DERDÎRİYYE

Halvetiyye tarikatının Ebü’l-Berekât Ahmed b. Muhammed ed-Derdîr’e (ö. 1201/1786) nisbet edilen bir kolu.

Müellif:

Ahmed ed-Derdîr Şeyh Hifnî’ye intisap ederek ondan Halvetiyye tarikatı hırkasını giymiş, daha sonra şeyhinin halifesi sıfatıyla faaliyet göstermişti. Çevresinde toplanan çok sayıdaki mürid ve halifeleri ölümünden sonra Halvetiyye’nin Derdîriyye kolunu meydana getirmişlerdir. Döneminin önemli âlimlerinden sayılan Ahmed ed-Derdîr evrâd, ezkâr, salavat, ibadet, riyâzet ve mücahedeye ağırlık veren bir tasavvuf anlayışına sahiptir. Tarikat, şeriat ve hakikati birbirine bağlar, nefsin halleri, nitelikleri ve dereceleri üzerinde durur. Harîrîzâde tarafından da Tibyân’da (II, vr. 7b-19b) iktibas edilen Tuḥfetü’l-iḫvân adlı eserinde tarikatın âdâb, erkân ve zikir usulünü ayrıntılı şekilde anlatmıştır. Ona göre şeyh, ihvan ve halk kesimlerinden her birinin uyması gereken kurallar farklıdır. Özellikle receb, şâban, zilhicce, şevval ve muharrem aylarında nâfile oruç tutulur. Zikir istiğfarla başlar, salavatla devam eder. Zikir için gecenin son üçte biri, özellikle seher vakti tercih edilir. Zikir esnasında okunan duaların çoğu Kur’an ve hadislerden seçilmiştir. Ahmed ed-Derdîr Şevâriḳu’l-envâr (metni için bk. Harîrîzâde, II, vr. 19b-26a) adlı eserinde Gazzâlî, İbn Meşîş, Ahmed el-Bedevî, İbrâhim ed-Desûkī, Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî gibi mutasavvıflardan derlediği salavat metinlerini aktardıktan sonra kendi tertibi olan salavat ibarelerini alfabetik olarak sıralar. Ahmed ed-Derdîr’in Manẓûmetü’d-Derdîr diye meşhur olan et-Teveccühü’l-esnâ bi-naẓmi’l-esmâʾi’l-ḥüsnâ (metni için bk. Harîrîzâde, II, vr. 26a-27b) adlı evradı Derdîriyye mensupları arasında çok okunur.

Sâviyye, Sibâiyye, Vefâiyye adlı üç şubeye ayrılan Derdîriyye tarikatı daha çok Mısır’da yaygınlık kazanmıştır.


BİBLİYOGRAFYA

Derdîr, Tuḥfetü’l-iḫvân fî âdâbi ehli’l-ʿirfân, Kahire 1332.

, II, vr. 6b-27b.

, s. 87.

, I, 340-341.

F. de Jong, Turuq and Turuq-Linked, Leiden 1978, s. 115-116, 122-124.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1994 yılında İstanbul’da basılan 9. cildinde, 169 numaralı sayfada yer almıştır.