İBNÜ’l-EBBÂR

Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdillâh b. Ebî Bekr b. Abdillâh b. Abdirrahmân b. Ahmed b. Ebî Bekr el-Kudâî (ö. 658/1260)

Hadis âlimi, edip, şair, tarihçi ve kâtip.

Müellif:

Endülüs’e yerleşen Kudâa kabilesine mensup bir ailenin çocuğu olarak 595 yılı Rebîülâhir ayında (Şubat 1199) Belensiye’de (Valencia) doğdu. Tahsil hayatına babasından Kur’an ve kıraat dersleri alarak başladı. Daha sonra Ebû Abdullah Muhammed es-Sarakustî, Ebü’l-Hattâb Ahmed el-Kaysî, Muhammed b. İbn Ebû Zâhir, Muhammed el-Ensârî, Ebû Abdullah Muhammed el-Bekrî, İbn Matrûh el-Kaysî ve Ebü’r-Rebî‘ Süleyman el-Kelâî gibi âlimlerden hadis, fıkıh, tarih, nahiv ve edebiyat okudu. Hocalarından onu en çok etkileyen Kelâî’dir. O dönemde yalnız Belensiye’nin değil bütün Endülüs’ün hadis ilmini ve ricâlini en iyi bilen kişilerinden biri sayılan Kelâî aynı zamanda hatip, iyi bir hattat ve edipti. İbnü’l-Ebbâr’a büyük emeği geçmiş, yirmi yıl boyunca derslerini takip eden bu sadık öğrencisini et-Tekmile’yi yazmaya yönlendirip onun kendi birikimlerinden ve elinin altındaki Endülüs ricâline dair kayıtlardan faydalanmasını sağlamıştır.

İbnü’l-Ebbâr, bilgi ve görgüsünü arttırmak için Endülüs’ün diğer ilim merkezlerini de dolaşıp belli bir olgunluğa ulaştıktan sonra Belensiye’ye döndü (1225-1230 arası). O sırada Endülüs, 609’da (1212) kaybedilen İkāb savaşının ardından Muvahhidler’in zayıflaması üzerine hem içeride bir dağılma süreci yaşamakta, hem dışarıdan hızlı bir biçimde hıristiyan işgaline mâruz kalmaktaydı. Çok geçmeden Belensiye de bu gelişmelerden nasibini aldı ve şehrin idaresini, Muvahhid hânedanındaki bölünmenin ardından Ebû Abdullah Muhammed b. Ebû Hafs el-Beyyâsî ele geçirdi. İbnü’l-Ebbâr, dönüşünden hemen sonra Beyyâsî tarafından kâtipliğe getirildi ve onun bu görevi Beyyâsî’nin yerine geçen oğlu Ebû Zeyd Abdurrahman döneminde de sürdü. Ancak o sıralarda Doğu Endülüs’te güçlenmeye başlayan İbn Merdenîş’in baskıları sonucunda Ebû Zeyd Abdurrahman Aragon Krallığı’na sığınmak zorunda kalınca beraberinde giden İbnü’l-Ebbâr, onun Aragon’da yaşamaya karar vermesi üzerine Belensiye’ye döndü ve bu defa da şehri ele geçirmiş olan Ebû Cemîl Zeyyân b. Merdenîş tarafından kâtip tayin edildi. Bu arada 633 (1235-36) yılında kısa bir süre Dâniye (Denia) kadılığı yaptı.

609’dan (1212) itibaren hızlanan hıristiyan istilâ hareketi (reconquista), 636 (1238) yılında Belensiye’ye ulaşıp şehir Aragon kuvvetlerince kuşatma altına alınınca İbnü’l-Ebbâr, İbn Merdenîş tarafından bir heyetin başında Hafsî Sultanı I. Ebû Zekeriyyâ Yahyâ’nın hükümranlığını tanıdıklarını bildirmek ve yardımını sağlamak maksadıyla Tunus’a gönderildi. Onun, Hafsî sarayında yardım talebini dile getirirken okuduğu “Sîniyye” adıyla bilinen meşhur kasidesi dinleyenleri derin bir şekilde etkiledi ve heyetin amacına ulaşmasını kolaylaştırdı. Bu kaside uzun süre edebî mahfillerde gündemde kalmış ve gerek şiir tekniği gerekse muhteva açısından ele alınarak değerlendirilmiştir. Ancak Ebû Zekeriyyâ, Belensiye’ye yardım gönderdiyse de bu yardım yerine ulaşamadı ve 17 Safer 636’da (29 Eylül 1238) İbn Merdenîş şehri İspanyollar’a teslim etmek zorunda kaldı; teslim şartlarını içeren antlaşma metni İbnü’l-Ebbâr tarafından hazırlandı.

