İBN MATRÛH

Ebü’l-Hasen (Ebü’l-Hüseyn) Cemâlüddîn Yahyâ b. Îsâ b. İbrâhîm b. el-Hüseyn b. Matrûh (ö. 649/1251)

Eyyûbîler dönemi şair, kâtip ve idarecilerinden.

Müellif:

8 Receb 592’de (7 Haziran 1196) Yukarı Mısır’ın Asyût şehrinde doğdu. Gençlik çağında dönemin önemli ilim merkezlerinden biri olan Kus’a gitti. Öğrenimini sürdürdüğü yıllarda başta Bahâ Züheyr olmak üzere önde gelen şairlerle tanışma imkânı buldu. İlk şiir denemelerini de burada kaleme aldı. İleri gelen kişilere ve devlet adamlarına sunduğu şiirleriyle hayatını kazanmaya başladı. Kus Valisi Mecdüddin el-Lamtî tarafından resmî bir göreve tayin edildiği, ancak bu görevde uzun süre kalmadığı rivayet edilmektedir.

626 (1229) yılında daha elverişli bir ortam bulmak amacıyla Kahire’ye giden İbn Matrûh, burada babası el-Melikü’l-Kâmil Muhammed adına Mısır’ın idaresini üstlenmiş olan el-Melikü’s-Sâlih Necmeddin Eyyûb’a takdim edildi. Necmeddin Eyyûb, 629’da (1231) babası tarafından Moğollar’a ve Hârizmşahlar’a karşı koymak ve Mâverâünnehir’i ele geçirmek üzere sevkedilen orduya başkumandan tayin edildiğinde onunla birlikte savaşlara katıldı. Âmid, Hısnıkeyfâ, Harran, Ruha ve Rakka gibi yerlerin el-Melikü’l-Kâmil’in hâkimiyetine girdiği bu yıllarda askerî divan nâzırlığı görevini yürüttü.

el-Melikü’l-Kâmil’in ölümünden (635/1238) sonra, Abbâsî Halifesi Müsta‘sım-Billâh’ın elçisi Ebû Muhammed Muhyiddin İbnü’l-Cevzî ile birlikte Eyyûbî şehzadeleri ve idarecileri arasında artan rekabet ve ihtilâfları gidermeye çalıştı. 637’de (1239) Gazze’ye kadar gelen Hârizmşahlar’a karşı el-Melikü’s-Sâlih Necmeddin tarafından elçi olarak görevlendirildi (Makrîzî, I/2, s. 284, 316). Aynı yıl Mısır’da hâkimiyet sağlayan Necmeddin Eyyûb kendisini Kahire’ye çağırdı. 639 (1241) yılı başlarında hazine nâzırlığına tayin edildi. el-Melikü’s-Sâlih Necmeddin 643’te (1245) Dımaşk’ı ikinci defa ele geçirdiğinde İbn Matrûh’u bu şehirden sorumlu vezir olarak görevlendirdi. İbn Matrûh bu dönemde büyük bir servete sahip oldu ve çevresinden büyük takdir gördü. el-Melikü’s-Sâlih 646 (1248) yılında Dımaşk’a gittiği zaman onu görevden azlederek el-Melikü’n-Nâsır Ebü’l-Muzaffer’in hâkimiyetine girmiş bulunan Humus’u kurtarmak için hazırladığı ordu ile Humus’a gönderdi. Gözden düşüp azledilmesinin sebebi bilinmemektedir. Sıbt İbnü’l-Cevzî onun itibar kaybetmesini, lâyık olmadığı halde emîrlere mahsus kıyafet giymesine bağlamaktadır (Mirʾâtü’z-zamân, VIII/2, s. 789). Humus meselesi aydınlığa kavuşuncaya kadar bir süre Dımaşk’ta kalan el-Melikü’s-Sâlih, Kıbrıs’ta toplanmış olan Haçlılar’ın Mısır’a saldıracakları haberini alınca hemen Mısır’a hareket etti ve İbn Matrûh’un da katıldığı ordunun Humus’tan Mısır’a intikalini emretti. Bir süre sonra Mısır’a gelen İbn Matrûh, Dimyat’ı istilâ eden Haçlılar’a karşı el-Melikü’s-Sâlih safında mücadelesini sürdürdü ve özellikle yazdığı hamâsî şiirlerle (Dîvân, s. 181-182) askerin moral gücünün yükselmesini sağladı.

el-Melikü’s-Sâlih’in vefatının (647/1249) ardından münzevi bir hayat yaşamaya başlayan İbn Matrûh uzun zamandır çektiği göz rahatsızlığı sonunda gözlerini kaybetti. 1 Şâban 649’da (19 Ekim 1251) Kahire’de öldü ve Karâfe’deki Sâriye mevkiinde defnedildi. Cenazesinde yakın dostu İbn Hallikân da hazır bulundu. Cenaze törenine katılan Yûnînî onun 650’de öldüğünü söyler (Ẕeylü Mirʾâti’z-zamân, I, 197-201).

