DÂRÜTTIBÂA

Osmanlı topraklarında ve İslâm âleminde kurulan ilk matbaaya verilen ad.

Müellif:

İbrâhim Müteferrika’nın 1139 Zilkade ortalarında (1727 Temmuz başları), Sultan III. Ahmed’in fermanı ve Şeyhülislâm Yenişehirli Abdullah Efendi’nin verdiği fetva ile İstanbul’da Yavuz Sultan Selim semtindeki evinde kurduğu matbaada bastığı Vankulu Lugatı’nda (gurre-i Receb 1141/31 Ocak 1729) matbaanın adı ilk defa Dârüttıbâati’l-ma‘mûre şeklinde geçer. Halk arasında ve bazı resmî kayıtlarda burası “basmahâne”, “tab‘hâne” ve “kârhâne-i basma” adlarıyla da anılmıştır. Daha sonraları ise bu isim Dârüttıbâati’l-âmire, Tabhâne-i Hümâyun, Tabhâne-i Âmire, Dârüttıbâati’s-sultâniyye, Matbaa-i Âmire, Millî Matbaa, Devlet Matbaası gibi değişik biçimlerde kullanılmıştır. Ayrıca Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın Bulak’ta kurduğu matbaa Dârü’t-tıbâati’l-Mısriyye adıyla anılmış, Arap harfleriyle kitap basabilen İstanbul’daki Fransız elçiliği matbaası ile (Dârü’t-tıbâati’l-kâine fî beyti elçi-i devleti’l-Franseviyye) Paris (Dârü’t-tıbâati’l-melikiyyeti’l-ma‘mûre) ve Viyana’daki (Dârü’t-tıbâati’d-devleti’l-imparatoriyye) kraliyet matbaaları bu harflerle yaptıkları baskılarda matbaayı “dârüttıbâa” kelimesiyle karşılamışlardır. Yine bazı özel matbaalar da bu genel adı kullanmışlardır (Dârü’t-tıbâati el-Hâc İzzet Efendi gibi).

İbrâhim Müteferrika’nın ölümünden (1158/1745) sonra matbaanın imtiyazı, Sultan I. Mahmud’un 1160 Muharrem (Ocak 1747) tarihli fermanıyla, müştereken işletilmek üzere kendisinin yetiştirdiği Rumeli kadısı İbrâhim Efendi ile Anadolu kadılarından Ahmed Efendi’ye geçti. Ancak bilinmeyen sebeplerden ötürü matbaa faaliyet gösteremedi. Bir müddet sonra Sultan III. Osman’ın Rebîülâhir 1168 (Ocak 1755) tarihli fermanıyla matbaanın imtiyazı yenilenerek tekrar İbrâhim Efendi ile Ahmed Efendi’ye verildi (Vankulu, I, vr. 2a-b). Kadı İbrâhim Efendi’nin ölümü üzerine matbaa yeni bir duraklama dönemine girdi. Bu durum Halil Hamîd Paşa’nın sadâretine kadar sürdü.

Bu arada Fransız sefârethânesinin, matbaanın bütün levazımatını Kadı İbrâhim Efendi’nin terekesinden satın alma teşebbüsünde bulunduğu haberi duyuldu. Bunu önlemek için Vak‘anüvis Ahmed Vâsıf Efendi ile Beylikçi Râşid Efendi, Kadı İbrâhim Efendi’nin veresesinden matbaayı satın alıp birlikte işletmek üzere Bâbıâli’den izin istediler. Bu hususta Sadrazam Halil Hamîd Paşa’nın Sultan I. Abdülhamid’e sunduğu takrir ile ferman çıktı (1198/1784). Eskimiş aletler tamir ettirilerek matbaaya çekidüzen verildi. Hangi semtte faaliyete geçtiği bilinmeyen matbaa çalışmaya başladıktan bir süre sonra Vâsıf Efendi’nin musahhih Gelenbevî İsmâil Efendi ile arası açıldığı gibi matbaa geliri yüzünden de Râşid Efendi ile anlaşmazlığa düştü. Ortaklıkları Vâsıf’ın İspanya sefâretine tayinine kadar sürdü (15 Ramazan 1201 / 1 Temmuz 1787). Daha sonra matbaayı tek başına işleten Râşid Efendi bir müddet sonra işletmekten vazgeçti ve matbaa büsbütün kapandı (1207/1792-93).

