Fatime Betül Kurt. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte Süryani Kadim Patrikliği’nin idarî durumu. Yüksek lisans tezi (2021)

Tez KünyeDurumu
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte Süryani Kadim Patrikliği’nin idarî durumu / The administrative status of the Syriac ancients during the transition from the Ottoman period to the Republican period
Yazar:FATİME BETÜL KURT
Danışman: PROF. DR. M. SAMİ BAYBAL
Yer Bilgisi: Necmettin Erbakan Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı / Dinler Tarihi Bilim Dalı
Konu:Tarih = History
Dizin:
Onaylandı
Yüksek Lisans
Türkçe
2021
170 s.
Bu tez çalışmasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Süryani Kadimlerin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde yaşamış oldukları tarihsel olaylar ve bu olayların dayanak olduğu Osmanlı gayrimüslimleri idarî sistemi ve bu sistemin temeli ele alınmıştır. 16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi dönüşünde topraklarına kattığı Mezopotamya bölgesiyle birlikte Süryani Kadim cemaati için Osmanlı dönemi başlamıştır. Osmanlı’da halk Müslüman ve gayrimüslim olarak iki ayrı hukuk sistemine göre yönetilmiştir. Osmanlı’nın topraklarına kattığı Süryaniler burada gayrimüslimlerin tâbi oldukları idarî sisteme dâhil olmuştur. Bu sistem Süryani Kadim cemaatinin Osmanlı idarî düzeninde Ermeni Patrikliği’ne bağlı olarak yönetilmelerini gerekli kılmıştır. Süryaniler kendi nizamnamelerini hazırladıkları 19. yüzyıla kadar idarî anlamda Ermeni Patrikliği bünyesinde görülmüş ve devlet ile iletişimlerini bu patriklik aracılığı ile sağlamışlardır. Osmanlı’nın gayrimüslimleri idarî sistemiyle ilgili olan bu düzen kimi zaman İslam hukukundaki zimmet kavramıyla karşımıza çıkmış kimi zaman ise millet kavramıyla ifade edilmiştir. Bugün halen Türkiye Cumhuriyeti’nin gündemini meşgul eden Süryanilerin azınlık olarak görülmemesi ya da Ermeni Patrikliği’yle bir olarak algılanması durumunun esas dayanak noktası ise Osmanlı’nın İstanbul’u fethettiği zaman burada var olan yerleşik düzeni koruması ve bu sistemi devam ettirmesiyle ilgilidir. Fetih öncesinde İstanbul ruhanî bir kilise merkezi olup Bizans Kilisesi’nin idare edildiği patriklik merkezidir. Ermenilerin ise fetih öncesinde İstanbul’da yüksek bir ruhanî merkezleri bulunmaktadır. Fetihten sonra da Ermeni patriklik merkezi İstanbul’a getirilerek kurumsallaştırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra burayı imparatorluğun merkezi haline getirmek ve tüm tebaayı bu merkezden yönetmek istemiştir. Ancak ne fetih öncesi dönemde ne de fetihten sonra Süryanilerin İstanbul’da herhangi bir yüksek ruhanî merkezlerinin bulunmayışı ve başkentte kendilerini temsil edecek bir kuruma sahip olmayışı Süryanilerin fetihten önce olduğu gibi Ermeni Kilisesi bünyesine bağlı olarak idare edilmelerine sebep olmuştur. 19. yüzyıla gelinceye kadar Süryaniler Ermenilere mülhak bir kilise olarak görülmüş ve kendi nizamnamelerini hazırlamada diğer milletlere göre geç kalmışlardır. Bu zamana kadar Ermenilerle birlikte anılan Süryaniler Birinci Dünya Savaşı sürecinde yaşanan Ermeni olaylarından ve bu olayların sonuçlarından etkilenmişlerdir. Savaş sonrası milletlerin kaderini belirleyen Lozan Antlaşması ile Süryaniler azınlık olarak görülmemişlerdir. Lozan’da Ermenilerin, Rumların ve Yahudilerin azınlık sayılmasına rağmen Süryanilerin bu gruba dâhil edilmemesi ve bunun sonuçları ile hukuki yansıması ise günümüz tartışma konularından biridir. Sonuç olarak bu tez çalışması ile Süryani Kadim cemaatinin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde idarî anlamda yaşamış olduğu tarihsel sürece ışık tutarak bugünümüzü anlamaya çalışmak hedeflenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Süryanilerle ilgili bugün hem iç politikada hem dış politikada tartışma konusu olan problemleri gündeme getirerek Türkiye’nin kendi coğrafyasındaki çeşitliliğini, birlikteliğini korumak, sorunlarını konuşabilmek ve araştırarak bir nebze olsun aydınlatmak amaçlanmıştır. Anahtar kelimeler: Osmanlı Devleti, Millet Sistemi, Süryaniler, Süryani Kadim, Gayrimüslim, Azınlık.
