el-MELİKÜ’s-SÂLİH, Eyyûb

Ebü’l-Fütûh el-Melikü’s-Sâlih Necmüddîn Eyyûb b. Muhammed (ö. 647/1249)

Eyyûbî hükümdarı (1240-1249).

Müellif:

24 Cemâziyelâhir 603’te (26 Ocak 1207) Kahire’de dünyaya geldi. el-Melikü’l-Kâmil Muhammed’in Sudanlı bir câriyeden doğan büyük oğludur. el-Melikü’l-Kâmil 625 Şâbanında (Temmuz 1228) sefere çıkarken onu Kahire’de saltanat nâibi olarak bıraktı. el-Melikü’l-Kâmil’in hanımı, oğlu Ebû Bekir’in (II. el-Melikü’l-Âdil Seyfeddin) veliahtlığını sağlamak için Necmeddin Eyyûb’un daha babasının sağlığında sultanlığı eline geçirmek istediği ve bu sebeple 1000’den fazla memlükü emrinde tuttuğu dedikodusunu yayarak hükümdarla arasını açmaya çalıştı. el-Melikü’l-Kâmil Kahire’ye dönünce Necmeddin Eyyûb’u Kahire’den uzaklaştırmak amacıyla Suriye’ye gönderdiği bir ordunun başına, daha sonra da Âmid (Diyarbekir) ve Hısnıkeyfâ (Hasankeyf) melikliğine getirdi. Eyyûb, Anadolu Selçukluları’nın Urfa ve Harran gibi el-Cezîre’nin önemli şehirlerini ellerine geçirmesi üzerine yapılan savaşlarda büyük yararlıklar gösterdi ve eski topraklarına ilâveten geri alınan Urfa ve Harran’la birlikte Rakka, Suruç, Re’sül‘ayn, Nusaybin ve Habur gibi şehir ve kalelerin yönetimi ona verildi (634/1237). Bu sırada Anadolu Selçuklu Devleti’nin hizmetinden ayrılan Hârizmli askerler de onun ordusuna katıldı.

el-Melikü’l-Kâmil’in 635’te (1238) ölümüyle başşehirde bulunan oğlu Ebû Bekir, II. el-Melikü’l-Âdil Seyfeddin unvanıyla Mısır’da iktidarı ele geçirdi. el-Melikü’s-Sâlih Necmeddin Eyyûb, babasının ölüm haberini sürdürmekte olduğu Rahbe kuşatması sırasında aldı ve hemen kuşatmayı kaldırdı. Bunun üzerine bekledikleri ganimeti elde etme ümitleri suya düşen Hârizmli askerler isyan etti. Bu sırada Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyâseddin Keyhusrev de Diyarbekir’i kuşattı. Hârizmliler’den kaçarak Sincar Kalesi’ne sığınan el-Melikü’s-Sâlih burada Musul Atabegi Bedreddin Lü’lü’ tarafından muhasara altına alındı. Bu tehlikeden ancak, yeni bazı şehirleri iktâ etmek ve kız kardeşlerinden birini başlarındaki Muhammed Berke Han’la evlendirmek suretiyle tekrar yanına çektiği Hârizmliler’in yardımıyla kurtulabildi. Ertesi yıl Dımaşk hâkimi el-Melikü’l-Cevâd Yûnus’un teklifi üzerine Sincar, Rakka ve Âne karşılığında Dımaşk’ı yönetimi altına aldı.

