Ebû Bekr Ahmed b. Alî b. Sâbit el-Bağdâdî (ö. 463/1071)
23 Cemâziyelâhir 392’de (9 Mayıs 1002) (Târîḫu Baġdâd, XI, 266) Mekke-Medine yolu üzerindeki Vâdilmelel’in Guzeyye kasabasında dünyaya geldi. Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin, aynı ayı ve günü zikretmekle beraber 391’de (1001) doğduğunu söylemesi bir zühul eseri veya istinsah hatası olmalıdır. Daha sonraki bazı kaynaklar da bu yanlış bilgiyi tekrarlamıştır (meselâ bk. İbn Kesîr, XII, 101). Hatîb el-Bağdâdî’nin soyu Kûfe civarında oturan bir Arap aşiretine dayanmaktadır. Hatîb lakabının kendisine, kıraat âlimi Ebû Hafs el-Kettânî’den Kur’an öğrenen ve Bağdat’ın güneybatısında Dicle nehri üzerindeki Derzîcân köyünde yirmi yıl hatiplik yapan babası Ebü’l-Hasan Ali’den intikal ettiği söylenmişse de muhtemelen kendisi de bu köyde aynı vazifeyi devam ettirmesi sebebiyle Hatîb diye tanınmıştır. Babası onu tahsil için hadis ilmiyle de ilgilenen Hilâl b. Abdullah et-Tîbî’ye gönderdi. Babasının ve mürebbisi olduğunu söylediği Tîbî’nin (Târîḫu Baġdâd, XIV, 75) kendisini hadis ve fıkıh öğrenmeye yönlendirmeleri sebebiyle on bir yaşında iken İbn Rezkūye diye bilinen muhaddis ve fakih Muhammed b. Ahmed el-Bağdâdî’den hadis dersi almaya başladı; bu hocasının derslerine üç yıl aradan sonra tekrar döndü. Üç yıl boyunca Ebü’t-Tayyib et-Taberî’den ve devrinin Bağdat’taki en büyük Şâfiî âlimi olduğu belirtilen Ebû Hâmid el-İsferâyînî’den fıkıh öğrendi. O dönemde yeteri kadar hadis öğrenmeden fıkıh tahsiline başlanmadığından hareketle Hatîb’in bu süre içinde başka hocalardan hadis okumuş olabileceğini ileri sürenler vardır (Münîrüddin Ahmed, s. 28). İbn Rezkūye’den tekrar hadis öğrenmeye başlayan Hatîb, ayrıca Bağdat’taki diğer muhaddis ve fakihlerin derslerine devam ettikten sonra başka ilim merkezlerindeki âlimlerden faydalanmaya karar verdi. Yirmi yaşında iken bir yıl süreyle Basra’ya ve Kûfe’ye gitti. Aynı yıl babasını kaybetti. Hadisi kendisine sevdiren hocası Berkānî, onun tek bir âlimden rivayette bulunmak için Mısır’a gitmeyi düşündüğünü öğrenince muhaddis Ebü’l-Abbas el-Esamm’ın talebelerinden hadis rivayet etmek üzere Horasan’a gitmesinin daha uygun olacağını söyledi. Hatîb de henüz yirmi üç yaşında iken muhtemelen önce İsfahan’a, oradan da Hemedan, Rey ve Nîşâbur’a gitti; dönüşte Dînever’e uğradı. Hatîb’in, Bağdat’a gelen âlimler arasında hadis ilmini en iyi anlayan kimse olarak nitelendirdiği Muhammed b. Ali es-Sûrî, en fazla rivayette bulunduğu hocalarından İbnü’l-Müteyyem diye bilinen Ahmed b. Muhammed el-Bağdâdî, sika olduğunu belirttiği Ebû Ömer Abdülvâhid b. Muhammed el-Kâzerûnî, İbn Bişrân diye tanınan Ali b. Muhammed el-Bağdâdî, Kādılkudât Ebû Bekir Ahmed b. Hasan el-Hîrî ve İbn Şâzân el-Bağdâdî gibi âlimler onun hocaları arasında yer alır. Ayrıca Bağdat’ta bulunan âlimlerle, hadis tahsili için seyahat ettiği yerlerde karşılaştığı 1000’den fazla hocadan (Mahmûd et-Tahhân, el-Ḥâfıẓ el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî, s. 68) faydalanan ve onlardan önemli kişilerin 470 kadar eserini okuyan Hatîb, kendi talebeleri İbn Mâkûlâ ile Ebü’l-Fazl İbn Hayrûn’dan da rivayette bulunmuştur. Özellikle Dımaşk’ta bulunduğu yıllarda okuttuğu bu kitaplardan elli yedisinin Kur’an ilimlerine, kırk sekizinin fıkha, altmış dokuzunun akaid ve zühde, on sekizinin Arap diline, kırk dördünün edebiyata, 158’inin tarihe ve hadis tarihine, altmış beşinin de sadece hadis metinlerine dair eserler olması (Yûsuf el-Iş, s. 144-145), onun hadis başta olmak üzere diğer İslâmî ilimler ve tarih yanında dil ve edebiyata da büyük ilgi duyduğunu, tanınmış şahsiyetlerin rivayet ettiği dinî ve edebî kitapların rivayet hakkını elde etme hususunda büyük gayret sarfettiğini göstermektedir.
Hatîb el-Bağdâdî, tahsilini tamamladıktan sonra yirmi yıldan fazla bir süre bütün vaktini Târîḫu Baġdâd’ı yazmaya ayırdı. 444 (1052-53) yılında bu en önemli çalışmasını tamamlayınca (a.g.e., s. 172) hac görevini ifa etmeye karar verdi. Aynı yıl Dımaşk’a ve Sûr’a uğradıktan sonra Hicaz’a gitti. 445’te (1053-54) hac maksadıyla Mekke’ye gelen tanınmış muhaddis Kudâî’den hadis rivayet etti. Bu sırada seksen yaşında olan ve Mekke’de mücâvir olarak bulunan Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’nin ünlü râvisi Kerîme bint Ahmed’den bu eseri beş günde okudu. Hatîb aynı eseri daha önce, ünlü râvilerinden Küşmîhenî’den bizzat dinleyen müfessir ve kıraat âlimi Hîrî’den 423 (1032) yılında Mekke’ye giderken Bağdat’a uğradığı sırada üç gün içinde ve üç mecliste dinlemişti (Târîḫu Baġdâd, VI, 314). Zehebî bundan daha süratli bir kıraatin duyulmadığını söylemektedir (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XVIII, 280). Hac esnasında kendisinden hadis öğrenmek isteyenlere hadis rivayet ettiği belirtilen Hatîb, Medine’deki âlimlerden de faydalandıktan sonra hac dönüşü 446 (1054-55) yılında Şam’a uğradı, oradan Beytülmakdis’e geçerek Dımaşklı hadis hâfızı Ebû Muhammed Abdülazîz b. Ahmed el-Kettânî’den hadis rivayet etti. Bir müddet Sûr’da kaldı, ardından Bağdat’a döndü. Hadis ilmindeki otoritesi yanında yazdığı eserler sayesinde büyük bir şöhrete sahip olduğu için ondan hadis öğrenmek ve eserlerini bizzat kendisinden okuyup rivayet etmek üzere Bağdat’a gelenlerden başka dolaştığı birçok ilim merkezinde pek çok talebe kendisinden faydalandı. Zaman zaman onunla hadis müzakere eden hocası Ebû Bekir el-Berkānî başta olmak üzere Ebü’l-Kāsım Ubeydullah b. Ahmed el-Ezherî gibi tanınmış hocaları ondan hadis rivayet etti. En tanınmış talebeleri arasında, kendisinden yıllarca ayrılmayan Ebü’l-Meâlî Muhammed b. Muhammed el-Hüseynî ile Endülüslü hadis hâfızı ve İbn Hazm’ın talebesi Muhammed b. Fütûh el-Humeydî, hadis hâfızı İbnü’l-Hâdıbe, Ebü’l-Hüseyin İbnü’t-Tuyûrî, Mübârek b. Abdülcebbâr el-Bağdâdî, Hatîb et-Tebrîzî, Mâristan kadısı diye tanınan Ebû Bekir Muhammed b. Abdülbâkī el-Ensârî en-Nasrî gibi isimler zikredilebilir.
Abbâsî Halifesi Kāim-Biemrillâh’ın veziri Reîsürrüesâ İbnü’l-Müslime Hatîb’in tahsil arkadaşıydı. Vezir hadis ilmindeki yerini takdir ettiği Hatîb’i himayesine aldı (447/1055). O sıralarda birtakım yahudiler, Hz. Peygamber’in Hayber yahudilerini cizyeden muaf tuttuğuna dair Hz. Ali’nin el yazısını ihtiva eden bir belgeye sahip olduklarını ileri sürdüler. İbnü’l-Müslime Hatîb’den bu belge hakkındaki kanaatini sordu. O da belgeyi inceledikten sonra Hayber’in 7. yılda (628) fethedildiğini, bu belgede şahit olarak zikredilen Muâviye’nin Mekke fethinde (630) müslüman olduğunu, diğer şahit Sa‘d b. Muâz’ın ise Benî Kurayza seferinde (627) şehid düştüğünü belirterek belgenin sahte olduğunu ispatladı. Bunun üzerine vezir, Hatîb’i hadis konusunda tek otorite kabul ederek bütün hatip ve vâizlere onun onaylamadığı hadisleri halka bildirmemelerini emretti. En büyük arzusu el-Câmiu’l-Mansûrî’de hadis okutmak olan Hatîb el-Bağdâdî, Halife Kāim-Biemrillâh’tan ders izni alabilmek için fırsat kollamaya başladı. Râvileri arasında halifenin de bulunduğu bir hadis cüzünü yanına alarak hilâfet makamına gitti ve kendisiyle görüşerek bu cüzü ona okumak ve rivayet izni almak istediğini söyledi. Halife ise onun kendisinden hadis dinlemeye ihtiyacı bulunmadığını bildiği için istediği iznin verilmesini emretti. Hatîb talebelerine burada hadis ve Nizâmiye Medresesi’nin yakınındaki evinde Târîḫu Baġdâd’ı rivayet etmeye, öte yandan pek çok hocadan okuyarak rivayet iznini aldığı kitapları okutmaya, ayrıca kaleme almayı tasarladığı kitapları yazmaya başladı. Eserlerinin birçoğunu bu dönemde meydana getirmiştir.
