el-EMEDÜ’l-AKSÂ

Ebû Bekir İbnü’l-Arabî’nin (ö. 543/1148) Allah’ın isim ve sıfatlarına dair eseri.

Müellif:

Tam adı, Hacı Selim Ağa ve Şehid Ali Paşa nüshalarında el-Emedü’l-aḳṣâ fî maʿrifeti’l-esmâʾi’l-ḥüsnâ ve efʿâlihî teʿâlâ, müellifin başka bir eserinde (Ḳānûnü’t-teʾvîl, s. 130) el-Emedü’l-aḳṣâ fi’l-esmâʾi‘l-ḥüsnâ ve’ṣ-ṣıfâti’l-ʿulâ ve’l-efʿâli’l-ʿudlâ şeklinde kaydedilmiştir. İbnü’l-Arabî’nin el-ʿAvâṣım mine’l-ḳavâṣım’ını neşreden Muhibbüddin el-Hatîb ve ayrıca Ammâr Tâlibî, müellifin çalışmalarını sayarken bu eseri Ḳānûnü’t-teʾvîl’dekine yakın bir şekilde el-Emedü’l-aḳṣâ bi-esmâʾillâhi’l-ḥüsnâ ve ṣıfâtihi’l-ʿulyâ şeklinde zikrederler (bk. el-ʿAvâṣım, nâşirin mukaddimesi, s. 21; Ârâʾü Ebî Bekr, I, 74). Brockelmann ise eserin adını Hacı Selim Ağa nüshasındaki şekliyle verir (GAL Suppl., I, 733).

İbnü’l-Arabî, 485-495 (1092-1102) yılları arasındaki Doğu seyahati esnasında yazdığı el-ʿAvâṣım’da isim ve sıfatlar konusundaki çeşitli eserlerine atıfta bulunmasına rağmen el-Emedü’l-aḳṣâ’dan bahsetmemektedir. Bu husus ve 503’te (1109) tamamladığını belirttiği Aḥkâmü’l-Ḳurʾân’daki atıflar (II, 802, 808, 815) dikkate alınarak el-Emedü’l-aḳṣâ’nın 495 ile 503 (1102-1109) yılları arasında yazıldığı söylenebilir. Müellif daha sonra telif ettiği eserlerinde (meselâ bk. Ḳānûnü’t-teʾvîl, s. 130, 242, 278, 300, 306, 329, 342, 361; ʿÂriżatü’l-Aḥveẕî, XIII, 34, 43) el-Emed’e atıflarda bulunmuştur.

Eserin mukaddimesinde, eski ve yeni birçok âlimin Allah’ın isimlerini ve sıfatlarını açıklayan kitaplar yazdığını, ancak bunların çok uzun veya çok kısa olması sebebiyle bekleneni vermediğini ifade eden müellif, adını kaydetmediği bir hocasının hacmi küçük fakat muhtevası değerli bir eserini örnek alarak bu kitabı telif ettiğini belirtir. Dört ana bölüm (kutub) ve değişik alt başlıklara (fasıl, asıl, temhîd, taksîm, sâbıka ve lâhika) ayrılan eserin ilk bölümünde Allah’ın isim ve sıfatlarıyla bunları ifade eden kelimelerin kaynakları ele alınmaktadır. Burada konu ile ilgili âyetler, hadisler, ism-i a‘zam ve sadece Allah’ın bilip insanlara bildirmediği başka isimlerin bulunup bulunmadığı meselesi üzerinde durulur ve Hz. Peygamber’e bildirilmeyen hiçbir ilâhî isim olmadığı kaydedilir (son bahis Şehid Ali Paşa nüshasında mevcut değildir).

Esmâ-i hüsnâ ile ilgili bazı terimlerin ele alındığı ikinci bölümde on konu işlenmektedir. Bunlar isim. müsemmâ, vasıf ve sıfat terimleriyle bunlara ait farklı görüşler; Allah’a isim ve sıfat nisbet etme hususunda aklın rolü; ilâhî isim ve sıfatların zât, sıfat ve fiillere râci olmak üzere taksimi ve örneklerle açıklanması; Allah’ı bilmenin her mükellefe vacip olduğu ve O’nu bilmenin sadece esmâ-i hüsnâsını bilmek demek olmadığı; kulların esmâ-i hüsnâ ile eş anlamlı olan isimlerle anılmalarına izin verildiği ve esmâ-i hüsnânın tertip ve tasnif metodu gibi konulardır. Bu arada isim ve sıfatların açıklanmasında her birinin naslarla sübûtu, lugat mânası, inanç yönünden izahı, ismin Allah’a nisbet edilmesinin taşıdığı anlam ve bu isimle ortaya çıkan yaratıcı-yaratılan farkına işaret edilmektedir.

