HÂMİD EFENDİ, Çivizâde Damadı

(ö. 985/1577)

Osmanlı şeyhülislâmı.

Müellif:

900 (1494-95) yılında Konya’da doğdu. Babası Beyşehri Kadısı Mehmed Efendi’dir. Yirmi iki yaşında İstanbul’a giderek Çivizâde Muhyiddin Mehmed, Sâdî Efendi ve Aşçızâde Hasan Efendi’den ders aldı. Bir süre Kazasker Kadri Efendi’nin tezkireciliğinde bulundu. Tahsilini tamamladıktan sonra sırasıyla Bursa’da Molla Hüsrev ve Bayezid Paşa, Kütahya’da Germiyanoğlu, yine Bursa’da Ahmed Paşa medreselerinde müderrislik yaptı. 948’de (1541) İstanbul’da Dâvud Paşa Medresesi müderrisliğine getirilen Hâmid Efendi, aynı yıl Şeyhülislâm Çivizâde Muhyiddin Mehmed Efendi’ye damat oldu ve Çivizâde Damadı diye anılmaya başlandı. Hâmid Efendi, daha sonra Gebze’de Mustafa Paşa Medresesi müderrisliğine tayin edildi; 1547’de Manisa müftüsü, ertesi yıl İstanbul’da Şehzade Medresesi’ne müderris oldu. 1549’da Şam, bir yıl sonra Mısır kadısı olan Hâmid Efendi bu arada hac farîzasını ifa etti. 1553’te Ayasofya Medresesi müderrisliğine, ertesi yıl Bursa ve 1556’da İstanbul kadılığına, 1557’de ise Rumeli kazaskerliğine getirildi ve dokuz buçuk yıl bu görevde kaldı. Hâmid Efendi’nin kazaskerliği döneminde ilmiye mesleği kademelerinde bazı yeni düzenlemeler yapıldı. Nitekim 968 Zilhiccesinde (Ağustos 1561) “nevbet ferman olunup” medrese mezunlarının rûznâmçe defterine kaydedilerek sıra beklemeleri usulü getirildi. Bunun üzerine kazaskerlerin onar, bilâd-ı selâse kadılarının beşer ve öteki taht kadılarının üçer mülâzım verme usulü bir esasa bağlandı. Ancak daha sonraki yıllarda nevbet usulüne uyulmayınca 973 Şâbanında (Mart 1566) ikinci defa mülâzemet sistemine riayet edilmesi hakkında emir çıktı (Atâî, s. 243).

Sigetvar seferinden dönülürken Kanûnî Sultan Süleyman zamanındaki içki yasağının devam etmesini isteyen Hâmid Efendi’nin bu yüzden yeni padişah II. Selim tarafından görevinden alındığı rivayet edilir (Selânikî, I, 52). Sekiz yıl kadar süren mâzuliyet döneminden sonra 1574’te Ebüssuûd Efendi’nin yerine şeyhülislâm oldu. Bu görevde iken 3 Şâban 985’te (16 Ekim 1577) vefat etti ve Eyüp’te Mihrişah Vâlide Sultan Türbesi’nin karşısında defnedildi. Hâmid Efendi, İstanbul Zeyrek’teki Filyokuşu’nda mülâzımlar için odaları bulunan ve medrese olarak da kullanılan bir mescid yaptırmış (Baltacı, s. 441-442), ancak bu mescid günümüze kadar gelmemiştir.

Hâmid Efendi’nin en meşhur eseri Fetâvâ-yı Ḥâmidiyye (el-Fetâva’l-Ḥâmidiyye) olup kitabın yazma nüshalarında adı Mecmûʿa-i Fetâvâ-yı Ḥâmid Efendi, Mecmûʿatü’l-fetâvâ, Mecmûʿa fi’l-fıḳh şeklinde de geçmektedir (meselâ bk. Süleymaniye Ktp., Molla Çelebi, nr. 104-105; Kılıç Ali Paşa, nr. 496; Esad Efendi, nr. 554; Şehid Ali Paşa, nr. 953). Bazı kaynaklarda bu eserin dört cilt olduğu kaydedilmişse de (, II, 1222; Altunsu, s. 36) Atâî’nin de belirttiği gibi “dört kıt‘a vâkıât-ı mesâil”den ibarettir (Zeyl-i Şekāik, s. 243). Hâmid Efendi kitabını Arapça fıkıh ve fetva kitaplarındaki metinlerden derlediği için eserde Türkçe fetva yoktur. Süleymaniye Kütüphanesi’nde Hâmid Efendi’nin kendi hattıyla yazdığı fetvalardan oluşan iki mecmua kayıtlı olup (Molla Çelebi, nr. 104-105) birinci mecmuanın başında müellifin ismiyle “vâkıât-ı mesâil”i derlediğini belirten notu yer almaktadır. Diğer bir nüshanın başında ise (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 953, vr. 2b, 5a) fıkhî meseleleri fürû-i fıkıh kitaplarından Sadrüşşerîa’nın eserindeki tertibe göre bizzat kendisinin derlediğini belirtmektedir. Hâmid Efendi naklettiği meseleleri “matlab” veya “mesele” başlığı altında çeşitli konulara göre tasnif etmiştir. Ancak onun tertibi klasik fetva kitaplarının sistematiğine uymamaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

Hâmid Efendi, Mecmûʿatü’l-fetâvâ, Süleymaniye Ktp., Molla Çelebi, nr. 104-105.

a.mlf., Mecmûʿa fi’l-fıḳh, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 953, vr. 2b, 5a.

, I, 15, 52, 101.

, s. 242-243.

, I, 413, 504; II, 32.

, II, 1222.

, I, 316.

, I, 94.

, s. 26-28.

, II, 104.

, s. 386 vd.

, I, 268.

, II, 369, 434; III, 523.

, s. 46, 64.

Abdülkadir Altunsu, Osmanlı Şeyhülislâmları, Ankara 1972, s. 36.

, s. 441-442.

Tahsin Öz, İstanbul Camileri, İstanbul 1987, I, 67.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 15. cildinde, 460-461 numaralı sayfalarda yer almıştır.