Vezir İbnü’l-Müslime, genişleyen Fâtımî hâkimiyetine engel olmak için halifeyi ikna ederek Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in hilâfet merkezine gelmesini ve halifeye destek olmasını sağlamıştı. Ancak Tuğrul Bey’in Bağdat’tan ayrılması üzerine Fâtımî Halifesi Müstansır-Billâh’ın taraftarı olan Türk kumandanı Besâsîrî, Fâtımî halifesinin teşvikiyle Bağdat’a girerek halifeyi makamından indirdi ve İbnü’l-Müslime’yi öldürdü (450/1059). Târîḫu Baġdâd’da bazı Hanbelîler aleyhinde yazdıkları dolayısıyla Hatîb’e kin duyan bu mezhebin bir kısım mensupları vezirin öldürülmesini fırsat bilerek onu rahatsız etmeye başladılar. Hayatını tehlikede gören Hatîb Safer 451’de (Nisan 1059) Dımaşk’a gitti. Muhammed b. Ahmed b. Muhammed el-Mâlikî el-Endelüsî, Hatîb’in Dımaşk’a giderken 476 kitabı yanında götürdüğünü söylemekte ve Tesmiyetü mâ verede bihi’l-Ḫaṭîbü Dımaşḳa adlı risâlesinde (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 18/6) bunların adını vermektedir (bu kitapların bir listesi için bk. Mahmûd et-Tahhân, el-Ḥâfıẓ el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî, s. 282-301). Hatîb Dımaşk’ta, Emeviyye Camii’nin doğu cephesindeki minarenin altında bulunan odada ikamet ederek eser yazmaya ve bu camide ders okutmaya başladı. Onun Dımaşk’ta Ahmed b. Hanbel’in Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe’si ile İbn Rezkūye’nin Feżâʾilü’l-ʿAbbâs’ını okutması, Şiî Fâtımîler’in idaresinde bulunan şehirdeki Râfizîler’i öfkelendirdi. Bunun üzerine Dımaşk valisi Hatîb’in öldürülmesini emretti. Sünnî olan ve bu sebeple Hatîb’e bir zarar gelmesini istemeyen emniyet müdürü (sâhibü’ş-şurta), onu yakalayıp götürürken valinin büyük değer verdiği şerif Ebü’l-Kāsım Ali b. İbrâhim b. Ebü’l-Cin el-Alevî’nin evinin önünden geçtikleri sırada ona bu eve sığınmasını tavsiye etti ve böylece Hatîb ölümden kurtuldu. Şerif Ebü’l-Kāsım, Hatîb’i kendisine teslim etmesini isteyen valiye bu âlimin öldürülmesinin bazı mahzurlarından bahsederek onu kararından vazgeçirdi ve Hatîb’in Sûr şehrine gitmesini sağladı (Safer 459 / Ocak 1067).
Hatîb’in aleyhtarları, yanına güzel bir çocuğun gelip gitmesi üzerine halkın dedikoduya başladığını, mutaassıp bir Râfizî olan Dımaşk valisinin bu durumu öğrenince onun öldürülmesini emrettiğini, Hatîb’in bu sebeple Dımaşk’ı terketmek zorunda kaldığını iddia etmişler, hatta onu içki içmekle bile suçlamışlardır (Yâkūt, Muʿcemü’l-üdebâʾ, IV, 29). Sûr’da İzzüddevle lakabıyla anılan bir zenginin Hatîb’in çalışmalarını desteklediği, onun da 462 (1070) yılına kadar bu şehirde kalarak elli kadar eser kaleme aldığı bilinmektedir. Bağdat’ta ölmeyi arzu eden Hatîb Şâban 462’de (Mayıs 1070) bu şehre dönmeye karar verdi; ticaretle meşgul olan arkadaşı ve talebesi muhaddis Abdülmuhsin eş-Şîhî onu Bağdat’a götürme görevini üstlendi. Hatîb, yolu üzerindeki Trablus ve Halep’te rivayette bulunarak dört ay sonra Bağdat’a ulaştı ve el-Câmiu’l-Mansûrî’de tekrar ders okutmaya başladı. 15 Ramazan 463’te (16 Haziran 1071) hastalandı. Dımaşk’tan büyük bir servetle dönen Hatîb, hiç evlenmediği ve bir mirasçısı da bulunmadığından halifeden izin alarak bütün servetini başta muhaddisler olmak üzere çeşitli kimselere ve yerlere dağıttı, kitaplarını da vakfetti. 7 Zilhicce 463 (5 Eylül 1071) tarihinde Bağdat’ta Nizâmiye Medresesi’nin yanındaki evinde vefat etti. Hadis okuttuğu el-Câmiu’l-Mansûrî’de cenaze namazını hocası muhaddis İbnü’l-Mühtedî-Billâh kıldırdı ve arzu ettiği üzere Bâbülharb’de Bişr el-Hâfî’nin kabrinin yanına defnedildi.
Hatîb el-Bağdâdî vakur bir insandı. Giyimine önem vermesine ve heybetli görünmesine rağmen son derece mütevazi olduğu kaydedilir. Hatîb’in el yazısı da çok güzeldi. Düzgün konuşur, hadisleri gür sesiyle, süratli fakat noksansız şekilde okurdu. Vaktini boşa geçirmez, yolda yürürken bile elindeki bir cüzü okuyarak giderdi. Takvâ sahibi olduğu, hayatının hiçbir döneminde resmî göreve tâlip olmadığı ve bütün zamanını ilme verdiği bilinmektedir. Sûr Camii’nde bulunduğu sırada şehrin ileri gelen Alevî zenginlerinden birinin kendisine önemli miktarda bir meblağ göndermesinden dolayı rahatsız olması, onun tok gözlülüğünü ve ilme olan saygısını göstermektedir. Zaman zaman talebelerine para yardımında bulunur ve elindeki imkânları onlarla paylaşmaktan zevk alırdı. Hatîb el-Bağdâdî, insanın bildikleri ve öğrendikleriyle amel etmesine büyük önem vermiş, el-Câmiʿ li-aḫlâḳı’r-râvî’de bu husus üzerinde durmuş, İḳtiżâʾü’l-ʿilm el-ʿamel adlı eserinde de özellikle bu konuyu işlemiştir.
İlmî Şahsiyeti. Hadis tahsil etmek üzere İsfahan’a gittiği sırada hocası Berkānî, Ebû Nuaym el-İsfahânî’ye yazdığı tavsiye mektubunda Hatîb’in hadis ilminde üstün bir yeri bulunduğunu belirtmiş, samimiyetinden ve dindarlığından söz ederek ona anlayışlı davranmasını ve çok rivayette bulunmasını rica etmişti (Yâkūt, Muʿcemü’l-üdebâʾ, IV, 42-43). Hadisleri anlama ve hıfzetme hususunda Hatîb’in Dârekutnî’ye benzetildiğini söyleyen Şâfiî fakihi Ebû İshak eş-Şîrâzî, bir gün talebelerine ders verirken onun yanlarına gelmesini fırsat bilerek bir râvi hakkında fikrini sormuş, Hatîb’in geniş bir açıklama yaptığı sırada önünde diz çöküp oturmuştu. Târîḫu Şîrâz müellifi Hibetullah b. Abdülvâris eş-Şîrâzî, Hatîb el-Bağdâdî’nin kendisine sorulan sorulara ancak birkaç gün sonra cevap verdiğini söyleyerek hıfzını eserleri kadar güçlü bulmamaktaysa da (Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XVIII, 283) bu tutumu onun rivayet konusundaki titizliğinin bir belgesi sayılmalıdır. Talebelerinden İbn Mâkûlâ hocasının hadisleri anlama, ezberleme, muhafaza etme, rivayetlerin gizli kusurlarını, senedlerini, sahihlerini, garîblerini, ferd ve münkerlerini bilme konusunda devrinin nâdir şahsiyeti olduğunu, Dârekutnî’den sonra Bağdat’ta onun gibi birinin yetişmediğini belirtmiş, hadis âlimi Mü’temen b. Ahmed es-Sâcî de İbn Mâkûlâ’nın bu görüşüne katılmıştır. Hanbelî âlimi İbn Nukta, el-Mülteḳaṭ fîmâ fî kütübi’l-Ḫaṭîb ve ġayrihî mine’l-vehm ve’l-ġalaṭ adlı bir kitap yazmasına rağmen Hatîb’in hadis ilimleri sahasında önemli eserler kaleme aldığını, bu sebeple kendisinden sonraki bütün hadis âlimlerinin onun kitaplarına çok şey borçlu olduğunu söylemekte (et-Taḳyîd, s. 154), İbn Hacer el-Askalânî de bu görüşü doğrulamaktadır (Nüzhetü’n-naẓar, s. 35). İbnü’s-Salâh’ın Muḳaddimesi’nde altmıştan fazla yerde Hatîb’in adının zikredilmesi (bk. İndeks; ayrıca bu yerleri ayrıntılı şekilde görmek için bk. Mahmûd et-Tahhân, el-Ḥâfıẓ el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî, s. 481-485) onun hadis ilimleri sahasındaki yerini göstermeye yeterlidir. Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem‘ânî, Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir, İbn Hallikân, Zehebî ve Tâceddin es-Sübkî gibi birçok tabakat âlimi, Hatîb’in yaşadığı devrin en büyük hadis otoritesi olduğunu belirtmişlerdir.
Hatîb el-Bağdâdî, usûl-i hadîsin ilk müelliflerinden sayılan Râmhürmüzî ile Hâkim en-Nîsâbûrî’den sonra el-Kifâye fî ʿilmi’r-rivâye’si ile bu alanın en geniş eserini kaleme almıştır. Ricâlü’l-hadîsin bazı konularında kendisinden önce Müslim, Dûlâbî, Abdülganî el-Ezdî ve Dârekutnî gibi âlimler çeşitli eserler vermekle beraber Hatîb Târîḫu Baġdâd’ı yazarken ihtiyaç duyduğu bazı meselelerde, özellikle hadislerin senedlerinin uzaması sebebiyle râvi adlarındaki müphem hususların giderilmesi için kapsamlı eserler meydana getirmiştir. İbn Hacer el-Askalânî’nin belirttiği gibi onun müstakil bir eser yazmadığı pek az usûl-i hadîs konusu bulunmaktadır (Nüzhetü’n-naẓar, s. 35). Daha sonra telif edilen hadis usulü kitaplarının en önemli kaynağını onun eserleri oluşturmaktadır.
