HAFÎF

Aruz sisteminde bir bahir.

Müellif:

Halîl b. Ahmed’in aruz sisteminde “müştebihe” denilen dördüncü dâirenin üçüncü bahri olup genel sıralamada on birinci bahir olarak geçer (, III, 428; IV, 484-485). Dâiredeki tam ve sahih şekli, bir beytin yarısı için – – – (fâilâtün) / – – – (müstef‘ilün) / – – – (fâilâtün) tarzında üç cüzden (tef‘ile) ibaret olup bu bir beyitte altı tef‘ileye ulaşır. Müseddes (bir beyitte altı tef‘ileli) şeklinde aruz ve darbın düşmesiyle meydana gelen fâilâtün / müstef‘ilün // fâilâtün / müstef‘ilün biçimi de “meczû” (bir cüzü eksik) veya “murabba” (dörtlü) diye anılır. Halîl b. Ahmed’in sistemini farklı tarzda yorumlayıp sadeleştirenlerden biri olan İsmâil b. Hammâd el-Cevherî’nin “müfredat” ve “mürekkebat” olmak üzere yaptığı tertibe göre hafîf bahri remel ile recezden teşekkül eden mürekkep bir bahirdir (Kitâbü ʿArûżi’l-varaḳa, s. 55 vd.; krş. , III, 429). Bu bahrin “hafîf” (“ağır”ın zıddı) diye adlandırılması, sekiz ana tef‘ileden yedi harfli olanların arasında, “hafif sebebler”in (, III, 427) oluşturduğu lafızlardan üçünün peş peşe gelmesiyle zevki okşayan, kulağa hoş gelen bir hafiflik meydana getirmesindendir. Nitekim birincisi harekeli, ikincisi sâkin veya ikisi de harekeli peş peşe iki harften oluşan “sebebler”, ikincisi veya üçüncüsü sâkin peş peşe üç harften oluşan “vetid”lere nazaran daha hafif sayılır. Hafiflik ve yumuşaklık bakımından ancak vâfir bahriyle kıyaslanabilen hafîf bahrinin kullanımı ondan daha kolay ve dinleyen üzerindeki tesiri daha yumuşak kabul edilmiştir (İbn Reşîḳ el-Kayrevânî, I, 115; Safâ Hulûsî, s. 159). Birçok bahirde dâirelerden elde edilen şekiller nazarî olup tatbikatta kullanılmazsa da hafîf bahrinin yukarıda verilen tam şekli aynen kullanılır. Hafîf her dönemde şairlerin çokça başvurduğu bir bahirdir. Meselâ Hâris b. Hillize Muʿallaḳa’sını, Ömer b. Rebîa da birçok şiirini bu bahirde yazmıştır.

