FÎRÛZ ŞAH TUĞLUK

FÎRÛZ ŞAH TUĞLUK (فيروز شاه تغلق; ö. 790/1388) Tuğluklu hükümdarı (1351-1388).

Müellif: Orhan F. Köprülü

707’de (1307) doğdu. Asıl adı Kemâleddin olup babası Karavna (Karauna) Türkleri’nden Sipehsâlâr Melik Receb, annesi Bhatti kabilesi reislerinden birinin kızı Nâile’dir. Fîrûz Şah, amcası Sultan Gıyâseddin Tuğluk ve amcasının oğlu II. Muhammed tarafından yetiştirilmiş ve devletin üst mevkilerinde görev almıştı. II. Muhammed çıktığı bir sefer sırasında Sind’deki Tatta (Thatta) civarında ansızın ölünce (20 Mart 1351) yerine geçecek çocuğu olmadığından Fîrûz Şah Tuğluk ulemâ ve devlet büyüklerinin kararı ile Tuğluklu tahtına oturdu (24 Mart 1351). Ancak bu sırada Delhi’de bulunan vezir Hâce-i Cihân Ahmed Ayaz, Muhammed Tuğluk’un oğlu olduğu iddia edilen bir çocuğu tahta çıkardı. Fîrûz Şah Delhi’ye yaklaşınca Ahmed Ayaz yeni sultandan kendisini affetmesini istedi, fakat sultanın adamları Ayaz’ın cezalandırılmasında ısrar ederek onu öldürttüler.

es-Sultânü’l-a‘zam Ebü’l-Muzaffer Kemâleddin Fîrûz Şah es-Sultânî sakin bir insan olmasına rağmen hâkimiyet sahalarını genişletme arzusundaydı. Bu gaye ile II. Muhammed’in vefatı üzerine elden çıkan eyaletlerden Bengal’e 1353-1354 ve 1359-1360’ta iki sefer düzenledi. Fakat bunlardan kesin bir sonuç alınamadı. Daha sonra Nagarkot-Kangra (1363) ve Tatta (1366-1367) seferlerinde başarılı olarak buralarda üstünlüğünü kabul ettirdi. Askerî alanda parlak bir başarısı görülmeyen Fîrûz Şah Tuğluk uzun süren saltanatında devamlı barış ve istikrar arayışında olmuştur. Son derece samimi ve muhafazakâr bir müslüman olan Fîrûz Şah, devletin malî işlerini ve vergi usulünü şeriata göre yeniden tanzim ettirerek şer‘î olmayan yirmi sekiz çeşit vergiyi kaldırdı. Brahmanlar’a cizye koydurttu, ihtidâyı teşvik için de yeni müslüman olanların vergi yükünü hafifletti. Tarımda serbest bir politika takip edildi ve köylülere karşı müsamahalı davranıldı. Bu arada verimliliğin arttırılması için sulama kanalları ve kuyuları açıldı. Böylece kısa zamanda tahıl ve diğer ziraî ürünlerde verim artmış ve halkın refah seviyesi yükselmiştir.

Fîrûz Şah Tuğluk’un Delhi dışındaki türbesi – Hindistan
Fîrûz Şah Tuğluk’un Delhi dışındaki türbesi – Hindistan

Fîrûz Şah’ın yumuşak yönetimi devletin tebaası ile olan ilişkilerinde de kendini hissettirmiştir. Ceza kanunları hafifletilmiş, devlet müesseseleri halkın ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayabilecek bir duruma getirilmiştir. Suçlulara işkence edilmesi yasaklanmış, memurların halka iyi davranmaları emredilmiş, adalet sistemi hızlı ve kolay işler hale getirilmiş, kurulan birçok hayır müessesesi ile hastaların, işsizlerin ve fakirlerin sıkıntıları hafifletilmeye çalışılmıştır. Fîrûz Şah fakir kızların çeyiz masraflarını karşılamak üzere Dîvân-ı Hayrât, fakirlere borç para vermek için de Dîvân-ı İstihkāk adlı müesseseleri kurmuştur. Hastahaneler (dârüşşifâ, mâristan, şifâhâne, sıhhathâne) yaptırarak buralara uzman doktorlar tayin etmiştir. Ayrıca dârûhâne denilen dispanserde hastalara ücretsiz ilâç dağıtılmıştır.

