HAMMÂD b. SELEME

Ebû Seleme Hammâd b. Seleme b. Dînâr el-Basrî el-Hırakī (ö. 167/784)

Muhaddis, nahiv ve fıkıh âlimi.

Müellif:

90 (709) yılı dolaylarında doğdu; Humeyd et-Tavîl’in kız kardeşinin oğludur. Temîmoğulları’nın veya Kureyşliler’in mevlâsı olduğu söylenmiş, “Hazzâz” (ipekçi) ve “Bezzâz” (kumaşçı) lakaplarıyla anılmıştır. Kaynaklarda baş örtüsü ticareti yaptığı zikredilir. Birçok defa evlendiği halde “abdal” olduğu için bu vasfının gereği olarak çocuğu bulunmadığı ileri sürülmüşse de Zehebî bu durumu onun fizyolojik rahatsızlığıyla açıklamaktadır (Târîḫu’l-İslâm, s. 150).

Hammâd tahsil hayatında pek çok tâbiînden faydalanmış, Sâbit b. Eslem el-Bünânî, Katâde b. Diâme, Humeyd et-Tavîl, İbn Ebû Müleyke, Ebû Ma‘bed İbn Kesîr gibi âlimlerden hadis, Âsım b. Behdele ve Abdullah b. Kesîr’den kıraat rivayet etmiştir. Özellikle Sâbit b. Eslem ve Humeyd et-Tavîl’den gelen rivayetler konusunda onun en güvenilir kişi olduğu kabul edilmektedir. Kendisinden Abdullah b. Mübârek, Yahyâ b. Saîd el-Kattân, Vekî‘ b. Cerrâh, Abdurrahman b. Mehdî ve Süleyman b. Harb gibi isimler hadis; Haramî b. Umâre, Haccâc b. Minhâl, Şeybe b. Amr da bazı kıraat vecihleri rivayet etmişlerdir. Nahiv ve fıkıh tahsiline de önem verdiği anlaşılan Hammâd, nahivde Sîbeveyhi ve Yûnus b. Habîb gibi meşhur âlimlerin kendilerinden faydalandığı otorite şahsiyetler arasında yer almıştır. Bazı kaynakların “Basra müftüsü” diye nitelendirdiği Hammâd b. Seleme vaaz ve irşad hizmetinde de bulunmuştur.

Buhârî, Hammâd’ın yalnız bir rivayetini sadece istişhâd için kullanırken (bk. “Riḳāḳ”, 10) diğer Kütüb-i Sitte müellifleri onun rivayetlerine yer vermişlerdir. Ahmed b. Hanbel, Buhârî’nin bu tutumunu Hammâd’ın yaşlılığı ve bu sebeple hâfızasının zayıflaması ile açıklamış, Müslim’in de hâfıza bozukluğundan önce sadece Sâbit b. Eslem’den gelen rivayetlerini aldığını, onun dışındaki on iki rivayetini istişhâd için kullandığını, sika râvilere muhalefet ettiği noktalarda ihtiyaten ona güvenmemek gerektiğini söylemiştir. İbn Hibbân ise bu konuda Buhârî’yi tenkit etmiş, Abdurrahman b. Dînâr ve Şu‘be b. Ayyâş gibi kişilerden hadis rivayet edip Hammâd’ı ihmal etmesini doğru bulmamıştır (Yâkūt, X, 257).

İbn Sa‘d Hammâd’ı sika olarak değerlendirirken onun çok hadis rivayet ettiğini belirtmiş, bunlar arasında bazı münker hadislerin de bulunduğuna dikkat çekmiştir. Amr b. Âsım Hammâd’dan on bin hadis yazdığını söylemekte, ayrıca Yahyâ b. Durays’ın hadis koleksiyonu arasında Hammâd’dan rivayet edilmiş bir kısmı mevkuf, bir kısmı maktû on bin hadis bulunduğu kaynaklarda zikredilmektedir. Yahyâ b. Maîn, Ahmed b. Hanbel, Ebü’l-Hasan el-İclî ve Nesâî gibi hadis âlimleri Hammâd’ın sika olduğu görüşündedir.

Ebû Dâvûd, Hammâd’ın hadis rivayet ederken Kays b. Sa‘d’a ait bir kitap dışında elinde herhangi bir metin bulundurmadığını, hadisleri ezberinden rivayet ettiğini belirtmiş, Hammâd b. Suheyb ise onun hadisleri ezberlemediğini, bazı rivayetlerin kitaplarına başkaları tarafından kaydedildiğini söylemiştir. Bu işin üvey oğlu İbn Ebü’l-Avcâ tarafından yapıldığı ileri sürülmüştür. Zehebî de Hammâd’ın hadis rivayet ederken hâfızasına güvenerek hareket ettiği görüşünü benimsemiş ve bu yüzden zaman zaman yanıldığını kabul etmiş, ancak bundan dolayı onu suçlamanın doğru olmadığına da dikkat çekmiştir (ayrıca bk. HAMMÂD b. ZEYD).

İbadete, hayır yapmaya ve Kur’an okumaya düşkünlüğü, sünnete bağlılığı, bid‘atçılara muhalefeti ve düzenli bir hayat yaşaması ile tanınan Hammâd b. Seleme devlet adamlarına karşı müstağni davranır, onların davetlerine icâbet etmez ve bunu başkalarına da öğütlerdi. Ahmed b. Abdullah el-İclî’nin babasından naklen kaydettiğine göre Hammâd hadis rivayetine başlamadan önce Kur’ân-ı Kerîm’i açarak yüz âyet kadar okurdu. Ders verdiği kimselerden hediye bile kabul etmez, Allah rızası gözetilmeksizin hadis öğrenmenin kendini aldatmak olduğunu söylerdi.

Hammâd b. Seleme, 19 Zilhicce 167 (13 Temmuz 784) tarihinde Basra’da mescidde namaz kılarken vefat etti. Bu tarih 165 ve 169 olarak da kaydedilmektedir.

Kaynaklarda Hammâd’ın bazı eserleri bulunduğundan söz edilmekteyse de bunlardan sadece Kitâbü’s-Sünen’in adı zikredilmektedir. Fıkıh bablarına göre düzenlenmiş bir hadis kitabı olduğu anlaşılan ve günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmeyen bu eserin Kettânî’nin ona nisbet ettiği el-Muṣannef’le aynı eser olması ihtimal dahilindedir (er-Risâletü’l-müsteṭrafe, s. 40).


BİBLİYOGRAFYA

, VII, 282.

, III, 23.

, s. 131.

, s. 503.

, III, 140-142.

, s. 283.

, VI, 249-257.

İbnü’l-Kayserânî, el-Cemʿ beyne ricâli’ṣ-Ṣaḥîḥayn, Beyrut 1405, I, 103.

, X, 254-258.

, I, 364-365.

, VII, 257-269.

, VII, 444.

a.mlf., , I, 590-595.

a.mlf., : sene 161-170, s. 144-152.

, I, 258.

, III, 11, 16.

, I, 548-549.

, s. 40.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 15. cildinde, 488-489 numaralı sayfalarda yer almıştır.