el-MELİKÜ’l-KÂMİL, Muhammed

Ebü’l-Me‘âlî el-Melikü’l-Kâmil Nâsırüddîn Muhammed b. el-Meliki’l-Âdil Ebîbekr Muhammed b. Eyyûb (ö. 635/1238)

Eyyûbî hükümdarı (1218-1238).

Müellif:

25 Rebîülevvel 576’da (19 Ağustos 1180) Kahire’de dünyaya geldi. 573’te (1177) doğduğu da rivayet edilir. Eyyûbî Hükümdarı I. el-Melikü’l-Âdil’in büyük oğludur. İbn Berrî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ali b. Sadaka el-Harrânî ve Abdurrahman b. Ali el-Hırakī’den icâzet alan el-Melikü’l-Kâmil, ayrıca Ebü’l-Kāsım Abdurrahman b. Abdülmecid İbnü’s-Safrâvî’den kırk hadis dinleyip rivayet etti. Babasının görevlendirdiği İbn Dihye el-Kelbî tarafından yetiştirildi. Devrinin şairlerini imtihana tâbi tutacak kadar şiir ve edebiyata hâkim olduğu, kendisinin de şiir yazdığı kaydedilmektedir.

el-Cezîre’nin idaresi 587’de (1191) daha amcası ve kayınpederi Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin sağlığında el-Melikü’l-Kâmil’e verildi. Babası, 595’te (1199) Selâhaddin’in Dımaşk hâkimi olan oğlu el-Melikü’l-Efdal üzerine yürüdüğünde el-Melikü’l-Kâmil’i Mardin’i kuşatan el-Cezîre kuvvetlerinin başında bıraktı. el-Melikü’l-Kâmil’in de yardımıyla el-Melikü’l-Efdal’i bertaraf ettikten sonra Mısır’a ilerleyip 22 Ramazan 596 (6 Temmuz 1200) tarihinde Kahire’ye giren el-Melikü’l-Âdil, yeğenlerini tahttan uzaklaştırıp Mısır ve Suriye’nin hâkimi ve Eyyûbî sultanı olurken oğlu el-Melikü’l-Kâmil onun vekili ve en başta gelen yardımcısıydı. Babası Mısır’ın idaresini ona verdi.

V. Haçlı Seferi’ne katılan Haçlı orduları 615’te (1218) Akkâ’da toplanınca el-Melikü’l-Âdil Suriye’den asker toplarken el-Melikü’l-Kâmil de Mısır ordusuyla Kahire’den kuzeye yürüyüp Dimyat’ın güneyinde Âdiliye’de karargâh kurdu. Haçlılar’ın Dimyat önünde nehir üzerindeki kuleyi ele geçirip limanı işgal ettiklerini öğrenen el-Melikü’l-Âdil 7 Cemâziyelâhir 615’te (31 Ağustos 1218) üzüntüsünden öldü.

el-Melikü’l-Âdil’in ölüm haberi Eyyûbî karargâhındaki emîrleri şaşkınlığa düşürmüştü. Bunu fırsat bilen İmâdüddin Ebü’l-Abbas Ahmed b. Ali İbnü’l-Meştûb el-Hakkârî kumandasındaki emîrler el-Melikü’l-Kâmil’in kardeşi el-Melikü’l-Fâiz’i sultan ilân etmek üzere harekete geçtiler. el-Melikü’l-Kâmil tutuklanma korkusuyla karargâhı terkedip Üşmûm Tannâh’a gitti. Dımaşk hâkimi el-Melikü’l-Muazzam’ın ordugâha gelip onun yanında yer alması el-Melikü’l-Kâmil’in moralini yükseltti ve kısa sürede yönetime hâkim oldu. el-Melikü’l-Muazzam kardeşi el-Melikü’l-Fâiz ve İmâdüddin İbnü’l-Meştûb’u yanına alarak Suriye’ye döndü.

