CEHM b. SAFVÂN

Ebû Muhriz Cehm b. Safvân es-Semerkandî et-Tirmizî (ö. 128/745-46)

İlk kelâmcılardan, Cehmiyye fırkasının kurucusu.

Müellif:

Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Ezd kabilesinden Benî Râsib’in âzatlı kölesidir. Horasan’da yaşayan Cehm’in Kûfe asıllı olduğu söylenmekle birlikte çeşitli kaynaklardan ve nisbesinden anlaşılacağı üzere Semerkantlı olup orada yetişmiştir. Bir müddet Tirmiz’de ikamet etti, oradan Kûfe’ye giderek Ca‘d b. Dirhem’le görüştü. Bir süre Belh’te bulunduktan sonra Tirmiz’e yerleşti ve öldürülünceye kadar burada kaldı. 734-746 yılları arasında Emevîler’e karşı isyan ederek Horasan’ın doğu bölgesini idaresi altına alan Hâris b. Süreyc’in kâtibi ve yardımcısı olarak tanındı. Emevîler’in son Horasan valisi Nasr b. Seyyâr ile, halkı Kur’an ve Sünnet’ten ayrılmamaya çağıran Hâris b. Süreyc arasındaki siyasî olaylarda fikren ve fiilen önemli roller oynadı; hitabetiyle halka ve askerlere tesir etti; anlaşmazlığın çözümünde hakemlik yaptı. Bazı kaynakların verdiği bilgiye göre Cehm b. Safvân, Nasr b. Seyyâr ile Hâris b. Süreyc arasında daha sonra çıkan çatışmada Sâlim (Selm) b. Ahvez el-Mâzinî tarafından öldürüldü.

Cehm b. Safvân edip, son derece zeki bir mütefekkirdi; ayrıca cedelci bir karaktere sahipti. Kaynaklar Cehm’in Merv, Tirmiz, Belh ve Kûfe gibi çeşitli yerlerde bulunduğunu zikreder. Bu merkezlerde karşılaştığı önemli kişilerin ve farklı kültür çevrelerine mensup kimselerin onun fikrî hayatının teşekkülünde büyük tesir icra ettikleri muhakkaktır. Nitekim İbn Teymiyye’ye göre Cehm Kûfe’de Ca‘d b. Dirhem’le karşılaşmış ve ilâhî sıfatlar, kader ve halku’l-Kur’ân gibi konularda onun tesiri altında kalmıştır. Tirmiz’de kelâmî meselelerde kendisiyle tartışmalara giriştiği Hafs b. Sâlim (Selm) onun etkilendiği kişilerden biridir. Cehm’in, çağdaşı olan Ebû Hanîfe’nin yanı sıra Vâsıl b. Atâ ile de fikir alışverişinde bulunduğu ve talebeleriyle münakaşalar yaptığı bilinmektedir. Ayrıca Merv’de ilâhî sıfatları ispat etmekte aşırı gittiğinden Müşebbihe’ye mensup olduğu kabul edilen Mukātil b. Süleyman’la da çetin münazaralarda bulundu. Görüşlerini tenkit etmek için Mukātil tarafından kaleme alınan eserlere reddiyeler yazdı (Kāsımî, s. 11). Ahmed b. Hanbel, hicrî II. yüzyılın başlarında kelâm meseleleriyle ilk defa uğraşanlardan biri olan Cehm’in bu konularla ilgilenmeye başlamasını, Allah’ın varlığı ve sıfatları hususunda Hint felsefesine bağlı Sümenîler’le yaptığı bazı münazaralara bağlamaktadır. Onun birtakım nakillerle akıl arasında çatışma (teâruz) gördüğü ve bu tür çatışmaları gidermek için aklı yanılmaz bir hakem kabul ettiği anlaşılmaktadır.

Tâbiîn döneminde yaşamasına rağmen Cehm b. Safvân’ın hadis rivayet etmediği bilinmektedir. Diğer dinî ilimlerde de derin bilgisi bulunmamakla birlikte zeki ve ilgi çekici bir hatip olduğundan akaid sahasında ilk defa ortaya attığı fikirlerle dikkatleri üzerine çekmiştir. Nitekim fikirlerini reddetmek için müstakil kitaplar yazılması da bunu göstermektedir.

