el-EŞBÂH ve’n-NEZÂİR

Zeynüddin İbn Nüceym’in (ö. 970/1563) İslâm hukukundaki küllî kaideleri ve benzer meselelerin tâbi olduğu ortak veya farklı hükümleri konu alan eseri.

Müellif:

İslâm hukukunda ve özellikle Hanefî mezhebinde bu adla anılan eserlerin en meşhurlarındandır. Hanefî hukukçuları arasında küllî kaideleri tesbit ve cemeden Ebû Tâhir ed-Debbâs, Kerhî, Debûsî, Ebû Hafs en-Nesefî gibi âlimler çıkmışsa da bu alandaki en dikkate değer çalışma İbn Nüceym tarafından gerçekleştirilmiştir. Müellif, Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin Kenzü’d-deḳāʾiḳ’i üzerine yazmış olduğu el-Baḥrü’r-râʾiḳ adlı şerhin fâsid satış akdiyle ilgili bölümünü temize çekerken İslâm hukukunun genel hükümlerini toplamaya karar vermiş ve kendi ifadesine göre ilk olarak 500 genel hüküm tesbit ederek bunları el-Fevâʾidü’z-Zeyniyye fî fıḳhi’l-Ḥanefiyye adını verdiği kitapta toplamıştı. Daha sonra bu çalışmasını sürdürerek el-Eşbâh ve’n-neẓâʾir’i kaleme almıştır. Altı ayda yazılan kitap İbn Nüceym’in son eseri olup hukuka dair çalışmalarla geçen bir ömrün birikiminden ibarettir.

Eser yedi bölümden (fen) oluşmaktadır. Birinci bölümün ilk kısmında altı küllî kaide yer alır. Burada esas itibariyle, İbnü’s-Sübkî ve Süyûtî’nin aynı isimle anılan kitaplarının ilk bölümündeki beş küllî kaidenin ele alındığını söylemek mümkündür. İkinci kısımda yine genel hüküm ve prensipler mahiyetinde olan on dokuz kaide yer almıştır. İkinci bölüm daha önce yazmış olduğu “fevâid”e ayrılmaktadır. Klasik fıkıh kitaplarının sistematiğine göre alt bölümlere ayrılan bu bölümde çeşitli konulara dair önemli bilgiler genel hükümler şeklinde verilirken bunların istisnalarına da işaret edilmiştir. Üçüncü bölüm İslâm hukukunda çokça karşılaşılan meseleleri ihtiva etmektedir. Ehliyet, ehliyet ârızaları, gayri müslimlerin mükellefiyetleri, mülkiyet, hukukî işlemler, nakit para ile ilgili meseleler, borçlar, düşürülmesi mümkün olan ve olmayan haklar, ibadetler bu bölümde ele alınmıştır. Dördüncü bölüm bir nevi bilmece (elgāz) tarzında fıkhî sorulara ve cevaplarına ayrılmıştır. İbn Nüceym bu bölümü, Seriyyüddin İbnü’ş-Şıhne’nin eẕ-Ẕeḫâʾirü’l-Eşrefiyye fî elġāzi’l-Ḥanefiyye adlı kitabından seçmeler yaparak kaleme almıştır. Beşinci bölüm hiyel, altıncı bölüm furûk hakkındadır. İbn Nüceym altıncı bölümde, Kerâbîsî’nin Kitâbü’l-Furûḳ fi’l-fürûʿ (Telḳīḥu’l-maḥbûbî) adıyla anılan eserinden faydalanmıştır. Hamevî’nin Ġamzü ʿuyûni’l-beṣâʾir isimli şerhinin İstanbul baskısının (1290) sonunda “Tetimmetü’l-Furûk” adıyla bu altıncı bölümün zeyli mahiyetinde bir risâle yer almaktadır ki gerek bu baskıda gerekse Keşfü’ẓ-ẓunûn’da bu risâlenin Zeynüddin İbn Nüceym’in kardeşi Sirâceddin İbn Nüceym’e ait olduğu belirtilmektedir. Ancak İbn Âbidîn, risâlenin asıl kitabın müellifi Zeynüddin İbn Nüceym’e ait olduğunu ve kendisinde müellif hattıyla yazılmış müsvedde halindeki nüshanın bulunduğunu belirtmektedir (İbn Nüceym, s. 493). Eserin yedinci bölümü bazı Hanefî hukukçularının fıkhî konularla ilgili hâtıra ve menkıbelerine ayrılmıştır.