Fıkıh sahasında çalışmalar yapmasına ve ileri gelen Şâfiî fakihlerinden biri olmasına rağmen Hatîb’in muhaddisliği fakihliğinden üstündür. Her iki ilmi de iyi bildiğinden fıkıhla hadisin yan yana gitmesi gerektiğini savunmuş, el-Faḳīh ve’l-mütefaḳḳih, Naṣîḥatü ehli’l-ḥadîs̱ ve Şerefü aṣḥâbi’l-ḥadîs̱ adlı eserlerinde hadis talebelerini rivayetle daha az meşgul olmaya, hadisler üzerinde düşünmeye ve onların fıkhını anlamaya teşvik etmiştir. Fıkıhla meşgul olanlara da hadise önem vermeyi ve hükümlerinde ona dayanmayı öğütlemiştir. Hatîb’in diğer bir yönü tarihçilik olmakla beraber hadisçiliği bu alanda da kendini göstermekte ve Târîḫu Baġdâd’ın ihtiva ettiği 7831 biyografinin 500 kadarını muhaddisler teşkil etmektedir.
Talebesi Ebü’l-Hüseyin İbnü’t-Tuyûrî başta olmak üzere bazı âlimler, Hatîb el-Bağdâdî’nin Dımaşk’a gittiği zaman hocası Muhammed b. Ali es-Sûrî’nin yazdığı birtakım kitapları onun bir yakınından ödünç aldığını ve Târîḫu Baġdâd dışındaki eserlerinin birçoğunu Sûrî’nin kitaplarından faydalanarak yazdığını ileri sürmüşlerdir. Ancak Zehebî, başta İbnü’l-Cevzî olmak üzere çeşitli kimseler tarafından ileri sürülen bu iddianın doğru olmadığını belirtmekte, Hatîb’in Sûrî’den daha üstün olduğunu söylemektedir (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XVIII, 283). Ayrıca Hatîb’in önemli birçok eserini Sûr’a gitmeden önce yazdığı ve Muhammed b. Ahmed el-Mâlikî’nin bu eserlerin bir listesini hazırladığı bilinmektedir (yk.bk.). Öte yandan hayatının önemli bir kısmını Bağdat’ta geçiren ve orada vefat eden Sûrî’nin eserlerini yanına almayıp Sûr’da bırakmış olması da pek tutarlı görünmemektedir (Târîḫu Baġdâd, III, 103; Yûsuf el-Iş, s. 159). Hatîb’i en çok tenkit edenlerin başında gelen İbnü’l-Cevzî’nin onun eserlerini takdir etmesi, hatta Dârekutnî gibi ondan daha güçlü hâfızlara nasip olmayacak sayıda kitap yazdığını ifade etmesi de (el-Muntaẓam, VIII, 266; el-Ḥas̱ ʿalâ ḥıfẓi’l-ʿilm, s. 30) bu eserlerin önemini ortaya koymaktadır.
Târîḫu Baġdâd’da Hatîb’in bazı mezheplerin tanınmış şahsiyetleri aleyhindeki rivayetlere yer vermesi o mezhep taraftarlarının ağır tenkidine uğramıştır. Bu sebeple Zehebî, Hatîb’in bu rivayetleri eserine almamış olmasını temenni etmiştir (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XVIII, 289). Hatîb ile Hanbelîler arasındaki ihtilâfın nereden kaynaklandığı ise kesin olarak bilinmemektir. Hanbelîler’den İbnü’l-Cevzî onun önceleri Hanbelî olduğunu, bid‘atçılara ilgi duyması üzerine Hanbelîler’in kendisine eziyet ettiğini, bunun üzerine Şâfiî mezhebine geçerek eserlerinde Hanbelîler aleyhinde kasıtlı beyanlarda bulunduğunu söylemektedir (el-Muntaẓam, VIII, 267). Bu bilgileri İbnü’l-Cevzî’den nakleden İbn Kesîr ile (el-Bidâye, XII, 102), Hatîb’in başına gelen kötü olayları Târîḫu Baġdâd’da zayıf rivayetlere dayanarak birçok âlimi ağır şekilde itham etmesinin bir cezası olarak kabul eden İbn Tağrîberdî (en-Nücûmü’z-zâhire, V, 87) dışında tabakat müellifleri eserlerinde bu konuya yer vermemişlerdir. Kaynakların çoğunda onun çocukluğundan itibaren Şâfiî âlimlerinden fıkıh dersi aldığının belirtilmesi ve herhangi bir Hanbelî hocadan fıkıh okuduğunun kaydedilmemesi Hatîb’in mezhep değiştirdiği iddiasını zayıflatmaktadır. İtikadda Eş‘arî olan Hatîb’in fıkıhla ilgili bütün eserleri de Şâfiî fıkhına dairdir. Günümüz araştırmacılarından Münîrüddin Ahmed, Hatîb’in 428’de (1036) Hanbelî fakihi Ebû Ali el-Hâşimî’nin (Târîḫu Baġdâd, I, 354), 434’te de (1042-43) Şâfiî fakihi İbn Hammâme’nin (a.g.e., XI, 274) cenaze namazını kıldırdığını söylemekte ve bir Şâfiî’nin tanınmış bir Hanbelî’nin cenaze namazını kıldırmasını mâkul bulmadığından onun 428 (1036) yılından sonra Şâfiî mezhebine geçmiş olabileceğini ileri sürmektedir (Târîḫu’t-taʿlîm ʿinde’l-müslimîn, s. 31). Hatîb el-Bağdâdî ile Hanbelîler arasındaki çekişmenin asıl sebebini, aynı dönemde Eş‘arîler’le (Şâfiîler) Hanbelîler arasında düşmanlık derecesine varan ve Hatîb’in hocalarından Ebû Nuaym el-İsfahânî’ye de büyük sıkıntılar yaşatan mezhep taassubunda aramak gerekir.
Öte yandan Târîḫu Baġdâd’da Ebû Hanîfe’nin biyografisine en geniş yeri ayıran (XIII, 323-454) Hatîb el-Bağdâdî, onun hayatı ve menâkıbına dair çeşitli bilgiler verdikten sonra hadis rivayetindeki durumu, iman, halku’l-Kur’ân, devlet reisine karşı ayaklanma konusundaki görüşleri, bazı dinî konularla İslâm büyükleri hakkında uygun olmayan sözleri gibi hususlarda Ebû Hanîfe’nin aleyhindeki nakilleri sıralamıştır. Ancak Hatîb’in güvenilir olduğunu söylediği bu nakillerin bir kısmının, Târîḫu Baġdâd’da biyografilerini verirken ağır şekilde tenkit ettiği kimseler tarafından rivayet edilmesi söz konusu haberlerin esere sonradan eklendiği şüphesini uyandırmaktadır. Şüphe uyandıran diğer bir husus da Ebû Hanîfe aleyhindeki rivayetlerin Târîḫu Baġdâd’ın bazı nüshalarında altıda bir oranında daha az veya daha çok sayıda bulunmasıdır. Ayrıca Hanefîler’in ağırlıkta olduğu Bağdat’ta Târîḫu Baġdâd’ın yazılışından, Hatîb aleyhindeki ilk eseri kaleme alan Eyyûbîler’in Dımaşk kolu hükümdarı el-Melikü’l-Muazzam Şerefeddin Îsâ b. el-Melikü’l-Âdil’e (1218-1227) kadar geçen iki yüzyıl boyunca hiç kimsenin Hatîb’e reddiye yazmamış olması da bu açıdan düşündürücüdür (Mahmûd et-Tahhân, el-Ḥâfıẓ el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî, s. 105-106, 307-309).