Bu kargaşadan faydalanan Haçlılar, Şâban 616’da (Ekim 1219) Dimyat’ı ele geçirip Kahire üzerine yürümek için hazırlıklara başladılar. Mısır’ın tehlikede olduğunu gören el-Melikü’l-Kâmil, Haçlılar’a Mısır’ı terketmeleri şartıyla Kerek ve Şevbek dışında Kudüs dahil Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin fethettiği bütün toprakları geri vermeyi teklif etti. Fakat Haçlılar Kerek ve Şevbek’in yanında 300.000 altın savaş tazminatı talep ettiler. Haçlılar’ı bir süre oyalayan el-Melikü’l-Kâmil bu arada Mısır halkını silâhlandırıp Suriye’deki Eyyûbî meliklerinden yardım istedi. Böylece 40.000 süvari toplanmış oldu. Haçlılar, Eyyûbîler’in hazırlıkları karşısında Kral Jean de Brienne’in muhalefetine rağmen Kahire üzerine yürümeye karar verdiler. el-Melikü’l-Kâmil karşı saldırıya geçip etraflarını kuşatarak Dimyat ile bütün bağlantılarını kesince Haçlılar barış istemek zorunda kaldılar (7 Receb 618 / 27 Ağustos 1221). Böylece V. Haçlı Seferi de hedefine ulaşamadan sona ermiş oldu.

Bu başarının ardından Mısır bir sükûnet ve refah dönemine girdi. Fakat kısa bir süre sonra el-Melikü’l-Kâmil ile kardeşi Dımaşk hâkimi el-Melikü’l-Muazzam’ın arası açıldı. Bu arada el-Cezîre’de ve Anadolu’nun doğu bölgelerinde mahallî emîrler, Eyyûbî melikleri, Anadolu Selçukluları, Abbâsîler ve Gürcüler’in bölgede siyasî hâkimiyet kurma mücadeleleri devam ediyor, bu da çeşitli olaylara sebep oluyordu. el-Melikü’l-Kâmil, böylesine karışık bir ortamda el-Melikü’l-Muazzam’a karşı el-Cezîre hâkimi el-Melikü’l-Eşref Mûsâ ile birleşti (619/1222). el-Melikü’l-Muazzam, Kökböri ve daha sonra I. Alâeddin Keykubad ile Ahlat ve Mardin emîrleri de el-Melikü’l-Kâmil ve el-Melikü’l-Eşref’e karşı ittifak kurup onlara ait topraklara saldırdılar. 624 (1227) yılında aralarındaki sorunları halleden el-Melikü’l-Eşref ile el-Melikü’l-Muazzam, el-Melikü’l-Kâmil’e haber göndererek Celâleddin’in Ahlat’ı kuşatmakta olduğunu ve ona karşı kendisiyle iş birliği yapmak istediklerini bildirdiler.