Cehm b. Safvân görüşlerini ilk defa Horasan ve Tirmiz civarında yaymaya başlamıştır. Te’vil, ilâhî sıfatlar, kader, rü’yetullah, âhiret halleri gibi başlıca kelâm meseleleri hakkındaki görüşleri ciddi tartışmalara konu olmuştur. Cehm, akılla nassın çatışması halinde aklın esas alınması ve nassın buna göre te’vil edilmesi gerektiğini savunan ilk kelâmcılardan biridir. Onun düşüncesine göre Allah yaratıklara has hiçbir sıfatla nitelendirilemez ve meselâ O’nun için “şey” denilemez. Allah’tan başka her şey hâdis (sonradan yaratılmış) olduğuna göre ezelde ilâhî ilim ve kudrete konu teşkil edecek bir obje mevcut değildi. Bu bakımdan Allah’ın ezelde âlim ve kadir olduğunu söylemek mümkün değildir. Allah arş gibi belli bir yerde mekân tutmayan, sınırsız ve sonsuz bir varlıktır. O’na sübûtî ve haberî sıfatlar nisbet edilemez. Cehm, mutlak cebre kail olduğu için Cebriyye-i Hâlisa’nın da kurucusu kabul edilmiştir. Ayrıca Allah’ın âhirette görülmeyeceğini söylemiş, kabir azabını, sırat ve mîzanı inkâr etmiş, cennet ve cehennemin bir süre devam ettikten sonra yok olacağını ileri sürmüştür. İman konusunda kalbin fonksiyonunu zihin içinde mütalaa ederek imanın bilgiden ibaret olduğunu savunmuştur. Fakat kendisinden intikal eden herhangi bir eser bulunmadığından ona nisbet edilen bu tür görüşler ne bizzat kendi beyanlarından ne de tarafsız sayılabilecek kaynaklardan alınmıştır.

Hadisçiler ve müctehid imamlar tarafından tenkit ve tekfir edilen (Dârimî, s. 93-97), hatta Mu‘tezile ulemâsınca bile sapık kabul edilen (Hayyât, s. 92) Cehm b. Safvân’ın buna rağmen kelâm ilminin kurucusu sayılan Mu‘tezile’ye genel anlamda tesir ettiği, ayrıca imâmet konusundaki görüşlerinin Mürcie’yi, irade konusundaki görüşlerinin daha sonra gelişen Cebriyye’yi, bir ölçüde de Eş‘ariyye’yi etkilediği kabul edilmektedir. Teşbihten kurtulmak için Allah’a “vücûd” sıfatını bile atfetmekten kaçınacak derecede aşırı bir tenzih anlayışı geliştiren Cehm b. Safvân’ın görüşleri daha ziyade ölümünden sonra yayılmış ve taraftarları hicrî V. yüzyıla kadar müstakil bir fırka olarak Cehmiyye adıyla devam etmiştir (ayrıca bk. CEHMİYYE).


BİBLİYOGRAFYA

Ahmed b. Hanbel, er-Red ʿale’z-zenâdıḳa ve’l-Cehmiyye ( içinde), s. 65-66.

Dârimî, er-Red ʿale’l-Cehmiyye (nşr. Gösta Vitestam), Leiden 1960, s. 4, 93-97.

, s. 92.

, VII, 330-331.

, s. 66, 102, 103.

, I, 105.

, s. 407.

, s. 212.

, II, 129.

, I, 86-88.

, V, 342-344.

, s. 531.

, I, 435.

, s. 32, 42.

, I, 426.

, XI, 209.

Bezzâzî, Menâḳıbü Ebî Ḥanîfe, Beyrut 1981, s. 201.

, II, 142.

Kāsımî, Târîḫu’l-Cehmiyye ve’l-Muʿtezile, Kahire 1331, s. 7, 11.

Ahmed Emîn, Ḍuḥa’l-İslâm, Beyrut 1351-55/1933-36, II, 10.

A. S. Tritton, İslâm Kelâmı (trc. Mehmet Dağ), Ankara 1983, s. 66.

İbrâhim Medkûr, Fi’l-Felsefeti’l-İslâmiyye, Kahire 1983, II, 27-28, 100.

, I, 597-598.

M. Şerefeddin, “Cehmiyye”, , IV/15 (1930), s. 14.

“Cehm”, , III, 47.

W. Montgomery Watt, “D̲j̲ahm b. Ṣafwân”, , II, 398.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 7. cildinde, 233-234 numaralı sayfalarda yer almıştır.