İHTİFALCİ MEHMED ZİYÂ

(ö. 1930)

İstanbul’daki tarihî eserler hakkında çalışmaları bulunan araştırmacı ve eğitimci.

Müellif:

Doğum tarihi hakkında kaynaklarda farklı bilgiler yer alırsa da sicill-i ahvâl kayıtlarına göre 1283’te (1866-67) İstanbul’da Süleymaniye semtinde dünyaya geldiği anlaşılmaktadır. Babası Tokat Evkāf-ı Hümâyunu müdürü Osman Vasfi Efendi’dir. Celâl Ergun, Mehmed Ziyâ’nın büyük dedesinin Baltacılar Kethüdâsı İsmâil Ağa, dedesinin de rikâb-ı hümâyun peyklerinden şair Eyyûbî Hâfız Civan Mehmed Ârif Ağa olduğunu kaydeder. Mehmed Ziyâ, Hamidiye (Hamîd-i Evvel) Sıbyan Mektebi’nde okuduktan sonra orta öğrenimini Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi’nde yaptı (1886); aynı okulda kendi isteğiyle bir yıl İtalyanca tahsil etti. Üç yıl Sanâyi-i Nefîse Mektebi’nde okuyarak kara kalem resimden ikinci derece ile diploma aldı. Buradaki öğrenciliği sırasında Maliye Nezâreti Muhâsebe-i Umûmiyye Defter-i Kebîr-i Umûmî kısmında mülâzemetle memuriyete başladı 14 Ağustos 1889’da Gümülcine İdâdîsi târîh-i umûmî ve hikmet-i tabîiyye muallimi olarak öğretim mesleğine girdi. Bu tarihten sonra sırasıyla Edirne, Tekirdağ, Halep, Konya, Bursa, Midilli idâdîlerinde ve İstanbul’da Mahmudiye Rüşdiyesi ile Vefa, Numûne-i Terakkî ve Mercan idâdîlerinde çeşitli dersler verdi; zaman zaman müdürlük ve müfettişlik de yaptı. II. Meşrutiyet’ten sonra bulunduğu bazı önemli memuriyetleri arasında, İstatistik İdaresi müdürlüğünde iken Avrupa istatistikleri tarzında ilk defa ciddi bir rehber ve gerekçeli yıllık bir proje hazırladığı bilinmektedir.

Mehmed Ziyâ Bey, 15 Temmuz 1911’de kurulan İstanbul Muhipleri Cemiyeti’nin faal üyelerinden oldu. Bir taraftan İstanbul’un tabii güzelliklerini ve tarihî eserlerini tanıtırken bir taraftan da bu eserlerin korunması için gerekli çalışmaları yapan cemiyet I. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine kendiliğinden dağıldı. Daha sonra cemiyetin kurucularından Âsâr-ı Atîka Müze-i Hümâyun müdürü Halil Ethem Bey’in başvurusu üzerine 30 Mayıs 1917’de kurulan Âsâr-ı Atîka Ercümen-i Dâimîsi’ne üye seçildi. Bu encümende Halil Ethem (Eldem), Mimar Kemâleddin, Efdaleddin (Tekiner) ve Celâl Esat’la (Arseven) birlikte çalıştı. Aynı dönemde Meclis-i Kebîr-i Maârif, Maarif Nezâreti Telif ve Tercüme Heyeti, Evkāf-ı İslâmiyye Meclisi, Târîh-i Osmânî Encümeni ile vakıf kütüphanelerinin ıslahı, medresetü’l-meşâyihin tesisi için kurulan komisyonlara da üye olan Mehmed Ziyâ, bu görevleri vesilesiyle İstanbul’un tarihî eserlerini yakından tanıma ve inceleme fırsatı buldu. Bunların fotoğraflarını çektirip kitâbelerini kopya etti. Sokak sokak dolaştığı İstanbul’da mezar taşlarına varıncaya kadar çeşitli eserlerden notlar aldı.

27 Mart 1930’da vefat eden Ziyâ Bey’in cenazesi Eyüp’te Dedeler Mezarlığı bölümünde, aile sofası içine defnedildi. Bahariye Mevlevîhânesi hazîresinde olan bu mezarlık üzerinde daha sonraki yıllarda, çeşitli fabrika ve atölyelerin kurulmasıyla Mehmed Ziyâ ile birlikte diğer aile fertlerinin mezarları da bakımsızlık yüzünden perişan hale gelmiştir.