III. Selim, 1792’de Nizâm-ı Cedîd hareketini başlattıktan sonra 1795’te Hasköy’de Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’u kurdu. Bünyesinde bir matbaanın gerekli olduğu anlaşılınca Râşid Efendi’nin matbaasının satın alınması yoluna gidildi. Râşid Efendi’nin basmahâne takımları ve basılan 316 cilt kitap, 27 Şâban 1211’de (25 Şubat 1797) 7500 kuruşa satın alınıp mühendishâneye nakledildi, bir de defteri yapıldı (, Muallim Cevdet, Maarif, nr. 2493/1, 3425). Matbaa nâzırlığına mühendishâne hendese hocalarından Abdurrahman Efendi getirildi. Gerekli yeni malzeme alınıp ücretli matbaa işçileri tutuldu (, Muallim Cevdet, Maarif, nr. 2905). Ayrıca yabancı dilde kitapların basımı için Fransız hurufatı satın alındı (, Muallim Cevdet, Maarif, nr. 4600).

Napolyon Bonapart’ın Temmuz 1798’de Mısır’a saldırması üzerine Fransa ile Osmanlı Devleti’nin arası açıldı; 2 Eylül 1798’de Fransa ile bütün münasebetler kesildi. Fransız konsoloslarının ve tebaasının malları ve binaları zaptedildi. İstanbul’daki elçilik binasına da girilerek maslahatgüzar Pierre Jean Ruffin ve diğer elçilik mensupları Yedikule Zindanı’na hapsedildi, elçilik arşivine el konuldu, bu arada buradaki matbaa takımı da tahminî 3095 kuruş değer biçilerek Hasköy’e gönderildi. Ancak 25 Haziran 1802 tarihli Paris Antlaşması ve Ruffin’in teşebbüsleriyle mallar ve matbaa geri verildi.

Mühendishâne matbaası yer darlığı yüzünden faaliyet gösteremeden 1802’de İstanbul’da Kapalıfırın adlı semte taşındı. 11 Muharrem 1218’de (3 Mayıs 1803) Üsküdar’da, Harem İskelesi Yokuşu’nun başında Boyacı Hanı’nda yeniden açılarak adına Dârüttıbâati’l-cedîde denildi (, nr. 7919). Açılışa şair Aynî tarafından tarih düşürüldü: “Musahhih bendesi Aynî dedi târîh-i matbûun / Üçüncü Şeh Selîm dâr-ı tıbâa eyledi inşâ.” Yeni Üsküdar matbaası genel yayınlara, mühendishâne matbaası da bu okulun yayınlarına ayrıldı. Matbaa nâzırlığına yine Abdurrahman Efendi getirildi.

Kabakçı Mustafa isyanından sonra Nizâm-ı Cedîd hareketi müesseseleriyle birlikte çökmeye başladı. Levent ve Selimiye kışlaları, Üsküdar matbaası ve başka yerler büyük hasar gördü (17 Rebîülevvel 1222 / 25 Mayıs 1807). Bu arada matbaanın çalışmaları da aksadı. Gizli olarak faaliyet gösteren bazı azınlık matbaaları buranın ustalarını kendi matbaalarına çekmeye başladı. Bunun üzerine Üsküdar’da kurulan matbaanın dışında kitap basımı yasaklandı (, Muallim Cevdet, Maarif, nr. 6347).

30 Haziran 1823’te, bugünkü İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi’nin yerinde metruk halde bulunan Kaptan İbrâhim Paşa Hamamı 20.000 kuruşa satın alındı. Cebehâne-i Âmire Nâzırı İbrâhim Sâib Efendi’nin 16 Muharrem 1239 (22 Eylül 1823) tarihli takriri ile matbaanın İstanbul tarafına taşınması teklif edildi. Üsküdar matbaası 7 Şâban 1239’da (7 Nisan 1824) buraya taşındı (, nr. 7917).

Kaptan İbrâhim Paşa Sebili’nin köşesinde bulunan Bursa mütesellimi Mûsâ Ağa’nın konağı 6 Rebîülevvel 1247’de (15 Ağustos 1831) 100.000 kuruşa satın alınıp gazetehâne haline getirildi (, nr. 7917, s. 14). Ertesi yıl gazetenin (Takvîm-i Vekāyi‘) ve Tabhâne-i Âmire’nin idaresi Sahaflar Şeyhizâde Esad Efendi’ye verilerek takvimhâne ve matbaa birleştirildi. Esad Efendi’ye Takvîm-i Vekāyi‘hâne-i Âmire ve Tabhâne-i Ma‘mûre nâzırı unvanı verildi.

