GAZZÎ AHMED EFENDİ

Ahmed b. Îsâ b. Müferric el-Hüseynî el-Gazzî (ö. 1150/1738)

Halvetî-Mısrî şeyhi, Bursa Gazzî Dergâhı’nın kurucusu.

Müellif:

1054’te (1644) Kudüs yakınlarındaki Gazze’de doğdu. Öğrenimine doğduğu yerde başladı. On iki yaşında Kahire’ye giderek Câmiu’l-Ezher’de yedi yıl din ilimleri tahsil etti. Daha sonra Ezher’de hadis dersleri okutmaya başladı. Mısır’da yaşadığı yirmi yıl boyunca dört defa hacca gitti. Dördüncü haccından sonra yıllardan beri methini duyduğu İstanbul’a gitmeye karar verdi. Muhtemelen 1086 (1675) yılında İstanbul’a gelen Ahmed Gazzî bir müddet Ayasofya Camii’nde hadis dersi verdi. Torunu Mustafa Nesîb Efendi’nin oğlu Gazzîzâde Abdüllatif Efendi’nin kaleme aldığı menâkıbnâmesine göre bilinmeyen bir sebeple ertesi yıl Bursa’ya geçti (Menâkıb-ı Ahmed Gazzî, vr. 5a). Uzun yıllar Molla Fenârî ve Orhan medreseleriyle Ulucami’de ders okuttu.

Gençlik yıllarında tasavvufî konulara pek ilgi duymayan Gazzî, ilerleyen yaşının ve Bursa’nın mânevî havasının da tesiriyle tekke ve tarikat dünyasına daha sıcak bakmaya başladı. Bir yandan müderrislik yaparken öte yandan bir mürşid aramaya koyuldu. Bu arada zaman zaman sûfîlerle tartışarak onların dinen sakıncalı bulduğu yorum ve davranışlarına engel olmaya çalıştı.

Devrin büyük sûfîsi Niyâzî-i Mısrî’nin Limni sürgününden Bursa’ya dönmesi (1103/1691) Gazzî’nin hayatında yeni bir devir açtı. Mısrî’ye intisap ettikten sonra kırk gün gibi kısa bir sürede sülûkünü tamamlayan Gazzî, 1104 Ramazanında (Mayıs 1693) Ulucami’de yapılan bir törenle hilâfet aldı (Hüseyin Vassâf, V, 122).

Gazzî, Niyâzî-i Mısrî’nin tekrar Limni’ye sürgün edilmesi üzerine mürşidinin dergâhına postnişin oldu. Fakat Mısrî’nin oğlu Çelebi Ali’nin postnişin olmasını isteyen bazı kimseler onu saraya şikâyet ederek dergâhtan ayrılmasını istediler. Bunun üzerine Gazzî, bir süre Şeker Hoca Mescidi ile Duhter Şeref Mescidi’nde hizmetlerine devam etti. 1108 (1696) yılında şahsî imkânlarını kullanıp kendi adıyla anılan dergâhı kurdu. Geleneğe aykırı olarak vakıflarını evlâda meşrut kılmayan Gazzî, bu dergâhta kırk iki yıl hizmet verdikten sonra 6 Şevval 1150’de (27 Ocak 1738) vefat etti ve son nefesini verdiği odaya defnedildi. Günümüzde Süleyman Çelebi Lisesi’nin bulunduğu yerde kurulan ve Halvetiyye’nin Mısriyye kolunun ikinci müessesesi olan Ahmed Gazzî Dergâhı 1925’ten sonra okul olarak kullanılmıştır. Okul halk arasında Gazzîzâde isminden bozma Kazganî Mektebi adıyla tanınmıştır. Gazzî’nin kabri Pınarbaşı Mezarlığı’na nakledilmişse de kabir taşı bulunamamıştır.

Ahmed Gazzî, medrese ilimleriyle tekke kültürünü birleştiren sûfîlerden olup mürşidinin aksine coşku ve cezbe dolu bir sûfî değildir. Tekkesinde tasavvufî eserlerin yanında tefsir, hadis, fıkıh da okutmuş; bu arada vaaz ve sohbetlerinde kürsüde el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye’nin bulunmasına dikkat etmiştir. Vahdet-i vücûdun tartışmalı konularında ihtiyatlı konuşmayı tercih eden Gazzî, tütün ve kahvenin cevazının tartışıldığı bu yıllarda tütünün çok sert muhalifi, kahvenin ise tiryakisi olmuştur. Yöneticilerle iyi geçinmeye gayret etmiş, Mısrî Dergâhı’ndan çıkarılması dışında idarecilerle pek işi olmamıştır. Dinî hükümleri korumada hassasiyet göstermiş, özellikle kadın müridleri şeyhin mahremi sayan görüşe şiddetle karşı çıkmıştır. Devlet adamlarından gelen hediye ve maddî yardımları, “Her şeyin bir bedeli vardır” gerekçesiyle almamış, aldıklarını da dervişlere dağıtmıştır. Bir müridinin bağışladığı kırk kese akçeyi önce kabul etmemiş, adak olduğunun söylenmesi üzerine Ulucami’nin onarımında kullanılmasını istemiştir (Menâkıb-ı Ahmed Gazzî, vr. 6a).

