HÜNERNÂME

Seyyid Lokmân’ın (ö. 1010/1601’den sonra) şehnâme tarzında yazdığı tezhip ve minyatürleriyle ünlü eseri.

Müellif:

Bilinen tek nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan (Hazine, nr. 1523, 1524) eserin yazımına şehnâmeci Fethullah b. Ârif başlamışsa da, vefatıyla Şirvanlı Eflâtun devam etmiştir. Onun da vefatı üzerine eser, 977’de (1569) şehnâmecilik görevine getirilen Seyyid Lokmân b. Hüseyin el-Âşûrî el-Urmevî tarafından yeniden kaleme alınmıştır. Seyyid Lokmân, Şirvanlı Eflâtun’un on bölüm olarak tasarlayıp sadece üç bölümünü yazabildiği eserin tezhibinin fazlaca abartıldığını, ta‘lik hatla sade zerefşan kâğıda yazılması ve bilgi bakımından gözden geçirilerek yeniden düzenlenmesi gerektiğini söylemiş, bunun üzerine III. Murad 22 Şevval 985 (2 Ocak 1578) tarihli bir hükümle (, nr. 33, s. 189/380) bu görevi kendisine vermiştir.

Osman Gazi’den başlayıp I. Selim devrine kadar gelen padişahların hünerlerini anlattığı I. cildin başında bu dönemleri yazarken Oğuznâme, Rûhî’nin Târih, Hoca Sâdeddin’in Tâcü’t-tevârîh, Neşrî’nin Cihannümâ ve İdrîs-i Bitlisî’nin Heşt Bihişt’inden faydalandığını söyleyen Seyyid Lokmân eserin dört ciltten (rükün), her cildin de on fasıl, bir tezyîl ve bir hâtimeden oluşacağını, I. ciltte Osman Gazi’den Yavuz Sultan Selim’e kadar on padişahın, II. ciltte Kanûnî Sultan Süleyman’ın, III. ciltte II. Selim’in, IV. ciltte de III. Murad’ın hünerlerinin anlatılacağını, ayrıca I. cildin her bir faslında on hikâye, tezyîl kısmında ise padişahlara ait latif söz ve beyitlerin yer alacağını belirtir. Ancak bunlardan sadece I ve II. ciltleri yazabilmiştir. I. cildin girişinde Oğuz boylarının damgaları hakkında bilgi verilip Oğuz Kağan ile Oğuzlar’ın efsanevî cedlerinin hikâyeleri, Kayılar’ın Hıta ve Hoten’den Talas ve Sayram’a gelmeleri, Kınıklar’la beraber Amuderya’yı geçip Horasan’a ulaşmaları, Cengiz’den kaçarak Ahlat’a sığınmaları anlatıldıktan sonra Osman Gazi’den Yavuz Sultan Selim’e kadar padişahların cülûs ve cenaze törenleri, vasıfları, huyları, merakları, av eğlenceleriyle tarihî olaylar ve savaşlar tavsif edilmiştir. Türkçe nesir halinde yazılan eserde yer yer Türkçe ve Farsça manzum parçalara da yer verilmiştir.

992 (1584) yılında Bosnalı Sinân b. Mehmed tarafından âharlı kâğıt üzerine ta‘lik hatla yazılan bu cildin içinde Nakkaş Osman ve ekibi tarafından tasvir edilen kırk beş minyatür bulunmaktadır. XVI. yüzyıla ait yüksek bir sanat zevkini yansıtan ve türünün en güzel örneklerini oluşturan bu minyatürlerde tarihî gerçeklere bağlı kalınmaya çalışılmakla birlikte erken dönemlere ait merasim ve olayların anlatıldığı sahnelerin tarihî belge niteliği zayıftır. Osman Gazi’den Yavuz Sultan Selim’e kadar cülûs törenlerinin tasvir edildiği minyatürlerde özellikle Osman ve Orhan Gazi’nin cülûslarını gösteren sahnelerdeki kılık kıyafetler, padişahın etrafındaki protokol sırası XVI. yüzyıldan çok farklı değildir. Bununla birlikte Topkapı Sarayı’nın ikinci avlusunu gösteren ve çift sayfaya yerleştirilen minyatür, sarayın XVI. yüzyıldaki durumunu ve mimarisini göstermek bakımından çok önemlidir. Sayfaları zerefşanlı, kenarları altın cetvelli olan 48,5 × 30,5 cm. boyutlarında 234 varaktan meydana gelen eserin cildi devrinin en güzel örneklerindendir. Eserde yer alan minyatürler Nigâr Anafarta tarafından nakkaşları tesbit edilerek yayımlanmıştır (Hünernâme Minyatürleri ve Sanatçıları, İstanbul 1969).