Bunun üzerine Belensiye’den ayrılan İbnü’l-Ebbâr, önce İbn Merdenîş’le birlikte Dâniye’ye geçtiyse de daha sonra mevcut şartlarda Endülüs’te kalmanın anlamsızlığını görerek birçok aydın gibi Tunus’a gitti ve oraya varır varmaz Sultan Ebû Zekeriyyâ tarafından alâmet kâtipliğine (Osmanlılar’daki tuğrakeşlik) tayin edildiyse de daha sonra sultanın bu makam için başka birini tercih etmesi üzerine Dîvân-ı İnşâ kâtipliğinde görevlendirildi. Bu tayin dolayısıyla duyduğu öfkeyi gizleyemeyince evinde göz hapsine alındı. Daha sonra yakınlık kurduğu veliaht Muhammed el-Müstansır’ın araya girmesi ve İʿtâbü’l-küttâb adlı eserini sultana takdim etmesi sonucunda affa uğradı ve eski görevine iade edildi. Ebû Zekeriyyâ Yahyâ’nın 647’de (1249) vefatı üzerine yerine geçen oğlu Muhammed el-Müstansır’ın çoğunluğunu Endülüslü edip, şair ve âlimlerden oluşan sohbet meclisinde İbnü’l-Ebbâr da bulunuyordu. Fakat onun bu konumu uzun sürmedi ve gerek kendi hataları gerekse aleyhinde çıkarılan dedikodular neticesinde Bicâye’ye (Bougie) sürüldü. Orada el-Ḥulle, et-Tekmile gibi eserlerini tamamlayan İbnü’l-Ebbâr bu arada Müstansır’ın rızâsını kazanarak tekrar Tunus’a döndü. Ancak kısa bir süre sonra bir rivayete göre şiirleri arasında sultanı kötüleyen bir beytin, diğer bir rivayete göre ise tarihe dair bir eserinde aynı mahiyetteki bilgilerin dikkat çekmesi üzerine 21 Muharrem 658’de (7 Ocak 1260) idam edildi ve cesedi ele geçirilebilen kitaplarıyla birlikte yakıldı.

İbnü’l-Ebbâr, Endülüs’ün yetiştirdiği en büyük şahsiyetlerden biri olup sonraki dönemlerde birçok âlim tarafından övgüyle anılmıştır; bugün de üzerinde en fazla çalışma yapılan Endülüslü âlimler arasında yer alır. Kaynaklarda ona ait hadis, edebiyat ve tarih alanlarında kaleme alınmış otuz dokuz eserin ismi geçmektedir. Bunlardan hadise dair olanlar günümüze ulaşmadığı için hadisçiliğini değerlendirmek mümkün değildir. Mevcut eserleri ise onun iyi bir edip ve şair, özellikle de dikkatli bir tarihçi olduğunu göstermektedir.

Eserleri. 1. el-Muʿcem fî aṣḥâbi’l-Ḳāḍi’l-İmâm Ebî ʿAlî eṣ-Ṣadefî. Müellifin hocası Ebû Ali es-Sadefî’nin hocaları, âlim arkadaşları ve öğrencileri hakkında yazılmış bir biyografi kitabıdır. Mağrib tarzı alfabetik sıra esas alınmak suretiyle 315 kişinin hayatı hakkında ayrıntılı bilgi verir. Eser ilk defa Francisco Codera tarafından Bibliotheca Arabico-Hispana serisinin IV. cildi olarak neşredilmiş (Madrid 1885-1886) ve bu neşrin Mektebetü’l-müsennâ tarafından tıpkıbasımı yapılmıştır (Bağdad 1966). Kitabı daha sonra da Dârü’l-kâtibi’l-Arabî müessesesi (Kahire 1967) ve İbrâhim el-Ebyârî (Beyrut-Kahire 1402/1982) yayımlamıştır.

