HÜSREV ü ŞÎRÎN

Altın Orda şairlerinden Kutb tarafından yapılan, Nizâmî-i Gencevî’nin aynı adı taşıyan mesnevisinin ilk Türkçe tercümesi.

Müellif:

Kutb hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Ancak eserde yer alan methiyeler ve sebeb-i te’lîf bölümündeki bazı beyitlerden hareketle onun Şehzade Tini Beg’e kapılanmak isteyen (beyit 206-207), bunun için uzaklardan gelmiş (beyit 250-251) Hârizm veya Mâverâünnehir menşeli bir kişi olduğu, çeşitli ilimlerde bilgisinin bulunduğu (beyit 228-229), şehzadeye öğütler verecek bir olgunluk ve itibara eriştiği (beyit 194-203), samimi bir müslüman olduğu (münâcât ve na‘ttaki türlü beyitler) söylenebilir.

Kutb eserini, Altın Orda Hükümdarı Özbek Han’ın Gök Orda’nın başşehri Sığnak’ta hüküm süren şehzadesi Tini Beg ile eşi Cemile Han Melek Hatun adına Türkçe’ye çevirmiştir. Tini Beg’in Gök Orda’ya 727 (1327) yılında gittiği ve 740’ta (1339-40) kardeşi Canı Beg tarafından öldürüldüğü bilindiğine göre Kutb’un eserini bu yıllara rastlayan bir tarihte yazmış olması gerekir. Eserin 742 (1341-42) yılında ve Tini Beg’in Altın Orda hanlığı esnasında kaleme alındığına dair rivayetler (meselâ bk. İnan, XIV-XV [1950], s. 5; Fazılov, XXI [1973], s. 89 vd.) doğru değildir.

Eserin baş tarafında tevhid ve münâcâtlar, Hz. Peygamber ve çehâryâr için na‘tlar, Tini Beg Han ve eşi adına methiyelerle “sebeb-i te’lîf-i kitâb” yer alır. Nizâmî’nin eseri yaklaşık 5700, Kutb’a ait eldeki metin ise 4729 beyittir. Böylece eserin aslı ile tercümesi arasında 1000 beyte yakın bir fark ortaya çıkmaktadır ki bu fark, ya Nizâmî’nin oldukça uzun ve edebî sanatlarla yüklü bazı tasvirlerini Kutb’un kısaltmış olduğunu veya metnin istinsah sırasında eksik bırakıldığını düşündürmektedir. Ancak Nizâmî’nin eserinde bulunan bölüm başlıkları Kutb’un eserinde de aynen yer aldığına göre mevcut eksikliklerin hikâyenin bütünlüğünü bozacak mahiyette olmadığı anlaşılmaktadır.

Vezin bakımından eserin aslına bağlı kalan şairin (mefâîlün mefâîlün feûlün) sadece çehâryâr methiyesini Kutadgu Bilig vezniyle (feûlün feûlün feûlün feûl) yazması, Köprülü’ye göre Türk ve İran edebiyatlarında başka örneği bulunmayan bir orijinallik teşkil etmektedir. Kendisinin de kuvvetli bir nâzım olduğu eserin baş tarafına koyduğu 271 beyitlik ilâveden anlaşılan Kutb’un Nizâmî’nin mesnevisini başarı ile Türkçe’ye naklettiği söylenebilir. Eseri ilk defa yayımlayan A. Zajaczkowski de metnin aslı ile tercümesi arasında yaptığı karşılaştırmadan sonra bu neticeye vardığını belirtmektedir.

Bugün yegâne nüsha olarak bilinen (Paris Bibliothèque Nationale, Manuscrits turcs, Ancien fonds, nr. 312) eldeki metnin sonunda yer alan beyitlerden, eserin 1383’te Berke Fakih adlı bir Kıpçak tarafından İskenderiye’de Altın Boğa adına istinsah edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Mesnevinin sonuna müstensih tarafından eklenen 66 beyitlik kısmın dili esas itibariyle asıl metnin dilinden farksızdır. Bu da eserin yazıldığı yer ile istinsah edildiği yerin aynı dil çevresinden olduğunu göstermektedir.