In this thesis, the historical events experienced by Syriac Orthodox Christians (Khadim Syriac), who are citizens of the Republic of Turkey during the transition from the Ottoman Empire to the Republic, and the administrative system of the Ottoman non-Muslims on which these events were based, and the basis of this system are discussed. In the 16th century, with the Mesopotamia region that Selim the Resolute added to his lands upon his return from his Egypt military expedition, the Ottoman period began for the Syriac community. In the Ottoman Empire, the people were governed according to two separate legal systems as Muslims and non-Muslims. The Syriacs, who were annexed by the Ottoman Empire, were included here in the administrative system to which non-Muslims were subject. This system made it necessary for the Khadim Syriac community to be governed under the Armenian Patriarchate in the Ottoman administrative order. Until the 19th century, when the Assyrians prepared their own regulations, they were administratively within the Armenian Patriarchate, and they maintained their communication with the state through this patriarchate. This order, which is related to the administrative system of the non-Muslims of the Ottoman Empire, has sometimes regarded with the concept of dhimmi in Islamic law, and sometimes it has been expressed with the millet system. The main premise of the fact that the Assyrians, who are a major issue on the agenda of the Republic of Turkey today, are not seen as a minority or are perceived as one with the Armenian Patriarchate, is related to the fact that the Ottomans preserved the settled order that existed there when they conquered Istanbul and continued this system. Before the conquest, Istanbul was a ecumenic church center and was the patriarchate center where the Byzantine Church was administered. Armenians, on the other hand, had a high spiritual center in Istanbul before the conquest. After the conquest, the Armenian patriarchate center was brought to Istanbul and institutionalized. After conquering Istanbul, Fatih Sultan Mehmet wanted to make it the center of the empire and to manage all vassals from this center. However, the fact that the Assyrians did not have any high spiritual centers in Istanbul and did not have an institution to represent them in the capital, neither before the conquest nor after the conquest, caused the Assyrians to be governed under the Armenian Church as before the conquest. Until the 19th century, the Assyrians were seen as an annexed church to the Armenians, and they were late compared to other nations in preparing their own regulations. The Assyrians, who have been associated with Armenians until this time, were affected by the Armenian events during the First World War and the results of these events. With the Treaty of Lausanne, which determined the fate of the post-war nations, the Assyrians were not seen as a minority. Despite the fact that Armenians, Greeks and Jews are considered as minorities in Lausanne, the fact that Assyrians were not included in this group and its consequences and legal reflection is one of the current debates. As a result, with this thesis, it is aimed to try to understand our present by shedding light on the historical process that the Syriac community has experienced administratively during the transition period from the Ottoman Empire to the Republic. It is aimed to protect the diversity and unity of Turkey in its own geography, to talk about its problems and to illuminate it by researching and bringing up the problems that are the subject of discussion in both internal and external politics today about Assyrians, who are citizens of the Republic of Turkey. Keywords: Ottoman Empire, Ottoman Millet System, Assyrians, Khadim Syriac, Non-Muslim, Minority.

Download: Click here