GAZZÎ, Bedreddin

Ebü’l-Berekât Bedrüddîn Muhammed b. Radıyyiddîn el-Gazzî el-Âmirî (ö. 984/1577)

Tefsir, kıraat, hadis, fıkıh âlimi; edip ve şair.

Müellif:

14 Zilkade 904’te (23 Haziran 1499) Şam’da doğdu. İki yaşında iken Şeyh Ebü’l-Feth Muhammed el-Avfî’nin elinden tasavvuf hırkası giyip zikir telkini aldı. Büyük bir âlim ve kadı olan babasından Kur’ân-ı Kerîm okumayı öğrendi. Daha sonra sırasıyla Şemseddin Muhammed el-Bağdâdî, Muhammed İbnü’s-Sübkî, Muhammed en-Neşâî ve Muhammed el-Yemânî’den kıraat ve tecvid; İbnü’l-Cezerî’nin öğrencilerinden Bedreddin Ali es-Senhûrî ile Nûreddin Ali el-Üşmûnî ve Şemseddin Muhammed ed-Dehşûrî’den kırâat-i aşere okudu. Yine babasından fıkıh, mantık, Arap dili ve edebiyatı, Bedreddin Hasan el-Makdisî’den de hadis ve tasavvuf dersleri aldı. Fıkıh alanında babasından sonra en çok istifade ettiği âlim Takıyyüddin İbn Kādî Aclûn’dur. On bir yaşında iken babasıyla birlikte Mısır’a gitti ve orada beş yıl kalarak Kādî Zekeriyyâ el-Ensârî, İbn Ebû Şerif, Burhâneddin el-Kalkaşendî ve Şehâbeddin el-Kastallânî gibi tanınmış âlimlerden ders gördü ve bu arada Celâleddin es-Süyûtî’den icâzet aldı. Böylece tahsilini tamamlayan Bedreddin el-Gazzî, 921 yılı Receb ayında (Ağustos 1515) babasıyla beraber Şam’a döndü. Bir müddet Emeviyye Camii’nde şeyhü’l-kurrâlık ve maksûre imamlığı yaptı; Âdiliyye, Fârisiyye, Berrâniyye ve Mukaddemiyye medreselerinde dersler verdi. Son olarak Takviyye ve Cevvâniyye medreselerine müderris oldu ve bu görevini vefatına kadar sürdürdü. Genç yaşta tedris, fetva ve telif çalışmalarına başlayan Gazzî’nin yetiştirdiği ve bazıları yaş bakımından kendinden büyük olan öğrencileri arasında Çivizâde Mehmed Efendi, Bostanzâde Mehmed Efendi, Muîdzâde el-Amâsî ve Fevzi Efendi gibi ünlü âlimler sayılabilir.

Bedreddin el-Gazzî, 18 Ramazan 936’da (16 Mayıs 1530) saraydan bazı isteklerde bulunmak amacıyla oğlu Şehâbeddin Ahmed ve birkaç dostuyla birlikte İstanbul’a gitti. Burada, Mısır’dan tanıdığı ünlü muhaddis Ebü’l-Feth Abdürrahim el-Abbâsî’ye konuk oldu; onunla ilmî müzakerelerde bulundu; bu arada bir eserini de özetledi. Baba dostu Vezîriâzam Ayas Paşa ile görüştüğünde ona İbnü’l-Bevvâb hattı bir mushaf ile kendisinin İstanbul’da yazdığı ez-Zübde fî Şerḥi’l-bürde adlı eserinden bir nüsha hediye etti. Ardından üçüncü vezir Kasım Paşa, kazasker Kādirî Çelebi ve İstanbul müftüsü Sâdî Çelebi başta olmak üzere birçok siyaset ve ilim adamıyla görüştü. 1530-1531 kışını İstanbul’da geçirip vezîriâzama ilettiği isteklerine kavuşmayı beklerken Şam Kadısı İsrâfilzâde Fahreddin Efendi’den Gazzî’nin aleyhine yazılmış bir iddianâme geldi. Durum kendisinden sorulduğunda gerekli bilgileri verip açıklama yapınca bu iddia dikkate alınmayıp istekleri yerine getirilmiş ve yeni emirnâmelerle, kendisini çekemeyenlere karşı durumu kuvvetlendirilmiş olarak Şam’a döndü. Bu seyahatini daha sonra yazdığı Meṭâliʿu’l-bedriyye’sinde anlatmıştır. Kırk yaşlarında iken uzlete çekilerek ancak vali ve kadı gibi devlet adamlarının ziyaret taleplerini kabul eden Gazzî, 26 Şevval 984 (16 Ocak 1577) tarihinde vefat etti ve ertesi gün Emeviyye Camii’nde Şeyhülislâm Şehâbeddin el-Aysâvî’nin kıldırdığı cenaze namazından sonra Şeyh Arslan Türbesi’ne defnedildi. Oğlu Necmeddin el-Gazzî el-Kevâkibü’s-sâʾire adlı eserinde (III, 10) babası hakkında kendisinin müstakil bir kitap yazdığını, Şemseddin es-Sâlihî’nin ona bir mersiye söylediğini, şair Mâmâyî’nin de vefatına tarih düştüğünü bildirir ve bu beytin metnini verir.