Ebû Hanîfe aleyhindeki rivayetlere eserinde yer vermesi sebebiyle Hatîb’e çeşitli devirlerde reddiyeler yazılmıştır. Bunların ilki, onu Hanbelî iken Şâfiîliğe geçmekle suçlayan, hatta bilgisizlik, tarafgirlik ve dindar olmamakla itham eden İbnü’l-Cevzî’nin iki cüzden ibaret es-Sehmü’l-muṣîb fi’r-red ʿale’l-Ḫaṭîb’idir (Abdülhamîd el-Allûcî, s. 111). Daha sonra, bütün ailesi Şâfiî olduğu halde Hanefîliği seçen, bunun sebebini soran babası Eyyûbî hükümdarı el-Melikü’l-Âdil’e, “İçinizde bir tek müslüman bulunmasını istemez misiniz?” diyecek kadar mutaassıp bir Hanefî olduğu belirtilen (Leknevî, el-Fevâʾidü’l-behiyye, s. 152) el-Melikü’l-Muazzam, Kitâbü’r-Red ʿalâ Ebî Bekr el-Ḫaṭîb fîmâ ẕekere fî Târîḫihî fî tercemeti’l-imâm sirâci’l-ümme Ebî Ḥanîfe en-Nuʿmân b. S̱âbit adlı eserini yazmıştır (Delhi 1350; Kahire 1351/1932; Beyrut 1985). Kitap es-Sehmü’l-muṣîb fî kebidi’l-Ḫaṭîb adıyla da anılmaktadır. Hatîb el-Bağdâdî’nin eserlerini öven İbn Nukta’nın el-Mülteḳaṭ fîmâ fî kütübi’l-Ḫaṭîb ve ġayrihî mine’l-vehm ve’l-ġalaṭ adlı eserinin (Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XXII, 349) bir kısmı onunla ilgilidir. Mirʾâtü’z-zamân’da dedesini Hatîb’den daha aşırı bir üslûp kullanmakla suçlayan Sıbt İbnü’l-Cevzî de bu hususta el-İntiṣâr li-imâmi eʾimmeti’l-emṣâr’ını kaleme almıştır (Leknevî, er-Refʿ ve’t-tekmîl, s. 77, 78). Ebû Hanîfe’ye nisbet edilen müsnedlerden on beşini Câmiʿu’l-mesânîd adıyla bir araya getiren Hanefî fakihi Ebü’l-Müeyyed Muhammed b. Mahmûd el-Hatîb el-Hârizmî, eserinin mukaddimesinde hasetçi diye andığı Hatîb’in iddialarını reddetmiştir. Kâtib Çelebi, Süyûtî’nin eserleri arasında es-Sehmü’l-muṣîb fî naḥri’l-Ḫaṭîb adlı bir kitap bulunduğunu söylemekte (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1010), daha sonraki müelliflerin de bu bilgiyi ondan naklettikleri anlaşılmaktadır (Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 539; Ahmed eş-Şerkāvî İkbâl, s. 224). Ancak Süyûtî’nin de Şâfiî olması, onun mezhep konusunda Hatîb aleyhinde kitap yazma ihtimalini zayıflatmaktadır. Konu üzerinde hassasiyetle duran Zâhid Kevserî de Süyûtî’nin böyle bir eserinden söz etmemektedir. Kevserî, Târîḫu Baġdâd’da yer alan Ebû Hanîfe aleyhindeki iddiaları çürütmek üzere Teʾnîbü’l-Ḫaṭîb ʿalâ mâ sâḳahû fî tercemeti Ebî Ḥanîfe mine’l-ekâẕîb adıyla bir eser kaleme almış (Kahire 1361/1942; Beyrut 1401/1981; nşr. Ahmed Hayrî, baskı yeri yok, 1410/1990), tenkitlerini Târîḫu Baġdâd’dan iktibas ettiği 150 noktada toplamış ve Hatîb’i, İbnü’l-Cevzî gibi aleyhtarlarının görüşlerine dayanarak ağır bir dille tenkit etmiştir. Bu tenkitleri insaflı bulmayan Abdurrahman b. Yahyâ el-Yemânî el-Muallimî, Kevserî’nin Hatîb’i eleştirmekle kalmayıp ileri gelen muhaddislere, bazı sahâbî ve tâbiîlere, Mâlik, Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel gibi tanınmış imamlara ve selefin itikadına dil uzattığını, bu arada birtakım sahih hadisleri de kabul etmediğini söyleyerek Teʾnîbü’l-Ḫaṭîb’e geniş bir reddiye yazmaya başlamış, fakat okuyucuların ısrarı üzerine bir kısım notlarını Ṭalîʿatü’t-Tenkîl bimâ fî Teʾnîbi’l-Kevs̱erî mine’l-ebâṭîl adıyla yayımlamış (Kahire 1368, 111 sayfa; ayrıca et-Tenkîl’in girişinde, s. 9-78), Kevserî de buna et-Terḥîb bi-naḳdi’t-Teʾnîb adlı küçük hacimli bir reddiye ile cevap vermiştir (Teʾnîbü’l-Ḫaṭîb, s. 291-336; Ahmed Hayrî’nin notlarıyla yayımlanan Teʾnîbü’l-Ḫaṭîb, s. 371-418). Abdurrahman el-Yemânî daha sonra et-Tenkîl limâ verede fî Teʾnîbi’l-Kevs̱erî mine’l-ebâṭîl adlı asıl reddiyesini tamamlayarak neşretmiştir (I-II, nşr. Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî – Muhammed Abdürrezzâk Hamza, Kahire, ts.).
Eserleri. Kaynaklarda Hatîb el-Bağdâdî’ye nisbet edilen eserlerin sayısı elli dört ile 100 arasında değişmektedir. Onun 453 (1061) yılına kadar elli dört kitap yazdığı, ayrıca hayatının son on yılında da birçok eser kaleme aldığı dikkate alınırsa 100 rakamının gerçeğe daha yakın olduğu söylenebilir (Sem‘ânî, V, 151). Yûsuf el-Iş müellifin büyüklü küçüklü seksen bir kitabının adını zikretmekte ve bunların 436 cüzden ibaret olduğunu söylemektedir (el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî, s. 120-134; ayrıca bk. Mahmûd et-Tahhân, el-Ḥâfıẓ el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî, s. 122-125). Ancak bu eserlerin bir kısmı ölümünden sonra yanmıştır (Sübkî, IV, 33).
A) Hadis. 1. el-Câmiʿ li-aḫlâḳı’r-râvî ve âdâbi’s-sâmiʿ. Hadis öğrenim ve öğretimiyle ilgili 237 meseleye dair 1924 rivayeti senedleriyle birlikte ihtiva eden ve on bölümden meydana gelen eser Muhammed Re’fet Saîd (I-II, Küveyt 1401/1981), Mahmûd et-Tahhân (I-II, Riyad 1403/1983) ve Muhammed Acâc el-Hatîb (Beyrut 1412/1991) tarafından yayımlanmıştır. Bekir b. Abdullah Ebû Zeyd, eserin talebenin uyması gereken kurallarla ilgili bölümlerini Âdâbü ṭâlibi’l-ḥadîs̱ adıyla ayrıca neşretmiştir (Riyad 1411/1990).
2. Şerefü aṣḥâbi’l-ḥadîs̱. Sünneti delil olarak kullanmayıp her şeyi akılla çözmek isteyen ve bundan dolayı muhaddislere saldırıp onlarla alay eden ehl-i hadîs muhaliflerine karşı yazılmıştır. Eserin çeşitli baskıları yapılmış (Delhi 1345; Lahor 1384/1964; nşr. Mehmed Said Hatiboğlu, Ankara 1971), Ebû Abdurrahman Mahmûd tarafından “et-Taḳrîb li-muşannefâti’l-Ḫaṭîb” dizisinin ilk kitabı olarak Tehẕîbü Şerefi aṣḥâbi’l-ḥadîs̱ adıyla ihtisar edilmiştir (Beyrut-Riyad 1414/1993).
3. Naṣîḥatü ehli’l-ḥadîs̱. Eser genç yaşta ilim tahsil etmeye, hadis talebelerini sadece rivayetle kalmayıp hadisin fıkhını öğrenmeye, hadisler üzerinde düşünmeye ve ilmi yazılı kaynaklardan değil bizzat hocadan okumaya teşvik etmektedir. Risâleyi Abdülkerîm b. Ahmed el-Vüreykât (Zerkā/Ürdün 1408/1988), Muḫtaṣaru Naṣîḥati ehli’l-ḥadîs̱ adıyla Yûsuf Muhammed Sıddîk (Hartum 1408), Mecmûʿatü’r-resâʾil fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱ içinde aynı adla Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî (Medine 1389/1969, s. 25-36), yine aynı adla aynı mecmua içinde Nasr Ebû Atâ (Riyad 1415/1994, s. 109-126) yayımlamıştır. İsmail Lütfi Çakan eseri Türkçe’ye çevirmiştir (MÜİFD, III, 1985, s. 205-214; İstanbul 1991).
4. İḳtiżâʾü’l-ʿilm el-ʿamel. Müellifin, ilim yolcusunun her şeyden önce samimi bir niyete sahip olması, öğrendiğini bizzat yaşaması, ilmin sadece dünyevî menfaatler için öğrenilmemesi gibi konulardaki öğütlerini hadislerle ve İslâm büyüklerinin sözleriyle desteklediği eser Nâsırüddin el-Elbânî tarafından yayımlanmış (Dımaşk 1385; Beyrut 1386/1966, 1389/1969, 1397/1976, Min Künûzi’s-sünne: Resâʾil erbaʿ içinde, s. 150-226; 1387/1967; Küveyt 1405), Ebû Abdurrahman Mahmûd kitabı Tehẕîbü İḳtiżâʾi’l-ʿilm el-ʿamel adıyla ihtisar etmiştir (Beyrut-Riyad 1414/1993).
B) Hadis Usulü. 1. el-Kifâye fî ʿilmi’r-rivâye. Usûl-i hadîsin ilk ve en önemli kaynaklarından biri olup hadis ilimlerini, hadis terimlerini ve usul meselelerini bilmeden hadis rivayetine kalkışan kimseler için kaleme alınmış, daha önceki usul kitaplarında temas edilmeyen pek çok hadis meselesi, sünnetin dindeki yeri, nasların teâruz ve tercihi gibi konular senedleriyle birlikte işlenmiştir. Eser Haydarâbâd’da (1357/1938), Muhammed Hâfız et-Ticânî tarafından Kahire’de (1972, 1976), Ahmed Ömer Hâşim tarafından Beyrut’ta (1405/1984) yayımlanmıştır.
2. Taḳyîdü’l-ʿilm. On babdan meydana gelen eserde önce hadislerin yazılmaması gerektiğine, ardından hadislerin yazılmasında bir sakınca bulunmadığına dair rivayetler sıralanmış, Kur’an ile hadislerin birbirine karışması endişesinin ortadan kalkmasından sonra hadisleri yazıyla tesbit etmenin bir mahzuru bulunmadığı belirtilmiştir. Eseri Yûsuf el-Iş tahkik ederek yayımlamıştır (Dımaşk 1949, 1974; Beyrut 1394).
3. er-Riḥle fî ṭalebi’l-ḥadîs̱. Senedleriyle birlikte kaydedilen seksen bir rivayetin beş bölüm halinde incelendiği eserde hadis tahsili için yapılan seyahatin önemi, sahâbenin, daha sonra da birçok İslâm büyüğünün bir hadis öğrenmek için bile olsa seyahatler yaptığı, âlî isnad elde etmek için uzun yolculukları göze alan birçok kimsenin emeline ulaşamadığı gibi hususlar incelenmektedir. Eseri önce Subhî es-Sâmerrâî Mecmûʿatü’r-resâʾil fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱ içinde (Medine 1389/1969, s. 37-72) hatalı şekilde yayımlamış, daha sonra Nûreddin Itr tarafından iyi bir neşri yapılmıştır (Beyrut 1395/1975). Nûreddin Itr, aynı konuda olup Hatîb’in zikretmediği yirmi iki rivayeti esere ilâve etmiş, ayrıca muhaddislerin seyahatleri sırasında başlarından geçen ilginç olaylardan on beşini nakletmiştir. Eseri daha sonra Nasr Ebû Atâ yine Mecmûʿatü’r-resâʾil fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱ içinde tekrar yayımlamıştır (Riyad 1415/1994, s. 127-242).