2. et-Tekmile li-Kitâbi’ṣ-Ṣıla. Kaynaklarda İbn Beşküvâl’in eṣ-Ṣıla’sının zeyli olarak tanıtılan eser, 2188 Endülüslü ilim ve edebiyat adamının biyografisini içermektedir. Mağrib usulü alfabetik sırayla düzenlenmekle beraber zaman zaman bu sıraya uyulmamıştır. Telif tarihi büyük bir ihtimalle el-Muʿcem’den önce olan kitapta verilen bilgiler genellikle kişilerin doğum ve ölüm tarihleri, beldeleri, hocalarının veya talebelerinin isimleriyle sınırlıdır. Eser ilk önce Escurial Library’deki yazmalar (nr. 1675, 1678) esas alınarak Codera tarafından yukarıda adı geçen serinin V-VI. ciltleri olarak neşredilmiştir (Madrid 1889). Ancak bu neşirde “cîm”den önce, “mîm”den sonra ve “ayn” ile “lâm” arasında yer alan bazı kısımlar eksiktir. Bu eksikliklerin bir bölümü, daha sonra Cezayir’de el-Mektebetü’l-vataniyye’deki nüshadan (nr. 1735) faydalanılarak M. Alarcon ve Angel González Palencia tarafından tamamlanmıştır (“Apendice a la edición de Codera de la Técmila de Aben al-Abbār”, Miscelanea de Estudios y Textos Arabes [Madrid 1915], s. 147-690). Diğer eksiklikleri ise Fas’ta buldukları bir el yazmasından istifadeyle Alfred Bel ve Muhammed Ben Şeneb tamamlamışlardır (Técmilat as-Sila. Texte arabe, d’après un ms. de Fez. Tome 1 complétant les deux volumes édités par Codera, Cezayir 1920). Yine Muhammed Ben Şeneb eserin mukaddime kısmını bularak Fransızca tercümesiyle birlikte neşretmiştir (“L’introduction d’Ibn al-Abbār à sa Técmila”, , LIX [1918], s. 296-297, 306-335). Daha sonra İzzet el-Attâr el-Hüseynî’nin düzeltmeleriyle Mektebetü’l-müsennâ tarafından iki cilt halinde yayımlanan (Kahire 1955) eserdeki kadın müelliflere ait biyografileri de M. Mustafa Behcet müstakil olarak neşretmiştir (“Aʿlâmü nisâʾi’l-Endelüs”, el-Mevrid, XIX/1 [Bağdad 1990], s. 100-124).

3. Kitâbü’l-Ḥulleti’s-siyerâʾ. I. (VII.) yüzyıldan VII. (XIII.) yüzyıla kadar hükümdar, vezir, kâtip ve âlim gibi önemli şahsiyetlerden şiirle meşgul olmuş 217 kişinin biyografisini ve şiirlerinden örnekleri içerir; ihtiva ettiği şiirler kadar verdiği Mağrib ve Endülüs tarihiyle, hatta Doğu İslâm dünyasıyla ilgili bilgiler bakımından da temel bir kaynaktır. Mukaddime dışında metinde seciden uzak, düzgün ve sade bir üslûp kullanılmıştır. Eserin önemine ilk defa Reinhart Dozy dikkat çekmiş ve ondan bazı kişilerin hal tercümelerini neşretmiştir (Notices sur quelques manuscrits arabes, Leyde 1847-1851; Recherches sur l’histoire et la littérature de l’Espagne pendant le moyen âge, Paris-Leyde 1881, I, Ek-X, XX, XXIV; II, Ek-II, IX). Marcus Müller (Beiträge zur Geschichte der Westlichen Araber, München 1866-1878) ve Lübnan asıllı rahip Michael Casiri de Bibliotheca Arabico-Hispana Escurialensis serisinin II. cildi olarak (Madrid 1770) yine kısmî neşirler gerçekleştirmişlerdir. Kitabın tamamı önce Abdullah Enîs et-Tabbâ‘ (Beyrut 1962), ardından Hüseyin Mûnis (I-II, Kahire 1963-64) tarafından yayımlanmıştır.

