CÜZ

Bir kişinin rivayet ettiği hadisleri veya bir konuya dair rivayetleri toplayan telif türüne verilen ad.

Müellif:

Sözlükte “bir nesnenin bir parçası, bir bölüğü” anlamında olup çoğulu eczâdır. Birkaç ciltten meydana gelen bir kitabın her cildine de bu anlamda cüz denmektedir. Hadis ilminde, bir sahâbînin veya daha sonraki nesilden birinin rivayet ettiği hadisleri ihtiva eden eserlere bu ad verilmiştir. Mâlik b. Enes’in âlî rivayetlerini bir araya getiren Hişâm b. Ammâr’ın (ö. 245/859) Cüzʾ fîhi ʿavâlî eḥâdîs̱i Mâlik adlı eseri (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 98/5) bu tür cüzlerdendir. “Bir kişinin tek bir kişi vasıtasıyla gelen rivayetleri” anlamında cüzden başka nüsha ve sahîfe terimlerinin de kullanıldığı, hatta Ya‘lâ b. Ubâd el-Kilâbî’nin Cüzʾ fî nüsḫati Yaʿlâ’sında olduğu üzere (Sezgin, I, 98) cüz ve nüsha kelimelerinin yan yana geldiği de görülmektedir.

Belli bir konuya dair rivayetleri ihtiva eden eserlere de cüz adı verilmiştir. Bazı kaynaklarda bu tür çalışmalar için Âcurrî’nin (ö. 360/970), âhirette Allah Teâlâ’nın görüleceğine dair Kitâbü’r-Rüʾye adlı eseriyle (nşr. Muhammed Gıyâs el-Canbâz, Riyad 1405) Buhârî’nin Refʿu’l-yedeyn fi’ṣ-ṣalât (Kalküta 1256) ve Kitâbü’l-Ḳırâʾeti ḫalfe’l-imâm (Delhi 1256) adlı eserleri örnek olarak verilmektedir. Eserlerin adında “kitâb” kelimesinin bulunması, onların cüz olma özelliğini ortadan kaldırmamaktadır. Nitekim İbn Ebü’d-Dünyâ’nın Cüzʾ fîhi kitâbü’ṣ-ṣabr ve’s̱-s̱evâbi ʿaleyh adlı eserinde (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 3664) cüz ve kitâb kelimeleri bir arada zikredilmiştir. Cüzlerin belli konuları ihtiva etmesi şartı yoktur. Meselâ Süyûtî’nin Cüzʾ fî ṭarîḳi ḥadîs̱i ‘men ḥafiẓa ʿalâ ümmetî erbaʿîne ḥadîs̱en’ adlı çalışmasında (Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 988) bir hadisin tarikleri araştırıldığı gibi Ebû Abdullah İbn Mende’nin Cüzʾ fî men ʿâşe mine’ṣ-ṣaḥâbeti miʾe ve ʿişrîn adlı cüzünde (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 3767, vr. 135a-136a) 120 yıl yaşayan sahâbîler ele alınmaktadır. Fevâid kitapları ile vuhdâniyyât (tek râvili hadisler), sünâiyyât (iki râvili hadisler), uşâriyyât (on râvili hadisler) kitapları, kırk hadisler, 100 hadis ve 200 hadisten meydana gelen çalışmalar hep cüz olarak kabul edilmiştir.

Cüzlerin hacmi hakkında kesin bir şey söylemek oldukça güçtür. Yaygın olan anlayışa göre Kur’ân-ı Kerîm’in yirmi sayfasına bir cüz denilmesinden hareketle bir cüzün yirmi sayfa yani on varak olabileceğini söylemek mümkündür. Ancak Zehebî, Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir’in biyografisini verirken (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XX, 558-559) onun Târîḫu Medîneti Dımaşḳ adlı eserinin 800 cüzden meydana geldiğini belirtmekte ve, “Bir cüz yirmi varak olduğuna göre bu eser 16.000 varaktan ibarettir” demektedir. Buna göre İbn Asâkir’in seksen ciltlik bu dev eserinin her bir cildi on cüzden oluşmaktadır. Yirmi varakın bir cüz kabul edilmesi durumunda cüzün yaklaşık bir fasikül karşılığı olduğu söylenebilir.

