HASAN BEY KÖPRÜSÜ

Yunanistan’ın Yenişehir’inde XVI. yüzyılda yapılmış köprü.

Müellif:

Kuzey Yunanistan’da bugün adı Larisa olan Yenişehir’de Köstem (Pinios) akarsuyu üstündeki bu köprü şehirde bir cami, medrese ve sıbyan mektebi de yaptıran Hasan Bey (Gazi Hasan Bey) vakıflarındandır. Kimliği hakkında yeterli bilgi bulunmayan Hasan Bey’in Mora beyi olduğu, 909’da (1503-1504) ve 911’de (1505-1506) Anadolu ve Rumeli beylerbeyiliğine getirildiği, 920’de (1514) Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran seferinde şehid olduğu Sicill-i Osmânî’de bildirilmektedir.

Osmanlılar zamanında Rumeli’de Türkler tarafından bu bölgede kurulan en büyük şehirlerden biri olan Yenişehir’deki Hasan Bey Köprüsü’nün başında aynı bâni tarafından inşa ettirilmiş bir de cami bulunduğunu burayı 1688’de ziyaret eden Evliya Çelebi bildirmektedir. Cevdet Çulpan, Mevlevî şeyhi Hasan Nazif Efendi’nin 1246’da (1830-31) hac dönüşü Köstem suyu kenarında kurduğu mevlevîhâne ile yaptırdığı köprüden bahsederken bunun yeniden inşa edilen bir köprü mü, yoksa Gazi Hasan Bey Köprüsü’nün bir onarımı mı olduğu hakkında şimdilik bir şey söylenemeyeceğini ifade eder. Caminin kıble duvarı önünde bânisinin altıgen planlı kubbeli türbesi bulunmaktaydı. Hasan Bey Çaldıran’da şehid düşmüşse cenazesi buraya getirilmiş midir, yoksa önceden yaptırılan bu yapı boş kalmış bir türbe midir? Üçüncü bir ihtimal de külliyenin başka bir Hasan Bey tarafından yaptırılmış olmasıdır.

Hasan Bey Köprüsü, eski fotoğraflarından anlaşıldığı kadarı ile Rumeli’deki Türk köprülerinin en güzellerinden biridir. Tamamen kesme taştan yapılmış olup aralarında sel yaranlar (mahmuzlar) bulunan sivri kemerli on gözü vardır. Ayrıca her mahmuzun üstünde ve iki büyük kemerin arasındaki masif ayak, içine küçük birer kemerli göz daha açılmak suretiyle yapı hem takviye edilmiş hem de hafifletilmiştir. Türk-Yunan savaşı sırasında elden çıkmışken 1895’te geri alındığında Yenişehir’e giden Sabah gazetesi muhabiri Süleyman Tevfik köprünün dokuz gözlü, 114 m. uzunluğunda ve 8 m. genişliğinde olduğunu bildirir. Bu sırada gazetelerde yer alan ve üzerinden şehre giren Türk askerinin geçişini gösteren resimlerden, XIX. yüzyılda köprünün kenar korkuluklarının yenilenerek yaya kaldırımlarının iki yanında demir praçollarla genişletildiği, korkulukların yerine demir parmaklıklar takıldığı anlaşılmaktadır.

Köprünün tam başında yer alan medresesi, sıbyan mektebi, türbesiyle bir külliyenin merkezi olan cami de eski resimlerinden öğrenildiği kadarı ile kesme taştan bir yapı olup kubbeli, üç bölümlü bir son cemaat yerini takip eden kare planlı bir harimden ibaretti. Üstünü sekizgen biçiminde sağır kasnağa oturan kurşun kaplı bir kubbe örtüyordu. Önündeki köprü gibi bütünüyle XVI. yüzyılın klasik üslûbunu aksettiren bu yapı İstanbul Sultanahmet’teki Fîruz Ağa Camii’nin bir benzeri idi. Yunanistan’a dair turist rehberlerinde buradaki Türk eserlerinden ve dolayısıyla bu köprüden tek kelime ile bahsedilmemesi (meselâ bk. Béquignon, s. 270-272) dikkati çeker. Halbuki 1910’da basılan başka bir rehberde, şehrin içinde çoğu harap camilere ait yirmi yedi minare görüldüğü gibi köprünün karşı tarafında mükemmel durumda “muhteşem” bir caminin bulunduğuna işaret edilmiştir (K. Baedeker, s. 219).


BİBLİYOGRAFYA

, VIII, 194.

, II, 119.

Süleyman Tevfik, Tesalya’da Bir Cevelân ve Dört Aylık Seyahatim, İstanbul 1315, s. 167-168.

K. Baedeker, Grèce, Leipzig-Paris 1910, s. 219.

Y. Béquignon, Grèce: Les guides bleus, Paris 1935, s. 270-272.

Cevdet Çulpan, Türk Taş Köprüleri, Ankara 1975, s. 169-170, 203-204.

, s. 309, rs. 240-241.

, s. 478.

, sy. 322 (1313), s. 145; sy. 323 (1313), s. 168, 169.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 16. cildinde, 310 numaralı sayfada yer almıştır.