Mehmed Ziyâ Bey’i meşhur eden bir özelliği de Türk tarihinin önemli olaylarının veya iz bırakmış kişilerin ölüm yıldönümlerinde ihtifaller düzenlemesi ve bu toplantılarda konuşmalar yapmasıdır. Türk milletinin üst üste gelen felâketlerin çökerttiği mâneviyatının düzelmesi ve halkın kendine güvenini arttırması için millî tarihin çeşitli konularını anma törenlerinin bir dereceye kadar fayda sağladığına inanan Mehmed Ziyâ Bey’e bundan dolayı “İhtifalci” lakabı yakıştırılmıştır. II. Meşrutiyet’ten sonra Meclis-i Meb‘ûsan başkanlığına çektiği bir telgrafla “İstiklâl-i Osmânî”nin resmî ve millî bayramlar arasına girmesi kararının aldırılmasını sağlamış, Barbaros Hayreddin Paşa, Sokullu Mehmed Paşa, Mimar Sinan, Şeyh Galib gibi devlet adamları ve sanatkârların ölüm yıldönümlerinde, Cumhuriyet’ten sonra da İstanbul’un kurtuluşu gibi önemli tarihlerin yıldönümlerinde anma toplantılarının düzenlenmesi, bu toplantılarda günün mâna ve ehemmiyetini belirten konuşmaların yapılması geleneğini başlatmıştır. Ziyâ Bey, bu yönüyle İstanbul halkı kadar devlet erkânına da kendini kabul ettirmiş, hatta Fransız yazarı Pierre Loti’nin İstanbul’a son gelişlerinden birinde onun adına bir mehtap faslı düzenlenmesi için resmen görevlendirilmiştir.

Eserleri. 1. Târîh-i Sanâyi‘ (İstanbul 1309). Müellif, II. Abdülhamid’e takdim edilen bu ilk eserinden dolayı gümüş liyakat almış ve dördüncü rütbeden Osmânî nişanı ile taltif edilmiştir.

2. Vesâik-i Kadîme-i Edebiyye (Bursa 1313).

3. Resimli İlm-i Nebâtât (İstanbul 1314).

4. Âlem-i İslâmiyyet: Açe Tarihi (İstanbul 1316). Uzakdoğu’da bulunan müslüman Açe Sultanlığı hakkında bilgi veren ve baş tarafında ülkenin Hollandalılar tarafından işgal edilip halkına zulmedildiği vurgulanarak İslâm dünyasını uyarma gayreti içinde bulunan, tercüme ve telif yoluyla hazırlanmış resimli bir eserdir.

5. Rehber-i Usûl-i Tercüme (İstanbul 1325).

6. Kariye Câmi-i Şerîfi (İstanbul 1326). Mehmed Ziyâ’nın İstanbul’a dair çalışmalarının ilki olan eserde binanın tarihçesi, sanat değeri, mozaik ve fresko tekniğinde yapılmış resimleri hakkında bilgi verilmektedir.

7. Konya Seyahati Hâtıratından (İstanbul 1328).

8. Bursa’dan Konya’ya Seyahat (İstanbul 1328). Müellifin kendi ifadesine göre bütün Mevlevî büyüklerinin tercüme-i hâlini ihtiva edecek çapta (600 sayfa) hazırlanmış olan bir eser basılmak üzere verildiği matbaada kaybolmuş, daha sonra küçük hacimde olmak üzere bu iki eser vücuda getirilmiştir. Yerli ve yabancı tarih ve seyahatnâmelerden nakiller yapılan eserde Bursa, Bilecik, Bozüyük, İznik, Söğüt, Eskişehir, Kütahya, Akşehir ve Konya tarihî eserleri ve fotoğraflarıyla tanıtılmıştır (kitabın değerlendirilmesi için Alâaddin Eser, bk. bibl.).

9. Merâkiz-i Mühimme-i Mevleviyyeden Yenikapı Mevlevîhânesi (İstanbul 1329). Mehmed Ziyâ, başlıca kaynaklardan ve bizzat tanışıp görüştüğü Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhleri Celâleddin ve Abdülbâki dedeler, Eskişehir Dergâhı postnişini Hasan Dede, Edirne postnişini Hasan Dede, Aydınlı Şeyh Eşref Dede, Bursa postnişini Mehmed Şemseddin Dede gibi şahsiyetlerden faydalanarak meydana getirdiği bu eserinde özellikle Mevlevî kültürü bakımından önemli bilgilere yer vermiştir. Kitapta Mevlânâ, Mevlevîlik tarikatı, Mevlevîliğin yetiştirdiği büyük simalar, Yenikapı Mevlevîhânesi, buradaki postnişinlerin hayat hikâyeleri anlatılmıştır. Kitabın Latin harfleriyle sadeleştirilmiş ve kısaltılmış bir baskısı da yapılmıştır (Yenikapı Mevlevîhânesi [nşr. Yavuz Senemoğlu], İstanbul [1989]).

