CANBİRDİ GAZÂLÎ

(ö. 927/1521)

Kanûnî Sultan Süleyman’ın tahta çıkışından hemen sonra ilk büyük isyanı çıkaran eski bir Memlüklü emîri, Osmanlılar’ın Şam beylerbeyi.

Müellif:

Aslen Slovenyalı olduğu rivayet edilir. Hatta, II. Bayezid devrinde Osmanlı akıncıları tarafından esir alınıp İstanbul’a getirildiği ve oradan Memlük sultanına hediye olarak gönderilen yirmi esir arasında bulunduğundan da bahsedilir. Memlük Sultanı Kayıtbay’ın memlüklerinden olup Gazâlî nisbesini bir müddet idarecisi olarak bulunduğu Şarkıye’deki Minye Gazâl köyünden alır. XVI. yüzyıl Osmanlı kaynaklarında adı Canberd Gazâlî, Canberd Gazzâlî şekillerinde de geçmektedir.

Getirildiği çeşitli görevlerde yeteneğini ispat ettikten sonra süratle yükseldi. Çeşitli idarî hizmetlerde bulundu, ardından Sultan Gavri zamanında Halep ve Şam hâcibi oldu. 1511’de Safed nâibliğine getirildi, bir yıl sonra da Hama’ya nakledildi. Hama nâibi iken 1516’da Mercidâbık Savaşı’na katıldı ve mağlûbiyetten sonra Şam taraflarına çekildi. Tomanbay tarafından Şam nâibliğine getirilerek Osmanlı kuvvetlerine karşı bu bölgedeki direnişi yürütmekle görevlendirildi. Burada büyük bir güçlükle topladığı kuvvetlerle Osmanlılar’ı Gazze’de durdurmak istedi. Ancak Han Yûnus mevkiinde Vezîriâzam Sinan Paşa’nın kuvvetleri karşısında yenildi (21 Aralık 1516) ve çok az bir kuvvetle Kahire’ye kaçabildi. Daha sonra Tomanbay’ın yanında Ridâniye Savaşı’na (23 Ocak 1517) katılan Canbirdi yenilgiden sonra onunla birlikte gitmeyip Gazze tarafına çekildi ve Sâlihiye’de beklemeye başladı. Hatta bu savaş sırasında onun Hayır Bey ile birlikte gizlice Osmanlılar’a yardımda bulunduğu da rivayet edilir. Ardından Tomanbay’ın Kahire’de üç gün süren kanlı mücadeleden sonra yenilerek kaçtığını işitince muhtemelen Hayır Bey’in de teşvikiyle Yavuz Sultan Selim’e başvurdu (8 Şubat 1517). Selim de henüz Mısır’da emniyeti tam olarak sağlayamadığından bu hususta faydalı olabileceği düşüncesiyle isteğini kabul etti. İbn İyâs’a göre 400 kadar Memlük ümerâsıyla, bir Osmanlı kaynağına göre ise 300 cündî ile Osmanlı karargâhına geldi ve Vezîrâzam Yûnus Paşa tarafından ikramla karşılandı; ardından Selim’in huzuruna çıkarıldı ve hil‘at giydirildi (10 Şubat). Kendisine burada 400.000 akçelik hasla Sofya sancak beyliği verildi. Silâhşor’un kaydına göre Kahire’de karışıklıklar sürdüğü için Selim bu hususta onun fikrini sormuş, o da fitnenin ancak Mısır tahtına oturması halinde bertaraf olacağını ve herkesin ona itaat edeceğini bildirmiş, bunun üzerine Yavuz Sultan Selim 15 Şubat’ta Kahire’ye gelerek Mısır tahtına oturmuştu (Tansel, s. 444-449). Canbirdi ayrıca bazı bölgelerde isyan halinde bulunan memlük grupları ve bazı aşiretlerin üzerine gönderildiği gibi Tomanbay’ı takip ile görevlendirilen Osmanlı kuvvetlerine de katıldı. Yakalanan Tomanbay’ın idamı hususunda Hayır Bey ile birlikte Yavuz Sultan Selim’e tavsiye ve telkinde dahi bulundu. Selim Mısır’dan dönüşü sırasında (25 Eylül 1517) hizmetleri karşılığı kendisine Gazze, Safed, Kudüs, Kerek ve Nablus’u bir sancak beylik olarak verdi. Bu vazifede iken âsi Arap aşiretlerinin üzerine gönderildi. 15 Şubat 1518’de Şam beylerbeyiliğine getirildi ve âsi İbn Haneş’in ortadan kaldırılmasını sağladı (TSMA, nr. E. 8120).