4. el-Faṣl li’l-vaṣl el-müdrec fi’n-naḳl (Kitâb fi’l-faṣl ve’l-vaṣl). Dokuz cüz olduğu belirtilen eseri İbn Hacer el-Askalânî ihtisar etmiş ve çalışmasına Taḳrîbü’l-menhec bi-tertîbi’l-Müdrec adını vermiştir. Muhammed b. Matar ez-Zehrânî de el-Faṣl üzerinde bir doktora çalışması yapmıştır (1407/1987 Medine, el-Câmiatü’l-İslâmiyye).
5. el-İcâze li’l-maʿdûm ve’l-mechûl. Henüz doğmayan çocuklar için icâzet istediği var sayılan kimselere icâzet vermenin câiz olup olmadığına dair kendisine sorulan bir soru üzerine kaleme aldığı bir risâle olup Subhî es-Sâmerrâî tarafından yayımlanan Mecmûʿatü resâʾil fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱ (Medine 1389/1969, s. 73-77) ve Nasr Ebû Atâ tarafından aynı adla neşredilen eser içinde (Riyad 1415/1994, s. 85-107) basılmıştır. Hatîb’in el-İcâze li’l-mechûl adlı bir eserinden de söz edilmektedir (Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XVIII, 292).
C) Hadis Ricâli. 1. Muvażżıḥu evhâmi’l-cemʿ ve’t-tefrîḳ. İsimleri baba ve dedelerinin isimleriyle aynı olan râvilerin, ayrıca farklı adlarla anılan kişilerin, dolayısıyla sikalarla zayıf râvilerin birbirine karıştırılmasını önlemek için yazılan eserlerin en önemlilerinden biridir. Kitapta Buhârî’nin et-Târîḫu’l-kebîr’inde yetmiş dört, çeşitli eserlerde Yahyâ b. Maîn’in on bir, Ahmed b. Hanbel’in dört, Müslim’in altı, Ali b. Medînî, Seyf b. Ömer et-Temîmî, Zühlî, Fesevî, İbrâhim el-Harbî, Ebû Dâvûd, İbn Ukde, Dârekutnî ve Ahmed b. Abdân eş-Şîrâzî’nin birer ikişer vehimi tesbit edilmiştir. Eserde daha sonra iki veya daha çok isimle zikredilen râviler, en çok bilinen adlarıyla başlamak üzere alfabetik sırayla ele alınmıştır. Eser Abdurrahman b. Yahyâ el-Muallimî (I-II, Haydarâbâd 1378-1379/1959-1960; Beyrut 1405) ve Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî (I-II, Beyrut 1987, 1990) tarafından yayımlanmıştır.
2. el-Müʾtenif fî tekmileti’l-Muḫtelif ve’l-müʾtelif (el-Müʾtelif ve’l-muḫtelif). Yirmi dört cüzden meydana gelen büyük bir cilt halindeki eser, müellifin Dârekutnî’nin isim, künye, lakap ve nisbeleri yazılışta aynı, okunuşta farklı kimselere dair el-Müʾtelif ve’l-muḫtelif adlı kitabını, Abdülganî el-Ezdî’nin aynı adlı eserini de dikkate alarak bazı ilâvelerle genişlettiği bir çalışmadır. Eserin Zâhiriyye (Hadis, nr. 285/140) ve Berlin (nr. 10157) kütüphanelerinde nüshaları bulunmaktadır. Şâkir Mustafa, bu eserle el-Müttefiḳ ve’l-müfteriḳ’in aynı kitap olabileceğini söylemektedir (et-Târîḫu’l-ʿArabî, II, 103).
3. el-Müttefiḳ ve’l-müfteriḳ mine’l-esmâʾ ve’l-ensâb. Adları, lakapları, künyeleri ve nisbeleri aynı olan kimselerin birbirine karıştırılmasını önlemek için kaleme alınan ve isimlerin ilk harfine göre alfabetik olarak sıralanan bir eserdir. Kitabın, on sekiz cüzden meydana gelen ve talebesi Ebü’l-Feth İbnü’n-Nehhâs tarafından Safer 457’de (Ocak 1065) Dımaşk Câmi-i Kebîri’nde kendisine okunmak suretiyle rivayet edilen tam bir nüshası Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde olup (nr. 1208) II. cildinin birer nüshası da Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 2097, 10-18. cüz) ve Millet (Feyzullah Efendi, nr. 1515, 10-19. cüzler) kütüphanelerinde bulunmaktadır. İbn Hacer el-Askalânî’nin eseri ihtisar etmeye başladığı, fakat tamamlayamadığı belirtilmektedir. Muhammed Sâdık Aydın, el-Müttefiḳ ve’l-müfteriḳ’in ilk yarısını Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye’de (Külliyyetü Usûli’d-dîn, es-Sünne ve ulûmühâ, Riyad 1408) doktora çalışması olarak neşre hazırlamış, daha sonra eserin tamamını yayımlamıştır (I-III, Dımaşk 1417/1997).
4. Telḫîṣü’l-müteşâbih fi’r-resm ve himâyetü mâ eşkele minhü ʿan bevâdiri’t-taṣḥîf ve’l-vehm. Eser, usûl-i hadîsin iki önemli türü olan “el-mü’telif ve’l-muhtelif” ile “el-müttefik ve’l-müfterik” bahislerinden meydana gelen müteşâbih konusuna dairdir. Müellif bu iki türü iki ayrı kitapta ele almış olup bunlardan el-Müttefiḳ ve’l-müfteriḳ günümüze ulaşmış, yirmi dört cüzden meydana gelen hacimli bir eser olduğu söylenen el-Müʾtelif ve’l-muḫtelif’in nüshasına ise henüz rastlanmamıştır. Hatîb türleri Telḫîṣü’l-müteşâbih’inde birlikte ele almış, muhaddislerin, yazılışları birbirine benzemekle beraber okunuşları farklı olan veya birbirlerine karıştırılması muhtemel bulunan isim, künye ve nisbelerini incelemiştir. İbnü’s-Salâh, bu eserin Hatîb el-Bağdâdî’nin en değerli kitaplarından biri olduğunu, fakat adının muhtevasını ifade etmediğini söylemektedir (Muḳaddime, s. 622). Hatîb’in talebesi İbn Mâkûlâ, hocasının bu üç daldaki kitapları ile el-Müʾtenif’ine dayanarak el-İkmâl’ini meydana getirmiştir. Telḫîṣü’l-müteşâbih Sükeyne eş-Şihâbî tarafından iki cilt halinde yayımlanmıştır (Dımaşk 1405/1985). Hatîb’in bu esere Tâli’t-Telḫîṣ adıyla bir zeyil yazdığı belirtilmektedir. Bu zeylin altmış yedi varaktan ibaret son kısmı eksik bir nüshasının Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de bulunduğu (Telḫîṣü’l-müteşâbih’in sonunda: Fihristü’l-maḫṭûṭât [mustalahu’l-hadîs], I, 183) ve Me’ttefeḳa min esmâʾi’l-muḥaddis̱în ve ensâbihim ġayra enne fî baʿżıhî ziyâdetü ḥarfin vâḥid adıyla da anıldığı anlaşılmaktadır (a.g.e., I, 283).
5. el-Esmâʾü’l-mübheme fi’l-enbâʾi’l-muḥkeme. Eser, bazı rivayetlerde “bir erkek, bir kadın, falanın amcası veya yeğeni” gibi müphem ifadelerle anılan veya sadece künyeleriyle zikredilen şahısların kim olduğunu ortaya çıkarmak, bunların adlarının açıkça belirtildiği bir veya birden fazla rivayeti bir araya getirerek bu müphemliği gidermek amacıyla kaleme alınmıştır. Müphem isimler ihtiva eden 238 hadisin, kitaplarda geçtiği şekliyle müphem isme göre tertip edilmeyip onların kimliklerini belirten rivayetlere göre alfabetik olarak sıralanması yüzünden eser fazla kullanışlı değildir. Nevevî bu eseri, müphem ismin bulunduğu hadisin sahâbî râvisinin adına göre alfabetik tarzda ve Kitâbü’l-İşârât ilâ beyâni’l-esmâʾi’l-mübhemât adıyla yeniden düzenleyerek ihtisar etmiş, ayrıca birçok ismin okunuşundaki farklı kanaatini belirtmiştir. el-Esmâʾü’l-mübheme, İzzeddin Ali es-Seyyid tarafından yayımlanmış olup (Kahire 1405/1984) Nevevî’nin Kitâbü’l-İşârât’ı da bu neşrin sonunda yer almıştır (s. 531-622).
6. et-Tafṣîl li-mübhemi’l-merâsîl. Yûsuf el-Iş, bu adla kaydettiği eserin (el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî, s. 129) içindeki rivayetlerin müphem râvi adlarına göre sıralanması sebebiyle ondan faydalanma imkânının az olduğunu belirtmekte, Nevevî’nin kitaptaki senedleri çıkarıp esere daha başka rivayetler ilâve ettiğini ve bu çalışmasına el-İşârât ile’l-mübhemât adını verdiğini belirtmektedir. Brockelmann da el-Mübhem ʿalâ ḥurûfi’l-muʿcem adıyla zikrettiği eserin Nevevî tarafından yapılan muhtasarına ait bir nüshanın Madrid Escurial Library’de (nr. 1597) bulunduğunu kaydetmektedir (GAL Suppl., I, 564). Ancak bu muhtasar, hem adı hem de konusu bakımından Hatîb’in el-Esmâʾü’l-mübheme fi’l-enbâʾi’l-muḥkeme’siyle ilgili olarak Nevevî’nin düzenlediği Kitâbü’l-İşârât ilâ beyâni’l-esmâʾi’l-mübhemât’ını çağrıştırmakta, dolayısıyla adı geçen iki muhtasarın birbirine karıştırıldığı ihtimalini akla getirmektedir.
