GENGÛHÎ, Abdülkuddûs

Kutbü’l-âlem Abdülkuddûs b. İsmâîl b. Safiyyiddîn Hanefî (ö. 944/1537)

Çiştiyye tarikatının Sâbiriyye koluna mensup Hindistanlı mutasavvıf şair.

Müellif:

860 (1456) yılı civarında doğdu. Birçok âlim yetiştirmiş olan ailesinin İmâm-ı Âzam’ın soyundan geldiği rivayet edilir. Gengûhî (Gangûhî), Eved (Awadh) bölgesindeki Rudevl’de Ahmed Abdülhak er-Rudevlevî’ye (ö. 837/1434) nisbet edilen Sâbiriyye tarikatı şeyhi ve kendisinin kayınbiraderi olan Muhammed b. Ârif b. Ahmed Abdülhakk’a intisap etti. Sülûküne tekkenin eski şeyhi Piyârî’nin gözetiminde başladı. Yaklaşık on yedi yılını geçirdiği bu dergâhın şeyhi olunca, bölgeyi idaresinde bulunduran Lûdî ordusunda görevli bazı askerler ona intisap ettiler. Bunlardan Sultan İbrâhîm-i Lûdî’nin emîrlerinden Ömer Han Kâsî’nin daveti üzerine ailesiyle birlikte Delhi yakınlarındaki Şâhâbâd’a göç etti (896/1491). Burada otuz yıl kadar irşad faaliyetine devam eden Gengûhî, Bâbür’ün Sultan İbrâhim’i mağlûp edip öldürmesi ve şehri yağmalaması üzerine (932/1526) Şâhâbâd’dan ayrılarak Gengûh’a yerleşti. 23 Cemâziyelâhir 944’te (27 Kasım 1537) burada vefat etti. Türbesi bölgenin önemli ziyaret yerlerindendir.

Oğulları Şeyh Hamîdüddin, Şeyh Abdülmecîd ve Şeyh Rükneddin onun yolunu takip ettiler. Birçok mürid yetiştiren Gengûhî’nin en meşhur müridi Taḥḳīḳu arâżi’l-Hind (Karachi 1383/1963) adlı eserin müellifi Şeyh Celâleddin Tehâniserî’dir. Şeyh Celâleddin, Gengûhî’den sonra onun hankahında seccâdenişîni olmuştur. İmâm-ı Rabbânî’nin babası Şeyh Abdülahad da Gengûhî’nin müridlerindendir.

Kendisini siyasetten uzak tutan Gengûhî, gerektiğinde sultan ve emîrlere mektuplar yazarak onlara insanların dertleriyle ilgilenmelerini tavsiye etmiş, böylece siyaset adamlarının halka iyi davranması için mânevî otoritesini kullanmıştır.

Şeyh Rükneddin babasının menkıbelerini bir araya getirerek Leṭâʾif-i Ḳuddûsî (Delhi 1311) adlı eseri kaleme almıştır. Sâbiriyye tarikatı onun çalışmalarıyla belli esasları olan disiplinli bir tarikat haline gelmiştir. Bâtınî ve zâhirî ilimler ve semâ konusunda kendine has görüşleri olan Gengûhî, vahdet-i vücûd düşüncesinin Hindistan’da en kuvvetli taraftarlarından biridir.

Eserleri. 1. Envârü’l-ʿuyûn fî esrâri’l-meknûn (Aligarh 1905). Şeyhi Ahmed Abdülhak er-Rudevlevî’nin menkıbelerini ihtiva eden eser Urduca’ya tercüme edilmiştir (Lucknow 1909).

2. Mektûbât-ı ʿAbdülḳuddûs (Delhi 1287/1870). Devlet adamları ve emîrlerle yazışmalarını ihtiva eden mektupları bir müridi tarafından derlenmiştir. Bu mektuplar şeyhin zamanındaki devlet adamları ile olan ilişkisini aydınlatması açısından önemlidir.

3. Rüşdnâme (İhajjar 1312/1897). Gengûhî, tasavvufun ilkelerini özetlediği bu eserinde vahdet-i vücûd görüşünü savunur. Eserde Hintçe şiirler de nakledilmiştir.

Şehâbeddin es-Sühreverdî’nin ʿAvârifü’l-maʿârif’ine bir şerh yazan Gengûhî’nin ayrıca Nûrü’l-hüdâ ve Ḳurretü’l-aʿyün adlı iki küçük risâlesi daha vardır. Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin Fuṣûṣü’l-ḥikem’ine yazdığı şerh ise günümüze ulaşmamıştır. Şiire de merakı olan ve Ahmedî mahlasını kullanan Gengûhî, gençliğinde XIV. yüzyıl Doğu Hintçesi’nin manzum hikâyelerinden Çendâyân adlı eserin bazı bölümlerini Farsça’ya tercüme etmiştir.


BİBLİYOGRAFYA

Dârâ Şükûh, Sefînetü’l-evliyâʾ, Kanpûr 1900, s. 101.

Bedâûnî, Münteḫabü’t-tevârîḫ, Delhi 1986, III, 5, 82, 127.

Müştâk Ahmed Sâbirî, Envârü’l-ʿâşıḳīn, Lahor 1398, s. 61, 66, 67.

, s. 336 (nr. 1041, 1076).

, IV, 198-199.

Kerîm Nîrûmend, Târîḫ-i Peydâyeş-i Taṣavvuf u ʿİrfân, Zencan 1364, s. 421.

Gulâm Ali Âryâ, Ṭarîḳa-i Çiştiyye der Hind ve Pâkistân, Tahran 1365 hş., s. 168-171.

, I/2, s. 967-968.

A. Schimmel, Islam in the Indian Subcontinent, Leiden-Köln 1980, s. 41, 42, 81, 90.

a.mlf., Mystical Dimensions of Islam, s. 357.

M. Mujeeb, Indian Muslims, New Delhi 1985, s. 296-298.

Les ordres mystiques dans l’Islam: Cheminements et situation actuelle (ed. A. Popovic – G. Veinstein), Paris 1986, s. 117, 121.

S. A. Abbas Rizvi, A History of Sufism in India, New Delhi 1986, I, 339-349.

B. B. Lawrence, “ʿAbd al-Qoddūs Gangōhī”, , I, 138-140.

G. Böwering, “Gangōhī”, , s. 312-313.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 14. cildinde, 24 numaralı sayfada yer almıştır.