Yavuz Sultan Selim’in ölümüne kadar Şam vilâyetinde âsi aşiretlerin isyanı ile uğraşan ve hac yollarının emniyetini sağlamaya çalışan Canbirdi’nin tutumu Kanûnî’nin tahta geçişiyle değişti. Yeni padişahın genç ve tecrübesiz oluşundan istifade etmek istedi ve istiklâl davası ile harekete geçti. Maksadı önce Şam ve civarını ele geçirmek, ardından da hâkimiyetini Mısır’a kadar uzatıp Memlük sultanlığını tekrar canlandırmaktı. Hatta bu gaye ile Mısır Valisi Hayır Bey’le mektuplaşmış, Hayır Bey bir taraftan onu oyalayıcı cevaplar verirken bir taraftan da durumu İstanbul’a bildirmişti. Bu arada Canbirdi etrafına Osmanlı idaresinden memnun olmayan Memlük beylerini ve Araplar’ı toplayarak bir ordu kurdu. Kuvvetleri içinde tüfekli gruplar bile vardı. Şam’daki Osmanlı muhafızlarını bertaraf edip tam bir hâkimiyet kurduktan sonra adına hutbe okutup para bastırdı ve “el-melikü’l-eşref” unvanını aldı. Rodos şövalyelerine başvurarak silâh, top, mühimmat ve gemi istedi. Onlardan gelen destekle Beyrut, Trablusşam gibi kıyı şeridindeki yerleri ele geçirdi. Ardından Halep üzerine yürüdü ve şehri kuşattı (1 Kasım 1520). İsyan haberinin ve Halep kuşatmasının duyulması üzerine İstanbul’da divanda yapılan görüşmeler sonucu önce Karaman Beylerbeyi Hüsrev Paşa Karaman askeriyle, Silâhdar ağası Mehmed Ağa 1000 kadar silâhdar ve sol ulûfeciler ağası Bostancı Ali Bey de 1000 kapukulu askeriyle 21 Kasım’da yola çıkarıldılar. Daha sonra üçüncü vezir Ferhad Paşa kumandan tayin edildi; Anadolu ve Rum beylerbeyileri, Dulkadırlı Şehsuvaroğlu Ali Bey ve Ramazanoğlu Pîrî Bey’e sefere katılmaları için emirler gönderildi. Osmanlı kuvvetlerinin hareketini öğrenen Canbirdi ise bir taraftan Şehsuvaroğlu Ali Bey ve Ramazanoğlu Pîrî Bey’e haber göndererek kendi safında yer almalarını isterken bir taraftan da öteden beri gizlice münasebette bulunduğu Şah İsmâil’den yardım talep etti. Daha Yavuz Sultan Selim döneminde Safevîler’le irtibata geçen Canbirdi, o sıralarda Kaşan’da bulunan Şah İsmâil’e ve Bağdat hâkimi Şah Ali’ye elçiler yollamıştı. Bir Osmanlı casusundan alınan habere göre, Şah İsmâil’in bizzat gelip kendisine yardımda bulunmasını veya asker göndermesini istemiş, Mısır’dakilerin de kendisini desteklediklerini Şah İsmâil’e bildirmişti (TSMA, nr. E. 5469, 5599).