Fîrûz Şah dinî ilimlerin gelişmesi için otuz medrese yaptırdı. Bunlardan üçü (Medrese-i Fîrûz Şâhî, Medrese-i Şehzâde Fîrûz Han ve Sîrî Medresesi) meşhurdur. Bir putperest mâbedinde bulunan çok sayıda eski Sanskritçe eseri de Farsça’ya tercüme ettirdi. Eazzüddin Hâlid Hânî, hikmet konusunda yazdığı bir esere ona nisbetle Delâʾil-i Fîrûz Şâhî adını verdi. Berenî ile Şemseddîn-i Sirâc Afîf gibi tarihçiler de onun dönemini tanıtan Târîḫ-i Fîrûz Şâhî adlı birer eser kaleme aldılar. Ayrıca Fîrûz Şah riyâset ve siyaset konusunda sekiz babdan oluşan bir eser yazmıştır.

Fîrûz Şah Tuğluk askerî iktâları da âdil bir şekilde tanzim etmeye çalışmıştır. Ancak kendilerine geniş topraklar verilen iktâ sahipleri devlet idaresinin yumuşak tavrından istifade ederek istedikleri gibi tasarrufta bulunmuşlardır. Bu da devletin gelirlerinin giderek azalmasına ve devlet yönetiminde zaafa sebep olmuştur.

Onun dönemi Tuğluklular hânedanının mimari açıdan da en parlak zamanlarından biridir. Kaynaklar Fîrûz Şah’ın bu alandaki faaliyetlerinden övgüyle bahsederler. Bu devirde Jaunpûr ve Fîrûzâbâd gibi birçok yeni şehir kurulmuş veya genişletilmiş, saraylar ve kaleler yaptırılmıştır. Başta Kotla Fîrûzşah’ta bulunan Cami-Mescid olmak üzere Hân-ı Cihân ve Nizâmülmülk camileri gibi camiler inşa edilmiştir. Bu dönemde ayrıca tarihî eserlerin muhafazasına ve bakımına da itina gösterilmiştir. Bunlar arasında Delhi’deki Kuvvetü’l-İslâm Camii ile Kutub Minâr zikredilebilir.

Fîrûz Şah Tuğluk döneminin önemli hususiyetlerinden biri de Ortaçağ İslâm devletlerinde görülen gulâm sisteminin geliştirilmesidir. Sultanlığın değişik yörelerinden merkeze getirilen köleler burada belli bir eğitimden geçiriliyor ve daha sonra kabiliyetlerine göre istihdam ediliyordu. Sayıları 180.000’i bulan (Raychoudhary, s. 151) bu kölelere “bendegân-ı Fîrûz Şâhî” deniliyordu. Ancak bu gulâmlar zaman zaman sıkıntılara da sebep olmuşlardır. Fîrûz Şah Tuğluk Mısır’daki Abbâsî halifesinden hil‘at ve menşur alan, sikkelerde onların adına yer veren ve “nâib-i emîrü’l-mü’minîn” unvanını kullanan son Delhi sultanıdır. Tebaasına gösterdiği şefkat ve müsamaha ile tanınan Fîrûz Şah bazan özellikle dinî meselelerde gayri müslimlere karşı sert tedbirler uygulamıştır. Kaynaklar, onun müslümanları irtidada teşvik eden bir Brahman’ı şiddetle cezalandırdığından bahseder. Fîrûz Şah Tuğluk ilme ve tasavvufa büyük değer veriyor, önemli kararlar almadan önce mutlaka âlimlerle de istişarede bulunuyordu. Saltanatının sonlarına doğru dini yaşama hususunda tamamen hassaslaşan Fîrûz Şah sarayında ipekli elbiselerin giyilmesini, altın ve gümüş eşyaların kullanılmasını yasaklamış, etrafta bulunan canlı resimlerini ve heykelleri kaldırtmıştır.

