İBN LÜB

Ebû Saîd Ferec b. Kāsım b. Ahmed b. Lüb (Leys) el-Gırnatî et-Tağlibî (es-Sa‘lebî) (ö. 782/1381)

Endülüslü fakih ve âlim.

Müellif:

701 (1302) yılında Benî Ahmer (Nasrîler) Devleti’nin başşehri Gırnata’da doğdu. Hayatına dair fazla bilgi yoktur. Muhtemelen babası da ilimle meşgul olan İbn Lüb, Ebü’l-Hasan Ali b. Ömer el-Kaycâtî’den kırâat-i seb‘a okudu ve çeşitli ilimler tahsil etti. Vefatına kadar ayrılmadığı bu hocasından icâzet aldı. Ayrıca Ebû İshak İbrâhim b. Muhammed b. Ebü’l-Âsî, İbnü’z-Zeyyât el-Kelâî, Muhammed b. Ali b. Selmûn, Ebû Abdullah Muhammed b. İbrâhim el-Beyyânî, Muhammed b. Câbir el-Vâdîâşî, İbnü’l-Fahhâr el-İlbîrî gibi hocalardan kıraat, Arapça, hadis, tefsir ve fıkıh okuyup icâzet aldı. Nasrî hükümdarı Ebü’l-Haccâc I. Yûsuf tarafından Gırnata büyük camisinde hatiplik görevine tayin edildi. Bu camide yıllarca süren ders halkasının yanında yine I. Yûsuf’un 750’de (1349) inşa ettirdiği, Endülüs’te ilk medrese kabul edilen Nasriyye Medresesi’nde 754’te (1353) vefat eden İbnü’l-Fahhâr’dan sonra hoca oldu. Gırnata’da pek çok âlim kendisinden ders aldı. Bu sebeple “şeyhü’ş-şüyûh” diye anılır. Yetiştirdiği ve icâzet verdiği talebeler arasında Ebû İshak İbrâhim b. Mûsâ eş-Şâtıbî, İbnü’l-Ahmer, Lisânüddin İbnü’l-Hatîb, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Ahmed es-Serrâc el-Fâsî, Ebû Yahyâ İbn Âsım el-Kaysî ve kardeşi Ebû Bekir İbn Âsım, Ebü’l-Kāsım İbn Sirâc, Ebü’l-Kāsım İbnü’l-Haşşâb, İbn Zümrek, İbn Allâk gibi âlimler bulunmaktadır. İbn Lüb 18 Zilhicce 782 (15 Mart 1381) tarihinde vefat etti. Bazı kaynaklarda ölüm tarihi 783 olarak verilmektedir.

Kıraat, Arap dili ve edebiyatı, nazım ve nesir, aruz, nahiv, fıkıh, usûl-i fıkıh, ferâiz, tefsir, hadis, kelâm gibi pek çok ilimle meşgul olan İbn Lüb bu alanlarda kitap, risâle ve kasideler yazmakla birlikte özellikle fıkıh, kıraat ve Arap edebiyatında temayüz etmiştir. Gırnata’da dönemin fetva mercii konumuna gelmiş ve “Gırnata müftüsü” olarak nitelendirilmiş, şûra meclisinin danıştığı isimlerden biri olmuş, müteahhir Mâlikî kaynaklarında görüş ve fetvalarına atıflar yapılmıştır. Fetva usulünde Mâlikî mezhebindeki yerleşik metodu takip etmekle birlikte bazı fetvalarında klasik Mâlikî görüşlerinden ayrılır. Kaynaklarda İbn Lüb’den övgüyle söz edilir, çeşitli ilim dallarında üstün bir seviyeye ulaştığı için “mütefennin” diye nitelenir. İbn Lübb’ün hem halk hem âlimler nezdinde büyük saygı gördüğü, şöhretinin sadece Endülüs’te değil Mağrib’de de yayıldığı, insanların helâl-haram konusunda onun fetvalarına göre amel ettiği, ayrıca güzel konuştuğu, hâfızasının kuvvetli, muhakeme gücünün yüksek, ihlâslı, güzel ahlâka sahip bir kişi olduğu nakledilmektedir. Onun hakkında kaynaklarda yer alan bu ifadeleri el-İḥâṭa adlı eserinde benimseyen talebesi Lisânüddin İbnü’l-Hatîb daha sonra yazdığı el-Ketîbetü’l-kâmine’de hocasını yeren ifadelere yer verir. Bu durum, Nasrîler’in veziri iken düşmanlarının husumeti neticesinde Gırnata’dan kaçıp Merînîler’e sığınmak zorunda kalan İbnü’l-Hatîb’in Gırnata’da kalan hocası ile muhalif saflarda bulunmasıyla açıklanabilir.