el-Melikü’l-Kâmil, kardeşlerinden gelen bu teklifi bir hile olarak kabul edip Sicilya Kralı ve Alman İmparatoru II. Friedrich ile ittifak kurma yollarını aradı. Böylece el-Melikü’l-Muazzam’a karşı güçlü bir müttefik bulmanın yanında muhtemelen yeni bir sefer hazırlığına giriştiklerini haber aldığı Haçlılar’ı erken davranarak diplomasi yoluyla durdurmayı düşünüyordu. Friedrich, el-Melikü’l-Kâmil’den gelen bu teklif üzerine Kahire’ye kendi temsilcilerini gönderdi ve hemen ardından doğuya doğru sefere çıktı. Şevval 625’te (Eylül 1228) Akkâ’ya ulaştı. Friedrich ve el-Melikü’l-Kâmil müslümanlarla Haçlılar arasındaki bitmek bilmeyen mücadeleleri ve ihtilâfları halletmek istiyorlardı. 28 Rebîülevvel 626’da (24 Şubat 1229) el-Melikü’l-Kâmil ve Friedrich arasında anlaşmaya varıldı. Buna göre on yıl süreyle sadece Yafa’ya kadar uzanan bir sahil şeridiyle Kudüs, Beytüllahm, Nâsıra, Montfort ve Toron kaleleriyle birlikte Celîle bölgesi ve Sayda etrafındaki bazı bölgeler Haçlılar’a veriliyordu. Ancak Kudüs’te Kubbetü’s-sahre ve Mescid-i Aksâ ile Harem-i şerif müslümanların elinde kalacak ve müslümanların serbestçe ibadet etme hakları olacaktı. Ayrıca iki taraf elindeki esirleri serbest bırakacaktı. 17 Mart 1229’da II. Friedrich Kudüs’e girdi. Böylece Haçlılar silâh zoruyla yapamadıklarını diplomatik yollarla gerçekleştirmiş oldular. Anlaşmanın ardından müslümanların Harem-i şerif dışında Kudüs’e girmelerine izin verilmemesi müslümanlar arasında tepkiyle karşılandı. Dımaşk’ta matem ilân edildi. el-Melikü’l-Kâmil’in Harem-i şerif’in müslümanların elinde bulunduğunu ve stratejik açıdan bölgeye hâkim olduklarını açıklaması müslümanların acısını azaltmadı. Kudüs’ün bir anlaşmayla Haçlılar’a bırakılması aslında onlara da ciddi bir fayda sağlamadı. İmparator II. Friedrich aforozlu olduğu için Kutsal Mezar Kilisesi’nde düzenlenen taç giyme törenine baronlar ve şövalyeler katılmadı. İmparator Kudüs krallık tâcını kendi elleriyle başına koyup bu başarısını yalnız başına kutlamak zorunda kaldı. Kısa bir süre sonra Kudüs’ten Akkâ’ya geçti. Oradan da bir gemiyle ülkesine döndü (1230).

el-Melikü’l-Muazzam’ın yerine geçen oğlu el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd önceleri amcası el-Melikü’l-Kâmil ile iyi geçindi. Fakat el-Melikü’l-Kâmil Şevbek Kalesi’ni isteyince rahatsız oldu ve Dımaşk’ı elinden almasından korkup diğer amcası el-Melikü’l-Eşref’e yanaştı. 625’te (1228) oğlu el-Melikü’s-Sâlih Eyyûb’u veliaht ve Mısır nâibi tayin eden el-Melikü’l-Kâmil, aynı yıl Suriye’de hânedan mensupları arasındaki olaylara müdahale etmek amacıyla bölgeye hareket etti. Suriye ve el-Cezîre’deki Eyyûbî emîrleri iktidarları için tehlikeli gördükleri el-Melikü’l-Kâmil’e karşı birleştiler. Bunun üzerine el-Melikü’l-Kâmil Mısır’a döndü. 1 Şâban 626’da (25 Haziran 1229) Dımaşk’ı zaptedip anlaşma gereği el-Melikü’l-Eşref’in idaresine verdi. Buna karşılık Rakka, Suruç, Re’sül‘ayn, Harran ve Urfa’yı ondan aldı.

Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad, Ahlat’ı kuşatmakta olan Celâleddin Hârizmşah’a karşı el-Melikü’l-Kâmil’e iş birliği teklif etti. el-Melikü’l-Eşref, Alâeddin Keykubad ile birleşip Celâleddin Hârizmşah’ı Yassıçimen mevkiinde bozguna uğrattı (627/1230). Aynı yıl el-Melikü’l-Eşref Mısır’a gitti. el-Melikü’l-Kâmil ve el-Melikü’l-Eşref Moğollar’a karşı tedbir almaya karar verdiler. el-Melikü’l-Kâmil 629’da (1232) Dımaşk’a hareket etti. Orada Moğollar’ın Doğu Anadolu’ya döndüklerini ve Ahlat’ı muhasaraya başladıklarını haber alınca öncü kuvvetlerin başına oğlu el-Melikü’s-Sâlih Eyyûb’u kumandan tayin edip Harran’a döndü. Bu sırada çeşitli hükümdarlar el-Melikü’l-Kâmil’e elçiler göndererek Moğollar’a karşı iş birliği yapılmasını teklif ettiler. O ise Harran’dan ayrılıp Âmid’e gitti ve 20 Zilhicce 629’da (7 Ekim 1232) şehri kuşattı. 1 Muharrem 630’da (18 Ekim 1232) Âmid Artuklu Meliki Mes‘ûd tarafından kendisine teslim edildi. Bir süre sonra Hısnıkeyfâ’yı da alan (Safer 630 / Kasım 1232) el-Melikü’l-Kâmil böylece Artuklular’ın Hısnıkeyfâ koluna son verdi. Ardından Mısır’a döndü. el-Melikü’l-Kâmil’in dönüşünü fırsat bilen Artuklular, 630 (1233) yılında I. Alâeddin Keykubad’la ve Hârizmli askerlerle ittifak ederek el-Cezîre’yi yağmalayıp Harran ve Urfa’yı muhasara ettiler. Alâeddin Keykubad da Ahlat’ı kuşattı. Bunun üzerine el-Melikü’l-Kâmil 4 Şâban 631 (5 Mayıs 1234) tarihinde oğlu el-Melikü’l-Âdil’i Kahire’de nâib bırakarak Dımaşk’a geçti. Yanındaki on altı Eyyûbî meliki ve kardeşi el-Melikü’l-Eşref’le beraber Anadolu’ya giren el-Melikü’l-Kâmil bu sefer sırasında Keykubad’ın akıllıca savunma politikası sebebiyle başarılı olamadı. Eyyûbî emîrleri, el-Melikü’l-Kâmil’in fazla güçlenip ellerindeki toprakları almasından endişe ederek el-Melikü’l-Eşref’in etrafında birleştiler. Alâeddin Keykubad’a da bu ittifaka katılmasını isteyen bir mektup yazdılar. Alâeddin Keykubad bu arada Harput, Harran, Siverek ve Urfa’yı ele geçirdi.

Bunun üzerine el-Cezîre’ye hareket eden el-Melikü’l-Kâmil 633 Cemâziyelevvelinde (Ocak 1236) Urfa’yı, Cemâziyelâhirinde de (Şubat 1236) Harran’ı geri aldı. Selçuklu askerlerini esir alıp Mısır’a gönderdi. Aynı sıralarda Moğollar Sincar’a girdi. 634’te (1237) Eyyûbî emîrleri el-Melikü’l-Kâmil’e karşı tekrar el-Melikü’l-Eşref’in etrafında birleşince el-Melikü’l-Kâmil, doğuda ele geçirdiği toprakları oğlu el-Melikü’s-Sâlih Eyyûb’un idaresine bırakıp Mısır’a döndü. el-Melikü’l-Kâmil’in Mısır’a dönmesini fırsat bilen Anadolu Selçukluları ve Hârizmli askerler Mardin hâkimi Artuk Arslan ile birleşerek yeniden el-Cezîre’ye girdiler. Âmid’i kuşatıp Nusaybin ve Dârâ’yı talan ettiler.

