EMÎR PÂDİŞAH

Muhammed Emîn b. Mahmûd el-Hüseynî el-Buhârî el-Mekkî (ö. 987/1579)

Hanefî fakihi.

Müellif:

Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Horasan’da doğup Buhara’da yetişti. Kaynaklarda geçen nisbelerinden Hz. Hüseyin’in soyundan geldiği, Hanefî mezhebine mensup olduğu ve Mekke’de yaşadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca eserleri fıkıh yanında tefsir, hadis, Arapça grameri gibi ilimlerde uzmanlaştığını ve tasavvufa da yöneldiğini göstermektedir. Mekke’de ikamet ettiği süre zarfında Hindistan müslümanlarının bazı yazılı sorularına muhatap olması şöhretinin geniş bir bölgeye yayıldığı fikrini vermektedir. Yine eserlerinde kullandığı dillerden Arapça, Farsça ve muhtemelen Türkçe bildiği anlaşılmaktadır. Emîr Pâdişah Meşhed’de vefat etti.

Eserleri. 1. Teysîrü’t-Taḥrîr. İbnü’l-Hümâm’ın fıkıh usulüne dair et-Taḥrîr adlı eserinin şerhi olup basılmıştır (IV, Kahire 1350-51/1931-32). Müellif mukaddimede, bu şerhi Mekke’de kaldığı süre içinde yazdığını belirtmektedir. Teysîrü’t-Taḥrîr ile, İbnü’l-Hümâm’ın talebesi İbn Emîrü’l-Hâcc’ın et-Taḳrîr ve’t-taḥbîr adıyla aynı esere yazdığı şerh arasında bir karşılaştırma yapıldığı takdirde Emîr Pâdişah’ın neredeyse onun şerhini özetleyip sadeleştirmekle yetinmiş olduğu görülür. Bununla birlikte ne kendisine ne de eserine hiçbir atıfta bulunmaması şaşırtıcıdır. Bu şerhi diğerinden ayıran en belirgin fark, metindeki ifadelerin sarf ve nahiv bakımından tahliline ağırlık verilmesidir.

2. Şerḥu’s-Sirâciyye. Sirâceddin Muhammed b. Muhammed es-Secâvendî’nin ferâiz ilmiyle ilgili el-Ferâʾiżü’s-Sirâciyye adlı eserinin şerhi olup birçok yazma nüshası vardır (meselâ bk. Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1102; Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 1090).

3. Necâḥu’l-vüṣûl ilâ ʿilmi’l-uṣûl. Diğer kaynaklarda adına rastlanmayan bu eser fıkıh usulüyle ilgili olup Brockelmann tarafından bir nüshası kaydedilmektedir (GAL Suppl., II, 583).

4. Risâle ferîde fi’ḳtidâʾi’l-Ḥanefiyye bi’ş-Şâfiʿiyye. Müellif bu risâlesinde, bir Hanefî’nin Şâfiî imama uyup uyamayacağı konusunu dört ana başlık altında incelemekte ve bunun câiz olduğu sonucuna varmaktadır. Cemaatle namazın farz kılınmasının en önemli hikmetinin müminlerin kalplerini birleştirmek olduğunu, rahmetin de ancak bu durumda ineceğini, taassubun ise fısk sayıldığını söylemektedir. Eserin Süleymaniye Kütüphanesi’nde bir nüshası bulunmaktadır (Fâtih, nr. 1658).

5. Ḥâşiye ʿalâ Envâri’t-tenzîl ve esrâri’t-teʾvîl. Beyzâvî’nin Envârü’t-tenzîl adlı meşhur tefsirinin Nisâ sûresinin sonuna kadarki kısmının hâşiyesidir (bazı yazma nüshaları için bk. Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 192; Şehid Ali Paşa, nr. 193; Kılıç Ali Paşa, nr. 114; Yenicami, nr. 129).

6. Tefsîru sûreti’l-Fetḥ. Eserde, Feth sûresinin Mekkî mi yoksa Medenî mi olduğu hususuyla ilgili tartışmalar nakledildikten sonra özellikle ilk iki âyeti geniş bir şekilde tefsir edilir ve genel olarak da lafzî tahlillere ağırlık verilir (bazı nüshaları için bk. Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 276; Hasan Hüsnü Paşa, nr. 65; Lâleli, nr. 170).