Cömert, müsamahakâr ve ulemânın kıymetini takdir eden bir kişi olduğu ifade edilen İbn Matrûh (Sıbt İbnü’l-Cevzî, VIII/2, s. 789) devrinin önde gelen âlim ve şairleriyle münasebetlerini sürdürmüş, ünlü şair Bahâ Züheyr yanında İbn Hallikân’la da arkadaşlık ilişkilerini devam ettirmiştir (Vefeyât, VI, 260). İbn Ebû Usaybia da onunla Dımaşk’taki evinde görüştüğünü, Ṭabaḳātü’l-eṭıbbâʾ adlı eseri konusunda kendisine iltifatta bulunduğunu, eski ve yeni tabipler hakkında bilgi verdiğini belirtir (ʿUyûnü’l-enbâʾ, s. 577).

İbn Matrûh, sanatlı nesir ve edebî risâleler yazan bir nâsir ve lirik şiirler nazmeden bir şair olarak tanınmakla birlikte edebiyat eleştirmenleri onun şiirlerini genellikle zayıf bulurlar (Ömer Ferruh, III, 563). Büyük ihtimalle resmî ve siyasî görevleri kendini sanata verme konusunda onu olumsuz yönde etkilemiştir. Medih, aşk, zühd, edep, münâcât vb. temalarda yazdığı şiirler daha çok uzun kasideler ve kıtalar şeklindedir.

İbn Matrûh’un günümüze intikal eden tek eseri divanıdır. İbn Hallikân, divanında bulunan şiirlerinin çoğunu şairin kendisine okuduğunu kaydeder (Vefeyât, VI, 260). 811 beyit ihtiva eden divanda Müstansır-Billâh, el-Melikü’n-Nâsır, el-Melikü’l-Kâmil, el-Melikü’l-Eşref, Mes‘ûd b. el-Melikü’l-Kâmil, el-Melikü’l-Mugīs Fahreddin, el-Melikü’s-Sâlih gibi devlet adamları, Bahâ Züheyr ve İbn Hallikân gibi dostlarına yazdığı methiyeler yanında başta Halep olmak üzere bazı beldelerin tasviri, Haçlılar’a karşı yazılmış bazı hamâsî şiirler ve bir kısım hicivlerle zühd, edep ve münâcâta dair kısa parçalar yer almaktadır. İlk olarak Abbas İbnü’l-Ahnef’in divanı ile birlikte yayımlanan eserin (İstanbul 1298) Cevdet Emin ve Seyyide Zeyneb tarafından yapılmış bir baskısı daha bulunmaktadır (Kahire 1989).


BİBLİYOGRAFYA

, VIII/2, s. 789.

, s. 187.

, s. 577; a.e. (nşr. August Müller), Kahire 1299/1882, II, 113.

, VI, 258-266.

el-Melikü’l-Eşref er-Resûlî, el-ʿAscedü’l-mesbûk (nşr. Şâkir Mahmûd Abdülmün‘im), Beyrut 1395/1975, s. 585.

Yûnînî, Ẕeylü Mirʾâti’z-zamân, Haydarâbâd 1374/1954, I, 197-240.

, V, 204.

a.mlf., , XXII, 273-274.

, I/2, s. 284, 290, 291, 293, 302, 308, 316, 326, 332, 345, 363, 382.

, VII, 24, 27.

, Kahire 1321, I, 271.

, I, 768.

, V, 247.

, I, 239-240.

, II, 523.

Mehmed Zihni, Kitâbü’t-Terâcim, İstanbul 1304, s. 135-137.

, I, 263; Suppl., I, 465.

J. Rikabi, La poésie prophane sous les ayyūbides, Paris 1949, s. 105-120.

a.mlf., el-Edebü’l-ʿArabî, Dımaşk 1983, s. 96-103.

a.mlf., “Ibn Maṭrūḥ”, , III, 875-876.

, VIII, 162.

, XIII, 217.

M. Kâmil Hüseyin, Dirâsât fi’ş-şiʿr, Kahire 1957, s. 177-184.

, III, 18.

, III, 562-564.

Reşid Yûsuf Atâullah, Târîḫu’l-âdâbi’l-ʿArabiyye (nşr. Ali Necîb Atâvî), Beyrut 1985, I, 350-352.

Mehdî Ferhânî Münferid, “İbn Maṭrûḥ”, , IV, 629-630.

Ramazan Şeşen, “Eyyûbîler”, , XII, 23.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1999 yılında İstanbul’da basılan 20. cildinde, 173-174 numaralı sayfalarda yer almıştır.