Gazzî iyi huylu, cömert, ilimle ameli birleştirmiş mutasavvıf bir âlim olarak ömrünü ilim, öğretim, ibadet ve zikre vakfetmiştir. Öğrencilerini ve halkı iyi tanır, onların bütün işleriyle ilgilenirdi. Vali ve diğer makam sahipleriyle halk arasında sevgi ve adaletin sağlanması için gayret gösterir, ortaya çıkan haksızlıkları idarecilere bildirir, hatta gerektiğinde onları muaheze etmekten bile çekinmezdi. Verdiği fetvalar karşılığında ücret almaz, yakınları ve dostları dışında hiç kimseden hediye kabul etmezdi. Bilhassa yoksul öğrencilerinin ve Şam’a uğrayan ilim tâliplerinin ihtiyaçlarını karşılar, bunun yanında sûfîleri sever, onlara ikram eder, şeriata aykırı hallerini duyunca da kendilerini doğru yola çağırırdı. Bu hasletleriyle herkesin sevgi ve saygısını kazanmış olan Gazzî geniş ilmî birikimi yanında güçlü bir şair olarak da tanınıyordu. Müstakil manzum eserleri dışındaki şiirlerinin bir divanda toplandığı bilinmekte, el-Kevâkibü’s-sâʾire ve Reyḥânetü’l-elibbâ ile diğer bazı kaynaklarda da şiirlerinden seçmeler bulunmaktadır.

Eserleri. Bedreddin el-Gazzî tefsir, kıraat, hadis, fıkıh ve fıkıh usulü, kelâm, Arap dili ve edebiyatı, ilimler tasnifi ve eğitim gibi çeşitli alanlarda bazıları manzum olmak üzere 110’dan fazla eser yazmış olup başlıcaları şunlardır:

1. et-Teysîr fi’t-tefsîr. Tefsîrü’l-Ġazzî olarak da tanınan eser Kur’ân-ı Kerîm’in manzum tefsiridir. Müellif kitabın sonunda tefsirini önce 60.000 beyit olarak yazdığını, ardından yirmişer bin beyitlik iki genişletme çalışmasıyla 100.000 beyte tamamladığını kaydeder. Şevkânî’nin verdiği bilgiye göre devrin bazı âlimleri Gazzî’nin bu manzum tefsir tarzını eleştirmişlerse de Gazzî tarzının doğruluğunu savunarak eserini Kanûnî Sultan Süleyman’a sunmuş, padişah, zamanında benzersiz olan bu tefsiri inceletmek üzere İstanbul âlimlerine havale etmiş, sonuçta eserde sakıncalı bir ifade ve yoruma rastlanmadığı tesbit edilmiş, bunun üzerine o sırada İstanbul’da bulunan müellif padişah tarafından ödüllendirilmiştir (el-Bedrü’ṭ-ṭâliʿ, II, 252). Fakat başka kaynaklar bu hususu doğrulamadığı ve Gazzî de seyahatnamesinde bu konuda bir şey söylemediği için Şevkânî’nin yanıldığı kabul edilebilir. Çünkü Gazzî bu tefsiri İstanbul seyahatinden önce yazmış olsaydı ondan iftiharla bahsederdi; ayrıca onun bu seyahati dışında İstanbul’a gittiğine dair de hiçbir kaynakta bilgi yoktur. Gazzî’nin eserine itirazda bulunan birine cevaben, onun öğrencilerinden olduğu sanılan Muhibbüddin Muhammed b. Ebû Bekir el-Ulvânî (ö. 1016/1608) tarafından yazılan es-Sehmü’l-muʿteriż fî ḳalbi’l-muʿteriż adlı eserin eksik bir nüshası Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’ndedir (Kemankeş, nr. 240/3, vr. 69a-78b). Tefsîrü’l-Ġazzî’nin iki ciltlik bir yazma nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Ayasofya, nr. 98-99), yine aynı kütüphanede 971 (1564) yılında istinsah edilen dört ciltlik bir nüshasının II, III ve IV. ciltleriyle (Yenicami, nr. 39, 40, 41) bir başka nüshanın III. cildi (Fâtih, nr. 632) bulunmaktadır. Şam’daki Zâhiriyye Kütüphanesi’nde de bir nüshasının kayıtlı olduğu tesbit edilmiştir (Ömer Mûsâ Bâşâ, XLII, 503-504).