7. Risâle fi’l-esʾileti’lletî ursile min Mekke ile’l-Hind. Envârü’t-tenzîl ve Tefsîrü’l-Celâleyn gibi eserlerde mevcut çeşitli yorumlarla bazı âyetlerin izahı hususunda kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplardan ibarettir (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 316/7).

8. Risâle fî heli’l-besmele mine’s-suver em lâ. Besmelenin, başında bulunduğu sûreye dahil olup olmadığı konusundaki tartışmalarla ilgili bir risâledir (Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 1606).

9. Risâle fî beyâni enne’l-ḥacce’l-mebrûr yükeffirü’ẕ-ẕünûb. Bazı Şâfiîler’in, makbul bir haccın sadece küçük günahların affına vesile teşkil edeceği yönündeki görüşlerine reddiye olarak kaleme alınmıştır. Müellif eserinde, makbul bir haccın şirk hariç bütün günahlara kefâret olacağı görüşünü ispata çalışmaktadır (bazı nüshaları için bk. Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 1658; Çelebi Abdullah Efendi, nr. 392; Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 182).

10. Risâle fî beyâni’l-ḥâṣıl bi’l-maṣdar. Masdarların yapısı, ism-i fâil ile ism-i mef‘ûlden farklarını nahiv, usul ve kelâm konularından örnekler vererek inceleyen bir eserdir (bazı nüshaları için bk. Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 1658; Kılıç Ali Paşa, nr. 1024; Lâleli, nr. 3030; Hasan Hüsnü Paşa, nr. 518; Şehid Ali Paşa, nr. 1807; Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 1207). Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Kılıç Ali Paşa, nr. 1024/42) el-Mesâʾil fi’ş-şerʿ adıyla Emîr Pâdişah namına kayıtlı olan eser de Risâle fî beyâni’l-ḥâṣıl’ın bir başka nüshasıdır.

11. el-Ferîde fî taḥḳīḳi ḥarfi ḳad. İbnü’l-Hâcib’in el-Kâfiye’sinde “hal” konusunu incelerken “kad” harfi hakkında ileri sürdüğü görüşleri açıklayan bir risâle olup Süleymaniye Kütüphanesi’nde bir nüshası vardır (Fâtih, nr. 1658).

12. Tercemetü Faṣli’l-ḫiṭâb. Muhammed Pârsâ’nın tasavvufa dair Faṣlü’l-ḫiṭâb adlı Farsça eserinin Arapça tercümesi olup 987 (1579) yılında tamamlanmıştır (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2752; Damad İbrâhim Paşa, nr. 737).

13. Şerh-i Dü Vakt-i Subhdem. Tasavvufa dair Türkçe bir risâledir (Süleymaniye Ktp., M. Murad ‒ M. Ârif, nr. 74). Eserde bazı tasavvufî konular âyetler ve Farsça beyitlerle anlatılmaktadır. Kaynaklarda bu eserden bahsedilmemesi ve Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki nüshasının başında Şeyh Emîr Buhârî’ye ait olduğuna dair kayıttan başka bir bilgiye rastlanamaması eserin Emîr Pâdişah’a nisbetini şüpheli kılmaktadır.

14. Muḫtaṣaru Târîḫi’l-ḫulefâʾ. Süyûtî’nin Târîḫu’l-ḫulefâʾ adlı eserinin muhtasarıdır. Bazı konularda gerekli açıklamaların da eklendiği eser 987 (1579) yılında tamamlanmıştır (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 4344).

15. Şerḥu Elfiyyeti’l-ʿIrâḳī. Zeynüddin el-Irâkī’nin hadis usulüne dair manzum eserinin şerhi olup 972’de (1564) Mekke’de tamamlanmıştır (bazı nüshaları için bk. Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 340; Millet Ktp., Murad Molla, nr. 329).


BİBLİYOGRAFYA

Emîr Pâdişah, Teysîrü’t-Taḥrîr, Kahire 1350-51/1931-32, I-IV.

İbn Emîrü’l-Hâc, et-Taḳrîr, Bulak 1403/1983, I-III.

, I, 156, 193, 293, 358, 450; II, 1260.

, II, 99, 543; Suppl., I, 612, 738; II, 92, 583.

, IX, 80.

Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 97.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 11. cildinde, 143-144 numaralı sayfalarda yer almıştır.