7. Men vâfeḳat künyetühû isme ebîh. Hatîb’in Men vâfeḳat künyetühû isme ebîh mimmâ lâ yüʾmenü vuḳūʿu’l-ḫaṭaʾi fîh adlı eserinden Moğultay b. Kılıç tarafından yapılmış bir seçmedir. Bâsim Faysal Ahmed el-Cevâbire, 238 isim etrafında yapılan bu alfabetik seçmeyi Ebü’l-Feth el-Ezdî’nin Men vâfeḳa ismuhû isme ebîh ve Men vâfeḳa ismuhû künyete ebîh adlı eserleriyle birlikte yayımlamış, ayrıca esere künyesi babasının ismine benzeyen 160 kişiyi ilâve etmiştir (Küveyt 1408/1988, s. 77-137).
8. es-Sâbıḳ ve’l-lâḥiḳ fî tebâʿudi mâ beyne vefâti râviyeyn ʿan şeyḫin vâḥid. Biri yaşlı, diğeri genç iki râvinin bir âlimden rivayette bulunması halinde bu râvilerin vefat tarihleri arasındaki uzun sürenin isnadda kopukluk bulunduğu vehmini uyandırabileceği şüphesizdir (bk. SÂBIK ve LÂHİḲ). Talebesi Ahmed b. Hanbel’den hadis rivayet eden Şâfiî ile İbn Hanbel’in genç talebesi Ebül-Kāsım el-Begavî’nin vefat tarihleri arasındaki 113 yıllık süre sâbık ve lâhiḳ konusunun önemini göstermektedir. Âlî ve nâzil isnadla yakın ilgisi bulunan bu mesele üzerinde ilk defa Hatîb el-Bağdâdî durmuş, vefatları arasında altmış yıldan fazla bir müddet bulunan 230 râviyi ilk isimlerine göre alfabetik olarak ele almıştır. Eser Muhammed b. Matar ez-Zehrânî tarafından yayımlanmıştır (Riyad 1402/1982).
9. Ġunyetü’l-mültemis (fî) îżâḥi’l-mültebis (Ġunyetü’l-muḳtebis fî temyîzi’l-mültebis). Babalarının adları, isimlerinin başında “ebû” kelimesinin bulunup bulunmamasına göre (Süleyman b. Mugīre, Süleyman b. Ebû Mugīre gibi) birbiriyle karıştırılan râvilere dairdir. Abdurrahman b. Muhammed eş-Şerîf tarafından üzerinde yüksek lisans çalışması yapılan eseri (Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye, Külliyyetü Usûli’d-dîn, es-Sünne ve ulûmühâ, Riyad 1403) Nazar Muhammed el-Fâryâbî tahkik ederek yayımlamıştır (Küveyt 1413).
D) Hadis Metinleriyle İlgili Çalışmaları. 1. el-Fevâʾidü’l-münteḫabe eṣ-ṣıḥâḥ ve’l-ġarâʾib. Hatîb bu çalışmasında, akranı olan Ebü’l-Kāsım Yûsuf b. Muhammed el-Mehrevânî’nin rivayetlerinden beş cüzünü sahih olup olmaması açısından değerlendirmeye tâbi tutmuştur. Mehrevâniyyât adıyla da bilinen eserin beş cüzden oluşan bir nüshası Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de (Mecmua, nr. 47, 1144 [2, 3, 4 ve 5. cüzler], Hadis, nr. 353), diğer nüshaları Millet (Feyzullah Efendi, nr. 555) ve Bursa Hüseyin Çelebi (nr. 6/4) kütüphanelerinde bulunmaktadır. Hatîb’in, talebesi Ebü’l-Kāsım Ali b. İbrâhim b. Abbas el-Hasenî ed-Dımaşkī’nin rivayetlerinden seçip derlediği, aynı mahiyetteki başka bir çalışmasının sekiz (Mecmua, nr. 4/46), on üç (Mecmua, nr. 140/139) ve on dördüncü (Mecmua, nr. 40/178) cüzleri Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’dedir. Bir diğer talebesi Ebû Muhammed Ca‘fer b. Ahmed b. Hasan es-Serrâc el-Bağdâdî’nin beş cüzden meydana gelen rivayetlerini de el-Fevâʾidü’l-münteḫabe eṣ-ṣıḥâḥu’l-ʿavâlî adıyla tahriç etmiştir. es-Sirâciyyât olarak da anılan eserin tamamı Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de bulunmaktadır (Mecmua, nr. 14, 27/8, 31/12, 98/3).
2. Ḥadîs̱ü’s-sitte mine’t-tâbiʿîn ve ẕikru ṭuruḳıh ve’ḫtilâfü vücûhih (Mâ fîhi sittetün tâbiʿiyyûn, Rivâyetü [Rivâyâtü]’s-sitte mine’t-tâbiʿîn). Müellif bu eserinde, Hz. Peygamber’in İhlâs sûresini kastederek söylediği, “Sizden biriniz her gece Kur’an’ın üçte birini okumaktan âciz midir?” meâlindeki hadisin çeşitli rivayetlerini, senedinde bulunan birbirinin akranı altı tâbiî dolayısıyla incelemektedir. Eser Muhammed b. Rızk b. Tarhûnî tarafından yayımlanmıştır (Ahsâ 1412). Onun Rivâyâtü’ṣ-ṣaḥâbe ʿani’t-tâbiʿîn ve Rivâyâtü’s-sünne mine’t-tâbiʿîn adlarıyla anılan ve birer cüzden ibaret olduğu söylenen kitapları da muhtemelen aynı eserin farklı şekillerde kaydedilmesi ve okunması neticesinde ortaya çıkmıştır.
3. Emâlîhi fî mescidi Dımaşḳ. Eserin beşinci cüzü Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de bulunmaktadır (Mecmua, nr. 27/5).
4. Emâli’l-Cevherî taḫrîcü Ebî Bekr el-Ḫaṭîb. İki imlâ meclisinde yazdırılan hadisleri ihtiva etmektedir (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 105/6).
5. Meclis min imlâʾi Ebî Caʿfer Muḥammed b. Aḥmed b. Müslime (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 117/21).
6. ʿAvâlî eḥâdîs̱i Mâlik b. Enes (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 101, vr. 70-80).
7. er-Ruvât ʿan Mâlik b. Enes ve ẕikru ḥadîs̱in li-külli vâḥid minhum (Esmâʾü men ravâ ʿan Mâlik b. Enes mübevveben ʿalâ ḥurûfi’l-muʿcem). Mâlik b. Enes’ten rivayette bulunmuş 993 râvi hakkında bilgi veren eseri Reşîd el-Attâr (ö. 662/1264), sonuna bazı ekler ilâve ederek Mücerredü esmâʾi’r-ruvât ʿani’l-İmâm Ebî ʿAbdillâh b. Mâlik b. Enes el-Esbaḥî adıyla ihtisar etmiştir. Alfabetik olan bu muhtasarın bir nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (III. Ahmed, nr. 624/9, vr. 87b-103b).
8. Münteḫab min ḥadîs̱i Ebî Bekr eş-Şîrâzî ve ġayrihî (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Hadis, nr. 330).
9. Münteḫab mine’z-zühd ve’r-reḳāʾiḳ (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 120).
10. Ḥadîs̱ü Caʿfer b. Ḥayyân (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Hadis, nr. 390).
E) Diğer Eserleri. 1. Târîḫu Baġdâd ev Medîneti’s-selâm. 450 (1058) yılından önce Bağdat’ta yaşayan veya buraya gelen şahsiyetlerin, halife, vezir, kumandan gibi devlet adamlarının, şair, kadı ve diğer mesleklere mensup 7831 kişinin hayatına dair bilgi verilen alfabetik bir eser olup Muhammed adıyla olanlarla başlamaktadır. Eserin I. cildi Bağdat’ın kuruluşu, müslümanlar tarafından fethi ve tarihi gibi konular hakkındadır. On dört cilt halinde yayımlanan esere (Kahire 1349/1931) Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem‘ânî (ö. 562/1167), İbnü’d-Dübeysî (ö. 637/1239) ve İbnü’n-Neccâr el-Bağdâdî (ö. 643/1245) gibi âlimler tarafından zeyiller yazılmıştır. Saîd b. Besyûnî Zağlûl, eserdeki hadislerin ve şahısların fihristini Fehârisü Târîḫi Baġdâd (Beyrut 1407/1986), zeyillerin fihristini de Fehârisü ẕüyûli Târîḫi Baġdâd (Beyrut 1407/1987) adıyla neşretmiştir.
2. el-Faḳīh ve’l-mütefaḳḳih. Şâfiî mezhebinin en eski fıkıh usulü kaynaklarından biri olan eserin amacı, birbirini suçlayan fıkıhçılarla hadisçileri yaklaştırmak ve bunların birbirinin bilgisine ve metoduna muhtaç olduğunu göstermek, özellikle muhaddisler için hadisin fıkhını bilmenin vazgeçilmezliğini ortaya koymaktır. Fıkıh usulü konuları ile eğitim öğretim meselelerinin bir hadisçi metoduyla ele alındığı eser İsmâil el-Ensârî tarafından iki cilt halinde yayımlanmış (Riyad 1389/1969; Beyrut 1395/1975, 1400/1980; Kahire 1395; el-Faḳīh ve’l-mütefaḳḳih ve uṣûlü’l-fıḳh adıyla Kahire 1397/1977), daha sonra Ebû Abdurrahman Âdil b. Yûsuf el-Azzâzî iki nüshasına dayanarak eseri neşretmiştir (I-II, Riyad 1417/1996).
3. Mesʾeletü’l-iḥticâc bi’ş-Şâfiʿî fîmâ üsnide ileyh ve’r-reddü ʿale’ṭ-ṭâʿinîne bi-ʿiẓami cehlihim ʿaleyh (el-İḥticâc li’ş-Şâfiʿî fîmâ üsnide ileyh ve’r-reddü ʿale’l-câhilîn bi-ṭaʿnihim ʿaleyh). Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’in kısa hal tercümelerine de yer verilen eser Halîl Molla Hâtır tarafından yayımlanmıştır (Riyad 1400).
