HANZALE b. MÂLİK (Benî Hanzale b. Mâlik)

Adnânîler’e mensup bir Arap kabilesi.

Müellif:

Kabileye adını veren Hanzale b. Mâlik’in soyu Zeyd Menât b. Temîm b. Mür b. Ûd b. Tâbiha b. İlyâs b. Mudar yoluyla Adnân’a kadar ulaşır. Temîm kabilesinin bir kolu olan Hanzale bu kabile içerisinde kalabalık oluşu, gücü, mensuplarının itibarı, kahramanlığı, şiir ve edebiyat, fesahat ve belâgattaki maharetleriyle temayüz etmişti. Müfâharelerde Temîm, Hanzale kabilesi mensupları tarafından temsil edildiğinden kaynaklarda bu iki kabilenin tarihi genellikle birlikte anlatılmıştır. Müstakil olarak veya Temîm kabilesiyle birlikte çeşitli Arap kabilelerine karşı birçok olaya ve çarpışmalara katılan kabilenin eyyâmü’l-Arab’da önemli bir yeri vardır.

Kabile Hanzale b. Mâlik’in sekiz oğlu ile (Mâlik, Yerbû‘, Rebîa, Amr, Mürre, Galib, Külfe ve Kays) varlığını sürdürmüştür. Bunlardan Mâlik’in soyu diğerlerinden daha kalabalıktı. Oğlu Dârim kabilenin ayrı bir kolunu kurmuş, Rebîa’nın oğulları ise Yerbû‘a katılmışlardı. Hanzale’nin diğer beş oğlunun soyundan gelenlere, içlerinden birinin çağrısı üzerine bir elin parmakları gibi birlikte hareket ettiklerinden “Berâcim” adı verilmiştir.

Basra ile Yemâme arasındaki geniş bir arazide yaşayan kabilenin Sammân ve Rakmetân adlı iki köyü vardı. Bunlardan Sammân’da birçok kuyu, sarnıç ve arklar bulunuyordu. Irk ve Gumeym vadileriyle Kürfe dağı da Hanzale’nin hâkimiyeti altındaydı.

Hanzale kabilesinin bazı mensupları çok erken tarihlerde müslüman olmuştur. Bunlardan Vâkıd b. Abdullah, 2. (624) yılda cereyan eden Abdullah b. Cahş seriyyesinde yer almış ve bu sefer esnasında Mekkeli müşriklerin önde gelenlerinden Amr b. Hadramî’yi öldürmüştür. Ayrıca Habîb b. Hırâş Bedir Gazvesi’ne katılan müslümanlardandı. Kabilenin tamamının İslâmiyet’i kabul edişi ise 9. (630) yıla rastlar. Bu yıl Temîm kabilesinden bir heyet Hz. Peygamber’le görüşmek üzere Medine’ye gitti. Heyetin başkanı, Hanzale’nin Dârim kolundan Utârid b. Hâcib idi. Temîmliler Resûl-i Ekrem’e, müslümanlarla müfâharede bulunmak için hatip ve şairlerini de getirdiklerini söylediler. Hz. Peygamber, “Hatibinize konuşması için izin verdim” deyince Utârid b. Hâcib etkileyici bir üslûpla Temîmliler’in faziletlerini dile getirdi ve hiç kimsenin kendileriyle fazilet yarışına giremeyeceğini ileri sürdü. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem, Sâbit b. Kays’tan Utârid’e cevap vermesini istedi. Resûlullah’ın hatibi olan Sâbit b. Kays, Allah’ı, resulünü ve müslümanları tanıtan veciz bir hitabede bulundu. Temîmliler şairlerinin de dinlenmesini arzu ettiler. İzin verilmesi üzerine Zibrikān b. Bedr ayağa kalkıp şiirini okuyunca Hz. Peygamber, Zibrikān’a cevap vermek için Hassân b. Sâbit’i görevlendirdi. Hassân, aynı vezin ve kafiyede uzunca bir şiir söyleyerek ona karşılık verdi. Bunun üzerine Hanzale kabilesinin önde gelen şahsiyetlerinden olup Mekke’nin fethinden önce İslâmiyet’i kabul eden Akra‘ b. Hâbis, “Hz. Muhammed’in hatibi ve şairi bizim hatip ve şairimizden üstündür. Vallahi o Allah tarafından destekleniyor, davasında muvaffak olacaktır” dedi ve kelime-i şehâdeti okuyup Resûl-i Ekrem’e biat etti. Ardından heyette bulunanların hepsi müslüman oldu. Hz. Peygamber, kabilenin vergilerini toplamak için eşraftan Mâlik b. Nüveyre’yi zekât âmili olarak görevlendirdi.

Hanzale kabilesi, Resûlullah’ın vefatından sonra meydana gelen ridde olayları sırasında peygamberlik iddiasında bulunan Secâh’a katıldı. Mürtedleri organize eden Mâlik b. Nüveyre de bir süre sonra peygamberlik iddiasında bulundu ve kabilesinden destek gördü. Halife Ebû Bekir’in emriyle sefere çıkan Hâlid b. Velîd, irtidad edenleri bozguna uğratıp Mâlik b. Nüveyre’yi öldürtünce kabile yeniden İslâm hâkimiyetini kabul etti.

Daha sonra Müsennâ b. Hârise kumandasında Irak’ın fethine katılan Hanzale kabilesi Cemel ve Sıffîn savaşlarına iştirak etmiş, bazı mensupları Emevîler ve Abbâsîler döneminde valilik, kumandanlık gibi görevler üstlenirken bazıları da Hâricîler’in safında yer almıştır.

Şair Cerîr b. Atıyye ve Ferezdak, hadis ve fıkıh âlimi İshak b. Râhûye, Hanzale kabilesine mensup meşhur şahsiyetler arasında sayılabilir.


BİBLİYOGRAFYA

, I, 200-201; IV, 496, 560-562, 600.

, I, 229.

, III, 147, 269, 276, 464.

, s. 218.

, s. 222-233.

, II, 104, 114, 116-117; III, 36, 58, 277, 423, 457; IV, 69, 107, 215, 452, 472; V, 261, 283.

, I, 549-550, 595-596, 622-623, 629, 631-632.

Kalkaşendî, Nihâyetü’l-ereb, Beyrut 1984, s. 223.

Kehhâle, Muʿcemü ḳabâʾili’l-ʿArab, Beyrut 1402/1982, I, 310-311.

, II, 69, 70-71, 72, 73, 74-75, 189, 290.

J. Shleifer, “Hanzale”, , V/1, s. 221.

H. Lammens, “Mâlik”, a.e., VII, 258-259.

G. Levi Della Vidá, “Temîm”, a.e., XII/1, s. 153-154.

W. M. Watt, “Ḥanẓala b. Mālik”, , III,172.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 16. cildinde, 51-52 numaralı sayfalarda yer almıştır.