Necmeddin Eyyûb Dımaşk’a hâkim olunca Kahire’deki bazı emîrler mektup yazarak kendisini sultanlık için Mısır’a çağırdılar. Öte yandan amcasının oğlu Kerek hâkimi el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd da Dımaşk’ın kendisine verilmesi karşılığında yardıma geleceğini bildirdi. Teklifleri kabul eden el-Melikü’s-Sâlih, oğlu el-Melikü’l-Mugīs Fethuddin Ömer’i Dımaşk’ta nâib olarak bırakıp Mısır’a doğru yola çıktı. Fakat bu sırada el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd antlaşmayı bozdu ve Mısır’a giderek Necmeddin Eyyûb’u ortadan kaldırmak üzere el-Melikü’l-Âdil ile anlaştı. Bu sırada Necmeddin Eyyûb’un amcası Ebü’l-Hayş el-Melikü’s-Sâlih İsmâil de Humus melikiyle birlikte 26 Safer 637’de (27 Eylül 1239) Dımaşk’ı ele geçirdi ve Necmeddin Eyyûb’un oğlu Fethuddin Ömer’i kalede hapsetti. Kudüs’le Dımaşk arasındaki bir yerde bulunan Necmeddin ise çaresizlik içinde Nablus’a gitti. el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd, Mısır’dan gelerek savunmasız bir durumda kalmış olan Necmeddin’i Nablus’ta ele geçirdi ve Kerek’e götürüp hapse attı. Altı ay sonra dönemin bazı hükümdarlarının aracılığı ile el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd onu serbest bıraktı; yine taraf değiştirip kendisini Mısır sultanı olarak tanıdı ve adına hutbe okuttu. Arkasından ikisi birlikte Kudüs’e geçip Mısır Necmeddin Eyyûb’da, Dımaşk ve doğu bölgeleri el-Melikü’n-Nâsır’da kalmak üzere anlaştılar. Bunu haber alan II. el-Melikü’l-Âdil Bilbîs’te, müttefiki Ebü’l-Hayş el-Melikü’s-Sâlih İsmâil Dımaşk’ın güneyindeki Fevvâre denilen yerde karargâh kurdu. Necmeddin Eyyûb ile el-Melikü’n-Nâsır bu iki ordu arasında bocalarken beklenmeyen bir olay gelişti ve başlarında İzzeddin Aybeg’in bulunduğu bazı yüksek rütbeli emîrler II. el-Melikü’l-Âdil’i çadırında yakalayıp tutukladılar ve ardından Necmeddin Eyyûb’u sultanlığa davet ettiler. Bunun üzerine Kahire’ye giden el-Melikü’s-Sâlih Necmeddin Eyyûb 25 Zilkade 637’de (17 Haziran 1240) Kal‘atülcebel’e çıkarak Mısır Eyyûbî tahtına oturdu. el-Melikü’s-Sâlih, devletin başına geçtikten sonra bazı muhaliflerini cezalandırıp taraftarlarını iş başına getirerek yönetimini sağlamlaştırdı. Bu arada Kal‘atülcebel’den Nil nehri üzerindeki Ravza adasına taşındı ve Türk memlüklerden özel bir birlik oluşturdu. Bu askerlere bir adada yetiştirilip eğitildikleri için Bahrî Memlükleri denilmiştir.

Necmeddin Eyyûb, kısa bir süre için Haçlı liderlerinden Richard of Cornwall ile bir saldırmazlık antlaşması imzaladı. Fakat 639 (1241-42) yılında Dımaşk Meliki el-Melikü’s-Sâlih İsmâil, Humus Meliki el-Melikü’l-Mansûr İbrâhim ile Halep Melikesi Dayfe Hatun, Sultan Necmeddin’e karşı bir ittifak kurdular ve Haçlılar’ı da yanlarına çektiler. Necmeddin Eyyûb, amcası İsmâil’e elçiler göndererek oğlu el-Melikü’l-Mugīs ile beraberindeki devlet adamlarının salıverilmesi ve Dımaşk’ta hutbenin kendi adına okutulması şartıyla anlaşmak istediğini bildirdi. Yapılan görüşmeler sonunda bir antlaşma yapıldıysa da el-Melikü’s-Sâlih İsmâil’in vezirinin müdahalesiyle antlaşma bozuldu. Bunun üzerine el-Melikü’s-Sâlih Eyyûb, asıl hedefi olan Dımaşk’ı ele geçirmek ve Franklar’ı mağlûp etmek amacıyla yine Hârizmliler’in desteğine başvurdu. 10.000 kişilik bir güçle ana karargâhın bulunduğu Harran’dan yola çıkan Berke Han etrafı yakıp yıkarak ve bu arada Kudüs’ü de yağmalayarak Gazze’ye vardı ve el-Melikü’s-Sâlih’in ordusuyla birleşti. Bir yanda Necmeddin Eyyûb’un kuvvetleri ve Hârizmliler, öte yanda Dımaşk, Humus, Kerek ve Haçlı kuvvetleri olmak üzere taraflar Gazze’nin dışında karşı karşıya geldiler. Yapılan kanlı bir savaş sonunda Necmeddin Eyyûb’un ordusu büyük bir zafer kazandı (16 Cemâziyelevvel 642 / 20 Ekim 1244); özellikle Haçlılar çok sayıda ölü ve esir verdiler. el-Melikü’s-Sâlih bu zafer neticesinde Gazze’yi, kıyı kesimlerini ve Kudüs’ü topraklarına kattı; böylece müslümanların eline geçen Kudüs’ü Haçlılar bir daha geri alamadılar.