4. el-Cehr bi’l-besmele (el-Cehr bi-bismillâhirraḥmânirraḥîm fi’ṣ-ṣalât). İki cüzden ibaret olduğu belirtilen eseri Zehebî Muḫtaṣarü’l-Cehr bi’l-besmele adıyla ihtisar etmiştir (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 55). Hatîb’in, yine besmele hakkında bir veya iki cüz olduğu belirtilen Nehcü (Menhecü veya Lehcü)’ṣ-ṣavâb fî enne’t-tesmiyete âyetün min Fâtiḥati’l-kitâb (Kitâbü’l-Besmele ve ennehâ mine’l-Fâtiḥa) adlı bir eseri bulunmaktadır.
5. Ṣalâtü’t-tesâbîḥ (tesbîḥ). Eserde, tesbih namazına dair Hz. Peygamber’den gelen hadisler herhangi bir tenkide tâbi tutulmadan nakledilmektedir (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Hadis, nr. 279; Mecmua, nr. 1070/10).
6. Mesʾeletü’l-kelâm fi’ṣ-ṣıfât. Hatîb’in Allah Teâlâ’nın kelâm sıfatı hakkındaki görüşünü kısaca ifade eden ve onun Selef itikadına sahip olduğunu gösteren bu risâlenin Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’deki yegâne nüshası (Mecmua, nr. 16) Abdullah b. Yûsuf el-Cüdey‘ tarafından Mecelletü’l-ḥikme’de yayımlanmıştır (bk. bibl.).
7. et-Taṭfîl ve ḥikâyâtü’ṭ-ṭufeyliyyîn ve aḫbâruhum ve nevâdiru kelâmihim ve eşʿâruhum. Müellif, tufeylilere dair olan bu eserini, belki de hâmisi vezir İbnü’l-Müslime’nin ricası üzerine âlimlerin yorulan zihinlerini dinlendirmek için kaleme aldığını söylemektedir. Asr-ı saâdet’te meydana gelen davetsiz misafirlerle ilgili bazı olayları, davet edilmeyen yere gitmemeye dair rivayetleri, tufeylilerle ilgili şiirleri, tanınmış tufeylileri ve onlara dair çeşitli konuları ihtiva eden eser Hüsâmeddin el-Kudsî (Dımaşk 1336/1917, 1346/1928; Kahire 1983), Kâzım el-Muzaffer (Necef 1966; Kahire 1986) ve Abdullah Abdürrahîm Useylân (Cidde 1406/1986) tarafından yayımlanmıştır. Fedwa Malti-Douglas eserdeki hikâyelerin psikolojik tahlilini yapmıştır (“Structure and Organization in a Monographic Adab Work: al-Taṭfīl of al-Khaṭīb al-Baghdādī”, JNES, XL [1981], s. 227-245).
8. el-Buḫalâʾ. Cimrilere dair 220 hikâyenin senedleriyle birlikte kaydedildiği eser altı bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölümde cimrilikle ilgili birçok hadis rivayet edilmekte, daha sonraki bölümlerde ise âlimlerin cimrileri tenkit etmesi ve cimrilerin vaadleri gibi konularla meşhur cimrilere yer verilmektedir. Eseri, Ahmed Matlûb, Hadîce el-Hadîsî ve Ahmed Nâcî el-Kaysî ile (Bağdad 1384/1964) Muhammed İbrâhim Sâlim (Kahire 1990) neşretmiştir. Fedwa Malti-Douglas bu kitabı tanıtmış ve onu Câhiz’in Kitâbü’l-Buḫalâʾ adlı eseriyle karşılaştırmıştır (Structures of Avarice, Leiden 1985, s. 55-66, 90-107).
9. Risâle fî ʿilmi’n-nücûm (el-Ḳavl fî ʿilmi’n-nücûm ve beyâni’l-maḥmûd minhü ve’l-meẕmûm). Hatîb el-Bağdâdî, kendisine ilm-i nücûmla ilgili soru soran birine cevap olarak kaleme aldığı bu risâlede yıldızların adlarını ve hareketlerini öğrenmenin makbul olduğunu, ancak bunları müneccimlik için bir vasıta yapmanın sakıncalı görüldüğünü belirtmektedir. Eserin Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan (Âşir Efendi, nr. 190) bir cüzden ibaret nüshasındaki bazı ifadelerle ilk iki sayfası dışında hadis ve haberlerde senedlerin hazfedilmesi, bu nüshanın asıl eserin bir muhtasarı olabileceği kanaatini uyandırmaktadır.
Bunların dışında kaynaklarda zikredilmemekle beraber Kitâbü’l-Vefeyât (GAL Suppl., I, 564), Muḫtaṣarü’s-sünen min aṣli’l-Ḥaseni’l-Baṣrî (a.g.e., I, 564), Keşfü’l-esrâr (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1486) ve Riyâżü’l-üns ilâ ḥaḍâʾiri’l-ḳuds adlı eserler de Hatîb’e isnat edilmektedir. Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de kayıtlı olan son eserin (Tefsir, nr. 122/144) Hatîb’e ait olabileceğini (Yâsîn M. es-Sevvâs, s. 193) Muhammed Acâc el-Hatîb pek muhtemel görmemektedir (el-Câmiʿ li-aḫlâḳı’r-râvî, nâşirin mukaddimesi, I, 67).
Hatîb el-Bağdâdî’nin hacimleri hakkında kaynaklarda bilgi verilen, ancak günümüze kadar gelip gelmediği bilinmeyen eserleri de şunlardır: el-Ġusl li’l-cumʿa (Ġuslü’l-cumʿa; iki veya üç cüz), el-Ḥiyel (bir cüz), Ḥadîs̱ü ʿAbdirraḥmân b. Semüre ve ṭuruḳuhû (iki cüz), İbṭâlü’n-nikâḥ bi-ġayri velî (bir cüz), el-Ḳażâʾ bi’l-yemîn maʿa’ş-şâhid (iki cüz, bu eser Ṣıḥḥatü’l-ʿamel bi’l-yemîn ve’ş-şâhid adıyla da anılmaktadır), İbnü’l-Cevzî’nin, bazı hadislerini zayıf diye tenkit ettiği el-Ḳunût ve’l-âs̱ârü’l-merviyye fîhi ʿale’ḫtilâfihâ ve tertîbihâ ʿalâ meẕhebi’ş-Şâfiʿî (üç cüz veya bir cüz olup bazı kaynaklarda el-Fünûn yahut el-Meftûn diye geçmesi, el-Ḳunût kelimesinin yanlış okunmasından kaynaklanmış olmalıdır), Mecmûʿu ḥadîs̱i Ebî İsḥâḳ eş-Şeybânî (üç cüz), Mecmûʿu ḥadîs̱i Muḥammed b. Sûḳa (dört cüz), Men ḥaddes̱e ve nesiye (Aḫbâru men ḥaddes̱e ve nesiye; bir cüz), Menâḳıbü Aḥmed b. Ḥanbel, Menâḳıbü’ş-Şâfiʿî (Târîḫu Baġdâd’da her iki imamın biyografisini verdikten sonra onların hayatına dair birer kitap yazdığını söylemektedir: II, 73; IV, 423), Muʿcemü’r-ruvât (Muʿcemü’r-rivâye) ʿan Şuʿbe (er-ruvât ʿan Şuʿbe, sekiz cüz), Müselselât (üç cüz), hadislerdeki illetlere dair önemli bir eser olduğu belirtilen el-Mükmel fî (beyâni)’l-mühmel (sekiz cüz), Müsnedü Ebî Bekri’ṣ-Ṣıddîḳ, Müsnedü Nuʿaym b. Hemmâz el-ʿUsfânî (bir cüz), en-Nehy ʿan ṣavmi yevmi’ş-şek (Mesʾele fî ṣıyâmi yevmi’ş-şek fi’r-red ʿalâ men raʾâ vücûbehû, Mesʾeletü yevmi’l-ġaym), Râfiʿu’l-irtiyâb fi’l-maḳlûb mine’l-esmâʾ ve’l-ensâb (ve’l-elḳāb, Maḳlûbü’l-esmâʾ ve’l-ensâb), Rivâyetü’l-âbâʾ ʿani’l-ebnâʾ (bir cüz), er-Rubâʿiyyât (üç cüz), et-Tebyîn li-esmâʾi’l-müdellisîn (Esmâʾü’l-müdellisîn, iki veya dört cüz), Temyîzü’l-(Beyânü ḥükmi’l-)mezîd fî muttaṣıli’l-esânîd (sekiz cüz), Ṭuruḳu ḥadîs̱i ḳabżi’l-ʿilm (üç cüz).
Haklarında bilgi bulunmamakla birlikte bazı kaynaklarda şu eserler de Hatîb’e nisbet edilmektedir: Beyânü ehli’d-derecâti’l-ʿulâ, ed-Delâʾil ve’ş-şevâhid ʿalâ ṣıḥḥati’l-ʿamel bi-ḫaberi’l-vâḥid, el-Esmâʾü’l-mütevâtiʾe ve’l-ensâbü’l-mütekâfiʾe, Ḥadîs̱ü’n-nüzûl, el-İnbâʾ ʿani’l-enbâʾ, İẕâ üḳīmetü’ṣ-ṣalât felâ ṣalâte ille’l-mektûbe, Kitâb fîhi ḥadîs̱ü “el-İmâmü żâmin ve’l-müʾeẕẕinü müʾtemen”, Kitâb fîhi ḥadîs̱ü “nażżarallāhü imreʾen semiʿa minnâ ḥadîs̱en”, Kitâb fîhi ḫuṭbetü ʿÂʾişe fi’s-senâʾ ʿalâ ebîhâ min taḫrîci’l-Ḫaṭîb min rivâyâtihî ʿan şüyûḫihî, Ṭalebü’l-ʿilm farîżatün ʿalâ külli müslim, et-Tenbîh ve’t-tevḳīf ʿalâ feżâʾili’l-ḥarîf, Müsnedü Ṣafvân b. ʿAssâl, el-Vuḍûʾ min messi’ẕ-ẕeker.