10. İstanbul ve Boğaziçi: Bizans ve Osmanlı Medeniyetlerinin Âsâr-ı Bâkıyesi (I-II, İstanbul 1336, 1928). İstanbul’un tarihi, eski eserleri ve şehrin Bizans dönemindeki tarihî topografyası hakkında bilgi veren eser çeşitli fotoğraflarla da süslenmiştir. Bunların bir kısmı daha önce yayımlanan gravür, plan veya desenler olmakla beraber aralarında Mehmed Ziyâ’nın Eski Eserler Encümeni üyeliği sırasında çekilmiş, bugün birer belge durumundaki fotoğraflar da yer almaktadır. Hacim bakımından daha ince olan II. cildin harf inkılâbı sebebiyle baskısının tamamlanamadığı anlaşılmaktadır. Kitabın en ilgi çekici yanı, çoğu ortadan kalkmış olan Osmanlı dönemi Türk eserlerine dair notlar halinde verilmiş olan bilgilerdir. Mehmed Ziyâ Bey’in oğlu Celâl Ergun, İstanbul ve Boğaziçi’nin II. cildini yeni harflerle tekrar yayımlamaya girişmiştir (İstanbul 1937). Bu yeni baskı birçok yanlış ve atlamalarla dizilmiş, dipnotlar da esas metinle karıştırılmıştır. Konuyla ilgili resimler de ihmal edilerek dosyalardan çıkarılan eski fotoğraflar metnin içine gelişi güzel yerleştirilmiştir.

11. İstanbul’daki Âsâr-ı Atîka Hakkında Muhtasar Mâlûmat (İstanbul 1338). İstanbul Ticaret Mekteb-i Âlîsi’nde verilmiş, bazı cami, kilise ve dikili taşlar hakkında kısa bilgiler ihtiva eden bir konferans metnidir.

12. Siyer-i Nebî (İstanbul 1340). Müellifin Kadıköy Lisesi ulûm-i dîniyye muallimi iken hazırladığı bir ders kitabıdır.

Mehmed Ziyâ Tasvîr-i Efkâr, İkdam, İleri, Büyük Mecmua gibi gazete ve dergilerde birçok makale yazmış, Nevsâl-i Ma‘lûmât’ın birinci senesi yayımını (İstanbul 1317) hazırlayanlar arasında da yer almıştır. Ayrıca II. Abdülhamid’in isteği üzerine bazı arkadaşlarıyla beraber İbn Battûta Seyahatnâmesi’ni Fransızca’dan çevirmişse de bu çeviri yayımlanmamıştır.


BİBLİYOGRAFYA

, Sicill-i Ahvâl Defteri, nr. 104, s. 40-41.

“Mehmed Ziyâ Bey”, Nevsâl-i Millî, İstanbul 1330, s. 353-355.

İbrahim Alâeddin Gövsa, “Mehmed Ziya”, Meşhur Adamlar Ansiklopedisi, İstanbul 1936, IV, 1601.

a.mlf., “Mehmed Ziya”, Türk Meşhurları, s. 413.

Celâl Ergun, “Merhum Babam ve Eseri Hakkında Birkaç Söz”, İstanbul ve Boğaziçi, İstanbul 1936.

a.mlf., “İhtifalci Mehmed Ziya Bey”, Galatasaray, sy. 3, İstanbul 1947, s. 21-22.

M. Orhan Bayrak, Osmanlı Tarihi Yazarları: Biyografi ve Bibliyografi, İstanbul 1982, s. 115-116.

Nizamettin Nazif [Tepedelenlioğlu], “İhtifalci Ziya Bey Merhum”, Yenigün, sy. 3, İstanbul 1939, s. 4-5.

Haluk Y. Şehsuvaroğlu, “İhtifalci Ziya Bey’in 25nci Ölüm Yıldönümü (27 Mart 1955) Münasebetiyle”, , sy. 159 (1955), s. 3-5.

Semavi Eyice, “Bir İstanbul Tarihçisi: İhtifalci Mehmed Ziya Bey”, İstanbul, sy. 6, İstanbul 1993, s. 121-126.

a.mlf., “Mehmed Ziya (İhtifalci)”, , V, 369-371.

Alâaddin Eser, “Bursa’dan Konya’ya Seyahat”, Müteferrika, sy. 4, İstanbul 1994, s. 161-164.

“Mehmed Ziya Bey (İhtifalci)”, , VI, 223.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2000 yılında İstanbul’da basılan 21. cildinde, 559-560 numaralı sayfalarda yer almıştır.