Gazzî, tekkenin âdâb ve erkânında Halvetiyye geleneklerini sürdürmüş, sadece Mısır merkezli bir tarikat olan Bedeviyye dervişlerinin zikir esnasında yüzlerine tülbent (nikāb) örtme âdetini başlatmıştır (Vâkıât, vr. 169a).

Halifeleri arasında oğlu Abdullah Efendi ve torunu Mustafa Nesîb Efendi başta olmak üzere Kütükçüzâde Ahmed Efendi, Kuşakçı Mehmed Dede, Enarlı Şeyhi Sadreddin Efendi, Nasûhîzâde Halil Efendi sayılabilir. Ahmed Gazzî’den sonra dergâhta Mustafa Nesîb, Gazzîzâde Abdüllatif, Ahmed Hasîb, Necib, Cemal, Ali Sırrî ve Bedreddin efendiler postnişin olmuşlardır.

Gazzî’nin dergâhında kurduğu kütüphane Bursa’nın kültür tarihi açısından önemlidir. Bursa kültürüyle ilgili önemli eserler kaleme alan dergâhın üçüncü postnişini Gazzîzâde Abdüllatif Efendi (ö. 1247/1831) zamanında tekke kütüphanesinde 700’den fazla eser bulunuyordu (Menâkıb-ı Ahmed Gazzî, vr. 15b). Bu kütüphane Ahmed Vefik Paşa’nın Bursa valiliği sırasında Orhan Gazi Camii’ne taşınmış, Cumhuriyet döneminde ise Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesi’ne nakledilmiştir.

Eserleri. Ana dili Arapça olan, Türkçe’yi Bursa’ya geldikten sonra öğrenen Gazzî Ahmed Efendi’nin iki risâlesi Türkçe, diğerleri Arapça’dır.

1. Nûr-ı Sâtı‘. Emanetleri ehline vermeyi, insanlar arasında adaletle hükmetmeyi emreden âyetin (en-Nisâ 4/58) tefsiri olan bu risâle bozuk bir Türkçe ile kaleme alınmıştır (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Orhan Gazi, nr. 693).

2. İ‘lâmü’l-mültezem bi-fazîleti zemzem. Mi‘rac gecesi Hz. Peygamber’in kalbinin zemzemle yıkanmasını anlatan Türkçe risâlenin müellif nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir (Lâleli, nr. 399).

3. Hediyyetü’l-ġarbî li-ṭâlibi’t-Tuḥfeti’l-Verdî. İbnü’l-Verdî’nin eserinin şerhidir (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Genel, nr. 1303).

4. İʿlâlü Ġazzî. Arapça dil bilgisi kurallarıyla ilgili notlardan meydana gelmiştir (Millî Ktp., Yazmalar, nr. A 216).

5. Ḥâşiye ʿale’l-istiʿâre. Arap dilindeki edebî sanatlara dair olan bu eser Bursa Orhan Gazi Medresesi’nde kaleme alınmıştır (Süleymaniye Ktp., Tekelioğlu, nr. 881).

6. Risâle fi’t-taṣavvuf. Sırat, cennet, cehennem, mîzan gibi akaidle ilgili konuların işlendiği esere müstensih yanlışlıkla bu ismi vermiştir (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1430).

7. Mîzânü’l-ʿaḳāʾid. Akaid konularının ele alındığı küçük bir risâledir (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Orhan Gazi, nr. 802).


BİBLİYOGRAFYA

Gazzîzâde Abdüllatif Efendi, Menâkıb-ı Ahmed Gazzî, Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Orhan Gazi, nr. 1042, vr. 1-90b.

a.mlf., Hulâsatü’l-vefeyât, Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Orhan Gazi, nr. 1016 (Genel nr. 2126), vr. 19a.

a.mlf., Vâkıât, Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Orhan Gazi, nr. 705.

Eşrefzâde Ahmed Ziyâeddin, Gülzâr-ı Sulehâ ve Vefeyât-ı Urefâ, Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Orhan Gazi, nr. 1018, vr. 103a-104b.

Mehmed Şemseddin, Yâdigâr-ı Şemsî, Bursa 1332, s. 150-170; a.e., Mustafa Kara’nın özel kitaplığındaki yazma nüsha, s. 126.

a.mlf., Gülzâr-ı Mısrî, Mustafa Kara’nın özel kitaplığındaki yazma nüsha, s. 121.

, V, 122.

Süleyman Hâlis, Vefeyatnâme, Mustafa Kara’nın özel kitaplığındaki yazma nüsha, vr. 5.

Bursa Vilâyetine Ait Vakfiyeler, TTK Ktp., nr. Y/665, vr. 4b-6b.

, IV, 84.

Kâzım Baykal, Bursa ve Anıtları, İstanbul 1982, s. 82.

Hamdi Tekeli, Ahmed Gazzî: Hayatı ve Tasavvufî Görüşleri (yüksek lisans tezi, 1991), Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Mustafa Kara, Bursa’da Tarikatlar ve Tekkeler II, Bursa 1993, s. 231 -254.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 13. cildinde, 539-540 numaralı sayfalarda yer almıştır.