İsyanı boyunca da Safevîler’le irtibatını sürdüren Canbirdi Osmanlı kuvvetlerinin baskısı sonucu kuşatmayı kaldırarak Şam’a çekilmek zorunda kaldı. Ferhad Paşa idaresindeki Osmanlı kuvvetleri iki kol halinde Şam’a ilerledi, Canbirdi bu kuvvetleri Şam yakınlarında Mastaba’da karşılamak için hazırlıklar yaptı. 27 Ocak 1521’de yapılan savaşta Canbirdi’nin ordusu bozguna uğradı. Kendisi ise bir rivayete göre kaçarken arkadan yetişen bir asker tarafından öldürüldü; diğer bir rivayete göre derviş kıyafetinde izini kaybettirmeye çalışırken yakın adamlarından hazinedarı Seydi Ali tarafından öldürülerek kesik başı Ferhad Paşa’ya teslim edildi. Böylece Şam bölgesi yeniden sükûnete kavuştuğu gibi Şah İsmâil de umduğu fırsatı bulamadı. Bu arada isyanın bastırılması Kahire’de de sevinçle karşılandı. Zira isyan süresince Şam bölgesi ile kesilen bağlantı yeniden sağlanmıştı. Canbirdi’nin bertaraf edilmesi dolayısıyla oldukça rahatlayan Mısır Beylerbeyi Hayır Bey Şam yolunun açıldığını tüccarlara bildirmiş, ayrıca Canbirdi isyanına katılmış olup da Kahire’de saklananların derhal teslim olmaları için gönderilen fermanı halka ilân ettirmişti.

BİBLİYOGRAFYA

TSMA, nr. E. 5469, 5599, 6198, 8120, 8313.

, V, 130-132, 159-161, 320, 338, 367-368, 375-377, 380-383, 388.

Sücûdî, Selimnâme, TSMK, Revan Köşkü, nr. 1284, vr. 60b-66a, 79b.

Keşfî, Selimnâme, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2147, vr. 87a-89b, 107b.

Bostan, Süleymannâme, TSMK, Revan Köşkü, nr. 128, vr. 7a-10a.

Matrakçı Nasuh, Süleymannâme, TSMK, Revan Köşkü, nr. 1286, vr. 13a-33a.

Sivâsî, Süleymannâme, TSMK, Hazine, nr. 1340, vr. 12a-19b.

İbn Tolun Muhammed b. Ali, İʿlâmü’l-verâ (nşr. M. Ahmed Dühmân), Dımaşk 1984, s. 195-196, 230, 236-237, 244-253, 297-299.

, vr. 29b-40a.

Lutfî Paşa, Târih, İstanbul 1341, s. 253-256, 294-296.

, I, 452-457; II, 482-483, 486-488, 492, 494, 497.

, II, 361-364, 381.

, I, 168-171.

, s. 437.

, V, 1314, 270-271.

Hüseyin Gazi Yurdaydın, Kanunî’nin Cülûsu ve İlk Seferleri, Ankara 1961, s. 714.

, II, 65-67.

Harb Abdülhamid Zanati, Selim I’in Suriye ve Mısır Seferi Hakkında İbn İyâs’da Mevcut Haberlerin Selimnâmelerle Mukayesesi: XVI. Asır Osmanlı-Memlûklu Kaynakları Hakkında Bir Tetkik (doktora tezi, 1980), İÜ Ktp., nr. 14517, s. 146-155.

Salahaddin Tansel, “Silahşor’un Fetihnâme-i Diyâr-ı Arab Adlı Eseri”, , I/2 (1958), s. 294-320; I/3 (1961), s. 430-454.

J. L. Bacqué-Grammont, “Une Lettre de Cânberdi Ġazzâlî”, Studies on Turkish-Arab Relations, I, İstanbul 1986, s. 23-29.

a.mlf., “Şah İsmail ve Canberdi Gazali İsyanı”, (trc. M. Şakiroğlu), Erdem, V/13 (1990), s. 227-237.

M. Tayyib Gökbilgin, “Süleyman I.”, , XI, 101-102.

[Bekir Kütükoğlu], “Sinan Paşa”, a.e., X, 664-665.

P. M. Holt, “al-G̲h̲azālī, D̲j̲ānbirdī”, , II, 1042.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 7. cildinde, 141-143 numaralı sayfalarda yer almıştır.