Hatîb el-Bağdâdî’nin hayatı ve bazı yönleri üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Yûsuf el-Iş’ın el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî müʾerriḫu Baġdâd ve muḥaddis̱ühâ (Dımaşk 1364/1945) adlı eseriyle Mahmûd Ahmed et-Tahhân’ın el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî ve es̱eruhû fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱ adıyla hazırladığı doktora çalışması (bu eser, el-Ḥâfıẓ el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî ve es̱eruhû fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱ adıyla yayımlanmıştır, Beyrut 1401/1981), Bâbekir Hamed et-Türâbî’nin Ḫaṭîb el-Baġdâdî ve cühûdühû fî ʿilmi’l-ḥadîs̱ (1403, Mekke Câmiatü Ümmi’l-kurâ Külliyyetü’ş-şerîa ve’d-dirâsâti’l-İslâmiyye) ve Sâlik Ahmed Ma‘lûm’un el-Fikrü’t-terbevî ʿinde’l-Ḫaṭîb el-Baġdâdî (1409, Câmiatü’l-Melik Abdilazîz Külliyyetü’t-Terbiye, Mekke 1409) adlı yüksek lisans tezleri bunlardan bazılarıdır.
BİBLİYOGRAFYA
Hatîb, Târîḫu Baġdâd, I, 354; III, 103; VI, 313-314; XI, 266, 274, 359; XIV, 75.
a.mlf., el-Câmiʿ li-aḫlâḳı’r-râvî (nşr. M. Acâc el-Hatîb), Beyrut 1412/1991, neşredenin mukaddimesi, I, 21-74.
a.mlf., Muvażżıḥu evhâmi’l-cemʿ ve’t-tefrîḳ (nşr. Abdurrahman b. Yahyâ el-Muallimî), Haydarâbâd 1378-79/1959-60, neşredenin mukaddimesi, I, 1-14.
a.mlf., et-Taṭfîl ve ḥikâyâtü’ṭ-ṭufeyliyyîn ve aḫbâruhum ve nevâdiru kelâmihim ve eşʿâruhum (nşr. Abdullah Abdürrahim Useylân), Cidde 1406/1986, neşredenin mukaddimesi, s. 13-23.
İbn Abdülber, el-İntiḳāʾ, Kahire 1350, s. 122-175.
Sem‘ânî, el-Ensâb, V, 151.
İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ (Amrî), V, 31-41.
İbnü’l-Cevzî, el-Muntaẓam, VIII, 265-270.
a.mlf., el-Ḥas̱ ʿalâ ḥıfẓi’l-ʿilm, Beyrut 1406/1986, s. 30.
İbn Nukta, et-Taḳyîd li-maʿrifeti ruvâti’s-sünen ve’l-mesânîd (nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût), Beyrut 1408/1988, s. 153-155.
İbnü’s-Salâh, Muḳaddime (nşr. Âişe Abdurrahman), Kahire 1411/1990, s. 622, 779, ayrıca bk. İndeks.
Ebü’l-Müeyyed, Câmiʿu’l-mesânîd, Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), I, 38-69.
Yâkūt, Muʿcemü’l-üdebâʾ, IV, 13-45.
a.mlf., Muʿcemü’l-büldân, II, 450.
Zehebî, Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, III, 1135-1146.
a.mlf., Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XVII, 259; XVIII, 93, 233, 270-296; XXII, 349.
a.mlf., Târîḫu’l-İslâm: sene 461-470, s. 85-112.
Ahmed b. Aybek ed-Dimyâtî, el-Müstefâd min Ẕeyli Târîḫi Baġdâd (Hatîb, Târîḫu Baġdâd içinde, nşr. Kayser Ebû Ferah), Haydarâbâd 1399/1978, XIX, 54-61.
İbn Kesîr, el-Bidâye, XII, 101-103.
Sübkî, Ṭabaḳāt, IV, 29-39.
İbn Hacer, Nüzhetü’n-naẓar fî tavżîḥi Nuḫbeti’l-fiker (nşr. Nûreddin Itr), Dımaşk 1413/1992, s. 35.
İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, V, 87-88.
Sehâvî, el-İʿlân bi’t-tevbîḫ, s. 25.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 10, 87, 97, 209, 288, 473, 575, 830, 914; II, 973, 1010, 1044, 1163, 1384, 1419, 1423, 1447, 1486, 1499, 1583, 1637, 1691, 1812.
Leknevî, el-Fevâʾidü’l-behiyye, s. 152.
a.mlf., er-Refʿ ve’t-tekmîl, s. 77-78.
Brockelmann, GAL, I, 400-402; Suppl., I, 562-564.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 539.
Kevserî, Teʾnîbü’l-Ḫaṭîb ʿalâ mâ sâḳahû fî tercemeti Ebî Ḥanîfe mine’l-ekâẕîb, Beyrut 1401/1981, s. 291-336; a.e. (nşr. Ahmed Hayrî), [baskı yeri yok] 1410/1990, s. 371-418.
Yûsuf el-Iş, el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî, Dımaşk 1364/1945.
Abdurrahman b. Yahyâ el-Muallimî, et-Tenkîl limâ verede fî Teʾnîbi’l-Kevserî mine’l-ebâṭîl (nşr. M. Nâsırüddin el-Elbânî – M. Abdürrezzâk Hamza), Kahire, ts. (Dârü’l-kütübi’s-selefiyye).
Fuâd Seyyid, Dârü’l-kütübi’l-Mıṣriyye, Fihristü’l-maḫṭûṭât I: muṣṭalaḥu’l-ḥadîs̱, Kahire 1375/1956, s. 183, 283, ayrıca bk. İndeks, s. 328.
Abdülhamîd el-Allûcî, Müʾellefâtü İbni’l-Cevzî, Bağdad 1385/1965, s. 111.
M. Nâsırüddin el-Elbânî, Fihrisü maḫṭûṭâti Dâri’l-Kütübi’ẓ-Ẓâhiriyye, Dımaşk 1390/1970, s. 266-269.
Ahmed eş-Şerkāvî İkbâl, Mektebetü’l-Celâl es-Süyûṭî, Rabat 1397/1977, s. 223-224.
Şâkir Mustafa, et-Târîḫu’l-ʿArabî, Beyrut 1979, II, 102-104.
Mahmûd et-Tahhân, el-Ḥâfıẓ el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî ve es̱eruhû fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱, Beyrut 1401/1981.
a.mlf., “el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî beyne’l-muḥaddis̱în ve’l-fuḳahâʾ”, Eḍvâʾü’ş-şerîʿa, X, Riyad 1399, s. 325-347.
Münîrüddin Ahmed, Târîḫu’t-taʿlîm ʿinde’l-müslimîn (trc. Sâmî es-Sakkār), Riyad 1401/1981, s. 17-48.
K. Avvâd, Aḳdemü’l-maḫṭûṭâti’l-ʿArabiyye fî mektebeti’l-ʿâlem, Bağdad 1982, s. 231.
Yâsîn M. es-Sevvâs, Fihrisü maḫṭûṭâti Dâri’l-Kütübi’ẓ-Ẓâhiriyye, Dımaşk 1403/1983, s. 193.
Ömer Abdüsselâm Tedmürî, Mevsûʿatü ʿulemâʾi’l-müslimîn fî târîḫi Lübnâni’l-İslâmî, Beyrut 1404/1984, I, 333-349.
Hasan Îsâ Ali el-Hakîm, Kitâbü’l-Muntaẓam li’bni’l-Cevzî ve dirâse fî menhecih ve mevâridih ve ehemmiyyetih, Beyrut 1405/1985, s. 382-430.
Fedwa Malti-Douglas, Structure of Avarice The Bukhalā’ in Medieval Arabic Literature, Leiden 1985, s. 55-56, 90-107.
a.mlf., “Controversy and Its Effects in the Biographical Tradition of al-Khatīb al-Baghdādī”, St.I, XLVI (1977), s. 115-131.
a.mlf., “Structure and Organization in a Monographic Adab Work: al-Taṭfīl of al-Khaṭīb al-Baghdādī”, JNES, XL (1981), s. 227-245.
Ekrem Ziyâ el-Ömerî, “el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî: sîretühü’ẕ-ẕâtiyye, bîʾetühü’l-ḥaḍâriyye, intâcühü’l-fikrî ve ihtimâmâtühü’t-terbeviyye”, Min aʿlâmi’t-terbiyeti’l-ʿArabiyyeti’l-İslâmiyye, Riyad 1409/1988, s. 325-345.
Sâlihiyye, el-Muʿcemü’ş-şâmil, II, 282-287.
Kettânî, er-Risâletü’l-müstetrafe (Özbek), s. 464, ayrıca bk. İndeks.
Ahmed Ateş, “el-Hatîb el-Bağdâdî ve Takyîd al-‘ilm Adlı Eseri”, AÜİFD, sy. 1 (1952), s. 91-103.
Muhammed Behcet el-Baytâr, “Kitâbü’t-Tenkîl bimâ fî Teʾnîbi’l-Kevşerî mine’l-ebâṭîl”, MMLADm., XLII/3 (1968), s. 574-580.
Abdülhamîd Hamûde, “Ḫaṭîbü Baġdâd ve muḥaddis̱ühâ el-Ḫaṭîb el-Baġdâdî”, ed-Dâre, IV/5, Riyad 1980, s. 256-269.
Hasan İbrâhim Abdül‘âl, “et-Teʿallüm ʿinde’l-Ḫaṭîb el-Baġdâdî”, Risâletü’l-Ḫalîci’l-ʿArabiyye, III/10, Riyad 1983, s. 23-56.
Abdülhâdî et-Tâzî, “Ṣadâʾü’l-Ḫaṭîb el-Baġdâdî fi’l-Maġrib”, el-Baḥs̱ü’l-ʿilmî, XXXV, Rabat 1985, s. 15-30.
Me’mûn es-Sâgircî, “Telḫîṣü’l-müteşâbih fi’r-resm”, MMLADm., LXI/3 (1406/1986), s. 594-627.
Abdullah b. Yûsuf el-Cüdey‘, “Mesʾele fi’ṣ-ṣıfât”, Mecelletü’l-ḥikme, I, Leeds 1414/1993, s. 289-297.
W. Marçais, “Hatîb Bağdâdî”, İA, V/1, s. 365-366.
R. Sellheim, “al-K̲h̲aṭīb al-Bag̲h̲dādī”, EI2 (Fr.), IV, 1142-1144.
Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 16. cildinde, 452-460 numaralı sayfalarda yer almıştır.