Hünernâme’nin Kanûnî Sultan Süleyman’a ayrılan II. cildinde hükümdarın ahlâkı, yardım severliği, rüyaları, keramet ve ilhamları, siyaseti, adaleti, savaşları, fethettiği kaleler, hastalığı, ölümü, güzel sözleri ve şairliği anlatılmış, onunla ilgili kıssalar nakledilmiştir. Kanûnî Sultan Süleyman’ın doğumu, isminin konulması, Kefe’ye sancağa çıkması, babası Yavuz Sultan Selim’in cülûsunda İstanbul’a çağrılması, kendisine İstanbul muhafazası görevinin verilmesi, daha sonra Saruhan sancağına tayini ve şehzadeliğinde yaptıkları, Yavuz Sultan Selim’in vefatı üzerine taht için davet edilmesi, daha sonra geldiği İstanbul’da karşılanması ve cülûs töreni gibi ayrıntılı bilgileri de ihtiva eden eserde şehzadelerin sünnet düğünü hazırlıkları ve at meydanında yapılan düğün törenine oldukça geniş yer verilmiş, bu arada Rüstem Paşa’nın Kanûnî’ye damat olması ve düğünü de anlatılmıştır. Şehzade Mustafa’nın ve oğlunun katledilmesi olayı ve diğer şehzadelerin durumları için de önemli bir kaynak olan eserde zaman zaman çok orijinal bilgilere rastlanmaktadır. Meselâ padişahın Sigetvar seferi, hastalığı, ölümü ve kefenlenmesiyle ilgili kısım oldukça dikkat çekicidir. Eserde yer alan bilgiler Seyyid Lokmân’ın çağdaşı olan Selânikî Mustafa Efendi’nin ve Feridun Bey’in yazdıklarını doğrular niteliktedir. Tahsin Öz, eserin Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan müsveddelerine dayanarak bu cildin 996 yılı Safer ayı başlarında (Ocak 1588) tamamlandığını ileri sürmüştür. Lokmân’ın eserini padişaha sunduğu zaman kendisine defterdarlık ve terakki verilmesi, yanında çalışan sanatkârlara da çeşitli ihsanlarda bulunulmasına dair arzına verilen cevap 15 Ramazan 997 (28 Temmuz 1589) tarihini taşımaktadır. Hünernâme’nin II. cildinin en önemli yanı, her biri tarihî belge niteliği taşıyan ve yine Nakkaş Osman ile ekibi tarafından hazırlanan altmış beş minyatür ihtiva etmesidir. Minyatürlerde resmedilen sahneler metinde anlatılan olaylarla uyumludur. Meselâ çift sayfa olarak hazırlanan cülûs sahnesi eserdeki metni ve bu konudaki diğer yazılı kaynakları destekler mahiyettedir. Kanûnî Sultan Süleyman’ın Macaristan yolunda hastalanması ve atının üzerinde giderken yanında yürüyen Sokullu Mehmed Paşa’nın omuzuna yaslanmasını gösteren minyatürdeki gibi yüksek tasvir ve anlatım gücü diğer minyatürlerde de görülmektedir.

300 sayfadan meydana gelen bu cildin Nakkaş Osman’dan bahseden son sayfası kayıptır. Fevkalâde güzel minyatürleri yanında sayfa kenarlarının zerefşanlı oluşu, metnin nefis bir ta‘likle yine zerefşan ve halkârlı, çeşitli çiçek ve hayvan resimleriyle süslü zemin üzerine yazılmış olması sebebiyle de eser ayrıca bir değer ifade etmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

, nr. 33, s. 189/380.

, II, 515.

Ahmed Refik, Âlimler ve Sanatkârlar, İstanbul 1924, s. 81-94.

a.mlf., “Bizde Şehnamecilik, Seyyid Lokman ve Halefleri”, , sy. 9 (1917), s. 169-172.

, s. 65.

Suut Kemal Yetkin, İslâm Sanatı Tarihi, Ankara 1954, s. 311-313.

, s. 226-227.

I. Stchoukine, La peinture turque d’après les manuscrits illustré, Paris 1966, s. 33-34.

, s. 181-184.

Celâl Esat Arseven, Türk Sanat Tarihi, İstanbul, ts. (Millî Eğitim Basımevi), III, 97-100.

Nurhan Atasoy, Nakkaş Osman’ın Eserleri ve Osmanlı Minyatür Sanatına Getirdiği Yenilikler (doktora tezi, 1962), İÜ Ed.Fak. Sanat Tarihi Bölümü, s. 27, 28.

a.mlf. – Filiz Çağman, Turkish Miniature Painting, İstanbul 1974, s. 46-48, plates: 26-33.

Zeren Tanındı, Osmanlı Tarihi ile İlgili Minyatürlü Yazmalar: Şehnâmeler ve Gazanâmeler (doktora tezi, 1972), İÜ Ed.Fak. Sanat Tarihi Bölümü, s. 86-129.

Bekir Kütükoğlu, “Şehnâmeci Lokman”, Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu’na Armağan, İstanbul 1991, s. 39-48.

Zeynep Tarım Ertuğ, Osmanlı Devletinde XVI. yy. Cülûs ve Cenaze Törenleri (doktora tezi, 1994), İÜ Ed.Fak. Sanat Tarihi Bölümü, s. 9, 32, 33, 50, 53, 64, 95, 97, 102, 108, 121, 123, 129.

Ahmed Tevhid, “Hünernâme”, , sy. 2 (1326), s. 103-111.

Tahsin Öz, “Hünernâme ve Minyatürleri”, Güzel Sanatlar, sy. 1, İstanbul 1939, s. 3-16.

H. Sohrweide, “Dichter und Gelehrte aus dem Osten im osmanischen Reich (1453-1600)”, , XLVI (1970), s. 292.

a.mlf., “Luḳmān b. Sayyid Ḥusayn”, , V, 820.

Emel Esin, “Hünernâme”, , XIX, 406-407.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1998 yılında İstanbul’da basılan 18. cildinde, 484-485 numaralı sayfalarda yer almıştır.