İbn Nüceym eserini hazırlarken büyük ölçüde Şâfiî fakihi İbnü’s-Sübkî’nin aynı adla anılan kitabından faydalanmıştır. Eserin girişinde Hanefî hukukçularının metin, şerh ve fetva kitabı olarak birçok eser ortaya koyduklarını, fakat İbnü’s-Sübkî’nin eserine benzer bir çalışma yapmadıklarını, kendisinin bu boşluğu doldurmak üzere el-Eşbâh ve’n-neẓâʾir’i kaleme aldığını belirtmektedir. İbnü’s-Sübkî’nin eseri Süyûtî’nin de en önemli kaynakları arasında bulunduğundan her üç âlimin el-Eşbâh ve’n-neẓâʾîr adlı eserleri arasında büyük benzerlikler vardır. Özellikle ilk bölümlerdeki küllî kaideler her üç kaynakta da hemen hemen aynıdır. Ancak İbn Nüceym’in eseri daha çok meşhur olmuş ve üzerinde birçok şerh, hâşiye ve ta‘lik yazılmıştır. Bunların başlıcaları şunlardır: İbn Gānim el-Makdisî, Ḥâşiyetü’l-Eşbâh ve’n-neẓâʾir (İstanbul 1290, Ġamzü ʿuyûni’l-beṣâʾir’le birlikte); İbn Habîb el-Gazzî, Tenvîrü’l-beṣâʾir; Sâlih b. Muhammed et-Timurtaşî, Zevâhirü’l-cevahiri’n-neḍâʾir (bu iki eserin yazma nüshaları için bk. İbn Nüceym, el-Eşbâh ve’n-neẓâʾir [nşr. Muhammed Mutî‘ el-Hâfız], nâşirin önsözü, s. 10-14; , II, 401; Suppl., II, 425-426); Hayreddin er-Remlî, Nüzhetü’n-nevâẓır ʿale’l-Eşbâh ve’n-neẓâʾir (İstanbul 1290, Ġamzü ʿuyûni’l-beṣâʾir’le birlikte); Ahmed b. Muhammed el-Hamevî, Ġamzü ʿuyûni’l-beṣâʾir (el-Eşbâh üzerine yapılmış şerhlerin en meşhurudur; Leknev 1284, 1317; I-II, İstanbul 1290; I-IV, Beyrut 1405/1985); Pîrîzâde, ʿUmdetü ẕevi’l-elbâb; Abdülganî en-Nablusî, Keşfü’l-ḫaṭâʾir ʿani’l-Eşbâh ve’n-neẓâʾir; Muhammed Hibetullah b. Muhammed et-Tâcî, et-Taḥḳīḳu’l-bâhir (son üç eserin yazma nüshaları için bk. İbn Nüceym, el-Eşbâh ve’n-neẓâʾir [nşr. Muhammed Mutî‘ el-Hâfız], nâşirin önsözü, s. 10-14; , II, 401; Suppl., II, 425-426); İbn Âbidîn, Nüzhetü’n-nevâẓır ʿale’l-Eşbâh ve’n-neẓâʾir (nşr. Muhammed Mutî‘ el-Hâfız, Dımaşk 1403/1983) ve Refʿu’l-iştibâh ʿan ʿibâreti’l-Eşbâh (el-Eşbâh ve’n-neẓâʾir’de peygamberlerin ismet sıfatı hakkında verilen bilgiyle ilgili olarak kaleme alınan küçük bir risâledir; Dımaşk 1301; İstanbul 1325, Mecmûʿatü resâʾili İbn ʿÂbidîn içinde, İstanbul 1325, I, 284-291); Muhammed Ebü’l-Feth el-Hanefî, İtḥâfü’l-ebṣâr ve’l-beṣâʾir bi-tebvîbi Kitâbi’l-Eşbâh ve’n-neẓâʾir (İskenderiye 1289).

el-Eşbâh ve’n-neẓâʾir yukarıdaki şerhleriyle birlikte yapılan baskıları dışında ayrıca birçok defa yayımlanmıştır (Kalküta 1241; Kahire 1298, 1322; nşr. M. Abdülazîz el-Vekîl, Kahire 1387/1968; nşr. Muhammed Mutî‘ el-Hâfız, Dımaşk 1403/1983).


BİBLİYOGRAFYA

İbn Nüceym, el-Eşbâh ve’n-neẓâʾir (nşr. Muhammed Mutî‘ el-Hâfız), Dımaşk 1403/1983, ayrıca bk. nâşirin önsözü, s. 3-18.

, I, 98-100.

Hamevî, Ġamzü ʿuyûni’l-beṣâʾir, İstanbul 1290.

, I, 152, 265, 375, 953; II, 1634.

, II, 401; Suppl., II, 425-426.

, I, 86; II, 108, 360.

, I, 34, 202, 299, 478, 592, 599, 660; II, 302, 314, 328, 355, 439.

M. Zâhid Kevserî, Maḳālât, Humus 1388, s. 117, 327, 328.

Ali Ahmed en-Nedvî, el-Ḳavâʿidü’l-fıḳhiyye, Dımaşk 1406/1986, s. 136-139, 434-439.

M. Mustafa ez-Zümeylî, “el-Ḳavâʿidü’l-fıḳhiyye”, Mecelletü’l-baḥs̱i’l-ʿilmî ve’t-türâs̱i’l-İslâmî, V, Mekke 1402/1982, s. 11-40.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 11. cildinde, 458-459 numaralı sayfalarda yer almıştır.