4. İʿtâbü’l-küttâb. Müellif bu eseri, kendisini kâtiplik görevinden azleden Hafsî Sultanı Ebû Zekeriyyâ’nın affına mazhar olmak amacıyla yazmış ve bunun için çalışmasında, özellikle gerek Doğu gerekse Batı İslâm dünyasında hükümdarlar tarafından azledilip daha sonra bağışlanan yetmiş beş kâtibin hayat hikâyesine yer vermiştir. Kitabın en önemli taraflarından biri, kâtiplerin biyografilerinin yanı sıra dönemlerindeki siyasî hayat, medeniyet ve kurumlar hakkında bilgi aktarmış olmasıdır (nşr. Sâlih el-Eşter, Dımaşk 1961).

5. Tuḥfetü’l-ḳādim. V-VI. (XI-XII.) yüzyıllarda yaşamış 100 erkek ve dört kadın şairin hal tercümeleriyle seçme şiirlerinden meydana gelmiştir. Telifinden iki asır sonra İbrâhim b. Muhammed el-Billifîkī tarafından el-Muḳteḍab min Kitâbi Tuḥfeti’l-ḳādim adı altında ihtisar edilmişse de nesir kısımları büyük ölçüde çıkarılmıştır. Bu muhtasarı A. Bustanî (Mecelletü’l-Meşriḳ, XLI/3 [Beyrut 1947], s. 351-400; XLI/4 [1947], s. 543-585) ve İbrâhim el-Ebyârî (Kahire 1957), eserin aslını da metni yeniden tesis ederek notlarla birlikte İhsan Abbas (Beyrut 1986) yayımlamıştır.

6. Dürerü’s-simṭ fî aḫbâri’s-sibṭ. Müellif bu eserinde, Ehl-i beyt’e yapılan haksızlıkları ve bu haksızlıklar karşısında vicdanında oluşan Ehl-i beyt muhabbetini işlemiştir. Kitabı ilim âlemine ilk defa Ameur Ghedira tanıtmış (“Un traité inédit d’Ibn al-Abbār à tendance chīīte”, Al-Andalus, XXII [Madrid 1957], s. 31-54), yayımını da Abdüsselâm el-Herrâs ile Saîd A‘râb (Tıtvân 1972) ve İzzeddin Ömer Mûsâ (Beyrut 1407/1987) gerçekleştirmiştir. Bazı muahhar tarihçiler, bu kitaptaki fikirlerinden hareketle İbnü’l-Ebbâr’ın Şiî olduğunu iddia etmişlerse de bu doğru değildir. Kendisi, diğer eserlerinde yer yer Sünnîliğiyle övündüğü gibi bu eserini de Ehl-i sünnet kaynaklarından istifade ile hazırlamıştır (Dürerü’s-simṭ, neşredenin girişi, s. 7-58). Ayrıca Şiîlik isnadı, gerek sağlığında gerekse ölümünden sonra muhalifleri tarafından onun aleyhine bir delil olarak kullanılmamıştır. Bununla beraber Ehl-i sünnet mensubu bazı âlimler, onun bu kitabında açıkladığı Hz. Ali hakkındaki kanaatini garipsemişler, bazı Şiî âlimleri de kendisini Şîa’nın ileri gelen simaları arasında göstermişlerdir (, IX, 384-386). Kitabın son neşrini yapan İzzeddin Ömer Mûsâ yazdığı mukaddimede bu konuya geniş yer ayırmıştır. Onun tesbitlerine göre İbnü’l-Ebbâr’ın bu ifadeleri evlâd-ı resûle olan bağlılık ve sevgisinden kaynaklanmıştır.

7. Müẓâheratü’s-saʿyi’l-cemîl ve muḥâẕeratü’l-merʿa’l-vebîl. Ebü’l-Alâ el-Maarrî’nin Mülḳa’s-sebîl fi’l-vaʿẓ ve’z-zühd’üne nazîre olarak yazılan eser Selâhaddin el-Müneccid tarafından neşredilmiştir (Beyrut 1963).

8. Dîvân. Müellifin Mağrib usulü alfabetik sırayla düzenlenmiş kasidelerini içeren eserin tek yazma nüshası (Rabat, el-Hizânetü’l-melekiyye, nr. 4602) Abdüsselâm el-Herrâs tarafından yayımlanmıştır (Tunus 1985). Müellifin şiirdeki mertebesini ortaya koyan divan, aynı zamanda o dönemde Endülüs ve Kuzey Afrika’da meydana gelen gelişmelerle ilgili bilgileri vermesi açısından da önemlidir; kasidelerin büyük bir bölümü tarihî birer vesika niteliğindedir.


