FÂRÂN

İslâmî kaynaklara göre Mekke bölgesinin Ahd-i Atîk’teki adı.

Müellif:

İbrânîce’si Paran olup Ahd-i Atîk’te bir çölün ve bir dağın adı olarak geçmektedir. Bu kelimenin Tevrat’ta yer alan (Tekvîn, 14/6) El-Paran şekli Paran çölüne yakın bir bölgeyi veya çöldeki bir mevkii ifade etmektedir (A. Molini, V/1, s. 189). Kelime Grekçe’ye Faran olarak geçmiştir.

Fârân (Paran) isminin hangi coğrafî bölgeyi ifade ettiği konusunda Ahd-i Atîk ile İslâmî kaynaklardaki bilgiler arasında farklılık vardır. Ahd-i Atîk’e göre Hz. İsmâil annesi Hâcer ile birlikte Paran çölünde yaşamış (Tekvîn, 21/21); İsrâiloğulları Mısır’dan çıkışlarının ikinci yılında ikinci ayın yirminci gününde Sînâ çölünden göç ederek Paran çölünde konaklamışlar (Sayılar, 10/11-12); Hz. Mûsâ Ken‘ân diyarında (Mısır) ne olup bittiğini öğrenmeleri için her kabileden seçtiği adamları Paran çölünde iken oraya göndermiş (Sayılar, 13/3, 26); Erden’in öte tarafındaki çölde Paran ile Tofel, Laban, Hatserot ve Di-zahab arasındaki Araba’da onlara hitap etmiş (Tesniye, 1/1); Samuel’in ölümü ve Rama’da defnedilmesinden sonra Hz. Dâvûd Paran çölüne inmiş (I. Samuel, 25/1); yine Hz. Dâvûd Edom’u aldığında Edomîler’in kralı Hadad Mısır’a gitmek üzere kaçmış, Midyan’dan Paran’a, oradan da Mısır’a geçmiştir (I. Krallar, 11/16-18). İsrâiloğulları’nın kırk yıllık çöl hayatının otuz sekiz yılını geçirdikleri bu bölgenin (Tesniye, 2/14), yukarıdaki bilgiler ışığında Ölüdeniz ile Akabe körfezi arasında ve Sînâ yarımadasının doğusunda olduğu anlaşılmaktadır.

Ahd-i Atîk’te iki yerde ise Paran ulûhiyyetin tecelli ettiği bir dağ olarak zikredilmektedir (Tesniye, 33/2; Habakkuk, 3/3). Söz konusu bölümlerde rabbin Sînâ’dan geldiği, Seir’den doğduğu, Paran dağından parladığı (Tesniye, 33/2), Allah’ın Teman’dan, Kuddüs’ün Paran dağından geldiği (Habakkuk, 3/3) belirtilmektedir.

Ahd-i Atîk’te Paran dağı ile ilgili bilgiler dağın coğrafî konumunu tesbite imkân vermemektedir. Bu sebeple bazıları bu dağın Aynikādis’in 46 km. güneyinde, Edom’un 80 km. batısında, Sînâ’nın 200 km. kuzeyindeki Cebelimukrah olduğunu söylerken bazıları da Sînâ’dan kuzeydoğuya doğru Akabe körfezinin batı sahili boyunca Edom’a kadar uzanan dağ silsilesi olduğunu ileri sürmektedirler (A. Molini, V/1, s. 190).

İslâmî kaynaklarda Fârân İbrânîce kelimenin Arapçalaşmış şekli olarak belirtilir ve Mekke’nin veya Mekke dağlarının Tevrat’ta zikredilen ismi olarak gösterilir ki gerçek olan da budur (Yâkūt, IV, 225). Zira Kur’ân-ı Kerîm’de, Hz. İbrâhim’in zürriyetinden bir kısmını Beytülharâm’ın yanında ekinsiz bir vadiye yerleştirdiği (İbrâhîm 14/37), evin temellerinin ise İbrâhim ve İsmâil tarafından yükseltildiği (el-Bakara 2/127) belirtilmektedir. Bu vadi Mekke vadisi, ev de Kâbe olduğuna göre Hz. İsmâil ile annesinin yerleştiği ve yaşadığı yer o bölgedir. Nitekim Tevrat’ta İsmâil’in annesi Hâcer ile birlikte Paran çölünde ikamet ettiğine dair bilgi de (Tekvîn, 21/21) Paran’ın Mekke olduğunu göstermektedir. Tevrat’taki, “Rab Sînâ’dan geldi, Seir’den (Filistin dağları) doğdu, Paran dağından parladı” (Tesniye, 33/2) ifadesi, İslâmî kaynaklarda Hz. Muhammed’in geleceğinin müjdelenmesi olarak yorumlanmakta ve şu şekilde açıklanmaktadır: Rabbin Sînâ’dan gelmesi Hz. Mûsâ ile konuşması, Seir’den doğması Hz. Îsâ’ya İncil’i indirmesi, Paran dağından parlaması da Hz. Muhammed’e Kur’ân-ı Kerîm’i inzâl etmesidir.


BİBLİYOGRAFYA

Ali b. Rabben et-Taberî, ed-Dîn ve’d-devle, Beyrut 1979, s. 138-139.

, IV, 245.

Şehâbeddin el-Karâfî, el-Ecvibetü’l-fâḫire, Kahire 1407/1987, s. 422-423.

İbn Kayyim el-Cevziyye, Hidâyetü’l-ḥayâra fî ecvibeti’l-yehûd ve’n-naṣârâ, Kahire 1407, s. 92-93.

Rahmetullah el-Hindî, İẓhârü’l-ḥaḳ, Kahire 1407/1986, II, 252.

Abdurrahman Bâçecîzâde, el-Fârıḳ beyne’l-maḫlûḳ ve’l-ḫâliḳ, Kahire 1407/1987, s. 652-654.

Nebhânî, Ḥüccetullâh ʿale’l-ʿâlemîn, Diyarbakır, ts., s. 90.

A. Molini, “Pharan”, , V/1, s. 187-190.

M. A. Yonah, “Paran”, , XIII, 88-89.

J. L. Mihelic, “Paran”, , III, 657.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 12. cildinde, 166 numaralı sayfada yer almıştır.