2. Teysîrü’l-beyân fî tefsîri’l-Ḳurʾân. et-Teysîr fi’t-tefsîr adlı eserini nesre çevirerek meydana getirdiği ve yer yer itirazlara cevaplar verdiği on iki ciltlik yarı manzum Kur’an tefsiridir. 14 Receb 962’de (4 Haziran 1555) tamamlanan eserin müellif hattı nüshasının II, III, IV, V, VII, X ve XI. ciltleri Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Hasan Hüsnü Paşa, nr. 11); aynı numarada IV. ciltten ikinci bir nüsha daha vardır. Oğlu Necmeddin el-Gazzî’nin istinsah ettiği sanılan ve Mâide sûresinin 32. âyetine kadar olan kısmın tefsirini içeren bir cildinin Mingana koleksiyonunda, bir başka cildinin de Zâhiriyye Kütüphanesi’nde olduğu bildirilmektedir (Hopwood, [1961], s. 102; Ömer Mûsâ Bâşâ, XLII/3-4, s. 503-504).

3. ed-Dürrü’s̱-s̱emîn fi’l-münâḳaşati beyne Ebî Ḥayyân ve’s-Semîn. Kınalızâde Ali Çelebi ile aralarında cereyan eden ilmî tartışmanın savunmasıdır. Emeviyye Camii’nde İbnü’l-Gazzî’nin manzum tefsirinin hatim merasimi sırasında (971/1564) müellifle Kınalızâde arasında çıkan tartışmada, Kınalızâde müfessirlerden Semîn el-Halebî’nin Ebû Hayyân’ın tefsirine yaptığı itirazlardan söz edince Gazzî bunların çoğunun gerçek olmadığını söylemiş, bunun üzerine Kınalızâde bir araştırma yaparak İbn Hacer el-Askalânî’nin Semîn hakkında, “hocası hayatta iken tefsir yazıp onunla tartışmalar yaptığı ve bunların çoğunun güzel ve haklı olduğu” şeklinde bir değerlendirmesini bulmuş ve Gazzî’ye bir mektup yazarak bu itirazların cevabını kendisine bildirmesini istemiştir. Gazzî de bunlardan on tanesini tesbit edip Ebû Hayyân’ın görüşlerini benimseyen ve Semîn’in itirazlarını çürüten bu risâleyi yazarak göndermiştir. Eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir (Mihrişah Sultan, nr. 39, vr. 63-69). Daha sonra Kınalızâde bu risâleye karşılık Semîn’in itirazlarını savunan büyük bir eser kaleme almıştır. Şam âlimlerinin bu çalışmayı beğendikleri ve Gazzî’ninkinden üstün tuttukları nakledilir (, I, 122-123, 730-731).

4. el-Burhânü’n-nâhiż fî istibâḥati’l-vaṭʾi li’l-ḥâʾiż. Âdet görmekte olan kadınla cinsî münasebet konusunun ele alındığı bu eserin bir nüshası Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, nr. 383).

5. Cevâhirü’ẕ-ẕeḫâʾir fi’l-kebâʾir ve’ṣ-ṣaġāʾir. Büyük ve küçük günahlar hususunda yazılmış küçük bir eser olup bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir (Lâleli, nr. 3767, vr. 268-270).

6. Şerḥu Elfiyyeti İbn Mâlik. İbn Mâlik et-Tâî’nin meşhur Elfiyye’sine 944 (1537-38) yılında yazdığı manzum şerh olup Süleymaniye (Lâleli, nr. 3265) ve Tavşanlı Zeytinoğlu İlçe Halk (nr. 1028) kütüphanelerinde birer nüshası bulunmaktadır.

7. Taḳrîbü’l-meʿâhid fî Şerḥi’ş-Şevâhid. Ebü’l-Feth Abdürrahim el-Abbâsî’nin Meʿâhidü’t-tenṣîṣ fî şerḥi şevâhidi’t-Telḫîṣ adlı eserinin İstanbul’da onun evinde misafir kaldığı sırada yaptığı özetidir. 6 Cemâziyelâhir 937 (25 Ocak 1531) tarihli müellif hattı nüsha Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir (Yenicami, nr. 1036). Eserin aynı kütüphanede iki nüshası daha mevcuttur (Lâleli, nr. 2866; Kılıç Ali Paşa, nr. 871).