BİBLİYOGRAFYA

İbnü’l-Ebbâr, Dürerü’s-simṭ fî ḫaberi’s-sibṭ (nşr. İzzeddin Ömer Mûsâ), Beyrut 1407/1987, neşredenin girişi, s. 7-58.

, II, 309-312.

Gubrînî, ʿUnvânü’d-dirâye (nşr. Âdil Nüveyhiz), Beyrut 1969, s. 309-313.

, XXIII, 336-339.

Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1951, II, 450-452.

, III, 355-358.

İbn Haldûn, el-ʿİber, Beyrut 1979, VI, 283-285.

, bk. İndeks.

a.mlf., Ezhârü’r-riyâż (nşr. Mustafa es-Sekkā v.dğr.), Kahire 1358/1939, bk. İndeks.

, V, 295.

, I, 340-341; Suppl., I, 580-581.

Abdülazîz Abdülmecîd, İbnü’l-Ebbâr ḥayâtühû ve kütübüh, Tıtvân 1954.

, VI, 233.

, X, 204.

P. Boigues, Los historiadores y geografos arabigo-españoles, Amsterdam 1972, s. 409.

, I, 142-143.

, II, 16-43.

, IX, 384-386.

Ibn al-Abbār, polític i escriptor àrab valencià (1199-1260): actes del Congres Internacional “Ibn al-Abbar i el seu temps”, Valencia 1990.

Abdülvehhâb es-Sâbûnî, ʿUyûnü’l-müʾellefât, Halep 1413/1992, I, 187-188, 193-194.

, I, 13-16.

Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul 1998, s. 171-173.

A. Ghedira, “Un traité inédit d’Ibn al-Abbār à tendance chīīte”, Al-Andalus, XXII, Madrid 1957, s. 31-54.

G. C. Anawati, “Textes arabes anciens edités en Egypt …”, , VIII (1964-66), s. 308-309.

Saîd el-A‘râb, “İbnü’l-Ebbâr el-muḥaddis̱”, Mecelletü Dâri’l-ḥadîs̱i’l-Ḥaseniyye, III, Rabat 1982, s. 35-52.

Mohamed Meouak, “La Takmilla d’Ibn al-Abbār”, Revue de l’occident musulman et de la Méditerranée, sy. 40, Aix-en-Provence 1985, s. 143-146.

a.mlf., “Las principales fuentes del I’tāb al-Kuttāb de Ibn Al-Abbār”, al-Qantara, XVI, Madrid 1995, s. 449-457.

María Jesús Viguera, “Los Fātímies de Ifrīqiya en el ‘Kitāb al-Ḥulla’ de Ibn Al-Abbār de Valencia”, Sharq al-Andalus, sy. 2, Alicante 1985, s. 29-37.

Victoria Aguilar, “Mujeres de la Takmila de Ibn Al-Abbār en un manuscrito de Rabat”, Estudios onomástico-biográficos de al-Andalus, I, Madrid 1988, s. 413-418.

Maria Luisa Avila, “el-Metodo historiográfico de Ibn al-Abbār”, a.e., s. 555-583.

Carmen Romero, “Andalusies en el-I’tābu’l-Kuttāb de Ibn Al-Abbār”, a.e., IV (1990), s. 147-158.

Reşâd el-İmâm, “İbnü’l-Ebbâr ve ʿaṣruh”, Mecelletü dirâsât Endelüsiyye, sy. 2, Tunus 1989, s. 116-174.

Jesús Zanón, “Formas de la transmisión del saber ıslámico a tráves de la Takmila de Ibn Al-Abbār de Valencia”, Sharq Al-Andalus, sy. 9, Alicante 1992, s. 129-149.

M. Ben Cheneb – [Ch. Pellat], “Ibn Al-Abbār”, , III, 673.

Abdülhüseyin eş-Şehîdî, , VI, 314-315.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2000 yılında İstanbul’da basılan 21. cildinde, 19-21 numaralı sayfalarda yer almıştır.