HÂNİ’ b. URVE

Hâni’ b. Urve el-Murâdî (ö. 60/680)

Hz. Hüseyin adına çalıştığı için Emevîler tarafından öldürülen Yemenli tâbiî.

Müellif:

Hayatının ilk dönemleri hakkında bilgi yoktur. Kûfe’ye yerleşen Mezhic, Kinde ve Hemdân gibi Yemenli kabileler arasında büyük bir nüfuz ve itibara sahip olan Hâni’ b. Urve, Hz. Hüseyin’in Kûfe’de idareyi ele alma çabalarına katıldıktan sonra meşhur olmuştur.

Yezîd b. Muâviye halife olunca Medine Valisi Utbe’ye haber göndererek Hz. Hüseyin’den biat alınmasını, aksi takdirde öldürülmesini emretmişti. Validen mühlet isteyip Mekke’ye giden Hz. Hüseyin, orada bulunan Kûfeliler’in idareyi ele alması konusunda ısrar ettiklerini görünce amcazadesi Müslim b. Akīl’i durumu incelemek üzere Kûfe’ye göndermişti (15 Ramazan 60 / 19 Haziran 680). Müslim Kûfe’ye vardığında (5 Şevval 60 / 9 Temmuz 680) Müslim b. Avsece el-Esedî’nin evine yerleşerek faaliyetlerine başladı. Kısa zamanda 12-30.000 arasında bir sayıya ulaşan topluluk Hz. Hüseyin adına kendisine biat etti. Durumu haber alan Yezîd, Kûfe Valisi Nu‘mân b. Beşîr’i azlederek yerine Basra Valisi Ubeydullah b. Ziyâd’ı tayin etti. Kûfe’ye geldikten sonra şehirdeki durumun Hz. Hüseyin’in lehine olduğunu gören Ubeydullah’ın tehditkâr bir hutbe ile göreve başlaması üzerine Müslim b. Akīl bulunduğu evden ayrılarak daha nüfuzlu bir kimse olan Hâni’ b. Urve’nin evine sığındı. Zor durumda kalan Hâni’ Müslim’i evinde misafir etmeye mecbur oldu. Bu olaydan sonra Hâni’in evi Hz. Hüseyin taraftarlarının karargâhı haline geldi. Durumu yakından takip eden Ubeydullah, Ma‘kıl adlı bir casus vasıtasıyla Müslim’in Hâni’ b. Urve’nin evinde kaldığını öğrendi. Bir süre sonra Hâni’in arkadaşlarından Muhammed b. Eş‘as el-Kindî ve Esmâ bint Hârice’ye Hâni’in kendisini niçin ziyarete gelmediğini sordu. Onlar da hasta olduğunu ileri sürdüler. Ancak Ubeydullah hastalığının önemli olmaması gerektiğini, zira bütün gün kapısının önünde oturduğunu haber aldığını söyledi ve kendisine bir suikast düzenlenmesinden endişe ettiği için Hâni’in konağına gelmesini istediğini bildirdi. Bunun üzerine arkadaşları Hâni’e gidip durumu anlattılar ve Ubeydullah’ı ziyaret etmesinin uygun olacağını söylediler.

Hâni’ b. Urve arkadaşlarıyla birlikte Ubeydullah’ın konağına girdiği zaman orada Kādî Şüreyh de bulunuyordu. Ubeydullah ona Müslim’in nerede olduğunu sordu. Hâni’ önce bilmediğini söyledi, fakat daha sonra Ubeydullah’ın durumu haber aldığını anlayınca Müslim’i evine davet etmediğini, kendisinin gelip sığındığını belirtti. Ubeydullah Müslim’i hemen teslim etmesini istediyse de Hâni’ kendisine sığınan bir kimseyi teslim edemeyeceğini ifade etti. Bunun üzerine Ubeydullah elindeki sopa ile Hâni’in yüzüne vurmaya başladı. Hâni’, yanındaki muhafızlardan birinin kılıcını alıp karşı koymaya çalıştı, ancak başarılı olamadı. Ubeydullah, Hâni’in öldürülmeyi hak ettiğini söyleyerek hapsedilmesini emretti. Hâni’in başına gelenleri duyan Mezhic kabilesi valinin konağının önünde toplandı. Ubeydullah kalabalığı yatıştırmak için Kādî Şüreyh’i gönderdi. Şüreyh Hâni’in bir soruşturma için tutulduğunu, hayatının emniyette olduğunu söyleyince kalabalık dağıldı. Öte yandan Hâni’in tutuklandığı yolundaki haberler Müslim’e ulaşınca mensuplarından yaklaşık 4000 kişi toplanarak valinin konağına yöneldi. O sırada konakta otuz kadar muhafız bulunuyordu. Vali durumdan endişe ederek şehrin ileri gelenlerini istişare maksadıyla konağına çağırdı. Toplantıya katılanlardan, halka Müslim’i terketmeleri ve kendisine karşı gelmelerinin doğru olmayacağı telkininde bulunmalarını istedi. Konaktan ayrılan kabile reisleri halkı ikna ederek dağılmalarını sağladılar. Aynı günün akşamı yanında sadece otuz kişinin kaldığını gören Müslim, Kinde kabilesine mensup Tav‘a adlı bir kadının evine sığındı. Ancak ertesi gün Muhammed b. Eş‘as’ın âzatlısı olan Tav‘a’nın oğlu Bilâl tarafından ihbar edildi ve yakalanıp öldürüldü. Ardından Hâni’ de hapsedildiği yerden alınarak hayvan pazarına götürüldü ve orada öldürüldü. Ubeydullah, Müslim ile Hâni’in başlarını Yezîd’e gönderdi. Hz. Hüseyin bu olayları ancak Irak’a ulaştıktan sonra öğrenebildi.

Hâni’, güzel Kur’an okuyan ve “el-eşrâfü’l-kurrâ” arasında yer alan bir şahsiyetti. Müslim ve Hâni’ için yazılan mersiyeler kaynaklarda Abdullah b. Zebîr el-Esedî, Ferezdak ve Süleyman (Süleym) b. Selâm el-Hanefî’ye nisbet edilir.


BİBLİYOGRAFYA

, IV, 41.

, VIII, 231.

, s. 233-238.

Müberred, el-Kâmil (nşr. M. Ahmed ed-Dâlî), Beyrut 1406/1986, I, 160.

, II, 243.

, V, 347-367.

, I, 136; IV, 378.

, III, 67-70.

, XIII, 370; XIV, 228-229.

a.mlf., Meḳātilü’ṭ-Ṭâlibiyyîn (nşr. Seyyid Ahmed Sakr), Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 97-108.

, IV, 22-36.

, VIII, 153-157.

, IX, 51.

, I, 590-593.

J. Wellhausen, İslamiyetin İlk Devrinde Dinî-Siyasî Muhalefet Partileri (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1989, s. 99-101, 103, 114.

L. Veccia Vaglieri, “Hāniʾ b. ʿUrva al-Murādī”, , III, 164-165.

E. Kohlberg, “Muslim b. ʿAḳīl b. Abī Ṭālib”, a.e., VII, 689-690.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 16. cildinde, 32-33 numaralı sayfalarda yer almıştır.