EBÛ ALİ el-FÂRMEDÎ

Ebû Alî Fazl b. Muhammed el-Fârmedî (ö. 477/1084)

Nakşibendî silsilesinin önemli sûfîlerinden biri.

Müellif:

401’de (1010-11) Tûs yakınındaki Fârmed (Fârmez) köyünde doğdu. Rüknü’l-İslâm, el-mürşid, kutbü’z-zamân ve şeyhü’l-meşâyih gibi unvanlarla anılır. İlk öğrenimini doğduğu köyde yaptıktan sonra Nîşâbur’a giderek meşhur sûfî müellif Abdülkerîm el-Kuşeyrî’nin medresesine girdi ve kısa sürede en seçkin öğrencilerinden biri oldu; özellikle vaaz ve hitabet tarzının tesirinde kaldı. Fârmedî’nin son derece güzel ve etkileyici konuştuğunu söyleyen Abdülgāfir onun vaaz meclislerini, çeşit çeşit çiçek açan meyve ağaçlarıyla dolu bir bahçeye benzetir (Târîḫu Nîsâbûr, s. 628).

Tasavvuf konusunda da Kuşeyrî’den faydalanan Fârmedî, Nîşâbur’a gelen Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr’ı ziyaret etti ve ilk görüşmesinde kuvvetli bir şekilde tesirinde kalarak büyük bir sevgiyle ona bağlandı; sohbet ve semâ meclislerine devam etti. Ebû Saîd Nîşâbur’dan ayrılınca üstadı Kuşeyrî’nin huzuruna çıkarak kendisinde meydana gelen ruhî gelişmeleri anlattı. Fakat Kuşeyrî ona ilim öğrenmeye devam etmesini tavsiye etti. İki üç yıl sonra tasavvufa meyli gittikçe arttığından üstadının izniyle medreseden ayrılarak bir tekkeye yerleşti; bir süre mücahede ve riyâzetle meşgul oldu. Bir gün kendisinde zuhur eden mânevî halleri Kuşeyrî’ye anlatınca üstadı, ulaştığı bu mertebeden sonra ona yardımcı olamayacağını, zira kendi mertebesinin onunkinden daha yüksek olmadığını söyledi. Yeni bir mürşide ihtiyacı bulunduğunu anlayan Fârmedî, ününü duyduğu Ebü’l-Kāsım el-Cürcânî ile görüşmek üzere Tûs’a gitti. Cürcânî’nin yanında mücahede ve riyâzet dönemini tamamladıktan sonra vaaz vermek için icâzet aldı. Dili ve gönlü açıldığından olağan üstü güzel ve etkili konuşmalar yapmaya başladı. Bir ara Tûs’u ziyaret eden Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr ile bir kere daha görüşme fırsatı buldu. Nakşibendî silsilesinin önemli simalarından olan Ebü’l-Hasan el-Harakānî’den de faydalandı. Kuşeyrî’nin kızıyla evlenen Fârmedî 477’de (1084) Tûs’ta vefat etti. Bazı kaynaklar vefat tarihini 472 (1080) olarak vermektedir. Fârmedî’nin Ebü’l-Mehâsin Ali, Ebü’l-Fazl Muhammed ve Ebû Bekir Abdülvâhid adlı üç oğlu olduğunu ve bunlarla tanışma fırsatı bulduğunu söyleyen Sem‘ânî, şeyhin kabrini defalarca ziyaret ettiğini de kaydeder (el-Ensâb, IX, 218).

Bir ara Merv’e giderek Büyük Selçuklu Veziri Nizâmülmülk’le görüşen ve ondan itibar gören Fârmedî çağının büyük âlim ve mutasavvıflarıyla tanışmış ve onlardan faydalanmıştır. Kendisi de Gazzâlî, İbn Bâkûye ve Abdülkāhir el-Bağdâdî de dahil olmak üzere pek çok âlim ve mutasavvıf üzerinde etkili olmuştur. Câmî Nefeḥâtü’l-üns’te (s. 370) Fârmedî’nin Gazzâlî’nin şeyhi olduğunu söyler. İkisi de Tûslu olan bu ünlü mutasavvıfların görüştükleri bilinmektedir. Nitekim Gazzâlî bizzat Fârmedî’den duyduğu birkaç sözü nakleder (İḥyâʾ, IV, 178). Kasım Kufralı Câmî’ye dayanarak Gazzâlî’nin Fârmedî’ye intisabının kesin olduğunu söylüyorsa da (, IV, 755) Fârmedî vefat ettiğinde yirmi yedi yaşında olan ve henüz tasavvufa yönelmemiş bulunan Gazzâlî’yi onun mürid ve halifesi saymak doğru değildir. Gazzâlî’nin, eserlerinde Fârmedî’den çok az söz etmesi de bunu göstermektedir.

Fârmedî, Nakşibendiyye’nin Alevî silsilesinde Ebü’l-Kāsım el-Cürcânî’nin, Bekrî silsilesinde ise Ebü’l-Hasan el-Harakānî’nin halifesi olarak gösterilir. Nakşibendiyye’nin her iki silsilesi Ebû Ali el-Fârmedî’de birleşir ve halifesi Yûsuf el-Hemedânî vasıtasıyla devam eder. Bu bakımdan Fârmedî Nakşibendî tarikatı tarihinde önemli bir yere sahiptir.


BİBLİYOGRAFYA

Hücvîrî, Keşfü’l-maḥcûb (Jukovski), s. 211.

, IV, 178.

Abdülgāfir el-Fârisî, Târîḫu Nîsâbûr: el-Münteḫab mine’s-Siyâḳ (nşr. Muhammed Kâzım el-Mahmûdî), Kum 1362 hş./1403, s. 628-629.

, IX, 218.

, V, 304.

, XVIII, 565.

a.mlf., el-ʿİber, II, 337.

, s. 368-370.

, s. 14, 16.

, II, 68.

, III, 355.

Abdülmecîd el-Hânî, el-Ḥadâʾiḳu’l-verdiyye, Kahire 1308, s. 71, 72.

Muhammed b. Münevver, Esrârü’t-tevḥîd fî maḳāmâti’ş-Şeyḫ Ebî Saʿîd (nşr. Zebîhullah Safâ), Tahran 1332 hş., s. 128-131, 196-197, 199.

, II, 219-220, 556.

, II, 308, 350, 352, 355, 554-555.

Nâme-i Dânişverân, Tahran 1959, VIII, 306.

, I, 676.

Kasım Kufralı, “Gazzâlî”, , IV, 755.

M. Achena, “Abū ʿAlī”, , s. 14-15.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1994 yılında İstanbul’da basılan 10. cildinde, 90 numaralı sayfada yer almıştır.