8. ez-Zübde fî şerḥi’l-Bürde. Bûsîrî’nin meşhur kasidesinin şerhi olup İstanbul’da tamamlanmıştır. Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Lâleli, nr. 3656, vr. 201-220) yazma bir nüshası bulunan eser Ömer Mûsâ Bâşâ tarafından neşredilmiştir (Cezayir 1972).

9. ed-Dürrü’n-nażîd fî âdâbi’l-müfîd ve’l-müstefîd. Müellifin, ilimler tasnifi ve pedagoji alanlarına giren eğitim öğretim, araştırma ve kitapla ilgili İslâmî teori ve uygulamaları ele aldığı bu eserinin telifini 932 yılı Receb ayında (Nisan 1526) tamamladığı bilinmektedir (, I, 735). İlmî çalışmanın samimiyet ve doğrulukla birlikte kurallara uyularak yapılabileceğini herkesin anlayabileceği bir biçimde açıklayan eser kısa zamanda ilgi çekmiş ve yazarın öğrencisi Abdülbâsıt b. Mûsâ el-Almâvî tarafından el-Muʿîd fî edebi’l-müfîd ve’l-müstefîd adıyla özetlenmiştir. Almâvî’nin bu eseri önce Ahmed Ubeyd’in tahkikiyle (Dımaşk 1340), daha sonra da Ali Zey‘ûr’un yeniden tahkik ve ilimler tasnifi, eğitim psikolojisi ve pedagoji açısından yaptığı değerlendirmelerle birlikte, “Ulûmü’t-terbiyye ve’n-nefs ve’l-ifâde fî tedbîri’l-müteallim ve siyâseti’t-teallüm” başlıklı araştırma serisi içinde yayımlanmıştır (Beyrut 1413/1993, s. 79-237).

10. el-Meṭâliʿu’l-bedriyye fi’l-menâzili’r-(fi’r-riḥleti’r) Rûmiyye. Gazzî’nin Anadolu-İstanbul seyahatini anlattığı eseridir. Ekrem Kâmil tarafından bazı bölümleri Türkçe’ye çevrilerek yayımlanmıştır (bk. bibl.); fakat bu çalışma birçok eksiklik ve hata ihtiva eder. Eserin bilinen tek nüshası Köprülü Kütüphanesi’ndedir (nr. 1390).

11. Risâletü âdâbi’l-müʾâkele. Önce Ömer Mûsâ Bâşâ’nın tahkikiyle Mecelletü Mecmaʿi’l-luġati’l-ʿArabiyye’de yayımlanmış (bk. bibl.), daha sonra müstakil olarak basılmıştır (Rabat 1984; Dımaşk 1407/1987).

12. Âdâbü’l-ʿişre ve ẕikri’ṣ-ṣoḥbe ve’l-uḫuvve. Bu eser de önce Ömer Mûsâ Bâşâ’nın tahkikiyle Mecelletü Mecmaʿi’l-luġati’l-ʿArabiyye’de yayımlanmış (1968), ardından Ali Hasan Ali Abdülhamid (Beyrut 1407/1987) ve Abdülgaffâr Süleyman Abdülgaffâr (Kahire 1408/1988) tarafından tahkik edilmiştir.

13. el-Merâḥ fi’l-müzâḥ. Seyyid el-Cemîlî tarafından tahkik edilmiştir (Kahire 1986).

14. et-Taḫṣîṣ fî şerḥi şevâhidi’t-Telḫîṣ. Hatîb el-Kazvînî’nin Telḫîṣü’l-Miftâḥ fi’l-meʿânî ve’l-beyân adlı kitabındaki örneklerin (şevâhid) şerhi olup bu konudaki ikinci eseridir (, I, 478).


BİBLİYOGRAFYA

, III, 3-10.

, I, 122-123, 153, 240, 380, 443, 454, 478, 596, 730-731, 735, 836; II, 1260, 1332, 1617, 1651.

, I, 138-144.

, VIII, 403-406.

, II, 252.

, II, 473-474; Suppl., II, 488.

, I, 5, 314, 330, 343; II, 33, 105, 497, 658-659.

, II, 285.

, XI, 270.

, VII, 59.

Ekrem Kâmil, “Gazzî-Mekkî Seyahatnâmesi”, Tarih Semineri Dergisi, I/2, İstanbul 1937, s. 3-90.

D. Hopwood, “The Islamic Arabic Manuscripts in the Mingana Collection”, (1961), s. 100-105.

Ömer Mûsâ Bâşâ, “Risâletü âdâbi’l-müʾâkele”, , XLII/3-4 (1967), s. 503-524, 732-757.

, IV, 158.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 13. cildinde, 537-539 numaralı sayfalarda yer almıştır.