GUNNE

Kur’ân-ı Kerîm tilâveti sırasında genizden çıkarılan belirgin ve melodik ses.

Müellif:

Sözlükte “genizden konuşmak, inlemek” anlamına gelen gann (gunne) kökünden isim olup kıraat ve tecvid ilimlerinde “genizden gelen ses” olarak tarif edilir (Mekkî b. Ebû Tâlib, er-Riʿâye, s. 240). Gunne mîm ve nûn harflerine tâbi bir sıfattır ve özellikle Kur’ân-ı Kerîm’in tilâveti sırasında meydana gelen ihfâ, idgam, iklâb ve izhar hallerinde nazal (burunsu) bir inleme olarak duyulur. Ayrıca neşîde ve şarkı okunması (tegannî) sırasında duyulan melodik inlemeler de bu terimle ifade edilebilir.

Nûn ihfâ harflerinden ve mîm de bâ harfinden önce sakin olarak bulunduklarında “nûn”un mahreci tamamen, “mîm”in mahreci ise kısmen terkedilerek gunne ile yetinilir. Bu durumda gunne “nûn”un sıfatını değil doğrudan kendisini teşkil eder; yani bu durumda “n” sesi sadece bir nazal inlemeden ibarettir. İhfâ harfleriyle okunduğunda (إن كنتم gibi) “nûn”a “nûn-i muhfât” (mahreci gizlenmiş nûn) veya “nûn-i hafiyye” (gizli nûn), bâ ile okunurken mahrecinden kısmen ayrılan “mîm”e (فاحكم بينهم gibi) “mîm-i muhfât”, bu uygulamaya da “ihfâ-i şefevî (dudak ihfâsı) denir (a.g.e., s. 267; Ali b. Muhammed es-Sehâvî, II, 537). “Nûn”un gunnesi “mîm”inkinden, ayrıca sâkin harfin gunnesi harekelininkinden, ihfâda olan harfin gunnesi izhardakinden ve idgamlınınki de ihfâlı olandan daha kuvvetlidir (Saçaklızâde, “Ṣıfâtü’l-ḥurûf” babı).

Gunne, medler gibi Kur’ân-ı Kerîm tilâvetinde vazgeçilmez bir âhenk unsurudur. Kur’an’daki âhengin en önemli etkenini oluşturan fâsılaların yarıdan fazlasını terennüme imkân veren, ses zenginliğine sahip gunneli harfler meydana getirir (nûn 3152, mîm 742; fâsılaların tamamı 6106; bk. FÂSILA). Aynı zamanda hurûf-ı mukattaadan olan nûn ile başlayan Kalem sûresindeki elli iki âyetin tamamı gunneli fâsılalarla sona ermekte ve bunların kırk ikisini nûn oluşturarak baştaki nûn ile tam bir âhenk tablosu sergilenmektedir; ayrıca sûrenin altmış dört yerinde de gunne gerektiren durum (ihfâ, izhar, idgam, iklâb) söz konusudur.

Türkçe’de genellikle seslenme halinde (nidâ, vokativ) vurgulu telaffuz edilen kapalı hece sonlarındaki belirgin “m” ve “n” seslerine gunne denilebilir (Canım benim! Kana kan, cana can! gibi). Ahmed Hâşim’in, “Akşam, yine akşam, yine akşam / Göllerde bu dem bir kamış olsam” beytinde duyulan âhenk ise bu fonetik özelliğin Türk şiirindeki güzel bir yansıması olarak kabul edilebilir.


BİBLİYOGRAFYA

, “ġnn” md.

, IV, 710.

Sîbeveyhi, Kitâbü Sîbeveyh (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1982, IV, 452-456.

Mekkî b. Ebû Tâlib, er-Riʿâye (nşr. Ahmed Hasan Ferhât), Amman 1404/1984, s. 232, 240, 263, 267.

a.mlf., et-Tebṣıra fi’l-ḳırâʾâti’s-sebʿ (nşr. M. Gavs en-Nedvî), Bombay 1402/1982, s. 368.

a.mlf., el-Keşf ʿan vücûhi’l-ḳırâʾâti’s-sebʿ (nşr. Muhyiddin Ramazân), Beyrut 1404/1984, s. 161.

Dânî, el-Muḥkem fî naḳṭi’l-meṣâḥif (nşr. İzzet Hasan), Dımaşk 1379/1960, s. 57-79.

İbnü’l-Bâziş, el-İḳnâʿ (nşr. Abdülmecîd Katâmiş), Dımaşk 1403, s. 246-261.

Ali b. Muhammed es-Sehâvî, Cemâlü’l-ḳurrâʾ ve kemâlü’l-iḳrâʾ (nşr. Ali Hüseyin el-Bevvâb), Kahire 1408/1987, II, 537.

Ebû Şâme, İbrâzü’l-meʿânî min Ḥırzi’l-emânî (nşr. İbrâhim Atve İvaz), Kahire 1398/1978, s. 201-203.

, II, 22-29.

a.mlf., el-Muḳaddime, İstanbul 1310/1892.

a.mlf., et-Temhîd fî ʿilmi’t-tecvîd (nşr. Gānim Kaddûrî el-Hamed), Beyrut 1986, s. 165-220.

Süyûtî, el-İtḳān, Kahire 1951, I, 96.

Ali b. Osman el-Kāsih, Sirâcü’l-ḳāriʾi’l-mübtedî, Kahire 1982, s. 101-102, 408.

Bennâ, İtḥâfü fużalâʾi’l-beşer (nşr. Şa‘bân M. İsmâil), Beyrut 1407/1987, s. 143.

Saçaklızâde, Cühdü’l-muḳıl, Süleymaniye Ktp., Erzincan, nr. 8, vr. 10b-57a (“Ṣıfâtü’l-ḥurûf” babı).

İsmail Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Fazîletleri ve Okunma Kāideleri, İstanbul 1984, s. 240-242, 341-347.

K. Nelson, The Art of Reciting the Qurʾan, Austin 1985, s. 21.

Gānim Kaddûrî el-Hamed, ed-Dirâsâtü’ṣ-ṣavtiyye ʿinde ʿulemâʾi’t-tecvîd, Bağdad 1406/1986, s. 309-314, 426-466.

Atıyye Kâbil Nasr, Ġāyetü’l-mürîd fî ʿilmi’t-tecvîd, Kahire 1409/1988, s. 49-73, 128.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 14. cildinde, 195-196 numaralı sayfalarda yer almıştır.