İbn Lüb’den Arapça ve fıkıh tahsil eden, İbnü’l-Hâcib’in fıkıh usulüne dair risâlesini tek bir mecliste kendisine arzederek icâzet alan Şâtıbî, özellikle el-İfâdât ve’l-inşâdât’ta hocasına çokça atıfta bulunur. Ancak Şâtıbî’nin çalışmaları ilerledikçe dönemin diğer âlimleriyle olduğu gibi İbn Lüb ile de aralarında anlayış farkı ortaya çıkar. Hocasının “fetva isteyen kişiyi zora koşmama” şeklindeki prensibini benimsediğini söyleyen Şâtıbî buna rağmen bazı fetvalarında İbn Lübb’e muhalefet eder. Nitekim Şâtıbî’ye göre daha gelenekçi bir tutum izleyen İbn Lüb de Endülüs’te yerleşmiş bazı uygulamaları bid‘at olarak niteleyen Şâtıbî’yi zaman zaman sert bir dille eleştirir. İki âlim arasındaki tartışmalar kaynaklarda zikredilmiş ve reddiyelere konu olmuştur (İbrâhim b. Mûsâ eş-Şâtıbî, Fetâvâ, neşredenin girişi, s. 61-62; Mevvâk, s. 59-64, 99; Venşerîsî, I, 297-298; ayrıca aş.bk.).

Eserleri. 1. Fetâvâ. Kaynaklarda İbn Lübb’e bu adla bir eser atfedilmekle birlikte onun nevâzil ve fetvalarının kendisi tarafından düzenlendiği bilinmemektedir. Çoğu sorulan sorulara cevap olarak yazılan bu fetvalar, Gırnatalı âlimlerin nevâzilini bir araya getirmeyi hedefleyen IX. (XV.) yüzyıl âlimi İbn Tarkât’ın derlemesi içinde günümüze ulaşmıştır. Mâlikî nevâzil eserlerinde ve özellikle Venşerîsî’nin el-Miʿyâr’ında çokça atıf yapılan İbn Lübb’ün fetvalarını Hüseyin Muhtârî ve Hişâm er-Râmî tahkik ederek Taḳrîbü emeli’l-baʿîd fî nevâzili’l-üstâẕ Ebî Saʿîd adıyla yayımlamıştır (Beyrut 2004). 2. Şerḥu Ḳaṣîdeti’l-luġziyye fi’l-mesâʾili’n-naḥviyye. el-Ḳaṣîdetü’n-nûniyye fi’l-ehâcî ve’l-elġāzi’n-naḥviyye adıyla da bilinen kasidenin yine İbn Lübb’e ait şerhi önce İbn Hişâm en-Nahvî’ye nisbet edilerek yayımlanmış (Bağdat 1963), ardından Ayyâd es-Sübeytî tarafından İbn Lübb’e aidiyeti belirlenerek neşredilmiştir (Mecelletü’l-baḥs̱i’l-ʿilmî ve’t-türâs̱i’l-İslâmî, VI [Mekke 1403-1404], s. 369-417). 3. Kitâb fi’l-bâʾi’l-muvaḥḥade. Risâletü taʿyîni maḥalli duḫuli’l-bâʾ min mefʿûley bedel ve ebdel ve mâ yerciʿu ileyhimâ fi’l-mâdde li-Ebî Saʿîd Ferec b. Ḳāsım b. Lüb el-Ġırnâṭî ismiyle kaydedilen risâle Arap gramerinde “bâ” harfinin iki mef‘ûle dahil oluşuyla ilgilidir (nşr. Ayyâd es-Sübeytî, Buḥûs̱ü Külliyyeti’l-luġati’l-ʿArabiyye, II/2 [Mekke 1404-1405], s. 515-538). 4. Ḳaṣîde tâʾiyye fi’r-red ʿale’l-ḳāʾilîn bi-ḫalḳi’l-efʿâl. Bir yahudinin kader konusundaki sorularını içeren şiirine reddiye olarak yazılmış on beyitten ibaret bir kasidedir. Kendisinin şerhettiği bu kasidede İbn Lüb her beyitte görüşünü bir âyetle delillendirir ve Ehl-i sünnet’in kader anlayışını savunur. Daha sonra yazdığı şerhte kasidenin bazı bölümlerini yanlış yorumladıklarını düşündüğü diğer reddiye yazarlarına cevap verir. İbn Lübb’ün bu şerhte cevap verdiği kişinin Şâtıbî olduğu iddia edilmiştir (Hayât Kāre, sy. 16 [2009], s. 187). Pek çok kaynakta nakledilen kaside, reddiyeye konu olan şiir ve üzerine yazılan diğer reddiyelerle birlikte Hayât Kāre tarafından yayımlanmıştır (bk. bibl.). 5. Yenbûʿu’l-ʿayni’s-serre fî tefrîʿi mesʾeleti’l-imâme bi’l-ücre (nşr. Kutb er-Reysûnî, Beyrut 2005). 6. ed-Duʿâʾ is̱ra’ṣ-ṣalavât ʿale’l-heyʾeti’l-maʿrûfe. Şâtıbî’nin, namazdan sonra imamın cemaate dua yaptırması uygulamasının bid‘at olduğu yönündeki fetvasına reddiye olarak yazılmıştır. Venşerîsî, âlimler arasında geçen konuyla ilgili tartışmaları aktarırken bir kısmını naklettiği eserin adını Lisânü’l-eẕkâr (Beyânü’l-eẕkâr?) ve’d-daʿavât mimmâ şuriʿa fî edbâri’ṣ-ṣalavât şeklinde kaydeder (el-Miʿyârü’l-muʿrib, I, 297). Hem İbn Lübb’ün hem Şâtıbî’nin öğrencisi olan Ebû Yahyâ İbn Âsım’ın İbn Lübb’ün bu eseri için bir reddiye kaleme alarak Şâtıbî’yi desteklediği nakledilmektedir (Makkarî, V, 514). 7. el-Ecvibetü’s-semâniye. el-Ecvibe adıyla günümüze ulaşan ve İbn Lübb’e izâfe edilen eser kaynaklarda bahsedilen el-Ecvibetü’s̱-s̱emâniye olabilir (el-Fihrisü’ş-şâmil, I, 103-104). 8. Risâletân fi’l-fıḳh. Ziriklî, Rabat Kütüphanesi’nde İbn Lübb’ün fıkha dair iki risâlesinin bulunduğunu söyler (el-Aʿlâm, V, 140). 9. Aḥkâm fi’ṭ-ṭahâre ve’ṣ-ṣalât (nşr. Muhammed Ebü’l-Ecfân – Abdurrahman Avf, Tunus 1980). Bunların yanında İbn Lübb’ün kaynaklarda zikredilen başka eserleri de vardır.

