Semerkant, Kâşgar, Hucend ve Fergana şehirleri bu statüye tâbi idiler.

Cengiz Han sağlığında Moğol veraset geleneğine uygun olarak ülkesini oğulları arasında taksim etmişti. Bu taksimde Çağatay’ın hissesine düşen topraklar, doğuda Uygur ülkesinden batıda Semerkant ve Buhara’ya kadar olan bölgelerdi. Ancak Çağatay Han bu topraklar üzerinde merkezi bir devlet kuramamış, ölümünden yirmi yıl sonra Algu Han tarafından müstakil Çağatay Hanlığı kurulmuştur. Çağatay’ın hissesine düşen topraklar üzerinde bulunan yerli sülâleler varlıklarını devam ettirmişler, başta Mâverâünnehir olmak üzere diğer bölgelerdeki şehirlerin idaresinden Mahmud Yalvaç, ondan sonra oğlu Mesud Yalvaç sorumlu olmuşlardır. Bu uygulama sonucu şehirlerden alınan vergilerde bir azalma olmadığı gibi Türk devletlerinde görülen yerleşik-göçebe anlaşmazlığına da kısmen bir çözüm getirilmiş oluyordu. Mâverâünnehir Valisi Mahmud Yalvaç bir anlaşmazlık sonucu görevinden azledilince Çağatay’ı büyük kağan Ögedey’e şikâyet etmiş, sonunda Mahmud Yalvaç görevine iade edildiği gibi Çağatay da hatasını kabul ederek Ögedey’den özür dilemiştir.

Çağatay Han zamanında devlet idaresinde vazife almış sivil ve askerî görevliler hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Bunlardan, Çağatay Han ve iki halefine vezirlik yapmış olan Kutbüddin Habeş Amîd ölümüne (1260) kadar bu görevini sürdürmüştür. Askerî görevlilerden ise Barulas boyundan Karaçar, Celâyir boyundan Möge ve Haşuk noyanlar, Sünit boyundan Küçük Çağatay ve Sulduz boyundan Kişlik noyanlar sayılabilir.

Çağatay Han yasanın koruyucusu ve en üst seviyedeki uygulayıcısı olması sebebiyle, İslâmiyet’e karşı düşmanca bir tavır takınmıştır. Onun zamanında özellikle gusül abdesti ve hayvanların kesilmesi hususunda müslümanlar büyük sıkıntı çekmişlerdir. Çağatay Han, İslâmî esaslarla bağdaşması mümkün olmayan yasa hükümlerine uymadıklarından dolayı müslüman halkı cezalandırmıştır. Çağatay’ın bu gibi hareketlere cesaret edenleri acımasız bir şekilde öldürtmesi adının bütün müslümanlar arasında nefretle anılmasına sebep olmuştur. Ölümü üzerine şair Sedîd A‘ver, “Etrafa saldığı korkudan kimsenin suya giremediği adam şimdi ölümün engin ummanında boğuldu” diyerek bu baskı ve zulmü dile getirmiştir. Çağatay Han belki de sadece İslâmiyete olan düşmanlığı yüzünden hıristiyan dostu olarak telakki ediliyordu. Hatta Marco Polo’da mevcut olan ancak başka kaynaklarda kaydedilmeyen bir rivayete göre vaftiz bile edilmişti (, III, 267).

Çağatay Han, kardeşi Ögedey Kağan’dan yedi ay önce Mayıs 1241’de öldü. Başka bir rivayete göre ise 1242 yılında ölmüş ve tahtını torunu Kara Hülâgû’ya bırakmıştır. Kendisini tedavi eden doktorlar efendilerini yaşatamadıkları için Moğol töresince idam edildiler. Cengiz Han’ın oğullarından sadece Çağatay’ın adı sülâlesine ve bu sülâlenin kurduğu devlete alem olmuştur.


BİBLİYOGRAFYA

, I, 29, 64, 101, 195, 219-227; II, 106, 200-218; a.e. (Öztürk), I-III, bk. İndeks.

İbnü’l-Esîr, el-Kâmil (trc. Abdülkerim Özaydın – Ahmet Ağırakça), İstanbul 1987, XII, 348-370.

Nesevî, Sîret-i Celâleddîn-i Mingburnî, Tahran 1344 hş., s. 123-125.

Reşîdüddin, Câmiʿu’t-tevârîḫ (nşr. E. Blochet), Leiden 1911, s. 196-297.

Nizâmeddîn-i Şâmî, Zafernâme (trc. Necati Lugal), Ankara 1987, s. 14 vd.

R. Grousset, L’Empire Mongol, Paris 1941, s. 363-367.

a.mlf., Bozkır İmparatorluğu: Attila, Cengiz Han, Timur (trc. M. Reşat Uzmen), İstanbul 1980, s. 138-146, 304-314.

M. N. Tobçaan, Moğolların Gizli Tarihi (trc. Ahmet Temir), Ankara 1948, s. 16-18, 190.

, s. 260, 305-307, 429-430.

, s. 184-185.

, s. 576-580.

a.mlf., “Çağatay”, , III, 266-270.

a.mlf. – J. A. Boyle, “Čag̲h̲atay K̲h̲ān”, , II, 2-3.

Abdüsselâm Abdülazîz Fehmi, Târîḫu’d-devleti’l-Moġūliyye, Kahire 1981, s. 64-66.

Abbas İkbâl, Târîḫ-i Moġūl, Tahran 1365 hş., bk. İndeks.

Jean Aubin, “Le Khanat de Cagatai et le Khorassan (1334-1380)”, Turcica, VII/2, Paris 1976, s. 16-60.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 8. cildinde, 176-177 numaralı sayfalarda yer almıştır.