HAMİDİYE CAMİİ

İstanbul’da Büyükada’da XIX. yüzyılın son yıllarında yapılmış cami.

Müellif:

Fetihten sonra yerli Rumlar’ın yoğun olarak yerleştikleri Marmara takım adalarından Büyükada’da XIX. yüzyılda Türkler’in de yaşamaya başlaması sebebiyle ortaya çıkan ihtiyacı karşılamak üzere II. Abdülhamid tarafından 1310’da (1892-93) Maden mahallesinde inşa ettirilmiştir. Servili veya Büyükada Camii de denilen ibadethâne günümüzde adanın merkez camisi olarak kullanılmaktadır.

Cephelerinde bilhassa empire üslûbunun ağırlıklı olduğu görülen cami, fevkanî olarak XIX. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul mimarisinde hâkim olan Batı üslûbunda yapılmıştır. Caminin duvarlarında muntazam işlenmiş küfeki taşları kullanılmıştır. Yüksek bir bodrum üzerinde olduğundan son cemaat yerine mermer basamaklı iki taraflı bir merdivenle ulaşılır. Kapalı bir mekân halinde olan ve pencerelerden ışık alan son cemaat yerinin üstünü çıtalı ahşap bir tavan örtmektedir. Tavanın göbeğini iki tarafında birer hilâl olan sekiz uçlu bir yıldız süsler. Son cemaat yerinden bir merdivenle çıkılan kadınlar mahfili kâgir ve üstü kurşun kaplı bir tonozla örtülmüş olup sol taraftaki bölümü bir sütunla desteklenen bir çıkma halinde ana mekâna uzanır.

Hamidiye Camii’nin harimi, mihrabı dışarıya yarım yuvarlak bir çıkıntı teşkil eden kare bir plana sahiptir. Bu ana mekânın üstü dıştan kurşunla kaplanmış ahşap bir kubbe ile örtülmüştür. İç sathı bağdâdî çıta üzerine sıvanarak kalem işi nakışlarla bezenen kubbenin göbeğinde siyah zemin üzerine altın yaldızla İhlâs sûresi yazılmıştır. Harim iki sıra halindeki dikdörtgen biçimli pencerelerden ışık alır.

Dış cephelerde klasik cami mimarisine aykırı olarak bir konak mimarisi görünümü ağır basmaktadır. Pencereli bir kitle halindeki Hamidiye Camii’nin saçağının üstünde, Türk sanatının dinî yapılarında hiç görülmeyen bir korkuluk (parapet) dikkati çeker. Sağ tarafta yükselen bütünüyle kesme taş minare de klasik minare mimarisine uymayan bir özelliktedir. Bilezikli bir biçimdeki kısa gövdesi yuvarlaktır. Şerefe çıkması ise yine birkaç kademeli bilezik biçimindedir. Minare külâhı, 1894 zelzelesinin ardından İstanbul minarelerinin çoğu gibi kârgir olarak inşa edilmiştir.

II. Abdülhamid döneminde eski Türk sanatına dönüşün başladığı ve Türk neo-klasiği örneklerinin verildiği yıllarda karma üslûpta ve bütünüyle yabancı sanat anlayışlarının tesiri altında muhtemelen yabancı asıllı mimar veya kalfalar tarafından inşa edilen Hamidiye Camii Türk yapı sanatının son safhasının tarihçesi bakımından ilgi çekicidir.


BİBLİYOGRAFYA

Tahsin Öz, İstanbul Camileri, İstanbul 1965, II, 14.

Pars Tuğlacı, Tarih Boyunca İstanbul Adaları, İstanbul 1989, I, 155-160.

Mehmed Bâkır, “Büyükada Hamidiye Camii”, , VI, 3205-3206.

Tarkan Okçuoğlu, “Hamidiye Camii”, , III, 543-544.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 15. cildinde, 464-465 numaralı sayfalarda yer almıştır.