Hafîf bahrinin üç aruzu ve beş darbı mevcuttur. Buna göre illet ve zihâf kaidelerinden “habn” (tef‘ilenin ilk hafîf sebebinin ikinci sâkin harfini, yani “fâ” [فَاْ] ve “müs”teki [مُسْ] sükûnları atma) bütün cüzlerde uygulanabilir. Böylece fâilâtünler feilâtün, fâilünler feilün ve müstef‘ilünler önce mütef‘ilün, buradan da aynı hareke ve sükûn sayısını ihtiva eden kullanılıştaki okunuşu ile mefâilün olur. Bütün haşivlere “keff” (tef‘ilenin yedinci sâkin harfini, yani fâilâtün [فاعلاتن] ve müstef‘ilündeki [مستفعلن] sâkin “nûn” harfini atma) kaidesi uygulanarak fâilâtü ve müstef‘ilü, buradan da habn ve keffin her ikisinin birden uygulanması demek olan birleşik (müzdevic) zihaf çeşitlerinden “şekl” uygulanarak feilâtü ve mefâilü elde edilir. Birinci aruzun birinci darbına veya meczû şeklin beşinci darbına illet kaidelerinden “teş‘îs” (birinci veya ikinci mecmû vetidi atma) kaidesinin uygulanması ile, yani fâilâtündeki (فاعلاتن) “ilâ” (علا) mecmû vetidinin ayın veya lâm harfinin atılmasıyla “lâ” veya “â” uzun seslileri teşekkül eder. Böylece fâ lâ tün (فالاتن) veya fâ â tün (فاعاتن) şekilleri ortaya çıkar. Bunların yerine de aynı hareke ve sükûn sayısını ihtiva eden mef‘ûlün (مفعولن) kullanılır. Ancak teş‘îs illet kaidesi zihaf mahiyetinde olduğundan her zaman uygulanmayabilir. Bu arada fâilâtüne hazf (son hafif sebebi “tün”ün [ تن] atılması) ile ( فاعلن) fâilün ve bu tef‘ileye de “kat‘” (son mecmû vetidin sâkin harfini atarak bir önceki harfi sükûnlu okuma) kaidesi uygulanarak fâil (فاعل) ve bunun kullanılıştaki okunuşu ile fa‘lün (فع لن), murabba şekilde dördüncü darb olarak gelen müstef‘ilüne (مستفعلن) kat‘ uygulanarak müstef‘il (مستفعل) veya uygulamadaki okunuşu ile mef‘ûlün (مفعولن) elde edilir. Ayrıca müstef‘il şeklinin “müs” (مس) hafif sebebinin sükûnunu atarak, yani buna habn uygulanarak mütef‘il (متفعل) veya hareke ve sükûn adedi bakımından bunun aynısı olan uygulamadaki feûlün (فعولن) şekli ortaya çıkar. Bu illet ve zihâf kaidelerinin aslî tef‘ileye uygulanması ile ortaya çıkan tâli tef‘ileler şöyle özetlenebilir:

1. a) fâilâtün (– –)
         habn ile feilâtün ( – –),
     b) fâilâtün (– – –)
         keff ile fâilâtü (– ),
     c) fâilâtün (– – –)
         şekl ile feilâtü (),
     d) fâilâtün (– – –)
         teş‘îs ile mef‘ûlün (– – –);

2. a) müstef‘ilün (– – –)
         habn ile mefâilün ( –),
     b) müstef‘ilün (– – –)
         keff ile müstef‘ilü (– – ),
     c) müstef‘ilün (– – –)
         şekl ile mefâilü (),
     d) müstef‘ilün (– – –)
         kat‘ ile mef‘ûlün (– – –);

3. a) fâilâtün (– – –)
         hazf ile fâilün (– –);

4. a) fâilün (– –)
         habn ile feilün ( –),
     b) fâilün (– –)
         teş‘îs ile fa‘lün (– –);

5. a) mef‘ûlün (– – –)
         habn ile feûlün ( – –) olur.

Ortaya çıkan bu neticelerin her birini tek şekil üzerinde toplayarak şöyle göstermek mümkündür:

1.   2.   3. –   4. – –
     [– – –]        [– – –]         [– –]

Bunların açılarak yazılışları ise sırasıyla şöyledir:

1. a) fâilâtün (– – –)
    b) feilâtün ( – –)
    c) fâilâtü (– )
    d) feilâtü ()
    e) mef‘ûlün (– – –)

2. a) müstef‘ilün (– – –)
    b) mefâilün ( –)
    c) müstef‘ilü (– – )
    d) mefâilü ()
    e) mef‘ûlün (– – –)

3. a) fâilün (– –)
    b) feilün ( –)
    c) fa‘lün (– –)

4. a) mef‘ûlün (– – –)
    b) feûlün ( – –)

Buna göre, üç aruz ve beş darbı olan hafîf bahrindeki aslî tef‘ilelerle bunlara illet ve zihaf kaidelerinin uygulanması sonucunda ortaya çıkan ve aslî tef‘ile yerine kullanılabilen tâli tef‘ilelerin teşkil ettiği vezin grupları şöyle sıralanabilir:

I. aruz ve 1. darbı ile:
/ / //
/ / – –
                                      [– – –]

I. aruz ve 2. darbı ile:
/ / //
/ /

­ II. aruz ve 3. darbı ile:
/ / – //
/ /
                                      [– –]

III. aruz ve 4. darbı ile:
/ //
/

III. aruz ve 5. darbı ile:
/ // / – – –
                                                      [ – –]

­ Köşeli parantez içindeki tâli tef‘ileler nâdiren kullanılır. Aslî tef‘ileden sonra tâli veya tâli tef‘ileden sonra aslî tef‘ile gelebilir. Ancak keffin dahil olduğu tef‘ileyi takip eden tef‘ilede habn olmaması, yani “mekfûf” (kısa hece ile biten) bir tef‘ileyi “mahbûn” (kısa hece ile başlayan) bir tef‘ilenin takip etmemesi gerekir ki bu husus, “Muâkabet câiz değildir” şeklinde ifade edilir. Hafîf bahrinin meczû, yani her şatrda birer cüzün düşmesiyle ortaya çıkan dörtlü şeklindeki fâilâtün müstef‘ilün tef‘ileleri, müstef‘ilün fâilâtün tertibine kalbedilirse Halîl b. Ahmed’in “müctes” diye adlandırdığı bahir ortaya çıkar (Safâ Hulûsî, s. 183 vd.).

Aruza dair klasik kitaplarda ve bunlara muhteva bakımından sadık kalan yeni eserlerde hafîf bahrinin yukarıda sayılan vezinleri zikredilir. Ancak sanatkârların nazım tekniğinde yaptıkları yenilikleri de göz önüne alarak yazılan eserlerde bu bahrin başka vezinleri de ele alınmıştır. Meselâ Celâl el-Hanefî aşağıdaki vezinleri de tesbit etmiş ve örnekleriyle vermiştir (el-ʿArûż, s. 257, nr. 7; s. 267, nr. 10 vd.).

– – / – / – – – //
– / – – / – – –
– – / – – // – – / – –
– – / // / – –
/ – – // – – /– –
/ – / – – / – –
/ – – // – / – –
– – / – – // – – – / – –
– – / – / – – //
– – / / – –
– – / – / – – // – – /
– – / – / – – – // – – / – –
– – / – / – – – // – – / – –
– – / – / – – // – – / –
( – – = müstef‘ilâtün ve mefâilâtün).

Bu arada serbest nazımla şiir yazanlar, genelde tercih ettikleri müfredât bahirlerden olmamasına rağmen, ritmik yönden ifade imkânları ve nesri andıran tarzı ve hafifliği dolayısıyla hafîf bahrinde şiir yazmayı denemişlerdir (bk. Abdürrızâ Ali, s. 38, 125). Hafîf bahri İran ve Türk edebiyatlarında da kullanılmıştır. İran şiirinde bu bahirde türemiş olan müseddes vezinlerin başlıcaları şunlardır:

fâilâtün (feilâtün) – – /
mefâilün – / mef‘ûlün – – –

fâilâtün (feilâtün) – – /
mefâilün – / feilâtün – –

fâilâtün (feilâtün) – – /
mefâilün – / feilün

fâilâtün (feilâtün) – – /
mefâilün – / feilân =

fâilâtün (feilâtün) – – /
mefâilün – / fa‘lün – –

fâilâtün (feilâtün) – – /
mefâilün – / fa‘lân – =

fâilâtün (feilâtün) – – /
mefâilün – / fa‘ –

Bu vezinlerden “fâilâtün (feilâtün) mefâilün feilün (fa‘lün)” şekilleri bilhassa mesnevilerde rağbet görmüştür. Farsça tasavvufî mesnevi tarzının kurucusu Senâî’nin Ḥadîḳatü’l-ḥaḳīḳa’sı, Nizâmî-i Gencevî’nin Heft Peyker’i, Emîr Hüsrev-i Dihlevî’nin Heşt Bihişt’i ve Evhadüddîn-i Merâgī’nin Câm-ı Cem adlı mesnevisi bu vezinle nazmedilmiştir. Türk edebiyatında bu vezinle kaleme alınmış pek çok mesnevinin başlıcaları şunlardır: Şeyhî’nin Harnâme’si, Hamdullah Hamdî’nin Yûsuf u Züleyhâ’sı, Lâmiî Çelebi’nin Şem‘ u Pervâne’si, Fazlî’nin Gül ü Bülbül’ü, Nev‘îzâde Atâî’nin Heft Hân’ı ve Sâbit’in Edhem ü Hümâ’sı. Yeni Türk edebiyatında ilk manzum piyes yazan Ali Haydar Bey ve daha sonraları Ahmed Hâşim ve Yahya Kemal gibi sanatkârlar da bu vezinle şiir yazmışlardır.


BİBLİYOGRAFYA

, V, 469-471, 491.

İsmâil b. Hammâd el-Cevherî, Kitâbü ʿArûżi’l-varaḳa ve Kitâbü’l-Ḳavâfî (nşr. Sâlih Cemâl Bedevî), Mekke 1985, s. 55 vd., 82-85.

İbn Reşîḳ el-Kayrevânî, el-ʿUmde (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1353/1938, I, 114 vd.

Zemahşerî, el-Ḳısṭâṣ (nşr. Fahreddin Kabâve), Beyrut 1989, s. 115-118.

Reşîdüddin el-Vatvât, Risâle-i ʿArûż (nşr. Ahmed Ateş – Abdülvehhab Tarzî), İstanbul 1962, s. 252-262.

Şems-i Kays, el-Muʿcem fî meʿâyîri eşʿâri’l-ʿAcem (nşr. Muhammed-i Kazvînî – Müderris-i Razavî), Tahran 1338 hş. ⟶ Tahran, ts.

Ahmed Sâfî, Câm-i Muẓaffer, İstanbul 1264.

Ahmed Hamdi, Teshîlü’l-arûz ve’l-kavâfî ve’l-bedî‘, İstanbul 1289.

Pervîz Nâtil Hânlerî, Taḥḳīḳ-i İntiḳādî der ʿArûż-i Fârsî, Tahran 1317 hş. bk. İndeks (bu eserin aynı müellif tarafından tashih edilerek kısaltılmış şekli olan Vezn-i Şiʿr-i Fârsî, Tahran 1337 hş.).

İbn Ebû Şeneb, Tuḥfetü’l-edeb, Paris 1954, s. 74-80.

, I, 109.

Safâ Hulûsî, Fennü’t-taḳṭîʿi’ş-şiʿrî ve’l-ḳāfiye, Beyrut 1966, s. 158-165, 183 vd.

Seyfî-i Buhârî, Risâle-i ʿArûż (Câmî’nin Risâle-i Ḳāfiye’si ile birlikte, Farsça metin ve İng. trc. H. Blochmann, The Prosody of the Persians According to Saifi, Jami and Other Writers içinde), Amsterdam 1970, s. 57-60, ayrıca bk. tür.yer.

L. P. Elwell-Sutton, The Persian Metres, Cambridge 1975, bk. İndeks.

Celâl el-Hanefî, el-ʿArûż, Bağdad 1398/1977-78, s. 245-286.

Abdürrızâ Ali, el-ʿArûż ve’l-ḳāfiye, Musul 1409/1989, s. 38, 122-129.

M. Fuad Köprülü, “Arûz” (İran, Türk), , I, tür.yer.

Gotthold Weil, “Arûz”, a.e., I, 626.

a.mlf., “Arūḍ”, 2(İng.), I, 670, 672, 673.

G. Meredith-Owens, “Arūḍ”, a.e., I, 677.

Nihad M. Çetin, “Arûz”, , III, 424, 427-429.

a.mlf., “Bahir”, a.e., IV, 484-485.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 15. cildinde, 113-114 numaralı sayfalarda yer almıştır.