Cüzlerin hacmi hususundaki tereddüdün sebebi, günümüze ulaşan muhtelif eserlerin hacmi hakkında cüz hesabıyla verilen ölçülerin birbirinden farklı olmasıdır. Hadis hâfızı Ebû Abdullah Muhammed b. Müseyyeb el-Ergıyânî (ö. 315/927), Mısır’da hadis tahsil ederken koltuğunun altında 100 cüzle dolaştığını, her cüzde de 1000 hadis bulunduğunu söylemektedir. Bu ifadeyi değerlendiren Zehebî, “Demek ki Ergıyânî’nin yazısı çok inceymiş, yoksa normal bir hatla yazılan 1000 hadis bir cilt tutar (tamamı 100 cilt); koltuk altında ise dört cilt bile güçlükle taşınabilir” demektedir. Yine Zehebî’nin Ebû Abdullah Hâkim’den rivayet ettiği bir haberde, Ergıyânî’nin koltuğunda 100.000 hadis taşıdığı, bu hadislerin pek ince bir hatla yazılı olduğu, her bir cüzde 1000 hadis bulunduğu belirtilmek suretiyle bu bilgi doğrulanmaktadır. Buna göre bir cüzde 1000 hadisin bulunması, öte yandan Hatîb el-Bağdâdî’nin üç cüzden ibaret olduğu belirtilen (, XVIII, 289) Şerefü aṣḥâbi’l-ḥadîs̱’inin sadece 334 rivayeti ihtiva etmesi, cüzler için belli bir ölçü koymayı güçleştirmektedir. Ahmed b. Hanbel’in, satırları oldukça sık bir dizgiyle altı cilt halinde basılan el-Müsned’inin 127 cüz (İbn Hayr, s. 139), İbn Adî’nin on iki cilt olduğu söylenen, fakat yedi cilt olarak yayımlanan el-Kâmil’inin altmış cüz (Kettânî, s. 145), Hatîb el-Bağdâdî’nin on dört cilt halinde basılan Târîhu Bagdâd’ının 106 cüz (, XVIII, 289) olması da bunu göstermektedir.

Cüzlerin asgari bir ölçüsü de bulunmamaktadır. Yahyâ b. Maîn’in Cüzʾ min târîḫi Ebî Saʿîd Hâşim b. Mers̱ed eṭ-Ṭaberânî ʿan Yaḥyâ b. Maʿîn fi’t-taʿdîl adlı cüzü ile (TSMK, III. Ahmed, nr. 624/10, vr. 86a-87b) Zeynüddin el-Irâkī’nin Cüzʾ fîmâ vaḳaʿa fî Müsnedi’l-İmâm Ḥanbel mine’l-mevżûʿât adlı çalışması (Koca Râgıb Paşa Ktp., nr. 1470, vr. 157-158) birer varak, Saîd b. Mansûr’un râvilere dair cüzü (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 83, vr. 19a-25b) altı varak, Nesâî’nin Cüzʾ min ḥadîs̱ ʿani’n-nebî adlı cüzü (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 107, vr. 310a-321a) on bir varak hacmindedir (ayrıca bk. Sezgin, I, İndeks).

Birkaç cüzden meydana gelen bazı çalışmalar eczâ kelimesiyle adlandırılmıştır. Ebû Abdullah Kāsım b. Fazl es-Sekafî’nin (ö. 489/1096) on cüzden meydana gelen el-Eczâʾü’s̱-S̱eḳafiyyât’ı, Ebü’l-Hasan el-Hıleî’nin (ö. 492/1099) yirmi cüzden meydana gelen el-Eczâʾü’l-Ḫıleʿiyyât’ı, Ebû Tâhir es-Silefî’nin (ö. 576/1180) 100 cüzü aşkın olduğu söylenen el-Eczâʾü’s-Silefiyyât’ı bunlardan birkaçı olup Kâtib Çelebi ile Kettânî tesbit ettikleri muhtelif cüzlerin uzun birer listesini vermişlerdir (bk. bibl.).


BİBLİYOGRAFYA

, s. 139.

, III, 789-790.

a.mlf., Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XIV, 425; XVIII, 289; XX, 558-559.

Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), II, 116, ayrıca bk. nâşirin dipnotu, I, 40.

, I, 583-590.

Sıddîk Hasan Han, el-Ḫıṭṭa fî ẕikri’ṣ-ṣıḥaḥi’s-sitte, Beyrut 1405/1985, s. 68-69.

, s. 86-94, 145.

Mübârekfûrî, Muḳaddimetü Tuḥfeti’l-aḥveẕî, Kahire 1386/1967, I, 67, 104-105.

M. Zubayr Sıddiqi, Hadîs Edebiyatı Tarihi (trc. Yusuf Ziya Kavakcı), İstanbul 1966, s. 36.

, I, 98, 107, ayrıca bk. İndeks.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 8. cildinde, 147-148 numaralı sayfalarda yer almıştır.