Üçüncü bölüm esmâ-i hüsnânın mânalarına ayrılmıştır. Ancak müellif, kitabının baş tarafında yaptığı taksimde bu bölümün adını zikrettiği halde her iki nüshanın ilgili yerinde herhangi bir başlık görülmemektedir. Muhtevanın seyrine bakılırsa başlık (القول في ذكرنا له بالله سبحانه) ifadesinden önce olmalıdır (vr. 13a). Çünkü buradan itibaren isimlerin mânaları açıklanmakta ve bu daha önce belirtilen muhtevaya uygun düşmektedir. Üçüncü bölümde sayısı 267 olarak gösterilen, fakat muhtemelen nüshalardaki eksiklik ve hatalardan dolayı bu sayıya ulaşmayan isimlerden her birini yukarıda belirtilen metotla açıklamayı amaçlayan müellif, literatürde Allah’a nisbet edilen bu kavramları önce tenzih (selbî) isimleri ve isbat (sübûtî) sıfatları olmak üzere ikiye ayırmaktadır. “Vâhid, melik, zü’l-arş” diye başlayan tenzih isimleri otuz üçte tamamlanmaktadır. Ayrıca vâhid isminden sonra tevhidin temelini teşkil ettiği belirtilen on isim (şey, nefs, ayn, zât, mevcûd, sabit, kâin, kāim, kâfî, hak) sıralanmaktadır. İsbat sıfatları da zâta ve fiile râci olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Zâta râci olanlar kendi aralarında kudret (on bir adet), ilim (on bir adet), hayat (bir adet), irade (on iki adet) ve kelâm (müellif tarafından otuz iki diye kaydedilmekteyse de zikredilenler kırk dörde kadar çıkmaktadır) gruplarına ayrılarak açıklanmıştır. Fiilî sıfatlar ise iki grup halinde ele alınmış ve birinci grupta ilâhî fiilleri ifade eden yetmiş iki isim üzerinde durulmuştur. İkinci grupta ise Allah’ın, yaratıklarının fiillerinden dolayı aldığı vekîl, müsteân, mâbud, mezkûr ve ehlü’t-takvâ gibi isimlere yer verilmektedir.

Dördüncü bölüm, kitaptan beklenen hedeflerin gerçekleşmesi için sekiz ek şeklinde ele alınan tamamlayıcı bazı bilgilere ayrılmıştır. Burada sırasıyla eserin hedeflerinin açıklanması. esmâ-i hüsnâyı oluşturan isimlerin yedi sıfata indirgenmesi, giderilmesi gereken bazı şüpheler, esmâ-i hüsnâ ile ilgili “ihsâ” hadisinin yorumu, esmâ-i hüsnânın bütününü, mânaları göz önünde bulundurulmadan (lakap şeklinde), Allah’a nisbet eden görüşlerin reddi, birden fazla mânaya gelen (müşterek) isimler, isim ve sıfatların tevkīfî olup olmadığı konuları üzerinde durulur.

Ebû Bekir İbnü’l-Arabî el-Emedü’l-aḳṣâ’yı kaleme alırken hangi kaynaklardan faydalandığına dair bilgi vermemiştir. Ancak kitapta İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî, Gazzâlî ve Ebû İshak el-İsferâyînî gibi Eş‘arî âlimlerinin görüşlerine rastlanmaktadır. Ammâr Tâlibî, İbnü’l-Arabî’nin Doğu gezisi esnasında topladığı kitapların listesini verirken Abdülkerîm el-Kuşeyrî’nin Esmâʾullāhi’l-ḥüsnâ’sı ile İbn Fûrek’in el-Esmâʾ ve’ṣ-ṣıfât’ını da zikreder (Ârâʾü Ebî Bekr, I, 65; II, 505). Müellifin bunlardan da istifade etmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Ayrıca el-Emedü’l-aḳṣâ ile Abdülkāhir el-Bağdâdî’ye ait el-Esmâʾ ve’ṣ-ṣıfât arasındaki metot ve muhteva benzerliğine bakarak İbnü’l-Arabî’nin Bağdâdî’den faydalandığını söylemek mümkündür.

el-Emedü’l-aḳṣâ’nın, tesbit edilebildiği kadarıyla Türkiye kütüphanelerinde bulunan iki yazma nüshasından başka (Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 499; Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 371) Rabat’ta (Hizânetü’l-vesâik, nr. K. 4; el-Hizânetü’l-Haseniyye, nr. 2872, el-Hizânetü’l-âmme, nr. K. 2670, son kısmı eksik) ve Râmpûr State Library’de de (bk. Brockelmann, I, 733) nüshaları mevcuttur.


BİBLİYOGRAFYA

Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, el-Emedü’l-aḳṣâ, Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 499; a.e., Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 371.

a.mlf., Ḳānûnü’t-teʾvil (nşr. Muhammed es-Süleymânî), Beyrut 1990, s. 130, 242, 278, 300, 306, 329, 342, 361.

a.mlf., Aḥkâmü’l-Ḳurʾân, II, 802, 808, 815.

a.mlf., ʿÂriżatü’l-Aḥveẕî, Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), XIII, 34, 43.

a.mlf., el-ʿAvâṣım (İstanbûlî), nâşir Muhibbüddin el-Hatîb’in mukaddimesi, s. 21-22.

, II, 242.

, I, 733.

Ammâr C. et-Tâlibî, Ârâʾü Ebî Bekr İbni’l-ʿArabî el-kelâmiyye, Cezayir, ts. (eş-Şirketü’l-vataniyye li’n-neşr ve’t- tevzî‘), I, 65, 74, 261; II, 505.

Saîd A‘râb, Maʿa’l-Ḳāḍî Ebî Bekr b. el-ʿArabî, Beyrut 1987, s. 127, 128.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 11. cildinde, 86-87 numaralı sayfalarda yer almıştır.