İBN ULEYYE

Ebû Bişr İsmâîl b. İbrâhîm b. Miḳsem el-Esedî el-Basrî (ö. 193/809)

Hadis hâfızı, fakih ve müfessir.

Müellif:

110 (728) yılında Basra’da doğdu. Aslen Horasanlı olan ailesinin Kûfe’ye yerleştiği, ticaretle uğraşan babasının Benî Esed’in mevlâsı olan Uleyye bint Hassân ile evlenerek Basra’ya göç ettiği bilinmektedir. Uleyye’nin İsmâil’in anneannesi olduğu görüşü (Hatîb, VI, 231) isabetli değildir. İsmâil, annesine nisbetle İbn Uleyye diye meşhur olmuşsa da kendisinin bundan pek hoşlanmadığı ve “Beni İbn Uleyye diye çağıran gıybetimi yapmış olur” dediği nakledilmektedir (Ahmed b. Hanbel, II, 372). Ancak Zehebî, Hz. Peygamber’in de bazı sahâbîleri zaman zaman annelerine nisbetle çağırdığına dikkat çekerek İsmâil’i bu davranışından dolayı eleştirmiştir (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, IX, 108).

İlk dinî bilgileri Abdülvâris b. Saîd et-Teymî’den öğrenen İbn Uleyye daha sonra Eyyûb es-Sahtiyânî, Atâ b. Sâib, Humeyd et-Tavîl, Abdullah b. Avn ve İbn Ebû Arûbe gibi hocalardan istifade etti. Aynı zamanda hocaları olan İbn Cüreyc ve Şu‘be b. Haccâc ile Abdurrahman b. Mehdî, Ali b. Medînî, Yahyâ b. Maîn, Ebû Hayseme Züheyr b. Harb, İshak b. Râhûye, Ahmed b. Hanbel, Halîfe b. Hayyât ve Fellâs gibi âlimler de onun talebeleri arasında yer aldı.

İbn Uleyye, Hârûnürreşşîd’in hilâfetinin (786-809) son yıllarında Basra’da kadılık görevine getirildi. Ancak Abdullah b. Mübârek’in kendisini, âlimlerin devlet yöneticilerinden uzak durması gerektiği hususunda uyarması üzerine yaşlandığını ileri sürerek halifeden affını istedi, halife de bu isteğini kabul etti (Hatîb, VI, 235-236). Dîvânü’s-sadaka ve Dîvân-ı Mezâlim’de de görev yapan İbn Uleyye, halku’l-Kur’ân görüşünü benimsemekle suçlanmışsa da hilâfet makamına yeni geçen Emîn’in bu konuyu kendisine sorması üzerine bunun bir yanlış anlamadan kaynaklandığını belirterek tövbe etmiştir (Ahmed b. Hanbel, I, 377). İbn Uleyye’nin nebiz içmesi yüzünden eleştirilmesi de nebizin fıkhî hükmündeki ihtilâf dolayısıyla kendisinin güvenilirliğine zarar vermeyecek bir fiil olarak görülmüştür. Zehebî ise bu iddianın doğru olmadığını belirtmiştir (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, IX, 117, 118).

İbn Uleyye 13 Zilkade 193’te (28 Ağustos 809) Bağdat’ta vefat etti ve Abdullah b. Mâlik Kabristanı’na defnedildi. Kardeşi Rib‘î ile oğulları Dımaşk Kadısı Ebû Bekir Muhammed ve Hammâd da muhaddis olup üçüncü oğlu İbrâhim’in ise Kur’an’ın mahlûk olduğunu savunan, İmam Şâfiî ile münazaralar yapan, Cehmiyye mezhebine mensup bir kelâmcı olduğu belirtilmektedir (Hatîb, VI, 20-23).

İbn Sa‘d, Yahyâ b. Maîn, Ali b. Medînî, Ebû Dâvûd ve Nesâî’nin sika olarak değerlendirdiği, Ahmed b. Hanbel’in güvenilirliğin zirvesinde gördüğü ve Şu‘be b. Haccâc’ın “seyyidü’l-muhaddisîn” diye nitelendirdiği İbn Uleyye’nin rivayetleri Kütüb-i Sitte’de yer almıştır. Onun son derece güçlü bir hâfızaya sahip olduğu, bu sebeple hadis rivayet ederken önünde yazılı metin bulundurmadığı belirtilmektedir. Ahmed b. Hanbel’le birlikte iken yanlarına gelen bir kişinin, Abdullah b. Amr b. Âs’ın hadisleri yazmak için izin istemesine Hz. Peygamber’in olumlu cevap verdiğini gösteren hadisi (Ebû Dâvûd, “ʿİlim”, 3) rivayet etmesi üzerine İbn Uleyye’nin bunun yalan olduğunu söylemesine bakılacak olursa (Ahmed b. Hanbel, I, 244-245; II, 388) onun hadisleri ezberden rivayet etmekle kalmayıp aynı zamanda hadis yazmanın yasak olduğu görüşünü benimsediğini göstermektedir. Ebû Dâvûd’un hata yapmayan muhaddis bulunamayacağını söyledikten sonra İbn Uleyye’yi bundan istisna etmesi (, I, 216), Câbir b. Abdullah’ın rivayet ettiği müdebber konusundaki hadiste (Ebû Dâvûd, “ʿItḳ”, 9; Nesâî, “Büyûʿ”, 84) köle ile efendisinin adlarını değiştirerek nakletmesi dışında bir kusuru bulunmaması onun zabtının da son derece sağlam olduğunu ortaya koymaktadır.

İbn Uleyye’ye nisbet edilen Kitâbü’ṭ-Ṭahâre, Kitâbü’ṣ-Ṣalât, Kitâbü’t-Tefsîr ve Kitâbü’l-Menâsik adlı eserlerin (İbnü’n-Nedîm, s. 227) günümüze gelip gelmediği bilinmemekte, Ebû Bekir el-Ebherî’nin oğlu Ebû Ca‘fer’in er-Red ʿalâ İbn ʿUleyye adıyla bir kitap yazdığı kaydedilmektedir (a.g.e., s. 201).


BİBLİYOGRAFYA

Ebû Dâvûd, “ʿİlim”, 3, “ʿItḳ”, 9.

Nesâî, “Büyûʿ”, 84.

, VII, 325-326.

, I, 244-245, 377; II, 372, 388; III, 182; ayrıca bk. İndeks.

, I, 342.

, II, 132-133.

, II, 153-155.

, VI, 44.

, s. 201, 227.

, VI, 20-23, 229-240.

, I, 99-102.

, III, 23-33.

, I, 322-323.

a.mlf., Aʿlâmü’n-nübelâʾ, IX, 107-120.

a.mlf., Mîzânü’l-iʿtidâl, I, 216-220.

a.mlf., Târîḫu’l-İslâm: sene 191-200, s. 98-103.

, I, 275-279; III, 4, 236.

, I, 104.

, I, 333.

, I, 206.

, I, 301.

, II, 283.

, I, 86-87.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1999 yılında İstanbul’da basılan 20. cildinde, 428-429 numaralı sayfalarda yer almıştır.