HACIHASANZÂDE EFENDİ

(ö. 911/1505-1506)

İlk Anadolu kazaskeri.

Müellif:

Balıkesirli bir ulemâ ailesine mensuptur. Asıl adı Mehmed olup kaynaklarda künyesi Mehmed b. Mustafa b. Hacı Hasan şeklinde kaydedilir. Dedesi Hacı Hasan’ın Bergama’da bir camisi olduğu bilinmektedir. İlk öğreniminin ardından İstanbul’a giden Hacıhasanzâde Molla Yegân’ın hizmetine girip tahsilini tamamladıktan sonra ondan mülâzemet aldı. Kazasker oluncaya kadar çeşitli yerlerde müderrislik ve kadılıklarda bulundu. Önce Dimetoka ve Malkara’da müderrislik yaptı, ardından Gelibolu kadısı oldu. Mahmud Paşa, Fâtih Sultan Mehmed’e onun ilim ve faziletinden bahsedince Bursa’da Murâdiye Medresesi’ne müderris tayin edildi, bir müddet sonra da Bursa kadılığına getirildi. Ardından Sahn-ı Semân müderrisliği yaptıktan sonra İstanbul kadılığı ile görevlendirildi.

Kazasker Mevlânâ Muslihuddin’in sert tavrından ve kendisi aleyhine padişaha telkinde bulunmasından korkan Vezîriâzam Karamânî Mehmed Paşa’nın, muhtemelen 886’da (1481) saltanatının son yılında Fâtih’e divanda vezirlerin dört olduğunu, kazasker sayısının da ikiye çıkarılarak Muslihuddin Efendi’nin Rumeli, Hacıhasanzâde’nin de Anadolu kazaskeri olması halinde Dîvân-ı Hümâyun’da devlet işlerinin daha düzenli yürüyeceğini söylemesi üzerine Hacıhasanzâde ilk Anadolu kazaskeri oldu. II. Bayezid döneminde de görevini sürdüren Hacıhasanzâde 1488’de Rumeli kazaskerliğine getirildi ve ölümüne kadar bu görevde kaldı. Böylece aralıksız yedi yıl Anadolu, on sekiz yıl da Rumeli olmak üzere toplam yirmi beş yıl kazaskerlik makamında kalan yegâne âlim oldu. Öldüğünde İstanbul Fatih’te yaptırdığı mescid ve medresenin hazîresine defnedildi. Vefat ettiği zaman yaşının doksanın üzerinde olduğu, hatta Mecdî’nin Şekāik Tercümesi’ndeki derkenarda, yazarının adı verilmeyen bir şuarâ tezkiresinden naklen yaşının 115 olduğu kaydedilmiştir. Sehî Bey’in Tezkire’sinde de yaşının yüzü aştığı ifade edilmektedir.

Hacıhasanzâde’nin uzun kazaskerlik görevi süresinde icraatının neler olduğu kaynaklarda pek zikredilmemektedir. İlmiye mesleğinde mülâzemet sisteminin gelişmesinde etkili olduğu, II. Bayezid dönemine ait bugün mevcut en eski mülâzemet defterlerinden birinin onun zamanında tutulduğu sanılmaktadır (TSMA, nr. D. 5601/1). Ayrıca birçok talebe kendisinden mülâzım olmuştur. Tâcîzâde Câfer Çelebi’nin Hevesnâme adlı eserinde methettiği dört kişiden biri de hocası Hacıhasanzâde’dir. Şiirle de uğraşan ve Câmî mahlasını kullanan Hacıhasanzâde’nin çeşitli tezkirelerde ve Şekāik Tercümesi’nde şiirlerinden örnekler bulunmaktadır. Kendi adını taşıyan medresesi, Müeyyedzâde imzasıyla düzenlenmiş 911 (1505) tarihli vakfiyede pâye olarak 30 akçeli görünmekteyse de daha sonra 40, XVI. yüzyıl sonlarında da 50 akçeli medreseler arasına girmiştir (Atâî, s. 392, 532). XVI. yüzyıl boyunca birçok tanınmış âlimin burada müderrislik yaptığı bilinmektedir (Baltacı, s. 219-220).

Eserleri. Hacıhasanzâde, fıkha dair Mecmaʿu’l-biḥâr adlı bir eser (Süleymaniye Ktp., Turhan Vâlide Sultan, nr. 318) kaleme aldıktan başka Beyzâvî’nin Envârü’t-tenzîl’inden En‘âm sûresine (İÜ Ktp., AY, nr. 2019; Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 91/2) ve Sadrüşşerîa’ya ait et-Tavżîḥ’in “Muḳaddemâtü’l-erbaʿa” bahsine (Millet Ktp., Murad Molla, nr. 706, vr. 135-153; Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2122/1) hâşiye yazmış, Hüseyin Vâiz-i Kâşifî’nin Ravżatü’ş-şühedâʾ adlı eserini Saâdetnâme adıyla tercüme etmiştir (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1092; Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 3711; Millet Ktp., Ali Emîrî, nr. 1342). Ayrıca sarf ilmine dair Mîzânü’t-tasrîf ve tamamlanamayan Garâib-i Lugāt adlı iki eserinden daha söz edilmektedir (, I, 273-274).


BİBLİYOGRAFYA

Sehî, Tezkire (s.nşr. Mustafa İsen), İstanbul 1980, s. 67-68.

, s. 158.

, vr. 21b, 62b.

, s. 163, 179-180, ayrıca bk. İndeks.

, I, 239-240, 251-252.

, bk. İndeks.

, I, 88.

, I, 273-274.

, s. 218-220.

Mehmet İpşirli, Osmanlı İmparatorluğunda Kadıaskerlik Müessesesi (doçentlik tezi, 1982), İÜ Ed.Fak. Genel Ktp., s. 29-31.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 14. cildinde, 503-504 numaralı sayfalarda yer almıştır.