Bir süre sonra matbaanın iş hacminin artması üzerine başka bir yer aranmaya başlandı. Topkapı Sarayı surları içinde banknot basmak için buharlı makineleri, çeşitli presleri, alet ve edevatıyla tamamlanmamış bir şekilde duran Kavâim-i Nakdiyye Fabrikası uygun görülerek 1852’de matbaa buraya taşındı. Maarif Nâzırı İbrâhim Edhem Paşa’nın gayretleriyle bina onarılarak genişletildi. Yönetimi de müneccim-i sânî Tâhir Efendi’ye verildi. Açılış gününde Vak‘anüvis Ahmed Lutfi Efendi’nin bir kıtası buharlı baskı makinelerinde basılarak açılışa katılanlara dağıtıldı.

II. Meşrutiyet’e kadar matbaanın adı Matbaa-i Âmire olarak kaldı; daha sonra Matbaa-i Millî ve Matbaa-i Devlet şeklini aldı. Cumhuriyet döneminde ise Devlet Matbaası’na çevrildi. 1939’da devlete ait matbaaların yönetimi Millî Eğitim Bakanlığı’na devredilerek buraya Millî Eğitim Basımevi denildi (Türk matbaacılığının gelişimi ve ayrıntılı bilgi için bk. MATBAA).


BİBLİYOGRAFYA

, Muallim Cevdet, Maarif, nr. 2493/1, 2905, 3425, 4600, 6347.

, nr. 7917, s. 14; 7919.

Vankulu Lugatı, İstanbul 1217, I, vr. 2a-b.

Aynî, Divan, İstanbul 1258, s. 283.

, I, 107.

, s. XXVI-XXVIII, 132-133.

, X, 110-112.

L. Pingaud, Choiseul Gouffier. La France en Orient sous Louis XVI, Paris 1887, s. 41-43.

F. Babinger, Stambuler Buchwesen im 18. Jahrhundert, Leipzig 1919, s. 27-28.

H. Dehérain, La Vie de Pierre Ruffin, Orientaliste et Diplomate (1742-1824), Paris 1929, I, 116-117.

Muallim Cevdet, “Darüttıbaa” (Osman Ergin, Muallim Cevdet’in Hayatı, Eserleri ve Kütüphanesi içinde), İstanbul 1937, s. 44-56.

Enver Ziya Karal, Fransa, Mısır ve Osmanlı İmparatorluğu, İstanbul 1938, s. 52.

Ahmed Refik [Altınay], Hicrî Onikinci Asırda İstanbul Hayatı (1100-1200), İstanbul 1939 (Türk Matbaacılığı I. Müteferrika Matbaası).

, IV/2, s. 513-522.

İsmail Soysal, Fransız İhtilali ve Türk-Fransız Diplomasi Münasebetleri (1789-1802), Ankara 1964, s. 71.

İsmail E. Erünsal, Kütüphanecilik ile İlgili Osmanlıca Metinler ve Belgeler II, İstanbul 1990, s. 173-187.

İhsan [Sungu], “İlk Türk Matbaasına Dair Yeni Vesikalar”, , III/73 (1928), s. 9-15.

Niyazi Berkes, “İlk Türk Matbaası Kurucusunun Dinî ve Fikrî Kimliği”, , XXVI/104 (1962), s. 715-737.

William J. Watson, “Ibrahim Müteferrika and Turkish Incunabula”, , LXXXVIII (1968), s. 435-441.

John Rohnström, “The Turkish Incunabula in the Royal Library Stockholm”, Turcica et Orientalia, I (1988), s. 121-138.

Kemal Beydilli, “İgnatius Mouradgea D’Ohsson (Muradcan Tosunyan)”, , sy. 34 (1984), s. 292-293.

a.mlf., “İlk Mühendislerimizden Seyyid Mustafa ve Nizâm-ı Cedîd’e Dair Risâlesi”, , sy. 13 (1987), s. 387-429.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1994 yılında İstanbul’da basılan 9. cildinde, 10-11 numaralı sayfalarda yer almıştır.