ESAM, Ebü’l-Abbas

Ebü’l-Abbâs Muhammed b. Ya‘kūb b. Yûsuf el-Esam en-Nîsâbûrî (ö. 346/957)

Horasanlı muhaddis.

Müellif:

247’de (861) Nîşâbur’da doğdu. Benî Ümeyye ile olan münasebetinden dolayı Ümevî nisbesiyle de anılır. Babası muhaddis ve verrâk Ebü’l-Fazl Ya‘kūb b. Yûsuf, İshak b. Râhûye ve Ali b. Hucr gibi âlimlerden ders almış, İbn Mahled el-Attâr, İbn Ebû Hâtim gibi tanınmış simalara hocalık yapmış bir âlimdir. 265 (878) yılında oğlu Muhammed’i yanına alarak İsfahan, Mekke, Askalân, Bağdat, Mısır, Dımaşk, Beyrut, Kûfe gibi ilim merkezlerini dolaştı ve meşhur âlimlerin kitaplarını bizzat kendilerinden dinlemesini sağladı. Esam, bu seyahatlere başlamadan önce memleketinin iki muhaddisi Ahmed b. Yûsuf İle Ahmed b. Ezher’den hadis okumasına ve onların Nîşâbur’daki en son talebesi olmasına rağmen kendilerinden yazdığı hadisleri kaybetti. Bağdat’ta hocaları arasında bir benzerini görmediğini söylediği Abbas b. Muhammed ed-Dûrî ile Muhammed b. İshak es-Sâgānî, Mısır’da fakih ve muhaddis Rebî‘ b. Süleyman el-Murâdî, Dımaşk’ta Ebû Zür‘a ed-Dımaşkī, Beyrut’ta Beyrûtî diye tanınan mukrî ve muhaddis Abbas b. Velîd ve Kûfe’de Utâridî diye bilinen Ahmed b. Abdülcebbâr gibi ünlü hocalardan hadis rivayet etti. On sekiz yaşında başladığı hadis tahsili on iki yıl sürdü. Otuz yaşından itibaren işitme duyusu zayıflamaya başladı ve zamanla büsbütün işitmez oldu; bu sebeple “Esam” (sağır) lakabıyla tanındı.

Uzun bir ömür süren Esam ileri gelen muhaddislerden âlî rivayetlere sahip oldu ve bu sebeple talebeleri çoğaldı. Bunlardan Hâkim en-Nîsâbûrî, İslâm dünyasının dört bir yanından gelen muhaddisleri onun kapısında beklerken gördüğünü, baba, oğul ve torun olmak üzere üç neslin ona talebelik ettiğini söylemektedir. Binlerce talebesi arasında muhaddis ve müellif Ebû Ali el-Kabbânî ile (ö. 289/902) Ebû Ali en-Nîsâbûrî, Ebû Bekir Ahmed el-İsmâilî, Ebû Abdullah İbn Mende, meşhur sûfî Ebû Abdurrahman es-Sülemî, İbn Adî, Şâfiî fakihi Ebü’t-Tayyib Sehl b. Muhammed es-Su‘lûkî gibi eser vermiş âlimler de vardır. Ebû Nuaym el-İsfahânî de ondan icâzet yoluyla rivayette bulunmuştur.

Esam herkesle iyi geçinen, güzel huylu bir insandı. Mecbur kaldıkça kitap istinsah ederek geçimini sağlardı. Mahallesindeki mescidde yetmiş yıl müezzinlik yapmıştır. Bütün dikkatini hadis rivayetine sarfettiği için bir gün ezan okumaya başlarken “Allahü ekber” diyecek yerde, “Ahberenâ Rebî‘ b. Süleyman, ahberenâ eş-Şâfiî” diye bağırdığı rivayet edilir. Ölümünden bir müddet önce gözlerini de kaybetti. 346 yılı Rebîülâhir ayında (Temmuz 957) Nîşâbur’da vefat etti.

Hadislerini ihtiva eden bazı cüzler Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de bulunmaktadır (Mecmua, nr. 31, 64/8, 89/15, 28).


BİBLİYOGRAFYA

Sem‘ânî, el-Ensâb, I (nşr. Abdurrahman b. Yahyâ el-Yemânî), Haydarâbâd 1961-66 → Beyrut 1400/1980, s. 294-297.

, III, 860-864.

a.mlf., Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XV, 452-460; XII, 497, 523, 588, 593.

, V, 223.

a.mlf., Nektü’l-himyân fî nüketi’l-ʿumyân (nşr. Ahmed Zeki), Kahire 1329/1911, s. 279.

, III, 317.

İbnü’l-İmâd, Şeẕerâtü’ẕ-ẕeheb, Kahire 1350-51 → Beyrut, ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî), II, 373-374.

, I, 186.

R. Blachère, “al-Aṣamm”, , I, 707.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 11. cildinde, 355 numaralı sayfada yer almıştır.