Ertesi yıl Necmeddin Eyyûb’un kuvvetleriyle Hârizmliler Dımaşk’ı kuşattılar. Bu kuşatmaya dayanamayacağını anlayan el-Melikü’s-Sâlih İsmâil yapılan müzakereler sonunda şehri teslim edip Ba‘lebek’e çekildi (Cemâziyelevvel 643 / Ekim 1245). Fakat Dımaşk emanla ele geçirildiği ve yağmalanamadığı için ganimet alamayan Hârizmliler sultana karşı çıktılar. Kendilerine Filistin’de birtakım yerlerin dirlik olarak verilmesi onları tatmin etmedi; bu yüzden taraf değiştirerek el-Melikü’s-Sâlih İsmâil’in yanında yer aldılar. Kerek Meliki el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd’un da katılmasıyla güçlenen İsmâil Dımaşk’ı kuşattı. Diğer taraftan Sultan Necmeddin Eyyûb bu üçlü ittifaka karşı Humus Meliki İbrâhim’i kendi yanına çekmeyi başardı ve Mercüssuffer’de yapılan savaşı kazandı; Hârizmliler’in başı Berke Han çarpışmalar sırasında ölürken el-Melikü’s-Sâlih İsmâil canını zor kurtardı ve Halep’e kaçarak el-Melikü’n-Nâsır Selâhaddin Yûsuf’a sığındı. el-Melikü’s-Sâlih 644 Zilkadesinde (Mart 1247) Dımaşk’a girdi ve büyük bir törenle karşılandı; Ba‘lebek, Busrâ ve Kudüs’e uğrayıp bazı önemli idarî düzenlemeler yaptıktan sonra Mısır’a döndü (645/1247).

el-Melikü’s-Sâlih’in orduları 645’te (1247) Taberiye ve Askalân’ı Haçlılar’dan geri aldılar. Ertesi yıl Halep Meliki el-Melikü’n-Nâsır Selâhaddin Yûsuf’un Humus’u kuşatması üzerine tekrar Suriye’ye dönen sultan Dımaşk’ta iken Avrupa’da VII. Haçlı Seferi’nin düzenlendiğini öğrendi ve öncelikle Mısır’a saldırılacağını tahmin ettiği için el-Melikü’n-Nâsır Selâhaddin Yûsuf ile anlaşma yapmak zorunda kaldı. Bu arada bir emîrini Dimyat’a, bir emîrini Kahire’ye gönderip Haçlılar’a karşı gerekli tedbirlerin alınmasını istedi; kendisi de yakalandığı ağır bir hastalık sebebiyle Mısır’a döndü ve Mansûre yakınlarında karargâh kurdu. Safer 647’de (Mayıs-Haziran 1249) Fransa Kralı IX. Saint Louis 50.000 kişilik ordusuyla Dimyat’a geldi ve karşılaştığı zayıf bir direnci kırarak şehre girip bütün araç gereçle bol miktardaki yiyecek maddelerini ele geçirdi. el-Melikü’s-Sâlih, çok iyi hazırlık yapılmasına rağmen şehrin bir gün içinde Franklar’ın eline düşmesine çok sinirlendi ve kaçıp yanına gelen sorumluların bir kısmını öldürttü.