Altın Orda sahasında yazılmış en eski Türkçe metin olarak bilinen Hüsrev ü Şîrîn, gerek Türk dili tarihinin mühim bir merhalesini teşkil eden Altın Orda sahasının yazı dili gerekse Kıpçak lehçesi hakkında ana kaynaklardan birini teşkil etmesi bakımından önemli bir mesnevidir. Eser, Türk dilinin yeni kurulan kültür merkezlerinde edebî lehçelerinin teşekkül etmeye başladığı geçiş döneminin eseri olarak hem Hârizm yazı dilinin hem de Çağatayca’nın özelliklerini taşımaktadır. Hüsrev ü Şîrîn, fiil çekimi yönünden Çağatay öncesine yakın olmakla beraber ses özellikleri ve kelime hazinesi bakımından Kıpçakça’nın hususiyetlerini taşımaktadır. Nizâmî’nin mesnevisini büyük çoğunlukla Türkçe kelimelerle tercüme etmeye çalışan Kutb’un eseri zengin bir kelime hazinesine sahiptir. Mütercimin bu eseriyle henüz yazı diline geçmemiş bazı kelimeleri edebî dile kazandırdığı tahmin edilmektedir.

1913 yılında A. Samoyloviç tarafından bulunan eseri Ananiasz Zajaczkowski metin, tıpkıbasım ve sözlük olarak üç cilt halinde neşretmiş (bk. bibl.), eser ayrıca Necmettin Hacıeminoğlu tarafından imlâ, ses ve şekil özellikleri üzerinde bir inceleme ile birlikte yayımlanmıştır (bk. bibl.).


BİBLİYOGRAFYA

Kutb, Hüsrev ü Şîrîn: Najstarsza Wersja Turecka, Husrev u Şirin Qutba (nşr. A. Zajaczkowski), I-III, Warszawa 1958-61.

a.mlf., Hüsrev ü Şîrîn (nşr. Necmeddin Hacıeminoğlu, Kutb’un Hüsrev ü Şirin’i ve Dil Hususiyetleri içinde), İstanbul 1968, s. 181-459.

M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi (İstanbul 1926), İstanbul 1981, s. 303-305.

A. Zajaczkowski, “Kutb’un Hüsrev ü Şirin Adlı Eseri Hakkında”, VIII. Türk Dil Kurultayında Okunan Bilimsel Bildiriler (1957), Ankara 1960, s. 159-164.

a.mlf., “Opisy zaloby (Jas) w Tureckiej wersiji poematu Husrev u Šīrīn ze Zlotej Ordy”, , XXI (1957), s. 17-26.

a.mlf., “Studia nad stylistyka i poetyka Tureckiej Wersji Husräv u Širin Qautba”, a.e., XXV (1961), s. 31-82; XXVII (1963), s. 7-44.

E. N. Nadzhip, “Khosrau i Shirin Kutba i ego yazuik”, Tyurkologiçeski Sbornik (ed. A. N. Kononov), Moskva 1966, s. 80-81.

Necmettin Hacıeminoğlu, Kutb’un Hüsrev ü Şirin’i ve Dil Hususiyetleri, İstanbul 1968.

a.mlf., “Kutub”, , VI, 20-21.

Arsen M. Ibatov, “Kutbtyn, ‘Husrau ua Širin’, poémasynyn sözdigi (XIV. ġasyr)”, Qazaq SSR-ning Gylym baspasi, Alma Ata 1974, s. 279.

Abdülkadir İnan, “Kutup’un Husrev ve Şirin’inden Örnekler”, , XIV-XV (1950), s. 5-28.

Faruk K. Timurtaş, “Türk Edebiyatında Husrev ü Şirin ve Ferhad ü Şirin Hikâyesi”, , IX (1959), s. 71-72.

Ali Fehmi Karamanlıoğlu, “Ananiasz Zajaczkowski”, a.e., XIX (1971), s. 3.

E. I. Fazılov, “Kutb’un Hüsrev ü Şirin Yazmasında Bulunan Kayıtlar” (trc. Nazif Hoca), a.e., XXI (1973), s. 89-96.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1999 yılında İstanbul’da basılan 19. cildinde, 56 numaralı sayfada yer almıştır.