BİBLİYOGRAFYA :

İbn Lüb, Taḳrîbü emeli’l-baʿîd fî nevâzili’l-üstâẕ Ebî Saʿîd (nşr. Hüseyin Muhtârî – Hişâm er-Râmî), Beyrut 2004, neşredenlerin girişi, s. 15-52; İbnü’l-Hatîb, el-İḥâṭa, IV, 253-255; a.mlf., el-Ketîbetü’l-kâmine (nşr. İhsan Abbas), Beyrut 1983, s. 67-70; İbrâhim b. Mûsâ eş-Şâtıbî, el-İfâdât (nşr. M. Ebü’l-Ecfân), Beyrut 1986, neşredenin girişi, s. 42-45, 93, 94, 109, 111, 114, 119, 126, 152, 154, 165, 166, 172, 173, 175; a.mlf., Fetâvâ (nşr. M. Ebü’l-Ecfân), Tunus 1406/1985, neşredenin girişi, s. 61 vd., 127-128; İbn Ferhûn, ed-Dîbâcü’l-müẕheb, II, 139-142; İbnü’l-Ahmer, Aʿlâmü’l-Maġrib ve’l-Endelüs (nşr. M. Rıdvân ed-Dâye), Beyrut 1407/1987, s. 186-191; İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-Nihâye, II, 7-8; Mücârî, Bernâmec (nşr. M. Ebü’l-Ecfân), Beyrut 1982, s. 91, 118; Mevvâk, Sünenü’l-mühtedîn fî maḳāmâti’d-dîn (nşr. Muhammed b. Sîdî Muhammed b. Humeyyen), Rabat 2002, s. 59-64, 99; Süyûtî, Buġyetü’l-vuʿât, II, 243-244; Venşerîsî, el-Miʿyârü’l-muʿrib (nşr. Muhammed Hacî) Beyrut 1401/1981, I, 297-298; İbnü’l-Kādî, Dürretü’l-ḥicâl, III, 265-266; Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, Neylü’l-ibtihâc (nşr. Abdülhamîd Abdullah el-Herâme), Trablus 1989, s. 357-360; Makkarî, Nefḥu’ṭ-ṭîb, V, 509-514; Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1348; Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), V, 140; el-Fihrisü’ş-şâmil li’t-türâs̱i’l-ʿArabiyyi’l-İslâmiyyi’l-maḫṭûṭ, Amman 1417/1999, I, 103-104; IX, 13; XI, 619; Mustafa es-Samedî, Fıḳhü’n-nevâzil ʿinde’l-Mâlikiyye, Riyad 1428/2007, s. 152-154, 201-202, 286-288; Hayât Kāre, “Ḫivârü’d-diyânât fi’l-Endelüs: Beyne’l-cedeli’d-dînî ve’l-ḫilâfi’l-kelâmî min ḫilâli Taḳyîdi li’bn Lüb el-Ġırnâṭî fi’l-ḳażâʾ ve’l-ḳader”, al-Andalus Magreb, sy. 16, Cádiz 2009, s. 185-208; Ahmed er-Reysûnî – Ali Hakan Çavuşoğlu, “Şâtıbî, İbrâhim b. Mûsâ”, DİA, XXXVIII, 373-374.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2016 yılında İstanbul’da basılan (gözden geçirilmiş 2. basım) EK-1. cildinde, 593-594 numaralı sayfalarda yer almıştır.