Onun döneminde devlet işlerinin yürütülmesinde kabiliyetli veziri Hân-ı Cihân Makbûl’ün rolü çok büyüktür. Ancak Fîrûz Şah’ın iyi niyete dayanan politikası zamanla devlet idaresinde bozulmalara sebep olmuş ve son zamanlarında ülke karışıklıklar içerisine sürüklenmiştir. Fîrûz Şah Tuğluk ölümünden kısa bir süre önce tahtı oğlu Muhammed ile paylaştı. Ağustos-Eylül 1387’de oğlunu sultan ilân ederek tahta çıkardı. Hutbede ikisinin adı birlikte zikredildi. Ancak Muhammed idareye hâkim olamayınca torunu Tuğluk Şah’ı veliaht tayin etti ve ülke yönetimini ona bıraktı. Mezarı Delhi yakınlarında Havz-ı Hâs’tadır.

BİBLİYOGRAFYA

Fîrûz Şah Tuğluk, Fütûḥât-ı Fîrûz Şâhî, British Museum, MS, Or., nr. 2039.

Sîret-i Fîrûz Şâhî, Oriental Public Library, Bankipore, MS, nr. 347.

Şemseddîn-i Sirâc Afîf, Târîḫ-i Fîrûz Şâhî, Karaçi 1965.

Berenî, Târîḫ-i Fîrûz Şâhî (nşr. Abdürreşîd), Kalküta 1862.

Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ḫavâṭır, II, 107-110.

Riazul Islam, A History of Firoz Shah Tughlaq, Aligarh 1946.

a.mlf., “A Review of the Reign of Fīrōz S̲h̲āh (1351-1388)”, IC, XXIII (1949), s. 281-297.

a.mlf., “Fīrūz S̲h̲āh Tug̲h̲luq’s Relations With the Deccan”, a.e., XXVI/3 (1952), s. 8-12.

a.mlf., “Fīrūz S̲h̲āh’s Invasion of Bengal”, JPHS, III (1955), s. 35-39.

a.mlf., “Fīrūz S̲h̲āh Tug̲h̲luḳ”, EI2 (İng.), II, 924-925.

J. M. Banerjee, History of Firuz Shah Tughlug, Delhi 1957.

Agha Mehdi Hussain, Tughlaq Dynasty, Calcutta 1963, s. 387, 428-429, 510-511.

a.mlf., Rise and Fall of Muhammad b. Tughluq, London 1983, s. 7, 72.

R. C. Jauhari, Firoz Tughlaq (1351-1388 A.D.), Agra 1968.

B. P. Saksena, “Firuz Shah Tughluq”, CHIn., V, 566-621.

H. N. Wright, The Coinage and Metrology of the Sultans of Dehli, New Delhi 1974, s. 172-186, 218-222.

Manazır Ahmad, Sultan Firoz Shah Tughlaq, Allahâbâd 1978.

S. C. Raychoudhary, History of Muslim India, New Delhi 1986, s. 146-158.

S. Lane-Poole, History of India (nşr, W. Jackson), New Delhi 1987, III, 146-158.

N. B. Ray, “Interesting Side Light on Fīrūz Shāh Tughlaq’s Expedition to Tatta”, JASB, III/4 (1938), s. 285-292.

K. K. Basu, “Firoz Tughluq and his Bengal Campaign”, Journal of the Bihar and Orissa Research Society, XXVII (1941), s. 79-95.

Khurram Qadir, “Firoz Shah (Tughlaq) A Personality Study”, Journal of the Central Asia, IX/2, İslâmâbâd 1986, s. 17-39.

M. Fuad Köprülü, “Fîrûz-Şah Tugluk”, İA, IV, 666-670.

N. R. Farooqi, “Delhi Sultanlığı”, DİA, IX, 130.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 13. cildinde, 141-142 numaralı sayfalarda yer almıştır.