4 Muharrem 635’te (27 Ağustos 1237) ölen el-Melikü’l-Eşref’in yerine geçen kardeşi Busrâ hâkimi Ebü’l-Hayş el-Melikü’s-Sâlih İsmâil, el-Melikü’l-Kâmil’e karşı Eşref’in politikasını sürdürmeye çalıştı. Bunun üzerine el-Melikü’l-Kâmil Suriye’ye hareket etti ve Dımaşk’ı el-Melikü’s-Sâlih’ten teslim aldı (9 Cemâziyelevvel 635 / 28 Aralık 1237). Aynı sıralarda Abbâsî halifesinin elçileri Moğollar’a karşı yardım istemek üzere el-Melikü’l-Kâmil’e geldiler. Yeğeni el-Melikü’n-Nâsır Dâvud kumandasında 3000 kişilik bir orduyu Bağdat’a gönderen el-Melikü’l-Kâmil bu arada hastalandı. 21 Receb 635’te (9 Mart 1238) Dımaşk’ta vefat etti (İbn Hallikân, V, 83) ve ertesi gün Dımaşk Kalesi’nde defnedildi. Daha sonra Kâmiliye Türbesi’ne nakledildi. Yerine küçük oğlu ve veliahdı II. el-Melikü’l-Âdil geçti. Yemen ve Mekke (620/1223), Mısır, Suriye, Anadolu ve el-Cezîre gibi çok geniş bir alanda hâkimiyet kurmayı başaran el-Melikü’l-Kâmil Mekke’de okunan bir hutbede “sultânü’l-kıbleteyn, rabbü’l-alâmeteyn, hâdimü’l-haremeyni’ş-şerîfeyn, Halîlü emîri’l-mü’minîn” lakaplarıyla anılmış (İbn Hallikân, V, 82-83), ondan fazla hükümdar tarafından metbû tanınmıştır.

el-Melikü’l-Kâmil ilmi seven, edebiyattan hoşlanan, âlimleri, edipleri ve faziletli insanları koruyan kabiliyetli bir idareciydi. Zamanında Mısır’da ilim, imar işleri, ticaret, el sanatları gelişmiş ve himaye görmüştür. 621’de (1224) Kahire’de kurucusuna nisbetle Dârü’l-hadîsi’l-Kâmiliyye adıyla anılan bir dârülhadis inşa ettirip idaresini hocası İbn Dihye’ye vermiş ve vakıflar tahsis etmiştir. İmam Şâfiî Türbesi’ne büyük bir kubbe yaptırdığı (608/1211) kitâbesinde kayıtlı olmakla birlikte o sırada henüz hükümdar olmaması kubbenin annesi tarafından inşa ettirildiğine dair rivayeti güçlendirmektedir. Ancak annesini bu türbenin yanına defnettirmiştir. Babası gibi o da devletin maliyesine önem vermiş ve hazineyi güçlendirmiştir. II. Friedrich ile yaptığı anlaşmayla Frank limanlarının müslümanlara sağladığı ekonomik yararları elde tutmak istemiş, gereksiz bir düşmanlıkla ticaretin getirdiği refahın kaybolmasını ve halkın huzurunun bozulmasını doğru bulmamıştır.

BİBLİYOGRAFYA
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtü’z-zamân, VIII/2, s. 654-656; İbn Hallikân, Vefeyât, V, 79-92; İbn Vâsıl, Müferricü’l-kürûb, V, 12-22, 34-36, 74-82, 121-124, 131-133, 136-174; Safedî, el-Vâfî, I, 193-197; Nuaymî, ed-Dâris fî târîḫi’l-medâris (nşr. Ca‘fer el-Hasenî), Dımaşk 1370/1951, II, 277-284; İbn İyâs, Bedâʾiʿu’z-zühûr, I, 258-268; Cl. Cahen, La Syrie du nord, Paris 1940, s. 636-639, 645-648; H. L. Gottschalk, al-Malik al-Kāmil von Egypten und seine Zeit, Wiesbaden 1958; a.mlf., “al-Kāmil”, EI2 (İng.), IV, 520-521; Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, III, 117-184; Ramazan Şeşen, “Eyyûbîler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul 1987, VI, 353-373; a.mlf., “Eyyûbîler”, DİA, XII, 22-23, 32; D. Abulafia, Frederick II: A Medieval Emperor, Oxford 1992, tür.yer.; Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, İstanbul 1997, s. 183-205; P. M. Holt, Haçlılar Çağı (trc. Özden Arıkan), İstanbul 1999, s. 65-66.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2004 yılında Ankara’da basılan 29. cildinde, 68-70 numaralı sayfalarda yer almıştır.