Eyyûbî ordusuyla Haçlılar arasında savaşlar sürerken umulmadık bir olay meydana geldi. Kerek hâkimi el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd’un oğulları, babalarının kendilerinden küçük kardeşlerini yerine nâib bırakarak Halep Meliki el-Melikü’n-Nâsır Selâhaddin Yûsuf’un yanına gitmesine kızdılar ve huzuruna gelip kaleyi Necmeddin Eyyûb’a teslim ettiler. Sultan, bu ünlü kalenin eline geçmesinin sevinciyle 15 Şâban 647’de (23 Kasım 1249) Mansûre’de vefat etti; o sırada Hasankeyf’te bulunan oğlu el-Melikü’l-Muazzam Turan Şah’ın gelmesinden sonra Kahire’de kendi yaptırdığı el-Medresetü’s-Sâlihiyye’ye gömüldü. Ardından karısı Şecerüddür onun için muhteşem bir türbe yaptırdı ve Receb 648’de (Ekim 1250) naaşı buraya nakledildi.

el-Melikü’s-Sâlih Necmeddin Eyyûb heybetli, vakarlı, iffetli, cömert ve tedbirli bir hükümdardı. İmar faaliyetleriyle yakından ilgilenmiş, İskenderiye ve Dimyat kalelerini tamir ve tahkim ettirmiştir. 1241 yılında taşındığı Ravza adasını bir köprüyle karaya bağlatıp müstahkem mevki haline getirtmiş ve buraya XVIII. yüzyılın sonuna kadar ayakta kalan bir sarayla Türk memlükleri için kışlalar yaptırmıştır. Ayrıca Nil kıyısındaki Lûk mevkiinde, bugün kendi adını taşıyan Kahire’nin Sâlihiye semtinde ve diğer bazı av ve sayfiye yerlerinde çeşitli saraylarla köşkler yaptırdığı bilinmektedir. Onun bıraktığı mimari eserlerin en önemlisi dört Sünnî mezhebin okutulduğu el-Medresetü’s-Sâlihiyye’dir.

BİBLİYOGRAFYA
Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtü’z-zamân, VIII/2, bk. İndeks; Ebû Şâme, eẕ-Ẕeyl ʿale’r-Ravżateyn, s. 168, 173, 179, 180, 182-183; İbn Hallikân, Vefeyât, V, 84-85, 185; VI, 259; İbn Vâsıl, Müferricü’l-kürûb, IV-V, bk. İndeks; Ebü’l-Fidâ, el-Muḫtaṣar fî aḫbâri’l-beşer, Beyrut, ts., III, 108, 157-158, 161, 163-167, 169, 172-180; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XXIII, 188-191; Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât, I, 423; İbn Kesîr, el-Bidâye, XIII, 145, 149-150, 152-154, 156, 162, 166-168, 171, 173-175, 177; Ali Paşa Mübârek, el-Ḫıṭâṭü’t-Tevfîḳıyye, Kahire 1305/1886, I, 75-78; Ramazan Şeşen, “Eyyûbîler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul 1989, VI, 387-389; Cl. Cahen – Ibrahim Chabbouch, “Le testament d’al-Malīk aṣ-Ṣālīḥ Ayyūb”, BEO, XXIX (1977), s. 97-114; M. C. Şehabeddin Tekindağ, “Melikü’s-Sâlih”, İA, VII, 674-677; D. S. Richards, “al-Malik al-Ṣālih”, EI2 (İng.), VIII, 988-989.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2004 yılında Ankara’da basılan 29. cildinde, 80-82 numaralı sayfalarda yer almıştır.